Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: REHBERLİK
    Konu: Şizofreni


Tanı: Şizofreni, genç yaşta başlayan, insanın kişiler arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak, kendine özgü içe kapanık bir dünyada yaşadığı; düşünüş, duyuş ve davranışlarda önemli bozuklukların görüldüğü bir psikozdur. Geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. Bugünkü bilgilerimizle geçmişe baktığımızda, Orta Çağ Avrupas`ında şeytan tutulmuş diye bilinenlerin büyük bir bölümünün bu hastalığa yakalanmış kişiler olduklarını söyleyebiliriz. Şizofreni, ruh hekimlerinin olduğu kadar sanatçıların da ilgisini çekmiştir. Bu hastalığa yakalanmış kişileri anlatan çok sayıda kitap yazılmış ve film çevrilmiş. ‘Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri` ve ‘Anayurt Oteli` Türk sinemasında şizofreniyi konu alan başarılı tiplemelere örnek
olarak gösterilebilir.
Şizofreni, politikacılar
ve özellikle muhalif gruplar için de uzun süre ilgi odağı olmuştur. Şizofreninin bir ruh hastalığı değil, olumsuzluklarla
dolu bir dünyaya karşı atılmış bir protesto çığlığı olduğunu ileri süren bir çok makale ve kitap yazılmıştır.
Şizofreni kişilik bölünmesi, zayıf kişilikli olma, zeka geriliği vaya tembellik değildir. Önemli ruhsal hastalıklarından birisidir. Hastalarda genelde
gerçekle hayal dünyasını ayırt edememe, mantıksal düşünme yeteneği kaybı, normal duygusal tepkiler verememe ve toplumsal kurallara uyamama görülür. Aynı zamanda hatırlama ve normal konuşma yeteneği genelde kaybolur. Diğer bedensel ve ruhsal hastalıklarda olduğu gibi organik nedenleri vardır. Bu gün
şizofreninin ortaya çıkışında rol oynayan dopamin ve serotonin sistemi gibi beyinde yer alan taşıyıcı (nörotransmitter) sistemlerin rol oynadığı araştırmalarla gösterilmektedir. Toplumda %1 oranında şizofreni görülmektedir. Sıklıkla 15-25 yaşları arasında ortaya çıkmaktadır. 12 yaşından önce ve 40 yaşından sonra görülmesi enderdir. Günümüzde
kullanılan ilaçlar belirtileri büyük oranda kontrol altına alabilmekte ancak bazı semptomlar çoğu hastada yaşam boyu sürmektedir. Bu hastalığı tümüyle
atlatan hasta sayısı tüm hastaların ancak 1/5`idir. Bazı hastalar sadece bir defa atak geçirmekte, bazı hastalarda ara dönemleri normal olan ve tekrarlayan ataklar olmakta, bazı hastalarda ise belirtilerde artma ve azalma ile giden ancak
hiçbir zaman normale dönmeyen bir seyir görülebilmektedir. İlaç kullanımı ile çoğu belirti kontrol altına alınabilmektedir, buna karşın bazı hastalar halen var olan ilaç tedavilerinden faydalanamamakta, ekonomik nedenlerle ilaçları temin edememekte veya ilaç yan etkileri nedeni ile tedaviye devam etmek istememektedir.
Veya; kişide en az bir aylık süre içinde aşağıdaki belirtilerden en az ikisinin varlığı(sanrılar ; varsanılar ; konuşma özellikleri
ve kalitesinde bozulma ; aşırı ölçüde garip ve anlamsız şekilde davranışlar ; negatif
belirtiler dediğimiz duygusal yüz ifadelerinde azalma, düşünce ve fikir üretimi ve yapısının kısırlaşması , enerji ve birşeyler yapmaya hevessizlik hali, vücut dismorfik bozukluğu gibi.) Bu durumdaki kişide hastalığın süreci içinde sosyal,
mesleki, ailesel ilişkilerinde ve kendine bakım gibi alanlarda belirgin bozulmalar oluşur. Bu belirtiler en az 6 ay süredir var olmalıdır.
