Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: REHBERLİK
    Konu: Bellek


Bellek: Bilgiyi algılama, düzenleme, kodlama, saklama ve hatırlamayla tanımlanan bilişsel süreçtir. Bellek, karşı karşıya geldiğimiz çok geniş miktarda bilginin bulup-getirilmesini, hatırlamasını sağlar.

Belleğin biyolojik temeli (belleksel fizyolojik değişim) arayışı
Belleğimiz beynimizin neresinde bulunmaktadır? Engram-bellekle ilgili beyindeki fiziksel değişim-arayışı pek çok araştırma yolunun geliştirilmesini sağladı. Bu çalışmalar belleğin biyolojik altyapısıyla ilgili bilgilerin pek çok yönden birikmesine neden oldu.
Belleğin beynin neresinde bulunduğu sorusuna cevap ararken takip edilmesi gereken en basit yol, belki de nöronların ve onların kimyasal bağlantılarının düzeyinde belleği düşünmektir.
Özetle, uzun-süreli etki beyinde belli nöronların veya nöral yolların artmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda, dendritler (nöron lifleri) yeni kollar verdikçe, sinaplarda değişiklikler oluşur. Bu değişiklikler de belleğin oluşumuna / konsolidasyona işaret eder. Konsolidasyon uzun-süreli bellekte bilginin yerleşmesini ve sabit hale gelmesini sağlayan süreçtir. Bilginin sabitleşmesi için gereken konsolidasyon zaman alır, bu durum uzun-süreli bellekte bilginin yerleşmesinin neden çabuk olmadığını açıklar. Konsolidasyon günlerce ve hatta yıllarca sürebilir.
Bellek izlerinin beyindeki belli bilgi işlev sistemleriyle baglantisi söz konusu oldugunda, bellek belli beyin alanlarina yerleşmiş gibi görülmektedir. Ama daha geniş anlamda bakildiginda, bir ögrenme durumunda pek çok beyin sisteminin birlikte işlev gördügü düşünülürse, bellek izleri beynin bütün alanlarina dagilmiş olarak görülür.

Kodlama, Depolama ve Hatırlama
Kodlama bilginin bellek tarafından kullanılabilir bir şekilde kayıt edilme sürecidir. Bellek uzmanları bellek sisteminde depolanan malzemenin muhafazasını sağlayan bellek deposundan bahsederler. Eğer malzeme uygun bir şekilde depolanmamışsa, daha sonra hatırlanamaz.
Belleğin dayandığı bir son süreç daha vardır: Bulup-getirme süreci. Bulup-getirme sürecinde, bellek deposundaki malzeme belirlenir, bilince getirilir ve kullanılır.
Özetle, psikologlar belleği bilgiyi kodlama, depolama ve bulup-getirme süreci olarak görürler. Belleğin bu üç temel sürecinin -kodlama, depolama ve bulup getirme- her biri farklı bir süreci yansıtır. Belleğin randımanlı işleyişi yönünden unutma hayati önem taşır. Deneyimler, yaşantılar sonunda gereksiz detayları unutma yeteneği, anlamsız ve önemsiz pek çok bilgiyi yaratabileceği rahatsızlık ve yükten bizler kurtarır. Dahası, unutma benzer deneyimleri birleştirmeyi ve genel izlenim veya genel bilgiler oluşturmamızı sağlar. Örneğin, her gördüğümüzde arkadaşlarımızın nasıl göründüğüyle ilgili ayrı ayrı hatıralar oluşturmamız kullanışlı olmaz. Dolayısıyla, bir görüşmeden diğerine değişiklik gösteren giysi, yüz sivilceleri gibi önemsiz detayları genellikle unuturuz. Yerine, hatıralarımız çeşitli önemli özelliklerin bir özetine dayanır. Bellek yeteneklerimiz daha ekonomik bir şekilde kullanılır. Gereksiz bilgileri unutma, malzemeleri hatırlama kadar belleğin randımanlı çalışması için gereklidir.

