|
Kitap:Kılıç Yarası Gibi Yazar:Ahmet Altan İlk Basım:1998 (1999 Yunus Nadi Roman Ödülü) Can yayinlari ltd
Ahmet Altan’ın bu kitabında onkuzuncu yüzyılın sonlarında Osmanlı Bankasının basılmasıyla yaşanan siyasal gelişmelerin, romandaki renkli karakterlerinin yaşadıgı renkli hayatlarla ve bu karakterlerin birbirleriyle olan baglantılari anlatılıyor. Ahmet Altan’ın benzetmeleriyle insana haz veren calışmada insanlarin iç düşünceleri, ruh haller,hırsları ve ihtirasları okuyucuların günümüz yaşantılarıyla bu tarihi romandaki karakterler arasinda bir ruhani köprü oluşturuyor. Kitabın hikayesi romanın başkarakterlerinden biri olan Şeyh Efendi’nin Mehpara hanımla evlenmesiyle başlıyor. Şeyh Efendi herkes tarafindan sevilen, sözüne sarayın bile saygı gosterdigi bir kişi. İlk okurken şeyh unvanını görünce sırf bir din adamı, örümcek kafali biriyle karşılacagımı sanmıştım. Fakat tam tersine bu kişi son derece açık görüşlü bir düşünce adamı. Mehpare Hanımsa bir gumruk memurunun bır kızı ve hikayede bazı karakterlere göre nereye bulasırsa uğursuzluk getireceğine inanılan bir kadın. Bu evlilikte Seyh Efendi ve Mehpare Hanım’ın Rukiye adında bir kızları oluyor. Bu evlilik cok kısa sürüyor ve ayrılıyorlar. Bu evlilik boyunca neredeyse birtek kelime bile konuşmuyorlar. Evlilikleri boyunca Mehpare Hanım’in tek mutlu oldugu yer dinsel ayinler. Romanın diger önemli bir karakteride Padişah’in hususi doktoru ve Huseyin Hikmet Paşa’nin babası olan Reşit Paşa. Reşit Paşa zamanında Mihrişah Sultan adli bir Mısır kökenli kadınla evlenmiş fakat bu guzel ve ihtirasli kadının yasamına ayak uyduramayıp boşanmış bir adam. Mihrişah Sultan Paris yaşamının önde gelen kadınlarından biri ve guzelligi ve zenginligi ile birçok adamın hayallerini süsleyen bir kadın. Reşit Paşa sadece padişah’ın doktoru degıl aynı zamanda sırdasıdır. Padişah Reşit Pasayla olan diyaloglarında hem seviyeli davranıyor hemde bir tehlike altında oldugunu hissediyordu. Ancak bu tehlikenin paşalardan gelecegini düşünüyor hernekadar onlara yakın davransada hep hafiyeleriyle haklarında herseyi günlük jurnallere kaydettiriyordu. Bu gereksiz tasalar bazen gereksiz kararlara sonuc acabıiyordu. Huseyin Hikmet Bey gencliginin önemli bir bölümünü Pariste batı kültürünün beşiginde geçirmiş, bu kulturle büyümüş romanın baskarakterlerinden birisi. Huseyin Hikmet Bey Istanbula babasının yanına yerleşmiş ve evlenecek uygun birisini arıyordu. Kader Mehpare Hanım ve Hıkmet Beyi biraraya getirdi ve buyuk bir aşkla evlendiler. Şeyh Efendi ile olan evliliğinin aksine Mehpare Hanım son derece mutlu bir evlilik geçiriyordu. Bu mutlulukta Hıkmet Bey’in daha once bilmedigi aşk oyunlarını Mehpare Hanım’a oğretmesi büyük bir önem taşıyordu. Daha onceki evliliğinden olan kızı Rukiye’de onlarla birlikte yaşıyor ve Hikmet Bey Rukiye’ye özkızı gibi davranıyordu. Evliliklerindeki aşk oyunlarına fransız hizmetçileride katılıyor Mehpare Hanım daha once bilmediği hazlar tadıyordu. Paşalar arasında oluşan bir gerginlik sonucu Istanbul’a bir paşaya yardımcı olmak ve onun için çağrılan Ragıp Bey genç bir subaydır. Ve bir kavga sonucu Şeyh efendinin tekkesine sığınır ve Şeyh efendiyle sağlam bir dostluk kurarlar. Bu ilişkinin özel tarafı Şeyh efendi ile murid-seyh ilişkisi icerisinde olmayıp tamamen bir dostluk ilişkileri olmasıdır. Ragıp Bey dürüst bir subay olup karşılastıgı bir haksızlık sonucu bir paşanın oglunu döver ve paşa sıkayetcı olur. Ancak paşalardan pek hazetmeyen onların kardeşini kollayıp kendisini tahttan indirmek amacında oldugunu dusunen Padişah bir ceza vermez aksine Ragıp Bey’i gecici bir donem için Almanyaya gönderir. Almanyada kardeşi ittihat ve terakki olusumunun onculerinden Cevat Bey’e yardımcı olucak ve oluşuma yabancı makaleler gonderecekti. Farkında olmadan bu olusuma daha cok yaklasıyor ve inanıyordu. Almanyada bulundugu süre içinde Alman imparatorluguna hayran kalacak, insanların ve askerlerin imparatora korkup tapmamasının, imparatoru sevmesinin bu olusuma yaklasmasında buyuk bir etkisi olacaktı. Bir yarısmada birinci olan Ragıp Bey üçbinaltın ödül aldı ve bu parayı ıstanbulda bir konak satın almak için ayırdı. Bir sure sonra ıcınde bulundugu ortamda kendini unutulmuş hisseden Ragıp Bey Seyh efendiye bir mektup yazarak kendisinin cagrılmasını ıstemiş ve seyh efendi bunu gerceklestirmişti. Huseyin Hikmet Bey’in annesi mihrişah sultan Istanbula uzun bir aradan sonra tekrar gelmiş geliniyle tanışmıstı. Her iki guzel kadın gibi bu iki kadında birbirlerinden hoşlaşmamışlar gizli bir kıskanclık duymuslardı. Mıhrısah Sultan birinden duydugu Seh efendiyi merak etmil tekkesini ziyaret etmişti seyh efendiden cok etkilenen Mihrişah Sultan bu ziyaretleri sıklastırmıs, Şeyh efendinin eski karısı olan Mehpare hanım ve Hıkmet Bey bu ziyaretlerden rahatsız olmuslardı. Mihrişah sultan oglunun ıcındeki batı kulturu askını, ozgurluk dusuncelerini tekrar ateşlemiş oglunun ıcındeki bu dusunceleri on plana cıkarmıstı. Bunun etkisiyle Hikmet Bey Istanbuldan ayrılmak istemiş ve ailesi ile birlikte sofyaya yerleşmeye karar vermişti. Almanyadan geri dönen Ragıp Bey’de sofyaya atanmış orada teşkilatta calısıyordu. Padişah tehlikenin subaylarından gelecegini hiç tahmin etmemekle beraber hala paşalardan gelecegini dusunuyordu. Bu teşkilat romanın iki önemli karakteri Ragıp beyle Hikmet Beyi karsılastırmıstı. Butun vaktini teşkilata harcayan Hikmet Bey karısına vakit ayırmıyor ve yeni şeyler ogretemıyordu. Mehpare hanım icinse tekduze bir hayat ölüm gibiydi ve kendisini bastan cıkarmaya calısan salon beyefendilerine karsı kendini zor frenliyordu. Teşkilat içindeki hesaplasmalar cok kanlı olmakla beraber teskilat istedigini silahla kabul ettirmişti. Hernekadar bu kabul ettiriş hikmet beyin istedigi gibi dusunceyle olmasada bu sonuc onları memnun etmişti. Istanbula dönen ragıp bey annesine bir köşk alıp seyhin buyuk kızıyla evlendi fakat izin icin geldigi istanbuldan ayrılarak tekrar sofyaya döndü. Sofyada işler karışmıstı. Aldatıldıgını anlayan Hikmet Bey bu acıya dayanamayıp intihar etti.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|