Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: EĞİTİM
    Konu: Bilim Tarihinin ve Felsefenin Önemi


Bilim Tarihi Neden Öğretilmeli
Konfüçyüs`ün "karanlığa küfür edeceğine bir mum da sen yak" anlayışına uygun olarak "üniversiteler elden gidiyor" yakınmalarından daha çok, öncelikle üniversitelilik bilincinin ülkemizde yaygınlaşmasını sağlamak zorundayız. Üniversitelerimizin bugün yaşadığı sorunlar ile toplumun yaşadığı sorunların sosyolojik bir paralellik gösterdiği hepimizin bilgisi dâhilindedir. Akademisyenin yeri ve üniversitelerin bilim ve teknoloji üreterek Türkiye`yi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarabilmesinin biricik yolu, kendi sürdürülebilirliğini sağlamasına bağlı bulunuyor. Uygar bir toplum; iyi eğitilmiş, kendi geleceğini kendisi belirleyen, özgür eleştiri ve özeleştiri yapabilen çağdaş eğilimli yurttaşlar tarafından sağlanabilir. Bu anlayışla ve kanaatle, bilim tarihinin mutlaka okutulması gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki, bu konuda kamuoyunun yeterince oluşturulamadığı ve bilgilendirilemediği kanaatini taşıyorum.


Neden Bilim Tarihi
Üniversitelerin eğitim ve öğretimdeki en büyük görevi; öğrencilere bilgiyi yüklemek değil, bilgiye nasıl ulaşılacağını ve bilgiyi nasıl yaşama dönüştürebileceğini öğretmektir. Bilgiye ulaşmanın yolları metodolojiye bağlı olup, bunun için üniversite atmosferi en önemli geleneği oluşturmaktadır. Maalesef ülkemiz üniversiteleri; bölgemizde esen soğuk rüzgârların etkisine kapılarak evrensel üniversitelilik değerleri yerine, yerel değer yargılarının etkisinden kendini kurtaramamış gözükmektedir. Üniversitelerde bilim tarihi, bilim felsefesi, uygarlık tarihi gibi bir bütün olarak öğretilmesi gereken alanlar; bilerek veya bilmeyerek ihmal edilmektedir. Üniversitelerin olmasa olmazı olan sorgulama ve eleştirel bakış; ne yazık ki son 20 küsur yılda mezun olan bir çok Yüksek Lisans ve Doktora Öğrencisi tarafından nerdeyse hiç tanınmamaktadır. Bunların bir kısmı, bugün öğretim üyesi olarak derslere de girmektedir. Felsefi tartışma ve kritik etme temeline dayalı aydınlanmış, geçmişi bilen ve geleceğe ufuk açması gereken yaklaşımlardan uzaklaşıldıkça; akademisyenlik salt derse girip çıkma anlayışına indirgenmiş ve hızla ivme kaybetmeye başlamıştır. İyi niyetli, yüreğinde ateşi ve beyninde farklı bakış açıları olan bir çok insanın; artık yılgınlaştıkları ve mücadele etme azimlerinin kaybolduğu görülmektedir. Üniversitelerdeki coşkunun köreldiğinin açıkça görülmesine rağmen, ilgililerin bu durumdan hiç mi hiç rahatsız olmamaları apayrı bir sıkıntıdır.

Üniversitelerin yeniden kendilerine dönmeleri, gerçek bilim şevki ve bilinci ile donatılması için, yani bilim insanlarının öz disiplin içinde iyi eğitilmesi ve donatılmış olmaları için bilimi sevmeleri gerekir. Bilimi sevmek için de bilimin tarihini, bilimin toplum için önemini ve bunun altyapısını kavramaları gerekir. Bu da bilim tarihi, bilim felsefesi, etik ve kültür tarihi ile sağlanabilir.

Bilimin geçmişten günümüze geçirdiği aşamaları bilmeden, geleceğe köprü kurulabilmesi zor gözükmektedir. Bunu en iyi ünlü fizikçi Isaac Newton, `Daha ileriyi görebildiysem, bunu omuzlarından baktığım devlere borçluyum` ifadesi ile belirtmiştir.

Senatolara Büyük Görevler Düşüyor
Sık sık karşılaştığımız yaygın eleştirilerden biri, mezunlarımızın genel kültürünün gelişmemiş olmasıdır ki; bu durum meslek dersleri dışında, felsefe, tarih, antropoloji, kültür ve diğer konuların işlenmemesi ile doğrudan ilişkilidir. Sistemin üniversite mezunlarından yalnızca dersleri geçmelerini istemesi; düşünen, sorgulayan, yaratan değil, tam tersine verilenleri benimseyen, sorumluluk almayan, gelişmelerden kaygı duymayan, yalnızca kendi sınırları içinde kalan kişiliklere yol açmaktadır. Akademisyenlere yapılan eleştirilerin başında da, üniversitelerin her geçen gün bu aydınlatıcı işlevinden uzaklaşması geliyor. Bilindiği gibi gelişmiş üniversiteler, öğrencilerine ve yer aldıkları toplumlara mesleki-teknik bilgilerin yanı sıra sosyal ve estetik pek çok alanda uygun ortamlar sunmaktadır.
Böylece üniversite ortamı, bilinç gelişimine aracılık ediyor.
Üniversiteler, artık formelleşmiş lisansüstü programların ötesinde ciddiyetle bilim kişisi yetiştirme politikaları geliştirmelidir. Mutlaka ve mutlaka bütün bilim dalarında bilim tarihi, bilim felsefesi ve bilim etiği konularının işlenmesi gerekir. Araştırma görevlileri gibi yarının bilim adamlarının çok boyutlu olarak hayatı kavrayabilmeleri için bu tür dersler zorunlu olmalıdır. Bilimsel düşüncenin tarihi, insanın geçirdiği evreler, eleştirel ve sorgulayıcı bir göz ile işlenmelidir.