Belleğin üç sistemi:Bellek depoları
Üç çeşit bellek depo sistemi bulunmaktadir. Bu üç depo sistemi işlevleri ve depoladigi bilgiyi tutma süreleri bakimindan farklilik gösterir.
Duyusal bellek başlangiçta bilginin anlik depolandigi bellektir, burada bilgi genellikle 1 saniyeden az bir süre kalabilir. Kişinin duyusal sisteminin bellege gelen bilgiyi ham, anlamsiz uyaran olarak kayit ettigi düşünülmektedir. Kısa-süreli bellekte bilgi 15-25 saniye tutulur. Bu sistemde bilgi, sadece duyusal bir uyaran olarak degil, anlamsal olarak da depolanır. Üçüncü bellek deposu uzun-süreli bellektir. Bilgi bu bellege nispeten kalıcı olarak depolanır ama bilginin bu bellekten bilince bulunup-getirilmesi zor, hatta bazı zamanlar imkansız olabilir.
Duyusal Bellek
Bir ışığın yansıması, bir dalın kırılma sesi, bir iğnenin batması hissi, bütün bunların hepsi oldukça kısa süreli uyarımları ifade eder, ama her şeye rağmen bunlar tepki gerektirebilen önemli bir bilgi sağlayabilirler. Böyle uyaranlar bellek sürecinin başlangıcında anlık olarak duyusal bellekte depolanırlar-doğanın bize sunduğu bilginin ilk depolandığı yer. Görsel sistemimizden gelen bilgileri depolayan görsel-duyu belleği, kulaklardan gelen bilgiyi depolayan işitsel-duyu belleği ve benzer şekilde diğer duyu organlarımızın her biri için farklı bir duyu belleğinin var olduğu düşünülmektedir.
Yukarıda sayılan alt-çeşitlerine bakılmaksızın, duyusal bellek bilgiyi sadece çok kısa bir süre için depolar. Eğer duyusal bellekteki malzeme kısa-süreli belleğe geçmezse, o bilgi tamamen kaybedilir.
Tekrarlama
Kısa-süreli belleğe giren bilginin içten tekrar edilmesi o bilginin bu bellekte tutulmasını sağlar. Tekrarlanan bilginin uzun-süreli belleğe transfer edilmesi de mümkündür. Bilginin uzun-süreli belleğe transfer edilip-edilmemesi büyük ölçüde tekrarlama şekline bağlıdır.
Kısa-süreli bellek
Duyusal belleğe gelen ham bilgi malzemesi çok kısa sürede yok olduğundan bizim için anlamlı değildir. Anlam ifade ettiğinde o bilgi kısa-süreli belleğe girmiş demektir. Bilginin burada kalış süresi de oldukça kısa sayılır, yaklaşık 15-25 saniye. Ama bilginin uzun-süreli belleğe geçme ihtimali vardır.
İşleyen Bellek:Kısa-süreli belleğin bileşenleri
Psikolog Alan Baddeley’e göre kısa-süreli bellek üç-parçalı bir işleyen bellek sistemi olarak daha iyi anlaşılabilir: (1)Fonolojik döngü: fonolojik döngü konuşma, kelimeler, sayılar gibi sözel bilgiler ile ilgili bir yan-sistemdir. (2)Görsel mekansal kopyalama: Görsel mekansal bilgilerden sorumlu yan-sistem. (3)Ana yönetim sistemi: Fonolojik döngü ve görsel mekansal kopyalama yan-sistemlerini kontrol eden ve yüksek seviyeli zihinsel süreçlerde rol aldığı düşünülen sistemidir.
Bazı araştırmacılar ana yönetim sisteminin bir şekilde bozulması, hasar görmesinin Alzheirmer hastalığının özelliği olarak bilinen bir çeşit bellek kaybına yol açabileceğinden şüphelenmektir.
Uzun-süreli bellek:Son bellek deposu
Kapasitesi hemen hemen sınırsız bir bellek deposu olarak görülen uzun-süreli bellekte, benzetme yapmak gerekirse, bilginin bir kütüphanedeki kitapların kataloglanması gibi belli bir şekilde düzenlendiği ve böylece ihtiyaç duyulduğunda bilginin bulunup-getirilmesinin mümkün olduğu düşünülmektedir.
Uzun-süreli belleğin kısa-süreli bellekten ayrı bir bellek olduğuna dair delillerin kaynağı değişiktir. Beyninin hasar görmesi sonucu Kısa-süreli belleği çalışmayan ama uzun-süreli belleğindeki bilgilerin hasarsız olduğu saptanan hastalar vardır.
Uzun-süreli Belleğin Modülleri
Önceleri uzun-süreli bellek tek bir sistem olarak görülüyordu, ama bugün araştirmacilarin çogu uzun-süreli bellegin pek çok bileşenden veya bellek modülünden oluştugunu düşünmektedirler. Bu modüllerin her birinin beyindeki ayri bir bellek sistemiyle baglantili oldugu da düşünülmektedir.
Örneğin, önemli bir kavram ayrımı ifade edilebilir bellek ve işlemsel bellek ayrımıdır. İfade edilebilir bellek isimler,yüzler,tarihler gibi olaylara dayanan bilgiyi içerir. Buna karşılık, işlemsel bellek bisiklet sürmek gibi yetenekler ve alışkanlıklarla ilgili bellektir. İfade edilebilir bellek şeyler hakkındaki bilgiyi depolar, işlemsel bellek ise şeyleri nasıl yaptığımızla ilgili bilgiyi depolar.
Ayrıca, ifade edilebilir bellek iki alt gruba ayrılabilir: semantik/anlamsal ve episodik/anısal bellek. Semantik bellek insanın dünyası hakkındaki genel bilgilerle ilgili bellektir. Aynı zamanda, dünyayla ilgili çıkarımlar yapmak için kullanılan mantık kurallarını da içerir. Buna karşılık, episodik bellek bireysel yaşantılarımızın biyografiksel detaylarını içerir. Yaptığımız şeyler ve yaşadığımız olaylar gibi hatıralar episodik hatıralardı.
Örtük Bellek
Serbest hatırlama, ipuçlu hatırlama ve tanıma gibi belleğin geleneksel ölçüm şekillerinin hepsi belli bir deneyim sonucu elde edilmiş bilginin bulunup-getirilmesi için verilen dolaysız bir talimatı kullanmayı içerir. Bu nedenle bunların hepsi açık belleğin ölçekleri olarak kabul edilir. Açık bellek söz konusu olduğunda belli bir bilişsel işlem sonucu üretilen performans daha önceki deneyimlerin bilince getirilmesini gerektirir. Bazı araştırmacılar açık bellekten farklı olan bir belleği ‘örtük’ belleği, anlama girişimlerinde bulunmuşlardır. Örtük bellek söz konusu olduğunda belli bir billişsel işlem sonucunda üretilen performans önceki bir deneyimi bilinsizce, farkında olmadan kullanmayı içerir.
Örtük belleğin neyi içerdiğini Tulving ve Stark’ın bir araştırması açıklayabilir. Bir grup deneğin çok heceli ve pek sık kullanılmayan kelimeleri öğrenmeleri sağladıktan sonra, bir saat veya bir hafta sonra deneklere parçalanmış kelimeler verilir ve boşlukları doldurarak bir kelime oluşturmaları istenir. Bu verilen parçalanmış kelimelerin yarısı daha önce öğrendikleri kelimelerdir, ama deneklere bu bilgi verilmez. Bunun nedeni, bilinçli bir şekilde öğrendikleri kelimeleri kullanmaları istenmiştir.
Bu araştirma sonucu daha önce ögrenilmiş kelimelerin daha kolay oluştugunu gösterdi. Bu da örtük bellegin kullanildigini gösteriyordu.
Uzun süreli Bellek ve Hatırlama
Bulup-getirme ipuçları: Hatırlamanın mükemmel olmamasının bir nedeni hatıraların sayısının aşırı derecede fazla olmasıdır. Hatırlama konusu üzerindeki tartışmaların sonuca ulaşması henüz uzak bir ihtimal gibi görülse de, psikologların çoğuna göre,
uzun-süreli belleğe giren bilgiler oldukça kalıcıdır. Bu görüşün doğru olması halinde, bir insanın çocukluk,eğitim gibi çok çeşitli yaşantılarını ve deneyimlerini göz önüne alırsak, uzun-süreli belleğin kapasitesinin inanılmaz derecede büyük olması gerekir.
Uzun-sürelibellekteki çok geniş sayıda malzemeyi tarayıp, belli bir bilgiyi istediğimiz bir anda nasıl bulup-getirebiliyoruz? Temel yollardan biri, bulup-getirme ipuçları denilen ipuçlarının kullanılmasıdır. Bu bulup-getirme ipucu, uzun-süreli bellekteki bir bilginin daha kolay bir şekilde hatırlanmasını sağlayan bir uyarandır. Bu ipucu bir kelime, bir duygu, bir ses olabilir. Nasıl bu uyaran olursa olsun, ipucu kullanılır kullanılmaz veya düşünüldüğü an, ilgili hatıralar aniden akla gelir.
Canlı,duygu yüklü hatıralar
17 Ağustos 1999`da neredeydin? Bu tarih Marmara depreminin tarihidir. Bu nedenle üzerinden yıllar geçse de, depremi yaşayanlar bu tarihte oldukları, ne yaptıkları sorulduğunda hatırlamakta hiçbir zorluk çekmeyeceklerdir. Bu tür hatıralara canlı, duygu yüklü hatıralar denir. Canlı hatıralar özel, önemli ve şaşırtıcı/sıra-dışı hatıralardır ve bellekte olayın bir fotografi çekilmiş gibi canlıdırlar. Canlı hatıralar orjinal yaşantının her detayını içermez.
Canlı, duygu yüklü hatıralar bellekle ilgili daha genel bir fenomeni açıklar. Sıradışı hatıralar çok daha kolayca bulunup-getirilirler.
Unutma: Belleğin başarısız olduğu an
Epilepsi nöbetlerinin azaltmak amacıyla yapılan deneysel bir operasyon sonunda beyninin temporal lopu ve hipokampus denilen kısmının kaybından sonra bir hasta hemen hemen hiçbir şey hatırlamıyordu. O ana kadar belleği oldukça normaldi. Ama operasyından sonra hiçbir şeyi birkaç dakikadan fazla hatırlamıyordu ve birkaç dakika içinde belleği tamamen yok oluyordu. Konuştuğu kişinin adını, kendi adresini hatırlamıyordu. Aynı dergiyi daha önceden okuduğunu hatırlamadan tekrar tekrar okuyabiliyordu. Kendi tarifine göre, onun hayatı bir rüyadan uyanıp derede olduğunu ve nasıl oraya geldiğini bilmeyen bir kişinin hayatı gibiydi.
Yukarıdaki vakada görülebileceği gibi, normal bir belleğe sahip olmayan kişinin yüz yüze geldiği zorluklar çok büyüktür. Eski bir arkadaşın adı gibi rutin olarak bir şeyleri unutan herkes hatırlamadaki başarısızlığın neden olabileceği problemleri anlayabir.
Unutma üzerine ilk ciddi çalışmayı yüz yıl kadar önce Alman psikolog Hermann Ebbighaus yapmıştır. Kendisini tek denek olarak kullanarak,FIW,BOZ gibi iki sessiz, bir sesli üç harften oluşan anlamsız heceleri ezberledi. Ebbinghaus, bir dizi kelimenin ilk öğrenilmesinden sonra geçen farklı sürelerde aynı malzemeyi tekrar öğrenmenin ne kadar kolay veya zor olduğunu ölçerek, unutmanın sistematik bir şekilde cereyan ettiğini gösterdi.
Neden unuttuğumuz sorusunu anlama çabaları iki farklı görüş ortaya koymuştur: Çürüme/silinme kuramı ve Bozucu etki/ketleme kuramı. Çürüme veya silinme kuramı unutmayı bir çürüme süreci veya kullanılmaması nedeniyle bilginin kaybı olarak görür. Bu kurama göre, yeni bir malzeme öğrenildiğinde bellek izi veya engram -beyinde fiziksel değişme- oluşur. Çürüme sürecinde bellek izi basitce kaybolur ve zamanla hiç birşey geride kalmaz.
Çürüme kuramı unutmayı tam olarak açıklayamadığı için bellek uzmanları farklı bir kuram daha ileri sürdüler: Bozucu etki/ketleme kuramı. Bu kurama göre, bellekteki bilgiler diğer bilgileri bloke eder ve hatırlamasına engel olur. Diğer bir ifadeyle, biz genellikle belleğimizden tamamen çıktığı için değil, yeni hatıralar eski hatıraların bulunup-getirilmesini engellediği, bloke ettiği için unuturuz. İki kuram arasındaki fark, çürüme kuramına göre bilgiler tamamen yok olur, bozucu etki kuramına göre ise bilgiler bellektedir ama ulaşılmaz haldedir.
Bozucu etki kavramını negatif bir kavram gibi görsekte, bozucu etki gerçekte çevremizle ilişkimizi ve kavrama yeteneğimizi artırır. Dahası, yaşantılarımızdan genel, özel hatıralar geliştirmemize yardımcı olur.
İleriye doğru ve Geriye doğru bozucu etki: Unutmanın öncesi ve sonrası. İleriye doğru bozucu etki(ketleme)-sonraki bilgi etkilenir. Geriye doğru bozucu etki(ketleme)-önceki bilgi etkilenir
Unutmayı etkileyen iki çeşit bozucu etki vardır: ileriye doğru bozucu etki ve geriye doğru bozucu etki. İleriye doğru bozucu etkide, daha önce öğrenilen bilgi yeni öğrenilen bilgi yeni öğrenilen bilginin hatırlamasını engeller.
Diğer taraftan, geriye doğru bozucu etkide yeniöğrenilen bilgiler eskiden öğrenilen bilgilerin hatırlanmasını engeler. İki bozucu etkiyi hatırlamada ileriye doğru bozucu etki söz konusu olduğunda unutturuyor demektir.
Amnezi
Alzheimer hastalığı pek çok bellek bozukluluklarından sadece biridir. Diğer bir hastalık Amnezidir. Bu hastalıkta başka bir zihinsel bozuklu olmaksızın bellek bozukluğu görülür. Normal hayata bu tür amnezi hastası nadir bulunur. Genellikle yavaş bir ilerlemeyle kaybedilen bellek tekrar hatırlamaya başlanır ama tamamen belleğin geri kazanılması yıllar alabilir. Belli vakalardan bazı hatalar hiçbir zaman hatırlanmayabilir.
Korsakoff Hastaları
Amnezi Korsakoff sedromu olarak bilinen hastalıkta görülür. Korsakoff hastalığına uzun süredir alkolik olan ve aynı zamanda thiamine yetersizliğine yol açan bozucu diyet alışkanlığı olan kişiler yakalanır. Onların pek çok zihinsel yeteneklerinde bir bozukluk olmamasına karşın, bir dizi tuhaf belirtiler gösterirler. Halüsilasyonlar; sorunun cevabı verilmesine rağmen, tekrar tekrar soru sorma; ve aynı hikayeyi tekrar tekar anlatma gibi bozukluklar görülür.
Araştırmacıların çoğu amneziyle ilgili çalışmalarını korsakoff hastaları üzerinde yapmıştır. Korsakoff hastalarında beyin hasarı oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Diensefalon alanının içinde yer alan ve bellek için hayati önem taşıyan hipokampus ve amigdala genellikle hasarlıdır. Ayrıca çok sıklıkla frontal lopta da hasar vardır. Bu hasar bellek sistemiyle doğrudan ilişkili olmayan ama bellek performansını etkileyebilecek bir dizi billişsel bozukluğa yok açabilir.
Psikolojinin bilgili tüketicileri:Belleği Geliştirme
Unutmanın sağladığı avantajlar bir kenara bırakılırsa, çoğumuz belleğimizi geliştirmenin bir yolunu bulmak isteriz. Bellekle ilgili bildiklerimizi göz önünde alırsak, hatırlarımızı artıracak bir yol var mıdır? Evet, kesinlikle böyle bir yol vardır. Araştırmacılar, daha iyi bir belleğe sahip olmak için kullanılabilecek pek çok stratejiyi ortaya koymuştur. Bu stratejiler arasında en iyileri aşağıda verilmiştir.
Anahtar kelime tekniği:
Bir yabancı dil dersi için uzun bir listeden oluşan yabancı kelimeleri öğrenmeye ihtiyacımız olduğunu düşünün. Öğrenmeyi kolaylaştıracak bir teknik anahtar kelime tekniğidir. Bu teknikte yabancı kelimeyle ses benzerliği olan bilinen bir türkçe kelime kullanılır. Bu bilinen türkçe kelime anahtar kelimedir.
Yer/Yol metodu:
Bu teknik özellikle öğrenilecek itemlerin/maddelerin sırayla hatırlanması gerektiğinde kullanılır.
Bu tekniği uzun konuşma hazırlayan ve ezberden o konuşmayı yapmak isteyen kişiler, konuşmanın akışı sırasında düşünce veya fikirlerin geleceği sırayı tutmak için kullanırlar.
Metnin düzenlenmesi tekniği:
Bir öğrenci olarak öğrenmemiz gereken malzemelerin çoğu, kelimeler değil, uzun metinlerdir. Böyle uzun metinleri öğrenmenin yolu nedir? Bunun bir yolu metni organize etmek, düzenlemektir. Bunu yapmak için önce metnin önemli noktalarını, alt başlıklarını veya eğer bir kitapsa bölüm başlıklarını ve her bölümün alt başlıklarını belirlemek öğrenmek gerekir. Metnin yapısını anlamak onun içeriğinin öğrenilmesini kolaylaştıracaktır.
Diğer teknik kendi kendine öğrenilecek metinle ilgili sorular sormak ve cevaplamaktır.
Ders notlarının düzenlenmesi:
Ders notu tutmada `Ne kadar azsa o kadar fazladır` sözü belki de en iyi tavsiyedir. Söylenen her kelimeyi yazmak yerine dinleyip, söylenenleri düşünmek ve size verilmek istenen düşüncelerin özünü görmek daha iyi bir yoldur. Etkili bir not tutabilmek için dinlenecek dersin ana ahtalrını önceden bilmek ve bu temel hatlar üzerinde düşünmek faydalı bir yoldur.
Egzersiz ve tekrarlama:
Egzersiz yapmanın her şeyi mükemmel yapacağı beklenmese de, faydası olduğu kesindir. İyice öğrendiklerinden sonra bir malzemeyi çalışıp, tekrar ederek-aşırı öğrenme süresi-insanlar daha uzun_süre hatırda kalmasını sağlayabilirler. Eğer egzersiz yapmayı bırakırlarsa zamanla unutma başlayabilir.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |