KİM - Rudyard KIPLING Kim, Lahore sokaklarında büyüdü. İrlandalı olan annesi, o doğduğunda ölmüştü. Mavericks adı verilen bir İrlanda bölüğünün çavuşlarından biri olan babası, kısa bir zaman sonra içki ve uyuşturucu yüzünden öldü. Oğlu melez bir kadının elinde kalmıştı. Böylece küçük Kimball O’hara, Kim adını aldı. Kızgın Hindistan güneşi altında cildi o kadar karardı ki hiç kimse onun gerçekte beyaz bir çocuk olduğunu fark edemedi. Günün birinde bütün günahları yıkayıp ortadan kaldırdığı ileri sürülen Arrow adındaki kutsal nehri aramaya çıkan Tibetli bir Lama, Lahor’a geldi. Heyecanlı bir serüvene atılmak ihtimaliyle sevinen Kim, Lama’nın öğrencisi olmak üzere onun yanına katıldı. Yola koyulan Kim’le Lama, yolda çeşit çeşit insanlarla karşılaştılar. Konuşmak kolaydı. Hele bir topluluk Kim’i fazlasıyla ilgilendirdi. Yaşlı bir kadın sekiz adamıyla birlikte büyükçe bir arabayla yolculuk ediyordu. Kim’le Lama da bu kadının grubuna katıldılar. Akşama doğru kamp hazırlıklarıyla meşgul olan bir asker topluluğuna rastladılar. Bu, Maverick Bölüğüydü. Falında, yeşil bir tarlada kırmızı bir boğa işaretinin hayatının dönüm noktası olacağı çıkmış olan Kim, bölüğün yeşil zemin üzerine kırmızı boğa işlenmiş bayrağını görünce heyecanlandı. Bölüğün idarecisi olan Papaz Bennet tarafından yakalanan Kim’in, farkına varmadan boynunda taşıdığı madalyonun kapağı açıldı. Mr. Bennet hemen madalyonu aldı, içinde bükülmüş iki kağıt çıkardı. Bu kağıtlardan biri, Kim’in vaftiz edilmiş olduğuna dair belge; diğeri ise babasının, çocuğa bakılmasını rica eden mektubuydu. Kim, subaylara hikayesini anlattığı zaman ona okula gönderileceğini söylediler. Kim, Lama’dan ayrılacağına pek üzgündü, ama nasıl olsa bir yolunu bulup onun yanına kaçabileceğini düşünüp kendini teselli etti. Bölüğün papazlarından Peter Victor, Kim’le ilgilenecekti. Lama, Peder Victor’un adını, adresini bir kağıda yazdı, Kim’in öğrenim masraflarının kendisine bildirilmesini rica ettikten sonra esrarengiz bir şekilde ortadan kayboldu. Kim, kampta kaldı. Bir gün Lama’dan bir mektup geldi. Zengin adam, mektupla birlikte Kim’in bir yıllık okul masrafını da göndermişti. Ayrıca her yıl aynı parayı göndereceğini vaad ediyordu. Kim’in okutulması için Saint-Xavier okuluna gönderilmesini rica ediyordu. Bu arada çocuğun muhafaza edilmesiyle görevlendirilen davulcu, ona kötü davranıyordu. Mahbub Ali oraya gelince davulcuyu dövdü. Kim’le konuşmaya başladı. Onlar konuşurlarken Albay Creichton yanlarına geldi ve Mahbub Ali’den çocuğun büyüdükten sonra İngiliz Gizli Servisi’ne gireceğini öğrendi. En sonunda Kim, St. Xavier okuluna gitmek üzere yola çıkmıştı. Okulun yanıda Kim, onu görmek için bir buçuk gün beklemiş olan Lama’yı buldu. Birbirlerini sık sık görmeyi kararlaştırdılar. Kim zeki, çalışkan bir öğrenciydi, ama bütün gün sınıflarda, yatakhanelerde kapalı kalmak hiç hoşuna gitmiyordu. Tatil olunca Umballa’ya gitti. Mahbub Ali’den okul açılıncaya kadar eskisi gibi sokaklarda gezmek için izin istedi. Mahbub Ali ile Kim dolaşmak için Simla’ya gittiler. Kim’le Ali gezerken, Kim tesadüfen iki adamın Ali’yi öldürmeyi planladıklarını duyarak Ali’nin hayatını kurtardı. Simla’da Kim, Mr. Lugan adında birinin yanında kaldı, ondan birçok hileler, kıyafet ve şekil değiştirme yolları öğrendi. Mahbub Ali’nin dediği gibi Kim,Büyük Oyun’un sırlarını öğreniyordu. İngiliz Gizli Servisi’ne Büyük Oyun da deniliyordu. Yazın sonunda Kim, tekrar St. Xavier okuluna döndü. Orada üç yıl kaldı. Mahbub Ali, Mr. Lurgan ve Albay Creichton’la konuştuktan sonra Kim’in eskisi gibi Lama’yla beraber diyar diyar dolaşmasına izin verildi. Kim’in cildi tekrar eski esmer rengini almıştı. Bir sokak çocuğu elbisesi giydi. Sonra Delhi’ye bir tren bileti alıp Lama’yla birlikte yollara düştü. Hala kutsal nehri arayan Lama,öğrencisi Kim’le birlikte Hindistan’ın gezilmedik yerini bırakmamıştı. İki ahbap, üç yıl önce rastladıkları ihtiyar kadınla adamlarına tekrar rastladılar. Kısa bir zaman sonra Gizli Servis’e mensup bir Hintli, Kim’in karşısına çıktı, kuzeyin beş kralının rüşvetle iş gördüklerini, Rusların bu krallıkları korumayı vaad ettikleri, geçitlerden memlekete casus gönderdiklerini, bu casusları korkutup yakalamak gerektiğini söyledi. Kim Lama’ya hiçbir şey sezdirmeden,ajanın emri üzerine, yönlerini kuzeye çevirdi. Tasarıya uygun olarak, casusları korkutup, çantalarını çaldılar. Sonra da Shamlegh Kasabası’na geldiler. Kim, burada çalınan çaldıkları çantaların içindeki evrakları aldı, diğer eşyaları ise fırlatıp attı. Birkaç gün sonra Kim’le Lama tekrar yola çıktılar. Daha önce onlara iki kere arkadaşlık etmiş olan ihtiyar kadının köşküne gittiler. Kim, uykusuzluktan ve yorgunluktan bitkin bir haldeydi kadın onu bu durumda görünce hemen yatağa yatırdı. Çocukcağız birkaç gün devamlı uyudu. Ama yatmadan önce bir kasa isteyip, casuslardan çaldığı evrakları bu kasanın içine koyup kilitledi. Uyandığı zaman Hintli ajanın da oraya geldiğini öğrendi. Kim evrakları ajana teslim etti. Mahbub Ali’de oraya gelmişti. Her ikisi de Kim’i Büyük Oyun’daki görevini çok iyi başardığına inandırdılar. Lama bunların hiçbirinden haberdar değildi. Sadece Kim, onu yıllardır aradığı kutsal nehre getirdiği için çok mutluydu. İhtiyar kadının topraklarının sınırları içinde bulunan, küçük bir çaydı Lama’nın yıllardır aradığı kutsal nehir. ESER HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM Hareketli, ilgi çekici ve özgün bir roman olan Kim’de; Hindistan halkının yaşayış biçimi, toplumsal ve töresel yönleri,dinleri ustaca bir anlatımla anlatılmıştır. Kitap seçme konusunda kararsız kalanlara önerebileceğim bir eser.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|