Ülkemizde bilim tarihinin ve felsefesinin okutulması çok geç kalınmış bir zorunluluk olarak görülmeli ve bir an önce gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Mevcut YÖK yasası kapsamında dahi lisans, yüksek lisans ve doktora programlarına bazı dersler konularak konu işlenebilir. Üniversitelerden bilim tarihi derslerini müfredatlarına almaları istenebilir. Örneğin Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Bilim Etiği ve Bilim Tarihi adlı bir dersi müfredatına aldı. Sevgili hocalarım Prof. Dr. Berna Arda, Prof. Dr. Esin Kahya, Yrd. Doç. Dr. Tamay Başağaç Gül tarafından hazırlanan ve Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü tarafından doktora öğrencilerine ders olarak okutulan aynı adlı ders kitabı, bildiğim kadarıyla Türkiye`de bir ilktir. Daha köklü bir öneri olarak, senatoların bilim tarihi ve felsefesinin okutulması için tavsiye kararları alması olacaktır.

Bilim Tarihi Yayınları ve Tartışmaları Artırılmalı

Bu çerçevede bilim tarihi ve felsefesinin benimsetilmesi için benim ve sayın Prof. Dr. Yaman ÖRS hocanın eşgüdümünde "Üniversite ve Toplum" Dergisi
"Bilim Tarihi Özel Sayısı" çıkarmıştır (hocalarımızın makaleleri http://www.universite-toplum.org/<br>ortamında Bilim Tarihi özel sayısı olarak yayımlanmakta olup, bu tür girişimler geniş katılımla hem konu, hem de içerik olarak daha da zenginleştirilmelidir). Bu sayıda aşağıdaki konular işlenmiştir:
Neden Bilim Tarihi Özel Sayısı Çıkarıldı?
Bilim Tarihi: Tarih Mi, Bilim Mi, Felsefe Mi?
Bilim-Bilim Tarihi, Felsefe -Felsefe Tarihi İlişkisi
Bilim Tarihi Nasıl Yazılmamalı
Bilim Tarihi Düşüncesi
Toplum Bağlamında Bilim, Bilgi Sosyolojisi Bağlamında Bilim Tarihi
Matematiğin Kısa Bir Tarihi
Kimyanın Tarihi (Kuşbakışı Kimya)
Diş hekimliği Biliminin Doğusu
Bilim Tarihi İçinde Tarım Tarihinin Yeri ve Önemi
Cumhuriyet Döneminde Bilim Tarihi (Cumhuriyet ve Bilim)
Üniversitelerimizin Bilim Tarihimizdeki Yeri

Bilim Tarihi, konusu itibarı ile çok değişik disiplinleri ilgilendirmekte olup, bu anlamda bu tür girişimlerin de daha çok sayıda kişinin katılımına gereksinim bulunmaktadır. Bilim tarihi özel sayı II, III ve IV`ü de çıkarmayı düşünüyoruz. Başta Siyaset, İktisat, Tıp, Biyoloji, Mühendislik, Teknoloji, Çevre ve Ekoloji Tarihi konuları olmak üzere her alandan kendi özgül tarihlerini sunan kişiler olursa onların da katkılarını almak çok yararlı olacaktır.
Ayrıca bu konularda tanıdık hocalarımızın adreslerini sunarsanız, kendileriyle de görüşürüz. Bilim tarihinin diğer ilgili alanlarında yazmak isteyen araştırıcıların makalelerini okuyucuyla buluşturmaktan büyük mutluluk duyarız. İleride bunların kitaplaştırılması da, tabii apayrı bir önem arz edecektir.

Ayrıca bilim etiği konusunda da ayrı bir ekin hazırlanması gerekmektedir. Ülkemiz üniversitelerinde bilim etiği mutlaka derinlemesine öğretilmelidir.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi Anabilim Dalı tarafından Haziran 2005 tarihinde güncelleştirilen Bilim tarihi sitesi çok sayıda kaynağı ve bilgiyi sunmak bakımından büyük bir önem arz etmektedir (http://www.bilimtarihi.org).
Ayrıca sevgili hocam Prof. Metin Özata`nın Umay Yayınevi tarafından basılan "Atatürk, Bilim ve Üniversite" adlı kitabı mutlaka okunması gereken bir Cumhuriyet Üniversiteleri Tarihi niteliğindedir.
Sonuç olarak, ülkemizin aydınlık geleceği için üniversitelerimizin üzerine serilmiş ölü toprağından kurtulmaları gerekmektedir. Üniversiteler daha coşkulu olmalı ki, ortama gelen öğrenciler de bu atmosferden etkilensin ve yarınlara daha umutla bakabilsin. Bugünkü tablo son derece kötümser olup, hiçbirimizin bu durumdan hoşnut olduğunu söylenemez.
Bir bütün olarak üniversiteler bugünkü verimlilikleri ve işleyişi ile yarının nitelikli kuşaklarını yetiştirmekten uzak gözüküyor. Üniversitelerimiz gelişmişlik yönünden çok parlak bir konumda değil. Üniversitelerin kendilerinin ismine yakışır şekilde geleceği kazanacak bilim, teknoloji ve felsefi tartışmalara ortam hazırlaması şarttır Bunun için bilim tarihi ve felsefesi derslerini zorunlu olarak lisans ve yüksek lisansta okutması artık kaçınılmaz görülüyor.
Her geçen gün geç kalınıyor demektir. Üniversitelerimizin açılacağı şu günlerde yeni bir coşkuyla artık bu konuları gündemimize almamız dileğiyle. Hadi bir meşale de biz tutuşturalım. Geleceğimiz değil, meşalelerimiz yansın.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |