|
Erkek’ten gelen sperm (meni) ve dişiden gelen ovumun (yumurta) birleşmesiyle meydana gelir. İnsanda embriyonun gelişmesi diğer memeli cinslerdeki ne çok benzer. İleri yapılı memelilerde döllenme rahimden yumurtalığa uzanan fallop tüplerinde meydana gelir. Yumurtalıktan atılan yumurta (ovum )yaklaşık olarak 48 saat içinde döllenebilir. Bu süre içinde döllenmezse ölür. Fallop tüplerine doluşan sperm (meni) yumurtayı döller. Böylece insan embriyosu fallop tüpünde gelişmeye başlar. Gelişmenin başlangıcında döllenmeyle meydana gelen tek hücreli zigot, çıplak gözle ancak görülebilen bir büyüklükteyken, hamileliğin sonunda 3000 ile 4000 gr ağırlığı ve yaklaşık 500 mm uzunluğa erişir. Böyle bir tek hücreli zigottan, eksisiz, kusursuz doku ve organların meydana gelmesi akıllara durgunluk vermektedir. Embriyonun gelişmesi esnasında, menşeleri aynı olan hücrelerden kan, beyin, kemik, gibi birbirinden çok farklı dokuların meydana gelmesi, yani hücrelerin farklılaşması başlı başına muammadır. Farklılaşma olayı hemen hemen ilk yedi hafta içinde olur. Bu dönem embriogenesis ismini alır. Embriyo genesisi sonunda, vücudun bütün doku ve organları belirgin hale gelir. Hatta Bir kısmı, ilkel bir şekilde vazife görmeye başlar. Böylece 7 hafta gibi kısa bir sürede tek hücreli bir yapıdan insana ait belirgin özelliklere sahip bir (cenin) meydana gelir. Embriyo genesis sonunda embriyon tarif olarak fötus (cenin) ismini alır. Bundan sonraki doğum öncesi gelişme daha çok büyümeye dayanır. Embriyonun ne olup ta tek bir hücreyken bütün organları mükemmel olarak yaratılmış bir insana dönüştüğü ilim adamlarını yıllardır düşündürmektedir. Bu konu üzerine çok fazla araştırma yapılmış olmasına rağmen, halen cevabı bilinmeyen sorular oldukça çoktur. Embriyon anneni vücuduna yabancı bir olmasına rağmen nasıl oluyor da vücut tarafından ret edilmektedir. Nasıl oluyor da embriyon hücreleri adeta bir kanserle dokunun hücreleri ve durmaksızın çoğalmakta, fakat hedefine varıp organları yapacak şekilde yönlendirilmemektedir. Düşükler incelendiğinde, bunlar arasında hastalıklı olanların çokluğu dikkat çekmektedir. Anne ile bebeği arasındaki münasebet her bakımdan tam bir ahenk içerisindedir. Herhangi bir uyuşmazlık durumu daha çok düşükle sonuçlanır. Embriyonun gelişmesine dışardan yapılan müdahaleler düşüklere sebep olur. Birçok ilaçlar, alkol ve uyuşturucular, beslenme bozukluğu, frengi, kızamıkçık ve benzeri çeşitli bulaşıcı hastalıklar bu şekilde etki ederek düşük yaparlar. Cerrahi müdahaleler ile bir başka kişiye ait yabancı dokuların nakledildiği vücutlarda yabancı dokunun reddi denilen bir hadise meydana gelir. Bu durumun insanın doğuştan itibaren hücrelerinde kayıtlı olan kendine has özelliklerden ileri geldiği kabul edilmektedir. Vücut bu sayede yabancı dokuları ve mikropların tanımakta akyuvarlar vasıtasıyla yabancı maddeler tahrip ederek vücuttan atmaktadır. Gerek insanlarda gerekse yavrulayan hayvan cinslerinden ana rahminde yeni gelişmeye başlayacak olan yavru, birçok özeliklerini anne ve babasından alacaktır .Ancak babadan gelen genler annenin vücudundakilerden farklı karaktere sahiptir. Böylece gelişecek yavrunun özellikleri de anneninkinden farklı olmaktadır. Yani embriyonun diğer yabancı maddeler gibi vücutta kabul edilmeyerek atılması son derece normaldir. Fakat durum böyle olmamakta gebelik nadir hallerin dışında normal cereyan etmekte ve yavru doğmaktadır. Bunun nasıl gerçekleştiğinin cevabı tıp dünyası için çok mühimdir. Çünkü insan vücudunun yavruyu reddetmeyiş sebebi bilindiği takdirde yabancı dokunun reddi problemi çözülebilecek ve organ nakilleri kolaylıkla yapılacaktır. Ana-fötus arası bu alışverişi sağlayan rahim duvarını yapışık etli bir doku olan plasentadır. Böylece ana-fötus dolaşımı arasında doğrudan doğruya ilgi yoktur. Kandaki besin maddeleri ve oksijen göbek kordonu vasıtasıyla cenine iletilmekte artıklar da aynı yolla plasentaya dönmekte buradan alınıp dışarı atılmaktadır. Böylece bu artıkların cenine zararlı olması önlendiği gibi anneye hiçbir zararı olmadan atılmaktadır. Embriyogenesis esnasındaki temel olaylar şu şekilde özetlenir: 1. Hafta: Döllenmeden sonra meydana gelen ürün, 180 mikron çapındadır. Tek hücreli bu yapı derhal bölünmeye başlar ve döllenmeden 3 gün sonra 16 hücreli bir kitle halindedir. Buna morula denir. Hücre bölünmesi devam ettikçe içi boş bir küre şeklinde olan blastula meydana gelir. Bu esnada, embriyon, fallop tüpünden rahme doğru ilerler. 3-4 günde rahim boşluğuna ulaşır. Süre şeklindeki blastula rahme gömülerek yerleşir. Kürenin boşluğuna doğru büyümüş olan hücreler embriyonu yapar. 2. Hafta: Blastulanın diş kısmından Plasenta denen yapı meydana gelir. Plasentanın rahme gömüldüğü yerde de çeşitli değişiklikler olur ve anneye ait plasenta teşekkül eder. Daha sonra gastrula safhası başlar. Bu safhada iç taraftaki hücreler farklılaşmaya başlar. 3. Hafta: Bu hafta boyunca plasenta teşekkülü devam eder. Organlara ait ilkel hücre Toplulukları meydana gelir ve bazı özel yapılar (Omurga sistemi ilkel merkezi sinir sistemi) gelişmeye başlar. Aynı zamanda bu haftanın sonunda ilkel bir kalp ve kan damarları şebekesi teşekkül eder. 4. Hafta: Gelişmenin bu basamağında organların teşekkülü başlar. Embriyon bu safhada 2 mm den küçüktür. 4. haftanın sonunda organ ve sistemlerin çoğu belirmeye başlar. Embriyon artık bir baş, boyun, gövde, kol ve bacakları ile erişkin bir canlıya benzemektedir. Bu hafta sonunda kalp ve dolaşım sistemi vazife görmeye başlar. 5. Hafta: Bu haftada organların teşekkülü temel unsurdur. Yeni organ ve yapılar da teşekkül eder. Baştan kuyruğa doğru bir gelişim söz konusudur. Yüz hatları gelişmeye başlar. Fakat insan yüzüne benzemez. Kalpte esas şeklini almaya başlar. Bu devrede embriyon ileri bir organ gelişmesine sahip olduğu halde boyu 15 mm den küçüktür. 6. Hafta: Bu haftada organ teşekkülü tamamlanmıştır. Haftanın sonunda insan yüzüne benzer. Otonum sinir sisteminin genel yapısı belirir. Merkez sinir sisteminden basit refleksler vardır. Cins ayrımı da bu haftanın sonunda belli olur. 7. Hafta: Bu haftaya girerken embriyon küçük bir insan modeline çok benzer. Bu devrenin önemli özelliği: embriogenesis bitmesiyle birlikte plasenta denen yapının kendi özelliklerini kazanmasıdır. Böyle gelişme süresince ilk defa olarak annenin kanı plasenta dolaşımına girmeye başlar. Sekizinci haftanın sonunda itibaren embriyo tanım olarak fötus (cenin) ismini alır. Üçünçü ayda fötus ağırlığını 12 gr ’a boyunu da iki katına çıkarır. Dördüncü ayda fötusun iskeleti röntgen (x ışını) filmiyle tespit edilebilecek seviyede gelişir. Fötüs bu ayda hareketleri emme ve solluk alma hareketlerini yapar. 100 gr dan fazladır. 5. ayda 300 gr ağırlığındadır. Yüzeyinde ince kıllar belirir kalp atışları dinleme aleti ile işitilebilir. 6. ayda 600 gr ağırlıktadır. Hareketleri anne karnında hissedilir 7., 8. ve 9. aylarında fötusun en mühim vazifesi büyümektir. Boyu 300 mm den 500 mm ‘ye büyür. Ağırlığı 600 gr ‘dan 3250 gr‘a kadar artar. Organ sistemleri olgunlaşır. 7. ayda doğan fötus özel bir bakımla yaşayabilir.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|