|
Tik istemli (iradi) çalışan çizgili beden kaslarında istem dışı ortaya çıkan aralıklı kasılmalardır. En sık yüz ve boyun kaslarında olur. Göz kırpma, dudak kenarlarının çekilmesi, boyun oynatma, boyun bükme, başı sallama, omuz oynatma biçiminde görülür. Tikler genellikle iç gerilimlerin veya çatışmaların öncüleri ya da açık belirtileridir. Bazen çocuk her boynunu silkişte, kaşların, gözlerini oynatışta iç yaşamındaki bir gerilimden kurtulma çabası içinde olduğunu açıklayabilir. Tik genellikle erkek çocuklarda ve erken yaşlarda başlar ruhsal nedenlerle ortaya çıkar. Ancak kimi kez istemsiz kasılmanın ortaya çıktığı bölgeye ya da organa ilişkin uzun süren fiziksel bir tahriş de tike neden olabilir. Bunlar arasında uzun süren ve düzeltilmeyen görme bozuklukları, burun akıntısı, boyun ağrıları sayılabilir. Tikler başlangıçta hareketlerin istemsiz olarak tekrarından ibaret olabilirler. Örneğin, göz kırpma başlangıçta bir göz rahatsızlığı ya da yorgunluğuna tepki olabilir. İlk kez bu yolla örüntü (pattern) haline gelen bu tepkiler, zamanla otomatik olarak yinelenebilir. Tiklerin en önemli nedenlerinden biri de taklittir. Bazen küçük yaşlarda çocuklar, ana baba, öğretmen ve oyun arkadaşlarının birtakım hareketlerini taklit ederken onların bazı davranış kusurlarını da edinebilir. Daha sonra bunlar alışkanlık haline gelir. Çocuğun başka birini sık sık taklit etmesi sonucu tekrarlama yoluyla kendinde bir tik gelişebilir. Bu nedenler dışında kalan ve genel olarak tiklerin ortaya çıkmasında rol oynayan ruhsal etkenlerin başında, erken yaşlarda başlayıp ve sürüp giden korku, tedirginlik, kaygı, gerginlik vardır. Çocuklarda görülen diğer davranış bozuklukları gibi, tikler de çocuğun duygusal durumu, duyarlığı, ana babasıyla ilişkileri ve çevresiyle bağlantılarıyla yakından ilgilidir. Yaşadığı çevre kavgalı, tedirgin ve güvensiz olan çocuklarda, başka bir deyişle, sürekli olarak çevresiyle çatışma içinde bulunanlarda, birden olan aşırı korku, coşkunluk, yorgunluk, öfke, acı gibi durumlar tik yaratabilir. Kanner`e göre, tiklerde belirgin kişilik özellikleri şöyle sıralanabilir: Bunlar; · Belirgin şekilde huzursuzluk gösteren, · Fazla duyarlı, alıngan ve sıkılan olan · Oldukça bencil, · Çabuk heyecanlanan, kolayca kızan ve kırılan kişilerdir. Çocuğun güvensiz ve endişeli oluşunda, daha önce de açıkladığımız gibi, yakın çevre koşullarını ve aile içinde duygusal etkileşimin rolü büyüktür. Tiklik olan çocukların genellikle yetenekleri üstünde zorlanan, sürekli kardeş ve arkadaşlarıyla kıyaslanan, yeterli ilgi ve sevgi içinde büyümeyen, aşağılanıp hor görülen çocuklar arasında yeterli bir duygusal ve toplumsal iletişimin bulunmadığı görülür. Ağız ve burun tikleri nedeniyle başvuran vakalardan biri, 9 yaşında bir kız çocuğudur. Çocuk, kendisini etkileyen aile içindeki olumsuz ortamı şöyle dile getirmektedir. (Kardeşim beni çok rahatsız ediyor, bana vuruyor. Buna karşılık babam, sen büyüksün, onu idare et diyor ve suçu bana atıyor. Kardeşim bir şey yapınca bana kızıyorlar. Sonra babam eve geliyor. Bazen uyku tutmuyor. Babam gelmeyecek diye korkuyorum. Babamla annem sık sık kavga ediyorlar. Beni akrabalarımızın yanına gönderseler her şeyi unutacağım). Göz ve boyun tiki olan bir başka vaka da, 6 yaş gurubuyla erken okula başlayan bir erkek çocuktur. Evde 10 yaşında çok başarılı bir ağabeyi vardır. Ağabeyini kendine model olarak alan çocuk, onun oyun gurubuyla oynamak istemiş, ama büyüklere ayak uydurmadığından kırıklığa uğramıştır. Aile ve okul çevresinde ruhsal zorlama, çocuğun bazı tikler edinmesine neden olmuştur. Çocukta tik görüldüğünde, bir pedagog ya da çocuk ruh hekimine başvurmak gerekir. Tike neden olabilecek organik etkenler dikkatle ele alınması, varsa bu tür bozuklukların tedavisi yoluna gidilmelidir. Tiki oluşturan nedenler ruhsal kökenli olduğu takdirde, çocuklara oyun terapisi, piskoterapi yoluyla, ergenlere grup terapisi, piskodrama ya da psikoterapi yoluyla gerekli psikolojigk tedavi uygulanmalıdır. Anne ve baba, çocuğa güven vermeli, üzerinde durmamalı ve bu nedenle gerginleşmemelidirler. Çocuk davranışları nedeniyle cezalandırmamalı ve küçük görülmemelidir.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|