Hezeyanlar (Sanrı- Delusion) :
Sanrılar, akla yatkın bir düşünceye bağlı olmayan ve hastanın kültürüyle uyumsuz










yanlış kişisel inançlardır. Bunlar şizofreninin sık görülen belirtilerindendir ve kötülük görme ve büyüklük temalarını kapsar. Bazen şizofrenideki sanrılar oldukça saçmadır
(örneğin hasta, manyetik dalgalar aracılığı ile komşularının onun davranışlarını kontrol ettiğine inanır, veya TV deki bir kişinin ona özel mesajlar gönderdiğini söyler veya kendi düşüncelerinin yüksek sesle diğer insanlara yayınladığını belirtir. ) Paranoid şizofrenideki kötülük görme sanrıları, kişinin yanlış ve gerçek dışı bir şekilde zehirleneceği, kandırılacağı, ona komplo kurulduğuna dair yanlış ve mantıksız düşünceleri içerir. Hasta aile bireylerinin ve diğer insanların bu sanrısının odağı olduğuna inanır.
Varsanılar (Halusination) :
Şizofrenik bir hastanın dünyası varsanılar ile doludur, hasta gerçeklikte var olmayan şeyleri bunlara inanarak hisseder (Örn. Kendisine isimlendirilemeyen veya tanımlanamayan fakat var olan şeyleri söyleyen sesler duyma, gerçekte orada olmayan nesneleri veya kişileri görme, vücudunu görünmez ellerin tuttuğunu hissetme.). Bu varsanılar korkutucu olabilir. Diğer insanların duymadığı sesleri duyma şizofrenideki varsanılar içinde en sık görülendir. Bu sözler hastanın hareketlerini tanımlar, ona ne yapacağını söyler. Birbirleri ile duygu düşünce alışverişi yapar şekilde sohbet edebilir, olası sözde yakın tehlikelere karşı uyarıcı olabilir.
Konuşma özellikleri ve kalitesinde bozulma:
Kelime salatası ya da anlamın birbirinde kopup konuşmanın içeriğindeki bir bütünlük olmaması durumu vardır.
Garip davarnışlar:
Ortalık yere çişini yapma yada herkesin ortasında masturbasyon yapmayı makul görme
gibi yada hiç hareket etmeden uzun süre kalma vs.
Duygusal yüz ifadelerinde azalma:
Kişinin yüzünde donuk bir duygu ifadesi varlığı, konuşmama yada kişinin herhangi
bir olay karşısında duygu ifade edecek jest ve mimik göstermemesi.
Vücut dismorfik bozukluğu:
Devamlı vücutları ile uğraşan, vücutlarında bir şeylerin kötü, çirkin, yanlış, eksik-fazla olması şeklinde düşüncelerin olduğu bir kaygılanım bozukluğudur. Kişide çok hafif bir kusur olsa bile, bu durum çok abartılarak, korkulacak bir konu haline getirir. Hissedilen kusur nedeniyle oluşan gerilim ve kaygı, beklenilenin çok üzerindedir. Sosyal ilişkilerden kaçınabildikleri gözlenmiştir. Bu kişiler görünümlerini kozmetik olarak değiştirmekte , ameliyatlar olmaktadırlar. Kişinin odaklandığı bölge genellikle yüz bölgesi olup, burun, kulaklar, çene ya da bu bölgedeki sivilceler gibi değişebilmektedir. Kadınlarda göğüsler, karın bölgesi önde gelen odak noktalarıdır. Bazı durumlarda boy kısalığı ya da saçlarının azaldığı düşüncesi, karın bölgesinde yağlanma, ciltte kırışıklıklar , göğüslerin büyüklüğü konu edilmektedir. Bu kişilerde özgüven eksikliğinin
bulunduğu, depresyon, sosyal fobi gibi ek psikiyatrik rahatsızlıkların birlikte


bulunabildiği gözlenmiştir.
Şizofreni tanısı konulduktan sonra alt tiplere ayrılır :
1-Paranoid tip Şizofreni: Bu tip şizofrenlerde hastalığın normal insanlardan ayırdedilmesi oldukça zordur. Çünki kişilerde hezeyanları doğrultusunda zaman zaman yapabilecekleri davranış dışında etrafa garip gelebilecek çok fazla belirti yoktur. Bir veya birkaç hezeyana ek olarak sıklıkla kulağa gelen sesler vardır. Bu hastalar diğer şizofreni alt tiplerinde olduğu gibi garip davranışlar garip konuşmalarda bulunmazlar. Hatta bazen çevrelerinde hezeyanlarına inanan insanlar bile bulunabilir. Şizofreninin bu tipi ile yine bir psikoz olan Hezeyanlı Bozukluk çok sıklıkla karıştırılabilir.
2-Desorganize( Dağılmış ) tip Şizofreni: Bu hastalar da dağılmış konuşma ve dağılmış davranışlar görülebilir. Yani saçma sapan konuşmalar yada etrafa saçma gelen davranışlar yaparlar. Yüzlerine bakılırsa donuk bir yüz ifadesi yada mevcut durumu ile alakasız bir duygulanım gösterirler. Yani ağlanacak şeye gülebilir, gülünecek şeye ağlayabilirler. Yada duygulanım ifadeleri anlamsız yere sık sık değişir.
3-Katatonik tip Şizofreni: Şizofreninin bu tipinde hastalarda uzun süre aynı garip postürde (duruş) duruşlar ve aşırı hareketsizlikler, açıkça amaçsız olarak yapılan ve dış uyaranlardan etkilenmeyen aşırı hareketler yada aşırı negatif davranmalar olabilir. Bu tip Şizofreni hastaları karşısındaki insanın hareket ve davranışlarını tekrarlayabilir.
4-Farklılaşmış tip Şizofreni: Hasta muayene edildiğinde şizofreni tanısı konur ancak yukarıdaki tiplerden hiçbirisi tam olarak ayırdedilemezse bu tanı konur.
5-Tortu tip Şizofreni: Belirgin olarak şizofreni belirtileri kalmamıştır ancak daha çok duygulanımdaki aksaklıkların sürdüğü ve şizofreni belirtilerinin yumuşamış halde devamettiği durumlarda bu alt tip şizofreniden bahsedilir.
Belirti ve Bulgular :
Şizofreni hastaları dünyayı değişik algılar. Normalde çevrede varolan uyaranlar dışında olmayan sesler, hayaller , garip kokularla dış dünya karışık ve anlaşılmazdır. Bu ortamda hastalarda anksiyet artışı, korku ve heyecan sıktır. Bu duygularla normal olmayan davranışlar sergilerler.
Şizofreninin ortaya çıkışı değişik şekillerde olabilr. Bazı hastalarda aniden ortaya çıkabileceği gibi çoğu hastada sinsice yavaş gelir. Yavaş seyir gösteren şizofrenide
başlangıçta dikkat toplama güçlüğü, toplumsal ilgiyi kaybetme, içine kapanma , kendine bakımda azalma, dini uğraşılarda artma veya kara sevdaya tutulma gibi belirgin olmayan ve ilk bakışta şizofreniyi düşündürmeyen belirtiler görülebilir
ve sıklıkla başka psikiyatrik hastalıklarla karıştırılır. Bu
başlangıç belirtilerinin ardından birkaç ay veya yıl içinde
de tüm belirtileri ile hastalık ortaya çıkar. Hastalar sıklıkla garip davranışlar ve konuşmalar sergilerler. Gerçekte
olmayan sesler işitmeye ve hayaller görmeye başlarlar. Bazı hastalarda garip pozisyonlarda uzun süre durma, bazılarında hiç hareket etmeksizin uzun süre sessiz kalma veya aşırı hareketlilik görülebilir. Yavaş seyir gösteren şizofreninin yanında hızlı seyir gösteren şizofreni de olabilir. Bu hastalarda ise belirtilerin çoğu bir arada aniden ortaya çıkar. Bazı hastalarda belirtiler hafif seyrederken bazılarında şiddetli semptomlar olabilir ve bu durumda hastaları kontrol etmek güçleşebilir. Şizofrenide görülen belirtiler iki başlık altında toplanır : pozitif belirtiler ve negatif belirtiler. Her hastada bu belirtilerin tümü bir arada görülmez.
Şizofreninin tipine göre belirti kümeleri de değişir. Örneğin paranoid şizofrenide şüphecilikle ilgili belirtiler baskındır. Paranoid şizofrenlerde sık görülen temalardan bazıları şunlardır : kendisine kötülük yapmak isteyen kişiler veya güçler vardır, bununla ilgili sesler işitmektedir, bu nedenle evde perdeleri kapatıp oturmakta, yemek yerken zehirlenme riski olduğunu düşünerek yemeği kendi önünde hazırlatmakta veya kendi yaptığı yemeği yemektedir. Odasına dinleme cihazları yerleştirilmiş, bu nedenle odasında temkinli konuşmaktadır, eşi kendisini aldatmaktadır vb. Basit şizofrenide ise toplumsal çekilme,içine kapanma, sosyal aktivitelerde azalma, kendine bakımın düşmesi gibi belirtiler dışında fazla bulgu olmayabilir. Pozitif belirtilerde ; şüphecilik , işitme varsanılar ve garip davranışlar sıktır. Hastalarda düşünce ve konuşmada kopukluk görülebilir. Konuşurken konudan konuya atlama, içerik olarak bir anlam ifade etmeyen sözcükleri birbiri ardına sıralama sonucu dinleyenler tarafından bir anlam ifade etmeyen sözcük salatası dediğimiz içeriği boş anlamsız ve karmaşık konuşma biçimi görülebilir. Bazende hastalar kendileri kelime uydururlar, bu kelimeler kendilerince bir anlam ifade etmektedir. Aslında anlamsız gibi görülen konuşmaya dikkat edilirse çokta anlamsız olmadığı içeriğinin olduğu görülebilir. Bu konuşma biçimi kişinin çağrışımlarının hızlanması ile ilgilidir. Düşüncede bu hızlanmanın yanında duraklamalar da görülebilir.
Hastalar konuşurken ani duraklamalar, bloklar genelde buna bağlıdır. Düşünceler genelde çocuksu ve büyüseldir. Hastalarda gerçekle bağlantısı olmayan inanışlar görülebilir. Bu hastalarda görülen bazı düşüncelere şu örnekler verilebilir; telefonları dinlemekte, insanlar kendisini takip etmekte , herkes düşüncelerini bilmektedir, kötülük yapmak isteyen kişiler vardır, hatta ev içindeki yakınları bile kötülüğünü istemekte ve kendisine zarar vermek için planlar yapmaktadır, televizyondan mesajlar almakta, herkes kendisine manalı manalı bakmaktadır, iç organları parçalanmış ve yok olmuştur, telepatik güçleri vardır, uzaylılar kendisi ile bağlantı kurmaktadır vb. Gerçekle bağlantısı olmayan sesler işitebilir. Yine gerçekte olmayan hayaller görülür. Garip şekiller, korkunç yaratıklar olabilir. Hastalar bu ses ve görüntülerin gerçekle olup olmadığını ayırt edemez. Çoğu zaman bunlardan rahatsız olurlar ve korkarlar. Bunları kendi beyinlerinin bir ürünü olarak kabul etmez ve genelde dışarıdan birileri tarafından yapıldığını düşünürler. Bazen bu seslere yanıt verir, konuşmaya
başlarlar veya görüntüleri takip ederler. Hastaların bu hareketleri dışarıdan gözlendiğinde kendi kendine konuşuyormuş veya
sabit bir noktaya bakıyormuş gibi gelir.
