Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: EDEBİYAT
    Konu: Halide Edib Adıvar


Meşrutiyet ve Cumhuriyet devirlerinin tanınmış edebiyatçılarındandır. Siyasal alanda da etkinlik göstermiştir. Ayrıca Kadının yerini toplumun bizzat içinde olması gerektiğini ve İngiliz emperyalizmine karşı ulusal bağımsızlığı destekleyip sonra ABD’nin yardımının Türkiye için faydalı olacağını savunan Halide Edip, 1882’de İstanbul’da doğdu .
9 ocak 1964’te yine İstanbul’da ölmüştür.
Babası Ceyb-i Hümayun katiplerinden Mehmet Edip Bey’dir. Annesi Bedrifam Hanım’ı küçük yaşta kaybeden Halide Edip, çocukluk yıllarının çoğunu anneanne sininin evinde geçirmiştir. Bu evde Halide Edip, sanatçı cephesini kuvvetlendiren ilk tesirleri almıştır. Hatıralarında anneannesinin ve büyükbabasını üzerindeki tesirlerini anlatır.
Halide Edip, Amerikan Kız Koleji’ni bitiren ilk Türk kızıdır. Bu okulda mistik doğu edebiyatını tanıdı. Okuldaki derslerinin yanı sıra dönemin tanınmış kişilerinden felsefe, sosyoloji, edebiyat, matematik ve Arapça dersleri aldı. 1901`de matematik öğretmeni olan Salih Zeki ile evlendi.
1901`de koleji bitiren Halide Edip Adıvar, 1908 yılında gazetelerde kadın hakları ile ilgili yazılar yazmaya başladı. Halide Edip bu yazıları yüzünden bazı çevrelerin tepkisini topladı. 31 Mart Ayaklanmasının çıktığı dönemde Mısır`a kaçtı. 1909`dan sonra eğitim alanında çalışmaya başlayan Halide Edip, öğretmenlik ve müfettişlik yaptı. . Yine aynı yıllarda, kadınların toplumsal yaşama katılması ve eğitilmesi amacını güden ‘Teali Nisvan Cemiyeti’ni kurdu. 1912’de kurulan ‘Türk Ocağı’na katıldı. 1919’da ABD başkanı Wilson’un ilkelerini savunan ‘Wilson Prensipleri Cemiyeti’nin kurucuları arasına katıldı. Balkan savaşlarında hasta bakıcılık yaptı. Bu işler sayesinde toplumun değişik kesimlerinden insanları tanıma fırsatı buldu. 1917`de ikinci eşi Adnan Adıvar ile evlendi. 1919`da Yunanlıların İzmir`i işgalini protesto etmek amacıyla yapılan mitingde o çok etkili ve ünlü konuşmasını yaptı. Bu konuşma yüzünden 16 Mart İstanbul`un işgalinden sonra hakkında soruşturma açıldı. İstanbul`un işgal edilmesi yüzünden
de eşiyle birlikte Anadolu`ya kaçmak zorunda kaldı. Sakarya Muharebesi`ni izleyen günlerde, fiilen savaşa katılarak cephede yaralanan askerlerin tedavi edilmesine yardımcı oldu. Bu görevleri nedeniyle `onbaşı` ve `çavuşluk` rütbeleri kazandı. Savaş sona erip Cumhuriyet ilan edildikten sonra eşiyle birlikte gittiği Avrupa ve Amerika`da 15 sene yaşadı. 1939`da yurda döndüğünde Edebiyat Fakültesi İngilizce Profesörlüğü`ne tayin edildi.
Savaştan sonra Amerikan mandasını savunduğu için Atatürk ve Cumhuriyet Halk Fırkası ile görüş ayrılıklarına düştü. 1926`da eşi Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye`den ayrıldı. ABD ve Hindistan`da konuk öğretim görevlisi olarak ve özel davetlerde çeşitli konferanslar verdi. 1939`da İstanbul`a dönen Halide Edip, 1940`ta İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi Kürsü başkanı oldu.
Halide Edip Adıvar, 1950`de Demokrat Parti listesinden bağımsız İzmir milletvekili seçildi. Ancak bir süre sonra partinin kimi politikalarını eleştirince, eski dönemdeki Amerikancılığının gündeme getirilmesinden rahatsızlık duyarak 1954`te bu görevinden istifa etti. 1955`te kocasının ölümü üzerine siyaseti tamamen bıraktı ve üniversitedeki kürsüsüne geri döndü. Halide Edip bir süre sonra sağlığı bozulunca evine çekildi ve burada kitap yazmaya devam etti. Edebiyatçı kişiliğinin yanında siyasi yönüyle de öne çıkan Halide Edip Adıvar 1964`te öldü.
Halide Edip Adıvar, çok çeşitli alanlarda etkinlik göstermiş, siyasal ve toplumsal konularda Türkçe ve İngilizce kitaplar yazmış, roman ve hikâyelerinin yanı sıra oyun ve anı türünde eserler de yazmış;
İngilizce`den Türkçe`ye çeviriler yapmıştır. Eserlerinde kadının eğitilmesine ve toplum içindeki konumuna özellikle yer vermiştir. Çağdaşları arasında yurtdışında en çok tanınan Türk yazarı olmuştur. Eserlerinden bazıları İngiliz, Fransız, Alman, Rus, Macar, Fin, Urdu, Sırp, Portekiz dillerine çevrilmiştir.
Romanların en büyük özelliği kadın kahramanları, onların aşığı olan erkeklerin ağzından anlatmasıdır. Konu anlatıcı olarak aşık erkeği seçer. Kadınların kişililiklerini erkeklerin gözüyle değerlendirir. Romanda erkek evli ise, aşk daha da fırtınalı bir hal alır, iç çatışmalar olur, romanın sonunda aşıklardan birisi ölür.
Halide Edip Adıvar, Türkocağı`ında çalışmaya başladıktan sonra Ziya Gökalp, Yusuf Akçura ve Ahmet Ağaoğlu ile birlikte yazdığı `Yeni Turan`da (1912) yurt sorunlarını dile getirir. Romandaki olaylar II. Meşrutiyet döneminde yaşanmaktadır ve Yeni Turan adlı idealist bir partinin programı anlatılmaktadır. Bu ütopik romanında yazar, o zamanki siyasi görüşlerini açıklama fırsatı bulmuştur.
Halide Edip, Kurtuluş savaşı yıllarını, direniş olaylarını, kahramanlıkları anlattığı, Ateşten Gömlek (1922) ve Vurun Kahpeye (1923) adlı romanlarını birebir gözlemlerinden yararlanarak yazdığı için oldukça gerçekçidir. Bu romanlarındaki kadın kahramanların da diğerlerinde olduğu gibi yüceltilmiş olduğunu görürüz. Bu kitaplardaki kadın kahramanlar entelektüel yönleriyle değil, zorluklara göğüs geren, Anadolu`da erkeklerle beraber düşmana karşı cephede savaşan, erdemli vatansever kadınlar olarak yüceltilmiştir. Halide Edip Adıvar`ın yapıtlarındaki kadın kahramanlar batılı kültürü almıştır ve özgür düşünüp yaşar ama aynı zamanda milli değerlerine bağlı ve ahlaklıdır. Gerektiği yerde bir erkek gibi davranabilen, spor yapan, ata binen bu kadınlar, aynı zamanda `kadın` olduklarının da bilincindedir. Halide Edip Adıvar en ünlü romanı `Sinekli Bakkalda kişisel ilişkileri anlattığı roman anlayışından farklı olarak Osmanlı toplumunun genel yapısını anlatmıştır. Sinekli Bakkal 1943`te CHP Ödülü`nü alarak Türkiye`de en çok baskı yapan roman olmuştur. Aynı zamanda milli mücadelenin lider kadrosunu yakından tanımış, Mustafa Kemal’le fikir alışverişinde bulunmuş, cephe de görev almıştır.
Adıvar`ın Seviye Talip (1910), Handan (1912) ve Son Eseri (1913) gibi ilk romanları aşk öyküleri anlatan yapıtlardır. Yazar kahramanlarını yakıp yıkan bir sevgiyi dile getirmek istediği için kişilerin iç dünyasına yönelir ve bu sevginin zamanla bir tutkuya dönüşmesini sergiler. Yazarın asıl amacı kadın kahramanların kişiliklerini erkeklerin gözüyle değerlendirmek olduğu için, romanlarının anlatıcısı olarak bu kadınlara aşık erkekleri seçer ve fırtınalı bir aşk öyküsünü onların anı defterlerinden ya da mektuplarından anlatır. Erkek (bazen kadın da) evli olduğu için, kaçınılması olanaksız bir iç çatışma, romanların moral sorununu oluşturur ve roman ya kadının ya da erkeğin ölümüyle biter. Adıvar`ın, biraz kendi olduğu iddia edilen bu kadın kahramanları, yazarın o dönemde ideal saydığı Türk kadınını temsil ederler. Hepsi güçlü kişiliği olan, haklarını savunan, Batı terbiyesi almış ama Batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi bir sanat alanında yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici kadınlardır. Yeni Ateşten Gömlek (1922) ve Vurun Kahpeye (1923) romanlarında Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu`da tanık olduğu olayları, direnişleri, kahramanlıkları, ihanetleri anlatırken kendi gözlemlerinden yararlandığı için daha gerçekçidir. Bununla birlikte, bir aşk sorununun aşıldığı bu yapıtlarda da yüceltilmiş kadın kahraman yerini korur. Ancak şimdi, yine olağan dışı bu kadın, öncekiler gibi bireysel sorunlarla sarsılan kültürlü bir sanatçı olarak değil, milli dava peşinde erdemlerini kanıtlayan ya da Anadolu`da düşmana karşı savaşan bir yurtsever olarak çıkar karşımıza. Sinekli Bakkalın olay örgüsü siyasal, düşsel, toplumsal sorunlarla örülmüş olarak gelişir. Romanın okuru en çok çeken yönü de fakir kenar mahallesi, zengin konakları ve saray çevresiyle II. Abdülhamid zamanının İstanbul`unu anlatmasıdır. Sinekli Bakkal mahallesi gelenekleri ve insancıl değerleri sürdüren halk kesimini; Genç Türklerden Hilmi ve arkadaşları devrimci aydınları; saray çevresi ise yozlaşmış yönetici kesimi temsil eder. Roman iki kısma ayrılmıştır. Birinci kısmın ana teması Abdülhamid`in istibdat idaresi karşısında şiddete başvurarak devrim yapmanın geçerliliği sorunudur. Gerçi Adıvar içtenlikle ezilen halktan yanadır, ama gelenekçiliği ve savunduğu mistik dünya görüşü şiddete başvurarak devrim yapmayı onaylamasına izin vermez. Yazar devrimden değil evrimden yanadır. Romanın ikinci kısmında yozlaşmış saray çevresi sergilenirken ana tema olarak Rabia ile Peregrini ilişkisi gelişir ve evlilikle son bulur. Bu evliliğin simgesel anlamı Batı ile Doğu`nun bileşimi olarak yorumlanmıştır.
ESERLERİ:
Roman: Heyula (1909), Raik`in Annesi (1909), Seviye Talip (1910), Handan (1912), Yeni Turan (1912), Son Eseri (1913), Mev`ud Hüküm (1918), Ateşten Gömlek (1923), Vurun Kahpeye (1923), Kalb Ağrısı (1924), Zeyno`nun Oğlu (1928), Sinekli Bakkal (1936), Yolpalas Cinayeti (1937), Tatarcık (1939), Sonsuz Panayır (1946), Döner Ayna (1954), Akile Hanım Sokağı (1958), Kerim Ustanın Oğlu (1958), Sevda Sokağı Komedyası (1959), Çaresaz (1961), Hayat Parçaları (1963)
Öykü: Harap Mabetler (1911), Dağa Çıkan Kurt (1922), Kubbede Kalan Hoş Sada (1974)
Oyun: Kenan Çobanları (1916), Maske ve Ruh (1945)
Anı: Türkün Ateşle İmtihanı (1962), Mor Salkımlı Ev (1963)
Diğer Eserleri: Talim ve Terbiye (1911), Turkey Faces West (1930), Conflict of East and West in Turkey (1935), İnside İndia (1937), Türkiye`de Şark-Garp ve Amerikan Tesisleri (1955), İngiliz Edebiyat Tarihi, 3 cilt (1940-1949), Doktor Abdülhak Adnan Adıvar (1956)
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |