|
Aile denince genellikle aynı evde oturan anne baba ve evlenmemiş çocuk gelir. Oysa ailenin tanımı bundan daha geniştir. Aile sözcüğü günlük dilde çok değişik grupları tanımlamak için kullanılır. Örneğin, "Hasan iyi bir aile reisidir" dendiğinde, Hasan`ın sorumlu bir baba ve koca olduğu anlaşılır. Oysa birisi "benim ailem Adana`dan gelmiştir" dediği zaman annesiyle babasının, hatta dedelerinin bile Adana`da yaşadığını söylemek istemektedir. Bir başkası "bu bir aile toplantısıdır" dediğinde, o toplantıda yalnızca akrabaların, sözgelimi amcaların, teyzelerin ve evlilik bağıyla katılmış kişilerin bulunacağı anlaşılır. Sözcüğün yüklendiği bu anlamlarda bile "aile" kavramı her zaman evliliğe ya da ortak atalara dayalı ilişkileri kapsar. GENİŞ AİLEDEN ÇEKİRDEK AİLEYE Çağdaş toplumlarda, yeni evlenen çiftler genellikle baba evinden ayrılarak kendilerine yeni bir ev kurarlar. Oysa bundan 100, 200 yıl önce yeni evlilerin damadın ya da gelinin ailesi ile oturması köklü bir gelenekti. Böylece anne baba kızlar damatlar oğullar gelinler torunların aynı çatı altında yaşadığı GENİŞ AİLE oluşuyordu. Tarıma dayalı geleneksel yapısını koruyan pek çok toplumda bu gelenek bugünde sürmektedir. Bu toplumlarda ailedeki çocuklardan biri genelliklede en büyük oğul evlendiği zaman baba evinden ayrılmaz ve çiftliğin sorumluluğunu babasından devralır. Böylece, öbür çocuklar evlenerek aileden uzaklaşsalar bile çiftlik işlerinde babaya, ev işlerinde anneye yardımcı olarak bir oğul ve gelin her zaman ailenin yanında kalmış olur. Üstelik ailenin ortak malı olan toprağın elbirliği ile işlenmesi hem bedava işgücü sağlar hem de aile bireylerini başka bir geçim kaynağı arama zahmetinden kurtarır. Bu tür geniş ailelerde evli çocuklar ve onların eşleri genellikle büyük ana babanın otoritesi altındadır ve aile içinde alınacak kararlarda son sözü çoğu kez yaşlı baba söyler. Bütün ailenin bakım ve ilgisi ile büyüyen çocukların yetiştirilmesinde de genellikle büyükannenin sözü geçer. Sanayileşmiş çağdaş toplumlarda, özellikle kentlerde geniş aileler yerini "Çekirdek Aileler" `e bırakmıştır. Çekirdek aile anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan toplumsal birimdir. Yalnız birey sayısıyla değil yapısıyla da geniş aileden çok farklı olan çekirdek ailelerin doğuşu, kentlerdeki yaşam ve üretim koşullarına bağlanabilir. Kırsal kesimde çoğu kez bütün bireylerin birlikte çalışıp birlikte ürettikleri ekonomik bir birim olan aile kentlerde bu özelliğini yitirir. Üretimin aile dışında yapılması, aile bireylerinin ev dışında çalışarak bağımsızlaşmasını sağlar. Geniş, katı, alt üst ilişkileri de çekirdek ailede eşitlikçi ilişkilere dönüşür. Çocukların bilgi ve beceri edinmeleri, aile, bireyin geleceğinin güvencesi olmaktan çıkar. Meslek bilgilerinin genellikle aile büyüklerinden öğrenildiği eski dönemlere ve tarımsal kesime oranla, kentlerde çocuklar toplumsal yaşama daha ileri yaşlarda katılır. Sanayileşme öncesi yıllarda çocuğun eğitim süresi daha kısa, işe başlama yaşı daha küçüktü. Oysa çağdaş uygarlık düzeyinin nitelikli işgücünü zorunlu kılması çocuğun eğitim dönemini uzatmıştır. Bu nedenle çocuklar geçimlerini sağlayabilecek yaşa gelinceye kadar aileleriyle yaşar. Ve evlendiklerinde başka bir eve yerleşerek yeni çekirdek aileyi oluştururlar. AİLE VE EVLİLİK Birçok toplumda ailenin temeli evlilikle atılır. Hemen hemen bütün ülkelerde ailenin kurulması ve aile birliğinin bozulması gelenek ve törelere bırakılmayıp yasalarla düzenlenmiştir. Bugün birçok ülkede evlilikler tek eşlidir. Evlilik bağı yalnızca bir erkek ile bir kadın arasında kurulabilir. Oysa bazı ülkelerde bir erkek birden çok kadınla evlenebilir. "POLİGAMİ" denilen bu evlilikte, aynı evin içinde her kadının kendi çocuklarıyla birlikte oturduğu ayrı birimler oluşur. Bu gelenek bazı Asya ve Afrika ülkelerinde özellikle zenginler arasında yaygındır. Buna karşılık bazı toplumlarda örneğin; Hindistan`daki Todalar ve Nayarlar arasında kadınların birden çok erkekle evlenmesi olağandır. Buna "poliandri" denir. Eski Türk toplumları aile kurumuna büyük önem vermiştir. Tek eşli evlilik temeline dayanan ailelerde kadın ile erkek arasında eşitlik gözetilirdi. Türklerin İslam dinini benimsemesinden sonra, ailenin yapısı da bu dinin kurallarına göre yeniden biçimlendi. Bu aile yapısında erkeğe mutlak bir egemenlik tanındı ve 4 kadınla evlenebilme hakkı verildi. Bu gelenek Cumhuriyet yönetimiyle sona ermiş ve 1926`da kabul edilen medeni kanun, tek eşli evliliğe dayanan aile yapısını yasallaştırmıştır. Türkiye`nin kırsal kesimlerinde geleneksel geniş aile tipi yaygındır. Bununla birlikte son 30 yıldır özellikte içgöçler ve kentleşme nedeniyle geniş aileler parçalanarak yerlerini çekirdek ailelere bırakmaktadır. BOŞANMA VE AİLE Çağdaş toplumun getirdiği sorunlar çoğu kez aile yaşamında gerilimlere yol açmaktadır. Ana babaların çocuklarına sevgiyle yaklaşırken disiplini de eksik etmemeleri, beslenme, sağlık ve eğitim gibi bütün temel gereksinimlerini karşılamaları ve onlara her yönden destek olmaları beklenmektedir. Ne var ki hem evde hem iş yaşamında birçok sorunu göğüslemek zorunda kalan anne ve babalar için bunca sorumluluk bazen ağır bir yüke dönüşebilir. İnsanları bu yükün yarattığı aşırı gerginlikten kurtarmak amacıyla zaman zaman bazı toplumlarda geleneksel aile biçimi yerine yeni seçenekler arandı. Ama çocuk yetiştirme sorumluluğunu devletin üstlenmesi ya da çekirdek aileler yerine toplu yaşamı seçerek çocukların el birliliğiyle büyütülmesi gibi denemeler umulduğu gibi başarılı olamadı. İnsanlar ortak bir amaç çevresinde sevgi bağı ile kurulmuş aile ve evlilik kurumundan bütün güçlüklerine karşın kolayca vazgeçmediler. Çağdaş insanların seçimi de aile bağlarını korumak ve çocuklarını kendi eliyle yetiştirmek oldu. Ne var ki gelişmiş ülkelerde boşanma oranının giderek artması çağdaş ailenin de başarılı olmadığı görüşünü yaygınlaştırıyor. Dünyanın birçok yerinde ana babalarının ayrılmasından etkilenen çocukların sayısı sürekli artmaktadır. Boşanma sonucunda çocukların bakımı anneye ya da babaya bırakıldığı için son yıllarda anne çocuk ya da baba çocuktan oluşan yeni bir aile tipi oluşmaktadır. Bu beraberlik boşanma anından başlayıp çocuğa bakan annenin ya da babanın yeniden evlenmesine sürecek olan bir ilişkidir. Boşanmanın insanları evlenmekten caydırmadığı da bir gerçektir. Boşananların çoğu genellikle kendileri gibi boşanmış kişilerle yeniden evlenmeyi seçiyorlar. Ama kadının ve erkeğin ilk evliliklerinden olan çocuklarına ikinci evlilikten “yeni” çocukların eklenmesiyle aile içi ilişkiler iyiden iyiye karmaşıklaşmaktadır.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|