Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: EDEBİYAT
    Konu: Türk Halk Edebiyatı


ANONİM TÜRK HALK EDEBİYATI
Sözlü olarak aktarılan, söyleyeni belli olmadığı için halkın malı olan edebi ürünler Anonim Halk Edebiyatı`nı oluştururlar.

MANZUM ESERLER
Anonim Halk Edebiyatının şiir özellikleri taşıyan ürünleridir.
MANİ
Yaratıcısı adsız halk sanatçıları olan dörtlük biçimindeki şiir türüdür. Çoğunlukla yedi heceli ve dört dizeli tek kıtadan oluşur. Birinci, ikinci ve dördüncü dizeler birbiriyle uyaklı, üçüncü dize bağımsızdır. Buna göre uyak düzeni şöyledir: (a a x a). Tek dörtlükten oluşan maniler dışında 5, 6, 7, 8, 10, 14 dizeli maniler olduğu gibi, uyak düzeni (a x a x) biçiminde olan manilerde vardır.

TÜRKÜ
Ezgiyle okunan ve bentlerden oluşan, genellikle yaratıcısı belli olmayan bir şiir biçimidir. Türkü daha çok yedili, sekizli onbirli hece kalıplarıyla söylenir. Bentler ve onları izleyen nakaratlar (bağlam yada kavuştak da denir) kendi aralarında uyaklıdır. Nakarat bazen bentlerle aynı kalıpta bazen farklı kalıplarda olur. Dörder, üçer, ikişer dizelik bentlerle kurulan türküler vardır. Her bentten sonra yinelenen nakarat dört, üç ya da bir dizeli olabilir. Bazı türküler mani biçiminde dörtlüklerle kurulmuştur. Bunların bazen yine mani biçiminde nakaratları olur. Bir türküyü ilk söyleyen halk sanatçısının adı unutulmuştur. Ancak sahibi bilinen türküler (Karacaoğlan türküleri) de vardır. Bir türkü zaman boyunca türlü değişmeler uğrayarak yaşamasını sürdürür. Türküler doğayı, aşkı, ayrılığı, ölümü, kahramanlık ve askerliği, günlük yaşamın türlü olaylarını konu edinir. Kına gecesi, düğün, iş oyun türküleri vardır.

NİNNİ
Çocukları uyutmak için söylenen ağır ve tekdüze şarkıdır. Ninni basit sözlü bir türküdür. Yaratıcısı belli olmayan metin yinelenirken bebeğin durumuna, annenin etkilendiği koşullara göre sözlerinde bazı değişiklikler yapılır. Dizelerin ya da dörtlüklerin sonunda "ninni", "e yavruma e e e", "hu, hu, hoppala" gibi sözler yinelenir. Zaman zaman "Dandini dandini danalı bebek" türünden yansımalı dizelere de yer verilir. Anne, ninnisinde yavrusunun uslu durmasını, kolayca uyumasını ister. Kolayca yürümesini, büyümesini, sünnet olmasını, iyi bir meslek edinmesini, kız çocuk ise gelin olmasını ister. Anne bebeğini uyuturken harekete uygun bir ritimle, bebeğin huysuz ya da uysal davranışına uyacak biçimde sesini düzenler. Bebek uyumaya başladığında, sesini alçaltarak ninnisini bitirir.

Dandini dandini dastana,
Danalar girmiş bostana,
Kov bostancı danayı,
Yiyip bitirmesin lahanayı.

E, e, e, e,
E oğluma/kızıma e, e, e

TEKERLEME
Masalın uygun yerlerinde kullanılan basmakalıp sözlerdir. Masalın başında şaşırtıcı ve güldürücü olayların anlatıldığı bölümdür. Masalın başında, asıl masaldan önce yer verilen tekerlemeler akıl ilkelerine alabildiğince yan çizer; abartmalı çelişkileri sergiler: tası olmayan hamamcının kubbesi olmayan hamamında develer top oynar; çakmağı olmayan tüfekle doğmamış tavşan avlanır vb. Tekerlemeler baş uyaklar ve uyaklarına, ses yinelemelerine, özgür çağrışımlarına dayanır; bir bakıma gerçek üstü şiire yaklaşır.

Develer tellal iken,
Pireler berber iken,
Ben dedemin beşiğini,
Tıngır mıngır sallar iken
.....
Onlar ermiş muradına
Biz çıkalım kerevetine.

BİLMECE
Bir şeyi üstü örtülü sözcüklerle betimleyerek, dinleyeni ne olduğunu bilmeye davet eden küçük şiirdir. Bilmecelerin bir bölümü manzumdur. Bunların arasında beyit, mani gibi biçimini korumuş olanları da vardır. Kimi bilmeceler ise aşınıp değişerek başlangıçtaki manzum şeklinden uzaklaşmıştır. Kolay söylenmesi, hatırda tutulması için manzum olmayan bilmecelerde de bazı biçimsel anlatma tekniklerine, iç uyaklara, ses yinelemelerine başvurulduğu görülür.

Dil üstünde kaydırak. (Dondurma)
El üstünde kaydırak. (Sabun)
Saç üstünde kaydırak. (Tarak)
Denizde gider, dumanı tüter. (Gemi)
Gök yüzünde pirinç tabak. (Güneş)

DESTAN
Gerçek üstü ile gerçeğin, efsane ile tarihin birbirine karıştığı, bir kahramanı ya da önemli bir tarihsel olayı övüp yücelten uzun manzumedir. Türk destanları bir şair tarafından topluca yazılmadığı gibi, bir folklorcu tarafından da destancı halk şairleri ağzından derlenip yazıya geçirilmemiştir. Bunların ancak konuları üzerinde bilgimiz vardır; bu konularda, çoklukla, Çin, İran, Arap kaynaklarında ve bazı Türkçe kaynaklarda saptanmıştır.

BAZI DESTANLAR:
Hun Destanı: Bu destanda Hun`ların hükümdarı Oğuz Kağan`ın doğması, evlenmesi kağan (hakan) olması, Orta Asya`da Türk birliğini kurması, ölümünden önce imparatorluğu oğulları arasında bölüştürmesi anlatılır.
Bozkurt Destanı: Bu destanda Göktürklerin dişi bir kurttan türedikleri anlatılır.
Ergenekon Destanı: Bu destanda savaşta yenilen Göktürklerin, Ergenekon denen sığındıkları yerde 450 sene kalıp çoğaldıktan sonra, demir bir dağı eritip, Ergenekon`dan çıkmaları anlatılır.

AĞIT
Ağıt, öteki halk şiiri türlerine göre biraz daha özgürce uyaklanır ve ilk söyleyeni bir süre geçtikten sonra unutulur. Daha çok Orta ve Güney Anadolu`da Afşar ve Türkmen kökenli toplumlarda, belli geleneksel eylemlere uyularak, ölünün başında yada gömüldükten sonra, genellikle kadınlar tarafından söylenir. Ağıt`a İslamiyet`ten önce "sagu" , Azerbaycan`da "ağı" , Kerkük Türklerinde "sazlamağ" , Türkmence`de "ağı" , "tavs" ya da "tavşa" denirdi. Âşıklarında ağıt olarak adlandırılan sekiz ve on bir heceli ya da aruzla söylenmiş şiirleri vardır.

MENSUR ESERLER
Düz yazı biçiminde yazılmış yapıtlardır.
MASAL
Masalların büyük bir kısmı olağanüstü kişileri ve olayları konu edinir. Kahramanlarını yaşanan çevreden alan masallarda vardır. Ancak bütün masallar hayal ürünü ve uydurma olduklarını belli eden bir anlatıma sahiptir. Türk masallarında dinleyici üzerindeki bu yabancılaştırma etkisi tekerlemelerle yapılır.

TÜRK MASALI:
ÇARŞAMBADIR ÇARŞAMBA
Bir zamanlar kambur bir adam varmış. Hamamda ocağı o yakarmış. Hamam devamlı sıcak olduğundan kamburuna iyi gelirmiş. Bir akşam hamamda sesler duymuş. Bakmaya gittiğinde havuzun etrafında dönerek "Çarşambadır Çarşamba" diye şarkı söyleyen kısa boylu cinler görmüş. O da onlara katılmış ve şarkı söylemiş. Cinler bu kambur adamı sevmişler ve iyilik olsun diye kamburunu sırtından alıp duvara asmışlar. Kambur adam böylece kamburundan kurtulmuş. Ama bunun kambur Ali adında başka bir arkadaşı varmış. İkisi görüştüğünde Ali çok şaşırmış ve olanları ona anlattırmış. Kambur Ali o gece hamamda kalmış ve o da sesler duymuş. Baktığında "Çarşambadır Çarşamba" diye şarkı söyleyen cinler görmüş. Ama o gün Perşembeymiş. O da "Perşembedir Perşembe" diye şarkı söylemeye başlamış. Cinler kambur Ali`ye kızmışlar ve duvarda asılı olan kamburu, Ali`nin sırtına koymuşlar. O günden beri Kambur Ali sırtında iki kambur gezmiş durmuş.

ATASÖZÜ
Halk içinden çıkan, bir öğüdü sağ duyusal bir gerçekliği ya da deneyime dayalı bir gözlemi dile getiren ve halkın ortak kullanımına giren kısa özlü sözlerdir.
Az yaşa çok yaşa akıbet gelir başa: İnsan ne kadar yaşarsa yaşasın, başına gelecek olaylar kaderinde yazılıdır.
Baca eğri olsa da duman doğru çıkar: Dürüst ve mert yaradılışlı kimseler kötü bir ortamda yaşamak zorunda kalsalar bile huylarını değiştirmezler.
Tavşan ne küçük, kulakları ne büyük: Bazen çok iyi tanıdığımız kişilerin bile kendilerinden beklemeyen işler yaptıklarını görebiliriz.
Yumurtada kıl bitmez: Olmayacak bir işten çıkar beklenmez.
İnsan doğduğu yerde değil doyduğu yerde: İnsanı mutlu eden yer doğup büyüdüğü değil geçimini sağladığı yerdir.

DEYİM
Belli bir dile özgü ve bir başka dilde sözdizimsel karşılığı bulunmayan dilsel biçimdir. Örnek: İngilizcedeki "How are you?" Türkçe`de "Nasılsınız?"
manasına gelmekle birlikte, sözcüğü sözcüğüne çeviri yapılamaz.

FIKRA
Hikaye, latife, nükte, kıssa da denir. Yazılı kaynaklarda letaifname, fıkrarat adları altında derlenmiştir.Konularını gülünç yaşam olayları, insan-toplum ilişkilerindeki çatışmalar ve çelişkiler oluşturur. Gerçek olaylardan yola çıkarak düz yazı dilinde, başlangıç, gelişme ve sonuç bölümleriyle anlatılır.
Tanzimat döneminden itibaren gazetelerde herhangi bir olayı bir görüş ya da bir düşünceye bağlayarak, ciddi ya da
eğlenceli kısa yazı biçiminde konu edinen türede fıkra adı verildi.

HALK HİKAYELERİ
Halk edebiyatında, hikayeci âşıklar tarafından kahvelerde, köy odalarında, düğün vb. toplantılarında söylenen hikayeler "halk hikayesi" diye anılır. XV. yüzyılda yazıldığı sanılan, destansı bir nitelik gösteren Kitabı-Dede Korkut`taki hikayeler bunun ilk örnekleri sayılabilir.

AŞIK TARZI HALK EDEBİYATI
Aşıklar tarafından saz eşliğinde söylenirler. İslamiyet`ten önce başlar ve XV. yy`dan itibaren hızla gelişerek günümüze kadar ulaşmıştır. Aşıklar köy, kasaba dolaşarak şiirlerini okurlar. Aşıklar usta-çırak ilişkisiyle yetişirler. Doğaçlama bu türün en büyük özelliğidir.

KOŞMA
11 heceli dörtlüklerden oluşan, belirli uyak düzenlerine göre kurulan şiir biçimidir. Koşamın ilk dörtlüğünde 1. ile 3., 2. ile 4. dizeler, kendi aralarında uyaklıdır. Öteki dörtlüklerde ilk üçer dize kendi aralarında, son dizeler ilk dörtlüğün son dizesiyle uyaklıdır. Koşma genellikle 3-8 dörtlükten oluşur. Son dörtlükte genellikle âşığın adı yer alır. Koşma aşk, özlem, doğa, toplusal sorunlar, yurt sevgi gibi konuları işler. Güzelleme, koçaklama, taşlama ve ağıt olarak 4`e ayrılır.

KOŞMA (GÜZELLEME)
Ala gözlerini sevdiğim dilber,
Ben güzel görmedim senden ziyade;
Bilmem hörümüsün göklerden iner,
Bugün güzelliğin dünden ziyade.

Doğan aylar gibi doğar görünür,
Yeşiller giyip de çıkar salınır;
Ah ettikçe kara bağrım delinir;
Sayılmaz benlerin, binden ziyade.

Karac(a)oğlan der ki: bu sözüm haktır.
Âlemi seyrettim, akranın yoktur
Sineme vurduğun bir kanlı oktur;
Daha cevrin var mı bundan ziyade?
(Karacaoğlan)

GÜZELLEME
Sevilen bir varlığın, sevgilinin, atın, dağın, vb. övgüsünü yapan şiir türü.

KOÇAKLAMA
Yiğitlik, savaş, kahramanlık konularını işler.

TAŞLAMA
Herhangi bir kişiyi yeren, eleştiren ya da toplumdaki sosyal bozuklukları konu edinen şiirlerdir.

AĞIT
Ölen bir kişinin ardından duyulan üzüntüyü anlatan şiirlerdir.

SEMAİ
Dörtlük sayısı, kafiye şeması, nazım birimi, konu yönünden koşma ile aynı özelliklere sahiptir. Koşmadan farkı kendilerine özgü ezgileriyle ve 8`li hece ölçüsüyle söylenir olmalarıdır.

VARSAĞI
Semainin Güney Anadolu`da "Varsak" boyu arasında özel bir beste ile okunan türüne varsağı denir. Varsağı türündeki şiirler, "yüy, bre, hey, behey" gibi ünlemlerle başlar.

DİNİ TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI
Tasavvuf, Türklerin İslamiyet`i kabulünden sonra Anadolu`da kendini göstermiştir. Tasavvuf düşünürlerine "mutasavvıf" denir. Mutasavvıflara göre Allah`ı bilmeden O`na ulaşılamaz. Dini tasavvufi halk edebiyatı Allah aşkı, doğruluk, nefse hakim olma, ahlak, toplum gibi konuları işler.

MANZUM ESERLER
Şiirsel özelliğe sahip dini tasavvufi halk edebiyatı ürünleridir.

İLAHİ
Türk Halk Edebiyatında din ve tasavvuf konularında, ezgiyle söylenen şiir türüdür. İlahinin özel bir biçimi yoktur. Koşma, semai biçimlerde olur. 7-8 heceli olanları genellikle dörtlüklerden, 11 ve daha çok heceli olanları ise beyitlerden oluşur.

İLÂHİ
Aşkın aldı benden beni,
Bana seni gerek seni;
Ben yanarım dün ü günü,
Bana seni gerek seni.

Ne varlığa sevinirim,
Ne yokluğa yerinim,
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni.

Aşkın şarabından içem,
Mecnun olup dağa düşem,
Sensin dün ü gün endişem,
Bana seni gerek seni.

Eğer beni öldüreler,
Külüm göğe savuralar,
Toprağım anda çağıra,
Bana seni gerek seni.

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri,
İsteyene ver anları,
Bana seni gerek seni.

Yunus`dürür benim adım,
Gün geçtikçe artar odum,
İki cihanda maksûdum,
Bana seni gerek seni.
(Yunus Emre)

NEFES
Alevi ve Bektaşi şairlerin ayinlerde, meclislerde ezgiyle okunan, koşma biçimindeki şiirleri.

NUTUK
Tarikata yeni giren dervişlere, tarikat derecelerini, tarikat adabını öğretmek için söylenmiş şiir.

DEME
Türkmen alevi Bektaşilerinin aşık tarzı halk edebiyatı nazım türü olan nefese verdiği ad.

DEVRİYE
Özellikle Alevi-Bektaşi edebiyatında, tasavvuf düşüncesinin devir kuramını konu edinen şiir. Destan, koşma, nefes, ilahi gibi biçiminde yazılırdı.

ŞATHİYE
Tekke şairlerinin tasavvuf konularını örtülü bir biçimde işledikleri, Tanrı`ya senli benli bir söyleyişle seslendikleri şiir türüdür. Şathiyelerde dinsel inançlar konu edilirken yer yer alaycı bir dil kullanılır. İlk bakışta saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği görülür. Şeriata aykırı ya da anlamsız gibi söylenmiş şathiyeler, varlık birliği inancına bağlı türlü görüşleri yansıtır.

MENSUR ESERLER
Düz yazı (nesir) olarak yazılmış yapıtlardır.

FÜTÜVVETNAME
Fütüvvetle ilgili değerlendirmelerin, geleneklerin yer verildiği, fütüvvetin ilkelerini, tarihini, niteliklerini, törelerini konu edinen yapıtlara verilen addır. Bu yapıtlarda fütüvvetlerin özellikleri açıklanır, fütüvvet yoluna girerken uyulması gereken kurallar belirtilir. Günümüze ulaşan en eski fütüvvetname X. yy`da mutasavvıf Sülemi tarafından yazılan Arapça Kitab ül-fütüvve`dir. Silemi yapıtlarında füttüvet`nin kurallarından, yol ve yordamından söz eder; fütüvveti uygunsuz davranışlardan kaçınmak, Tanrı`ya itaat etmek, ahlak üstünlüklerini, güzelliklerini korumak diye tanımlar.

GAZAVETNAME
Türk edebiyatında savaşları konu edinen yapıtlara verilen isimdir. Gazavetname ile daha çok din düşmanları üzerine gazilerin düzenledikleri akın ve savaşları, bu sırada gösterilen kahramanlıkları anlatan yapıtlar kastedilir. Bu kentin ya da bir kalenin alınmasını konu edinen yapıtlara "fetihname", düşmanın yenilgisiyle biten savaşları konu edinenlere ise "zafername" denirse de, bu gibi farklılıklar daha sonra birbirine karıştırılmış ve bunların tümüne birden "gazavetname" denilmiştir.

MENAKIBNAME
Menakıbnamelerde kahramanların, din ulularının, tarikat büyüklerinin yaşamları, gösterdikleri kerametler yer alır. Menakıpnamelerde kahramanlar olağanüstü nitelikler taşır, olağan üstü işler yapar.

BATTALNAME
Battal Gazi`nin menkıbeleşmiş hayatı üzerine kurulmuş destansal halk hikayesidir. Yapıtta, Battal Gazi`nin tarihsel kişiliği çerçevesinde oluşan menkıbelerin yanı sıra, başkalarında ait kahramanlıkların Battal`a mal edilmesi ve hikayecinin düşsel katkısı ile oluşan; böylece gerçek tarihten iyice uzaklaşan serüvenler anlatılır. Battal`ın adı çerçevesinde oluşmuş iki halk hikayesi vardır: Arapça Zatül-himme (halk ağzında Zelhimme) ile, Türkçe Battalname.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |