Dursun Murat Özden

10 Kasım


Bugün 10 Kasım

Kimileri için, çökmüş, yıkılmış, yenilmiş, işgal edilmiş bir ülkeyi yeniden, küllerinden var etmek üzere yola çıkmış az sayıda vatanseverin önderi ve liderinin ebediyete uğurlandığı günü hatırlayıp, ona tazim ve sevenlerine taziye sunmak için bir fırsat.
Kimileri için, onun fikirlerini anlamadan, uygulamadan sadece onun adını kullandıkları ve tarifsiz bir ikiyüzlülükle yaptıklarından nemalandıkları başka bir gün.
Kimileri için ise, inanıyoruz dedikleri şeyi bile doğru anlayamamış, saplantılı, hasta ruhlu, keşke o kazanmasaydı diyecek kadar kokuşmuş beyinleriyle hadlerini bilmeyip, o ve onun gibi vatanseverlere hakaret etmek, çemkirmek, kötü söz söylemek için kullandıkları başka bir fırsat daha.
Aslında onu ölçüsüz bir şekilde göklere çıkarıp övenlerin de ön yargılı bir şekilde yerenlerin de gerçek amaçları:

  • onun bu ülke için ve üzerinde yaşayan halkı için yaptığı muazzam işleri anlaşılmaz kılmak,
  • onlarca etnik ve inanç kökenine sahip halkın yaşadığı bu ülkede “Ne mutlu Türküm diyene” sözüyle başardığı muazzam birliği bozmak,
  • şu anda çoğu kimsenin hatırlamadığı, hatırlamak için bir çaba sarfetmediği ama kısa ömrüne sığrdırdığı onca başarının sırrı ve refahın, adaletin, sosyal dengenin, inanç hürriyetinin anahtarı olan altı ilkenin bilinmesini ve anlaşılmasını önlemektir.
Maalesef birileri, milletimiz, birinci büyük savaş yıllarından başlayarak ölümüne kadar geçen sürede onun düşündüklerini, planladıklarını, yaptıklarını ve yapamadıklarını anlamasın ve/veya yanlış anlasın diye elinden ne geliyorsa yapıyor, arkadaşları ve dostları gibi görünen kişiler ve gruplar, ölümünden hemen sonra onun yaptığı her şeyi ters yüz etmeye başlıyorlar, onun ilkelerini yavaş yavaş terketmeleri yetmezmiş gibi yaptıkları her yanlışı da onun adına ve onun adını kullanarak yaptıkları için, ne yazık ki, zaman içinde bunu başarıyorlar.
Bugün onun altı ilkesinin her biri bir tarafta, birbirine düşman gruplar işlerine geleni almış, ya yanlış ve eksik kullanıyorlar ya da üzerinde tepiniyorlar.
Sizce de bugün, bizzat kendisinin yüce mecliste okuyarak kayda geçirdiği ve mücadelenin ilk yıllarından başlayarak olanı biteni bütün ayrıntılarıyla anlattığı ve nihayet milletine vasiyeti olan “Gençliğe Hitabe” ile sonlandırdığı söylevini (Nutuk) okumak ve anlamak için ideal bir gün değil mi?

Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım.
Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.

Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet (sonsuza kadar) muhafaza ve müdafaa etmektir.Mevcudiyetinin ve istikbalinin (varlığının ve geleceğinin) yegâne (biricik) temeli budur.
Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek (yoksun bırakmak) isteyecek dahilî ve harici (iç ve dış) bedhahların (kötülüğünü isteyenler) olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin (durumun) imkân ve şerâitini (şartlarını) düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait (elverişsiz) bir mahiyette (nitelikte) tezahür edebilir (görünebilir).
İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali (benzeri) görülmemiş bir galibiyetin mümessili (temsilcisi) olabilirler. Cebren (zorla) ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil (fiilî olarak) işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şerâitten daha elim (acıklı) ve daha vahim (korkunç) olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet (doğru yoldan ayrılma, yoldan sapma) ve hattâ hıyanet (hainlik) içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlile¬rin (memleketi ele geçirenlerin, saldırganların) siyasî emelleriyle tevhid edebilirler (birleştirebilirler). Millet, fakr ü zaruret (yokluk ve yoksulluk) İçinde harap ve bitap (bitkin) düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit (bu durum ve şartlar) içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!


Dursun Murat Özden - 10.11.2022 Ankara


T003 Süper Plastik Mühür
Plastik Kelebek Mühür
T001 Pratik Plastik Mühür