Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: EDEBİYAT
    Konu: Orhan Veli Kanık


Orhan Veli, arkadaşı Muvaffak Sami Onat`a gönderdiği mektuplardan birinde yaşamını şöyle özetler: "1914`te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak saldım. 13`te Oktay Rıfat’ı, 16`da Melih Cevdet`i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18`de rakıya başladım. 19`dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25`te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok aşık oldum. Hiç evlenmedim, şimdi askerim."
Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914 Pazartesi günü sabahleyin İstanbul`da Beykoz`a bağlı Yalıköyü`de, İshak Ağa Yokuşunda 9 no`lu evde doğar. Babası Mehmet Kanık, annesi Fatma Nigar`dır. İki kardeşi vardır: Yazar Adnan Veli (1916-1972) ve Fürüzan Yol yapan.
Orhan Veli`nin çocukluğu İstanbul`da Beykoz ile Beşiktaş ve Cihangir`de geçer. Mütareke sırasında Beşiktaş`ta Akaretlerdeki ilkokulun ana sınıfına girer. Bir yıl sonra buradan alınarak Galatasaray Lisesi`ne yatılı verilir. İlk yıl sınıfın birincisi olur. Fransızca’ya büyük ilgi duyar. Derslerinin yanı sıra spora da düşkünlük gösterir.
1925`te dördüncü sınıfı tamamlayarak, babasının isteğiyle Galatasaray Lisesi`nden ayrılır. Annesiyle Ankara`ya gider. Gazi İlkokulunun beşinci sınıfına yazılır. Bir yıl sonra Ankara Erkek Lisesi`ne girer.
Edebiyata merakı ilkokulda başlar, gittikçe artar. Çocuk Dünyası dergisinde bir hikayesi basılır. Yedinci sınıfta Oktay Rıfat’la tanışır. Bir yıl sonra da Melih Cevdet`le tanışıp arkadaş olur. Üç arkadaş yazdıkları şiirleri birbirine okurlar. Çeşitli sanat sorunları üzerine tartışır, söyleşirler. Melih Cevdet`in sonradan belirttiğine göre, o dönemde Orhan Veli "uzun boylu, ipince, sivilceli, durgun" bir delikanlıdır.
Orhan Veli lisenin ilk sınıflarında öğretmeni Ahmet Hamdi Tanpınar`dan yakınlık ve yardım görür. Onun özendirmeleri ve öğütleriyle yazmayı sürdürür. Ayrıca, daha sonra, Rıfkı Melül Meriç ile Halil Vedat Fıratlı ve Yahya Saim Sinanoğlu gibi öğretmenlerden de yararlanır. Bunlardan özellikle Rıfkı Melül Meriç`i sürekli saygı ve sevgiyle anar.
Lisede okurken oyun çalışmalarına katılır. Onda öteden beri tiyatro merakı vardır. Küçüklüğünde yazdığı bazı oyunları evlerinin bahçesinde kardeşi ve arkadaşlarıyla oynamıştır.
Garip akımıyla özdeşleşmiş o ünlü fotoğraf: Orhan Veli, Şinasi, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday
Lisede kooperatifin parasıyla Oktay Rıfat ve Melih Cevdet`le, Sesimiz adlı bir dergi çıkarır. Arkadaşlarıyla orada yazar, canla başla çalışır.
1933`te liseyi bitirir. İstanbul`a gelir. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü`ne yazılır. Fakültenin Talebe Cemiyeti Başkanlığı`na seçilir. Bir yandan Fakülteye devam ederken, bir yandan da Galatasaray Lisesi`nde öğretmen yardımcılığı yapar. At yarışlarına merak sarar.
Fakülteyi bitirmeden, 1936`da Ankara`ya döner. P.T.T. Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosu`na memur olur. Aynı yılın 1 Aralığında Varlık Dergisi`nde "Oaristys", "Ebabil", Eldorado", Düşüncelerimin Başucunda" başlıklı şiirleri yayımlanır. Bunları, bir bölümü Mehmet Ali Sel imzasını taşıyan öbür şiirleri izler. 1936-1942 yılları arasında Varlık`ın yanı sıra İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, İnkılapçı Gençlik dergilerinde şiir ve yazıları basılır.
1938 Ocağında yazdığı "Oktay`a Mektuplar"da da belirttiği gibi bir süre işsiz kalır, geçim sıkıntısı çeker:
Bir aydan beri iş arıyorum, meteliksiz
Ne üstte var, ne başta
Onu sevmeseydim
Belki de beklemezdim
İnsanlar için öleceğim günü.
1939`da Ankara`da bir otomobil kazası geçirir, yirmi gün komada, Numune Hastanesi`nde kalır. Melih Cevdet`in kullandığı araba Çubuk Barajı tepesinden aşağı yuvarlanmıştır.
Orhan Veli, arkadaşlarıyla
1941`de İstanbul`da Oktay Rıfat ve Melih Cevdet`le Garip adlı kitabı çıkarır. Kitap, büyük yankılar yaratır. Bir sürü övgü ve yergiye konu olur.
Orhan Veli aynı yılın güzünde askere çağırılır. Terhis dönüşü Ankara`ya gelir. Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu`na girer. 1942-1948 döneminde Varlık, Ülkü, Demet, İşte, Aile dergilerinde şiir ve yazıları görülür. Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, adlı şiir kitapları basılır. Fransızca`dan çevirileri yayımlanır.
Hasan Ali Yücel`den sonra Reşat Şemsettin Sirer bakan olunca, Milli Eğitimde tutucu, baskıcı bir hava eser. Orhan Veli buna uyamayacağını anlayarak buradaki işinden ayrılır.
1949`da Karşı adlı son şiir kitabını çıkarır.
10 Kasım 1950 gecesi Ankara`da bir kaza geçirir: Karanlık bir sokakta sarhoş yürürken belediyenin kazdırdığı bir çukura düşer. Başından hafifçe yaralanır. İki gün sonra İstanbul`a gelir. Başı ağrımaktadır. 14 Kasım Salı günü öğleyin bir arkadaşının evinde yemek yerken fenalık geçirir. Hastaneye kaldırılır. Alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi edilir. Oysa, kendisi beyin kanamasından rahatsızdır. Akşama doğru komaya girer. Geceleyin saat 23:20`de Cerrahpaşa Hastanesi`nde hayata gözlerini yumar.
Orhan Veli`nin karakalem bir resmi
Orhan Veli`nin 36 yaşında ölümü ülkede derin üzüntü ve geniş yankı yaratır. 16 Kasım günü, gazeteler gazeteler, resimlerini basarak ölüm haberini duyururlar. 17 Kasımda cenazesi Beyazıt Camii`nden kaldırılır ve Rumelihisarı Mezarlığı`na gömülür.
Bu beklenmedik olay üzerine, dostu Halim Şefik "Otopsi" şiiriyle Orhan Veli`ye aşağıdaki ağıtı yakar:
Morgda açılınca kafatası
Doktor beyler beyin gördüler
İndirilince tenkafesine neşteri
Doktor beyler yürek gördüler
Yürekte ne gördüler dersiniz
Yürekte memleket gördüler
Dünya gördüler
Bir de dost gördüler
Ama bu işte doktor beyler
Doğrusu geç kaldılar
Çok geç kaldılar.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |