|
Mondros Ateşkes Antlaşmasının bütün maddeleri Osmanlının elini kolunu bağlar nitelikteydi. Ancak en önemlisi 7. Madde diye bilinen ve itilaf devletlerinin Osmanlı topraklarının herhangi bir bölümünü işgal etmesine olanak tanıyan maddeydi. Osmanlı egemenliğinin uygulamada sona erdiğinin belirtisi olarak kabul edilmekte olan bu madde ile Mondros’tan sonra Wilson ilkelerinin uygulanamayacağını ortaya koymuştur. Böylece Osmanlının önündeki gelecek, bir çok seçeneği barındıran karanlık bir boşluktu. Bu boşluğu izlenecek devlet politikalarından çok tepkiler doldurdu. Mondros’a karşı bir çok farklı tepki ve görüş ortaya çıktı. Bunların ilki, Osmanlı Hükümeti ve padişahın görüşüdür.(Mondros`la birlikte meşrutiyet kaldırıldı, meclis dağıtılmış ve anayasa rafa kaldırılmıştır. İttihat ve Terakki öncüleri ülkeyi terk etmişlerdir. Böylece hükümdarın görüşü, tam olarak Osmanlı devlet görüşüdür.) Bu görüşe göre; Mondros’a karşı çıkma, günün koşullarına bakıldığında olanak dışıdır. Çünkü 1.Dünya savaşında bir çok devletle ittifak halindeyken yenilmeyen, pes etmeyen, düşmana tek başına yoksul, yorgun Osmanlı ne yapabilir ki? Bu nedenle hiç olmazsa İngiliz himayesini tanıyarak Osmanlı saltanatının devamını sağlamak gerçekçi görünmektedir. Bu görüş, kendi içinde tutarlıydı. Denildiğine göre, ‘dize derman, göze fer’ geldikten sonra bir şeyler yapıla bilinirdi. Oysa şimdi Mondros’a uymak kaçınılmazdı Bir diğer görüş ise Amerikan Manda ve Himayesini isteyenlerin görüşüdür. Bu görüşün sahibi aydınlar, Mondros’un kabul edilemeyeceğini ama ülke şartlarında buna tek başına karşı çıkmanın da olanaksız olduğunu ileri sürerek; ülkemizi işgal etmemiş bir büyük devletin, Amerikanın himayesini istiyorlardı. Bir diğer görüş ise bölgesel kurtuluş çaresi arayanlarındı. Bunlara göre büyük amaçlar, düşünceler üretmek yerine, herkesin kendi bölgesini kurtarmaya yönelik çalışması tercih edilmeliydi. Ancak ateş düştüğü yeri yakıyordu. Düşman işgaline uğramış Anadolu bağımsızlığın değerini anlamış, ama elinde bir şey gelmiyordu. Mondros İstanbul’dan görüldüğü gibi değildi. Çünkü halk her gün düşmanla göz göze, karşı karşıya ezilmekteydi. Çözüm bunlardan hiçbiri olamazdı. İşte bu ortamda Mustafa Kemal Paia çözümün ‘Tam bağımsız milli bir devletin kurulması’ olduğunu dile getirdi. Böylece Türk tarihinin akışına yeni bir boyut kazandırmış oldu.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|