|
Türkiye Asya ile Avrupa arasında köprü görevi yapan ve her iki kıtada da toprakları bulunan bir ülke olup yaklaşık 78 milyon ha yüzölçümüne sahiptir. Ülkemizdeki doğal kaynaklarımızın başında gelen topraklarımız yeterli korunma önlemleri alınmadan yıllar boyunca sömürülmüş ve güçsüz bir duruma getirilerek erozyon tehlikesi ile karşı karşıya bırakılmıştır.Gerçekten çok yoğun yeşil örtü tahribatı nedeniyle yaklaşık 2000 yıl önce Anadolu`nun % 70`i orman alanları ile kaplı iken bu rakam günümüzde % 20`ye düşmüştür. Erozyon; toprakların su, rüzgar, buzul, dalga ve yerçekimi gibi doğal güçlerle aşındırılarak bir yerden başka bir yere taşınıp biriktirilmesi olayına denilmektedir. Bu tanımdan erozyonun, dünya varolduğundan itibaren başlamış ve günümüzde de devam etmekte olan bir olay olduğu anlaşılmaktadır. Doğal bir olay olan toprak erozyonu, insanların yeryüzündeki etkinliklerine başlaması ile boyut değiştirmiştir. Bu nedenle erozyon; 1- Doğal (Normal, Jeolojik) Erozyon 2- Hızlandırılmış (Anormal) Erozyon a. Su erozyonu b. Rüzgar erozyonu c. Yerçekimi erozyonu d. Buzul erozyonu e. Dalga erozyonu f. Çığ erozyonu şeklinde gruplandırılır. İnsan faktörü etkisinin bulunmadığı bir ortamda oluşan toprak tabakası ile doğal etmenler tarafından aşındırılan toprak tabakası arasında bir denge vardır. Bu ortamlarda bitki örtüsü tahrip edilmediği için toprak aşınımı çok yavaş olup bu tür erozyon şekline "Normal Erozyon", "Doğal Erozyon" ya da "Jeolojik Erozyon" adı verilir. Ancak böyle bir ortamda insan etkinlikleri devreye girdiğinde öncelikle yeşil örtü ortadan kaldırılmakta, bu durumda yerinde oluşan toprak tabakasıyla, aşınan toprak tabakası arasında denge bozularak aşınan toprak miktarı, oluşan toprak miktarından çok daha fazla olmaya başlamaktadır. Çünkü 1 cm kalınlındaki toprak tabakası toprak oluşum etmenlerine bağlı olarak 200-1000 yılda oluşurken, aynı miktar toprak çok kısa zaman süreci içerisinde erozyon ile yitirilebilmektedir. Bu tür erozyon şekline de "Hızlandırılmış Erozyon" ya da "Anormal Erozyon" adı verilmektedir. Ülkemiz toprakları için tehlikeli olan erozyon şekli de "Hızlandırılmış Erozyon" ya da "Anormal Erozyon" dur. Erozyonu oluşturan etmenler birbirine bağlı üç ana grupta toplanmaktadır. 1. DOĞAL ETMENLER Doğal etmenler içerisinde iklimin etkisi, topografyanın etkisi, toprak özelliklerinin etkisi ile bitki örtüsünün (vegetasyon) etkisi yer almaktadır. A- İklimin Etkisi Erozyona neden olan iklim parametreleri yağış, rüzgar, sıcaklık ve nemlilik olarak sayılabilir. Bunlar içerisinde erozyona en çok etkili olanı yağıştır. Yağışın türü, miktarı, şiddeti, süresi ve mevsimlere göre dağılışı önemlidir. Yağış şiddeti ve süresinin artması toprak aşınımının artmasına neden olurken, yılın tüm aylarına dağılmış yağışlar, bir mevsimde toplanan yağışlardan daha az etkilidir. Türkiye`de geç sonbahar, kış ve erken ilkbahar yağışları erozyon zararlarını artırmaktadır. Kış ve erken ilkbahar aylarında toprak yüzeyi açık yada ekim yapılmış, fakat bitkiler henüz küçük olduğundan erozyonla toprak kaybı fazladır. Rüzgar, yağmur damlalarının toprağa çarpma hızına ve yönüne etkili olmaktadır. Bu şekilde rüzgarın etkisiyle yağmur damlaları toprağa daha hızlı çarpmakta ve rüzgar yönünde toprak taşınmasını büyük ölçüde artırmaktadır. B- Topografyanın (Arazi Eğimi) Etkisi Erozyonun oluşumunda etkili olan faktörlerden biri de topografyadır.Arazi eğiminin dikliği, eğim uzunluğu, eğimin şekli, yöney ve mikroröliefin durumu gibi topografik özellikler erozyon üzerinde önemli derecede etkilidirler. Ülkemiz topraklarının %60`ından fazlası, %12`den daha fazla eğime sahip arazilerden oluştuğu için toprak erozyonu da artış göstermektedir. C- Toprak Özelliklerinin Etkisi Ülkemiz topraklarının büyük bir bölümü iklim, topografya ve uygulanan yanlış amenajman yöntemlerinin etkisiyle erozyona çok duyarlı bir duruma gelmiştir. Toprakların erozyona duyarlılığını belirleyen en önemli özelliklerinden biri olan toprağın organik madde içerikleri ile toprak derinlikleri ülkemizde yeterli değildir. Ülkemiz topraklarının %64`ü organik madde yönünden oldukça yoksuldur. Bu durum toprak erozyonunu artırmaktadır. D- Bitki Örtüsünün (Vegetasyon) Etkisi Toprak yüzeyini örten bitki örtüsü aşınıma karşı en önemli koruyucudur.Yağmur damlalarının sahip olduğu kinetik enerji bitki örtüsü tarafından ortadan kaldırılarak toprağa aşındırma etkisi azaltılmış olur. Bitki örtüsünden yoksun bir araziden yitirilen toprak miktarı, üzeri bitki örtüsü ile kaplı bir araziden yitirilen toprak miktarından 135 kat daha fazla olmaktadır. 2. TEKNİK ETMENLER Topraklarımızın erozyona uğramasında etkili olan teknik etmenler şunlardır: a- Arazilerimizin yetenek sınıflarına uygun kullanılmaması, b- Bitki ekim nöbetinin yeterince uygulamaması ve organik gübrelemeye yeterince önem verilmemesi, c- Geniş alanlarda nadas uygulanması, nadasın azaltılmasında yem bitkilerine yeterince önem verilmemesi, d- Ormanların arazi kazanmak amacıyla açılması, tahrip edilmesi ve yangınlarla yok edilmesi, e- Anız yakılması ve çok dik eğimli arazilerde bile tarım yapılması, f- Meraların düzensiz, kontrolsüz, zamansız ve ağır biçimde otlatılmaları ve gerekli ıslah önlemlerinin alınmaması, g- Gerekli bitkisel, kültürel ve fiziksel toprak koruma önlemlerinin alınmamasıdır. 3. SOSYO EKONOMİK ETMENLER Topraklarımızın erozyona uğramasında etkili etmenlerden bir diğeri de sosyo-ekonomik etmenlerdir. Bu etmenleri de şu şekilde sıralayabiliriz. a- Arazi mülkiyet dağılımındaki düzensizlik sonucu miras yolu ile arazilerin çok küçük parçalara ayrılması, b- Ekolojik koşullara göre optimum işletme büyüklüklerinin belirlenmemesi ve bu amaç doğrultusunda arazi toplulaştırılması yapılmaması, c- Arazilerin büyük bir bölümünün kiracılık ve yarıcılıkla işletilmesi,bu nedenle modern tarım tekniklerinin yeterince uygulanmaması, d- Çiftlik gübrelerinin büyük bir bölümünün ülkemizde yakacak olarak kullanılması, e- Çiftçilerin büyük çoğunluğunun erozyon ve koruma önlemleri konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması nedeniyle ülkemizde erozyon artış göstermektedir. TÜRKİYE`DE EROZYONUN BOYUTLARI Türkiye`de arazi yapısının engebeli oluşu, arazilerin yanlış ve yoğun bir şekilde işlenmesi, doğal bitki örtüsünün yok edilmesi, arazilerin yetenek sınıflarına uygun olarak kullanılmaması toprak erozyonunu artıran etmenlerdir. Günümüzde %7.22 Hafif, %20.04 Orta, %36.42 şiddetli ve %22.32 çok şiddetli olmak üzere ülkemizde toplam alanın %83.20`sinde erozyon hüküm sürmektedir. Her yıl 500 milyon tonu verimli olmak üzere toplam 1 milyar 400 milyon ton toprak yitirmekteyiz. Ülkemizde 1 km2`den yitirilen toprak miktarı Avrupa Kıtasında 1 km2`den yitirilen toprak miktarından 10 kat daha fazladır. Eğer bu toprak tahribatı aynı hız ile devam ederse NASA tarafından uydu görüntüleri aracılığı ile yapılan bir araştırmada Türkiye’nin %85`inin 2040 yılında çöl iklimine dönüşeceği ortaya konulmuştur. EROZYONUN ZARARLARI Erozyon olayı yalnızca toprak yitirilmesi ile sonuçlanan bir olay değildir. Erozyon; a) Toprak yitirilmesi ile büyük yatırımlar sonucu ortaya çıkarttığımız baraj, gölet ve sulama sistemlerinin devre dışına çıkmasına, b) Yol, köprü ve menfez gibi tesislerin bozulmasına, c) Çığ, heyelan, toprak kayması ve sel baskınlarına, d) Su kaynaklarımızın boşa akıp gitmesine, e) Tarım alanlarının daralmasına, f) İklimlerin olumsuz yönde etkilenmesine, g) Ormanlar, meralar ve çayırların yani yeşil örtünün azalmasına, h) Ekolojik dengenin bozulmasına, i) Her yıl 1.200.000 vatandaşımızın kırsal alandan kentlere göç etmesine, j) Milli ekonomimizin her yıl milli savunmamıza ayrılan bütçe eşdeğerinde ekonomik kayba uğramasına neden olmaktadır. EROZYONA KARŞI ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER Erozyona karşı topraklarımızın kontrol altına alınmasında ilk önlem, erozyonu oluşturan nedenlerin ortadan kaldırılması ya da bu nedenlerin akılcı biçimde çözümlenmesidir. Erozyon sorununun çözümü için alınması gerekli önlemleri "Yasal ve Yönetsel Önlemler" ile "Teknik Önlemler" olmak üzere iki genel başlık altında toplayabiliriz. 1. Yasal ve idari Önlemler a. Arazilerin miras yolu ile çok küçük parçalara ayrılmasının önlenmesi gereklidir. Sulu ve Kuru koşullarda, optimum işletme büyüklükleri belirlenmeli, parçalanmış araziler en az optimum işletme büyüklüğüne ve daha büyük işletme büyüklüğünü sağlayacak arazi toplulaştırmalarına gidilmelidir. Bunun için Medeni Kanun`un Veraset ile ilgili maddelerinde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. b. Meralar Köy tüzel kişiliklerine ait orta mallardır. Kapasitelerinin çok üzerinde hayvan sürüleri tarafından sömürülen meralar, ayrıca kış sonunda veya erken ilkbaharda hemen otlatılmaya tabi tutulduklarından kendilerini toparlama imkanına kavuşamamaktadır. c. Erozyon, taşkın ve sedimantasyon olayları ülkemizde önemli boyutlara ulaştığından vakit geçirilmeksizin "Havza Islahı ya da Havza Amenajmanı Kanunu" çıkarılmalı ve en etkin biçimde yürürlüğe konulmalıdır. d. Erozyon sorunu ile doğrudan yada dolaylı ilgili olan kamu kuruluşları arasında koordinasyon yetersizlikleri giderilmelidir. D.S.İ., Köy Hizmetleri ve Orman Genel Müdürlükleri arasında Havza Islahı konusunda gerekli işbirliği sağlanmalıdır. e. İleri düzeydeki ülkelerde uygulandığı gibi, toprak ve su koruma dersinin öteki dersler gibi ilkokuldan itibaren öğrencilere okutulması ve bu dersin yetkili teknik elemanlar ile verilmesini sağlamak gereklidir. f. Kamu kuruluşlarında hizmet içi eğitimle genç teknik elemanların toprak ve su koruma konusunda yetiştirilmeleri sağlanmalıdır. g. Radyo, TV ve basın yoluyla erozyon olayının önemi halka anlatılmalı ve önlemleri uygulamalı olarak gösterilmelidir. h. Ulusal bir sorun olan erozyonla mücadelede askeri birliklerin de görev alması sağlanmalıdır. ı. Toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesi amacıyla hazırlanan plan ve projelerde kullanılan kriterlerin kesinlikle araştırma bulgularına dayandırılması gerekir. Bu kaynakların üretimde kullanılması büyük yatırımları gerektirdiğinden yatırım miktarlarına oranla araştırma hizmetlerine ayrılan ödeneklerin de yeterli düzeyde olması sağlanmalıdır. i. Araştırma enstitüleri ile diğer uygulayıcı kuruluşlar arasında etkin iyi düzenlenmiş ve birbirini tamamlayıcı işbirliğinin sağlanması gereklidir. j. Üreticilere verilen tarımsal kredilerde işlemeli tarım yapan çiftçilerin toprak ve su koruma yöntemlerine uymaları halinde bir takım kolaylıklar sağlanmalıdır. Bu en azından hem üretici hem de kontrol edenler için kolay olması açısından eğime dik yönde tarım şartı aranmalıdır. k. Ziraat Fakültelerinde "Erozyon Kontrol Mühendisliği" bölüm yada anabilim dalları oluşturulmalı, vakit geçirmeden uzman personel yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Şu anda ziraat Fakültelerinin bir çok bölümü "Toprak ve Su Korunumu" dersini almadan öğrenci mezun etmektedir. Bu da Türkiye’nin gerçeklerine aykırıdır. l. Topraksu isimli kamu kuruluşunun yeniden kurulması sağlanmalı hatta toprak korumanın Tarım Bakanlığı içinde en azından Müsteşarlık düzeyinde örgütlenmesi gerekmektedir. 2. Teknik Önlemler a. Arazileri yeteneğine göre kullanmak, toprak özelliklerini kötüleştiren etkenlerin ortadan kaldırılmasını sağlamak, erozyona uğramış ve üretkenlik düzeyi azalmış toprakları ıslah etmek, mera ve ormanları korumak, bitkilerin gereksinim duyduğu suyu temin etmek, toprağın drenajını sağlamak, gübreleme yapmak vb. uygulamalar toprak korumalı tarımın birer parçasıdır. b. Toprak koruma çalışmalarında bir çok bilgiye gereksinim duyulmaktadır. Toprakla ilgili bilgiler detaylı toprak haritalarından sağlanabilmektedir. Bu nedenle ülkenin detaylı toprak haritaları yapılarak yenilenmelidir. Hazırlanacak olan bu harita ve raporlarda tarım, orman ve çayır-mera arazilerinin sorunları ortaya konacak ve alınması gerekli önlemler belirlenecektir. c. Çiftlik planlaması, küçük havza planlaması, büyük havza planlaması ve bu değerlerden gidilerek ülke çapında ulusal toprak ve çevre koruma planlamalarına gidilmelidir. Çiftlik planlaması ile çiftlik düzeyinde arazilerin yeteneğine uygun kullanılması, tesviye eğrili tarım, şeritsel tarım, teraslama, münavebe, yeşil gübreleme vb. gibi tarımsal işlemlerin şekli belirlenecektir. d. Toprak işlemesiz yada azaltılmış toprak işlemeli tarım yapılmalıdır. e. Meralarda ağır, zamansız ve plansız otlatma önlenmeli, özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde mera hayvancılığından ahır hayvancılığına dönüşüm zaman geçirilmeden sağlanmalıdır. f. Üst havzalarda, ormanlarımızın arazi açmalarına, yangına karşı korunması, mera veya tarlaya dönüşen arazilerin yeniden dikimlerle orman alanlarına kazandırılması, orman içi köylerinin geçim kaynağını sağlayacak orman ürünlerine dayalı sanayi kurulması ve orman tahribine neden olmayacak (örneğin el sanatları, arıcılık vb.) işletmelerin kurulabilmesi için kredi imkanları yaratılmalıdır. Sonuç olarak alan büyüklüğü ve etki bakımından düşünüldüğünde, Türkiye`nin en önemli tarımsal problemi erozyondur. Bunun sonucu olarak hızla çölleşen ülkemizde, bu konuda alınan önlemler yok denecek kadar azdır. Erozyon probleminin acil olarak ele alınması ve çözüme kavuşturulması için gerekenlerin yapılması ülkemiz geleceği için büyük önem taşımaktadır.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|