Şizofreni hastalarında saldırganlık sık görülen belirti değildir. Ancak şizofreni belirtileri ortaya çıkmadan once saldırgan kişiliği olanlarda hastalık ortaya çıktıktan sonra saldırganlık görülebilmektedir. Bunun dışındaki hastalar genelde içine kapanıktır. Şüpheciliği olan hastalar ilaç kullanmıyorlarsa saldırgan olabilirler. Genelde aile içinde veya arkadaş ortamında saldırgan davranışlar gösterirler. Yine alkol ve madde bağımlılığı olan şizofrenlerde saldırganlık görülebilir. Şizofrenide intihar riski normal topluma göre fazladır. Hastaların %10`ununda intihar girişimi görülebilmektedir. Hangi hastanın intihar edeceğini önceden tahmin etmek de çok güçtür.
Şizoreni`nin Nedenleri Nelerdir ??
Şizofreninin tek bir nedeni olmadığı bilinmektedir. Genetik faktörler şizofreniye yatkınlık yaratır, çevresel faktörlerle birlikte farklı bireylerde farklı derecelerde hastalığın ortaya çıkmasına katkıda bulunur. Her bireyin kişiliği genetik, biyolojik, psikolojik , kültürel faktörlerin karşılıklı etkileşiminin bir sonucu olduğundan şizofrenideki kişiliğin dağılması çok fazla faktörün karşılıklı etkileşiminin bir sonucu olabilir. Bilim adamları hastalığı tüm ayrıntıları ile hazırlayıp ortaya çıkarmak için gerekli belirli bir formül üzerinde uyuşmamışlardır. Henüz özgün bir gen bulunamamıştır. Kanıtlanmış biyokimyasal bir bozukluk yoktur, şizofreniyi ortaya çıkaracak özgün bir stres kaynağı görülmemiştir. Genel kanı genetik faktörlerle belirlenen ve beyindeki dopamin adlı maddeyi etkileyen bir mekanizma üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Başlangıç Yaşı:
Genellikle 16-25 yaş arasında görülse de çocukluk yaşarında ya da 40 yaş sonrasında da görülebilmektedir. Kadınlarda erkeklere göre daha geç yaşta başlamaktadır. Başlangıç yaşı erkeklerde 15-25 arası, kadınlarda ise 25-35 yas arasındadır.
Hastalarda belirlenen risk faktörleri : genel olarak toplumda %1 oranında görülmektedir. Erkek ve kadınlarda eşit oranda görülmektedir. Hastalar arasında
bekarlık yüksek orandadır. Evli çiftlerde ise boşanma oranı toplum ortalamalarından fazla bulunmuştur. Kentsel yerleşim alanlarında daha çok görülmektedir.
Çocuklar Şizofreni Olabilir mi ??
5 yaşın üstündeki çocuklarda şizofreni gelişebilir. Fakat ergenlikten önce çok nadir görülen bir durumdur. Ayrıca çocukluk döneminde görülen şizofrenide akrabalık derecesini, ergenlik veya erişkinlik
döneminde ortaya çıkan ile kıyaslamak için araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Daha geç dönemlerde şizofrenik olarak görülen bazı hastalar , daha erken yaşlardaki diğer çocuklardan farklı görülebilmektedir. Şizofrenin psikotik semptomları(örn varsanılar, sanrılar) çocuklarda çok seyrek görülür.
Kalıtımın Rolü:
Hastanın anne-babasından birinde bu hastalık varsa çocuklarda risk %12`ye çıkarken , her ikisi de hasta ise %44`e yükselmektedir.
Hastalığın Cinsiyete Göre
Belirti Farklılıkları:
Kadınlarda kaygı, depresif belirtiler ve gerginlik ön planda iken , erkeklerde negatif belirtiler belirgindir.(toplumsal çekinme, içine kapanıklık vb) Kadınlarda çevresinden kuşkulanma gibi paranoid konular ve kendine zarar verme ön planda iken, erkekler zararı daha çok çevrelerine vermektedir.
Hastalığın Seyri:
Hastalık kadınlarda erkeklere göre, daha az sayıda ve sürede hastanede yatışa yol açmakta ; hastalık daha az kötüleşme dönemleri ile seyretmektedir. Kadın hastalar daha az intihar etmekte, evliliklerini erkeklere göre daha fazla sürdürebilmektedir.
Hastalık Kimlerde Daha İyi Seyretmektedir ??
Geç başlangıç yaşı (20 ve sonrası)
Yüksek sosyo-ekonomik düzey
Hastalık öncesi toplumsal ilişkileri ve işlevselliği olan, işi olanlar
Ailede şizofreni hastalığı olmaması
Zekanın normal sınırlarda olması
Başlangıçın bir olayı izleyerek olması
Yavaş yavaş değil, aniden başlaması
Tedavi için geçen sürenin kısa olması
Duygulanımda silinme ve uygunsuzluğun olmaması
Hastalık Nasıl Seyretmektedir ??
Tedaviye geç başlanmadığında, az ve kısa süreli yatışlar ile kişinin topluma uyumu
sağlanabilmekte, hasta toplum içinde bir takım görev ve sorumluluklar alabilmektedir.
Ancak negatif belirtilerin uzun süre devam ettiği hallerde bu sosyalleşme ve işlevsellik bozulmaktadır. Bazı şizofren hastalarda görülebilen kendine bakımda azalma, sağlıksız ortamlarda bulunma ve alkol-madde kullanımları nedeniyle enfeksiyon hastalıkları daha çok gözlenmekte ve yaşamı kısaltmaktadır. Şizofrenlerin %10 kadarında intihar sonucu ölüm saptanmıştır. Şizofreni hastalarının bu nedenlerle, diğer insanlarla karşılaştırıldığında, 10 yıl daha az yaşam süresine sahip olabilmektedir.
Şizofrenik Hastalar Tehlikeli Midirler ??
Medyanın ruhsal hastalıklar ile şiddet arasında bir bağ kurma eğilimine rağmen araştırmalar bize göstermiştir ki, eğer biz suça dönük şiddetten dolayı sicili olan bu insanları hastaneye yatırmadan önce gözlersek, ruhsal hastalığı olan insanların hepsinin, genel topluma göre daha az suça dönük şiddete yatkın olduklarını görürüz...
Çalışmalar bazı grupların diğerlerinden daha fazla şiddet nedenini öğrenmek için ilerlemektedir.
Kesinlikle söylenebilir ki, şizofrenik bireyler saldırgan değildirler. Daha da tipik olarak içlerine kapanmayı ve yalnız kalmayı tercih ederler. Bazı akut hastalar fiziksel şiddette bulunabilirler. Fakat bu taşkınlıklar antipsikotik ilaç uygulanmasını içeren etkili bir tedavi programından sonra görece çok seyrekleşir. Şizofrenik hastalar genellikle şiddet suçlarını işlemezler.
Hastaya Nasıl Davranılmalı ??
Şizofreni, toplumda yüz kişiden birisini etkileyen bir hastalıktır. Dolayısıyla hemen herkesin bu hastalığa yakalanmış olan bir akrabası, bir arkadaşı ya da bir tanıdığının olduğu söylenebilir. Eğer bu kişilere yardımcı olmak ya da en azından zarar vermemek isteniyorsa bir temel ilkeye özellikle dikkat edilmeli. Bu ilke, hasta kişiye ölçülü bir yakınlık gösterilmesi ve aşırı duygusal tepkilerden uzak durulması şeklinde özetlenebilir. Hastanın yanında tartışmaktan kaçınılmalı ve aile üyeleri arasında yumuşak bir iletişim tarzının korunmasına dikkat edilmeli. Ayrıca, hastaların ilaçlarını düzenli bir şekilde alıp almadığına dikkat edilmeli ve gerektiğinde ilaç almaları yönünde uyarıda bulunulmalı. İlaç kullanmayan bir kişide, bir yıl içinde yeniden hastalanma olasılığı %70`dir. Düzenli ilaç kullananlarda bu oran %35`e düşüyor. İlaç tedavisinin yanı sıra , hastanın ailesine evde nasıl davranılacağı konusunda eğitim verilmesi durumunda, hastalanma olasılığı daha da düşerek, %20 dolayına iniyor.
Bir Şizofreni Kızın Güncesinden.... Renée, uzun süre şizofreni tanısıyla
tedavi görmüş bir genç kız. İyileştikten sonra hastalık dönemine ait anılarını yazıyor.
Aşağıda bu ilginç gözlemden iki kesit bulacaksınız. İlki hastalığın başlangıç dönemine, ikincisiyse ileri aşamalarındaki yaşantılara ışık tutuyor.
Birinci kesit: şizofreniye giriş
Bu olayın başıma geldiği günü çok iyi anımsıyorum. Zaman zaman yaptığım gibi, yalnız başıma gezmeye çıkmıştım. Birdenbire, o an önünden geçmekte olduğum okuldan müzik dersindeki çocukların söylediği Almanca bir şarkı yükseldi. Dinlemek için durdum. İşte o anda içimde, çözümlenmesi güç ancak daha sonraları hissettiklerimin tümüne benzer garip bir duygu uyandı: Bu gerçekdışılık duygusuydu. Okulu tanıyamıyormuşum gibi geldi;bir kışla kadar büyümüştü, şarkı söyleyen çocuklar da şarkı söylemeye zorlanan tutuklular olmuşlardı. Sanki okul ve çocukların şarkısı dünyanın geri kalan bölümünden kopmuştu. Yine o anda gözlerim uçsuz bucaksız bir başak tarlasına takıldı. Güneşin altında parlayan bu sarı sonsuzlukta kaygan taştan yapılmış kışla okuldaki tutuklu çocukların şarkısı bende öylesine yoğun bir kaygı uyandırdı ki hıçkırarak ağlamaya başladım.”
İkinci kesit: şizofreninin derinliklerinde
“Önümden peş peşe , geniş kaftanlar giymiş insanların durmadan , sessizce geçtiklerini görüyordum. Onları yakalamaya çalışınca ellerim boşlukta asılıp kalıyordu; orada hiç bir şey yoktu. Kafamın içinde çığlıklar, haykırışlar , kulağı sağır edici gürültüler patlıyordu. Ancak o durumda da yine işitsel olarak bir şey duymuyordum. Yalnızca içimden, duyduğum o anlamsız sözleri bağırarak tekrarlamak geliyordu. Bir süre sonra nesnelerin garip görünümü ortadan
kalktı, beni çevreleyen dünyayı bir düşteymişim gibi algılamaya başladım. Ardından kendime zarar verme doğrultusunda buyruklar, daha doğrusu dürtüler gelmeye başladı. Ellerimi, kollarımı acımasızca ısırıyor, başımı duvarlara vuruyor, göğsümü öylesine çok yumrukluyordum ki çevremdeki insanlar yetişip beni kendime karşı koruyana kadar çürük içinde kalmış oluyordum. İçimde görülmemiş bir yok edici güç büyüyor ve beni her ne pahasına olursa olsun ortadan kaldırmayı istiyordu. Aynı zamanda kendimi korkunç derecede suçlu hissediyordum. Öylesine bir suçluluktu ki bu... bütün enginliği ve dehşeti içinde "Ben suçluyum" diye bas bas bağıran bir suçluluk. Neden dolayı suçlu olduğumu bilmiyordum. Tek bildiğim, açık seçik, derin ve uçsuz bucaksız bir suçluluk içinde olduğumdu.
Tedavi:
Tedavide amaç; hastaların başkalarıyla normal ilişkiler kurmasına yardımcı olmak , hastayı toplum içinde yaşayabilecek hale getirmek ve hastalığı küçük dozlardaki ilaçlar kullanarak kontrol altına tutabilmektir. Hastalarda genellikle ilaç tedavisi ve psikoterapi ile birlikte uygulanır.
Akut vakalar hastaneye yatırılmalıdır.
Chlorpomazin ve butyrophenon grubu çeşitli nöroleptik ilaçlar kullanılabilir. Kronik vakalarda, ilaç almayı reddedenlerde kas içine prolixin kullanılabilir. Durgun olan vakalarda ise thioridazine tercih edilir.
Aşırı taşkınlık gösterenlerde ve katatonik vakalarda , her gün veya gün aşırı elektroşok denenebilir. İlaç tedavisi ve bireysel destekleyici tedavi yanısıra grup terapileri hastanın işlevselliği ve sosyalleşmesini arttırmakta, gidişi olumlu hale getirmektedir.

Dünya Şizofreni Derneği Başkanı: Diane Froggatt
Oğlum Graham 19 yaşındayken hastalık belirtileri ortata çıktı. Üniversitenin ilk yıllarındaydı. Yaz tatilinde işe girdi. İlk gün eve döndü ve "hayatımın en kötü deneyimiydi, bir daha oraya geri dönmek istemiyorum" dedi. Ertesi gün işten döndüğünde ise "herşey harika, beni müdür yapmak istiyorlar" dedi. İşveren bir aile dostumuzdu. Bana Graham`ın iş yerinde bütün eşyaların yerini değiştirdiğini, böylece güvende olacaklarını söylediğini anlattı. Bir psikiyatra götürdük.. Hiçbir ilaç
almadan bir iki hafta hastanede yattı. Sadece düşünme bozukluğu olduğunu söyleyip, kesin bir tanı koymadılar. Birkaç ay sonra tiyatroya gittik. Tiyatroda bir Rus delegasyonu da vardı. Graham kulağıma eğilerek "ruslar benim için burda" dedi. Tekrar doktora gittik. Tanı ancak 1 yıl sonra kondu. İlk duyduğumda donup kaldım. O ana kadar şizofreni hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Müzik öğretmeniydim. Onunla birlikte bende hastalığı öğrenmeye başladım. Doktor hastalık hakkında pek bir bilgi vermemişti. Eve döndüm ve telefon rehberini karıştırmaya başladım. Kanada`da bu konuyla ilgili pek çok dernek var. En yakınını buldum ve atlayıp gittim. Tüm kaynakları okudum. O zaman geriye dönüp baktığımda belirtilerin uzun zamandır ortada olduğunu anladım. Graham şu anda 36 yaşında. Çok ağır da olsa gittikçe düzeliyor. Geçen yıl yarı zamanlı bir işe bile girdi. Ancak bir daha üniversiteye geri dönemedi. Öğrenmede büyük güçlükler yaşıyor. Kendi durumunda olan 20 kişi ile birarada yaşıyor. Pansiyon gibi bir yer. Yanlarında onlara yardım eden insanlar var. Ben sonsuza kadar yaşayamayacağım. Orada yemeği, temizliği kendileri yapıyor. Gönüllü kızlardan biri Graham`a aşık oldu. Aşk gibi yoğum duygular ona ağır gelebilir ama şimdi hergün birbirlerini görüyorlar. Eski arkadaşları ile ilişkilerini sürdürmek onun için çok zor. Sosyal yanı artık çok zayıf ve normal bir konuşma yapmak zor. Hastalığı çevrenizden saklayamazsınız.Sonuçta siz söylemesenizde herkez anlıyor ama konuşmuyor. Aileler çocuklarının işini, arkadaşlarını kaybetmesinden çekiniyor, utanıyorlar. Ailere hastalık hakkında herşeyi öğrenmeli ve cesur olmalılar.
Türkiye`de
Şizofreni:
HALK ŞİZOFRENLERİ DIŞLIYOR !!!!
(KAMUOYU ANKETİ)
Kamuoyu araştırma şirketi PAREM tarafından İstanbul genelinde 707 kişiyle yapılan araştırma sonuçlarına göre:
%47`si bir şizofren ile birlikte çalışmak istemiyor.
%43`ü evi olsa şizofrene kiraya vermiyor.
%33`ü şizofreni hastası komşu istemiyor.
%27`si saldırgan olduklarını düşünüyor.
%26`sına göre şizofreni hastaları toplumda serbestçe dolaşmalı.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |