Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: FEN BİLİMLERİ
    Konu: Mantarlar


Boy ve biçimleri yöreleri değişiklik gösteren tutunma organları bir gövdeyle tepesinden bir şapka biçiminde gelişmiş olan klorofilsiz ilkel bitki .
Bitki bilimciler öbür organizmalar gibi mantarlar da inceleyerek, tam anlamıyla bitkisel nitelikler taşıyan ama tüm klorofillerin yitirmiş bir canlı grubun ayrımına varılmışlardır tanımlama, iyi bir sınıflama için gerekli akrabalık ilişkileri olmaksızın benzer
Niteliklere dayanır. Grubun içinde birbirinden farklı 4-5 soy ayırt edilebilir.
Biz burada, söz konusu bitkilere özgü başlıca niteliklere incelemek üzere üst yapılı bir mantar olan Amanitayı örnek olarak alacağız . Mantarların en çok görülen bölümü asıl mantar diye bilinen parçası bilimsel dilde karpofar olarak adlandırılır. Bu bölüm mantarların üreme organlarıdır. Gerçekte mantarların en önemli bölümünü bir çeşit bitkisel gövde yapısı olan miselyum oluşturur. Bu minselyum hif adı verilen ve iki biçimde buluna bilen hücre dizilerinden oluşur.
Hiflerin bir bölümü her biri yalnızca tek çekirdekli basit hücre dizileridir. Bu tip hifler sporların çimlenmesiyle meydana gelirler. Öbür tipteki hifler de hücre dizelerinde oluşur ama, bu hücrelerin her biri iki çekirdekli donanmıştır ve genellikle hücreleri birbirinden ayıran zar düzeyinde bir çeşit kulp bulunur bu tip hifler tepe kesimlerinden birbirine tutunan iki hifin kaynaşmasıyla oluşurlar sitoplazmalar çeperin bir bölümünü ortadan kalkması sayesinde birbiriyle kaynaşırlar ortaya çıkan kesecik büyür ve çekirdekler çoğalır, sonra hücreleri çift çekirdekli olan hifte erkek ve dişi biçiminde bir farkın bulunmadığı bir eşeysel olay, döllenme söz konusudur.
Ama en olağan dışı özellik döllenmesini tam olmayışıdır. Yalnızca sitoplazmalar kaynaşır çekirdeklerse sürekli çift oldukları halde birbirinden ayrı kalırlar. Bu düzen çift çekirdeklilerde, ancak aynı zamanda bölünebilirler.
Bu durum, kulp yapısının her hücrenin tabanında yer almasını açıklar,
çünkü hücre bölünmesi gerekse, üçlü bölünme biçiminde karmaşık bir süreç meydana gelir, uçta çomak biçiminde bir eğri çıkıntı oluşur, birinci ve üçüncü hücre arasında ikinci bir kaynaşma meydana gelir ve koşullar uygunsa karpoforları vermek üzere tomurcuklanır.
Amanita da bitkinin tümü genel bir örtüyle çevrilidir. Olgunlaşma sırasında bu örtü parçalanır, şapka bölümünün üstünde lekeler ve sapı saran bir perde halinde kalır. İç bölümünde şapkayı taşıyan bir sap bulunur, sapta ikinci bir örtüyle çevrilidir. Örtüden verimli yüzeyi koruyan bir halka yapmış olur. Şapkanın alt tarafında da levhacıklar bulunur, bu levhacıklar himenyum tarafından örtülüdür. Himenyumda ayrıca kısa hücreler bazitler ve hifleri olduğu evre çok kısa sürer. Döllenme çekirdeği bir bölüme geçirir, bu bölünme sonunda, dört hoplata çekirdeklerden her birinin çevresinde de spor oluşur, bu da bazitin yüzeyinde tomurcuklanır ve olgunlaşınca çevreye dağılır. Daha ilkel türlerde özellikle buğday pasında normal tipte cinsellik hücreleri gözlenir. Askılı mantarlar gruplarında,
benzer yapılar ve gelişmeler görülür, ama döllenme çekirdeklerinin kaynaşmasıyla, bazit yerine, ask denilen büyük bir hücre oluşur, ask içinde ortaya çıkan meyoz bölünme sonunda da dört yerine sekiz hücre meydana gelir. Ama kromozon azalması ilkesi aynıdır. Burada yalnızca ek bir bölünme söz konusudur. Bu sekiz çekirdek olgunlaşma sırasında açılıncaya kadar askın içinde kalan sekiz sporu meydana getirir. Mayalar da yakın türleridir. Bunlarda hif hücreleri oluşur, oluşmaz ayrılırlar ve üreme üyeleri yalın yapıdadır.
Bazı bakterilerse çay yapraklarının olgunlaşarak kararmasını sağlar. Genetik mühendisleri bakterileri özel işlemlerden geçirip değişime uğratarak aşı, ilaç, hormon ve öbür kimyasal maddelerin yapımında kullanırlar.
Soluduğumuz havanın beşte dördünü oluşturan azot gazı bitkilerin büyümesi için gerekli olan bir maddedir.
Ama bakteriler bu elementin gaz halindeyken dokularını alıp, yararlanmazlar. Azot, nitrat denilen tuzlarına dönüştürerek bitkilerin kullanabileceği duruma getiren de genel bazı bakterilerdir.
İnsanlar da ve hayvanlar da çeşitli hastalıklara yol açan maddeler hasta bir insana dokunmakla, aynı havayı solumakla ya da bakterilerin üremiş olduğu yiyecekler ve içecekler sağlıklı insanlara da bulaşır. Tifo, kolera,verem, zatüre ve cüzzam bakterilerinden kaynaklanan hastalıkların yalnızca bir kaçıdır. Açık yaralardan vücuda giren bazı bakteriler de kangrene yol açar.
Buna karşılık vücutta bazı bakterilerin bulunması sağlık açısından zorunludur. Örneğin, kalın bağırsakta yaşayan yararlı bakteriler besinlerin sindirilmesine yardımcı olur ve yiyeceklerin çok az bir bölümü ile kendileri yetinip geri kalanlarını bağırsaklarda emilmesini sağlar. Antibiyotikler kullanımı ishale ve buna benzer hafif sindirim bozukluğuna yol açabilir.
Fransız mikrobiyoloji bilgini Louis Pasteur 1860 ta bakterilerin bir üreme ürünü değil, ikiye bölünerek çoğalan canlılar olduğunu kanıtladı. Pasteur den kısa bir süre sonra Alman bilgini Koch da laboratuardaki
bir besin yerinde bakterilerin üremesini sağladı. Bakterilerin hastalık yapıcı etkisi bulunduktan sonra, vücuda zararlı bakterilere karşı savunabilmesi için aşı ve serum gibi koruyucu yöntemler bulundu. Günümüzde vücudun iç dokularına yerleşmiş olan bakterileri öldürebilmek için pensilinle streptomisin gibi antibiyotikler, deri üzerindeki ve açık yaralardaki bakterileri öldürmek için de antiseptikler kullanılır.
Bakteriler ikiye bölünerek çoğalır. Eğer ortamda yeterince besin varsa bütün koşullar uygunsa bir tek bakteriden on beş saat içinde bir milyon bakteri ürüyebilir. Ama bu bölünme aynı hızla sürmez. Çünkü hem ortamdaki besin bu kadar büyük bir koloniye yetmemeye başlar, hem de bölünme sırasında açığa çıkan asitler, bakterilerin üremesini durdurur. Her ikisiyle de ortak özellikleri olmayan yani mikroskobik canlılar ayrı bir alemde toplanır. Ama hücrenin iç yapısını inceleme olanağı veren çok daha güçlü mikroskopların değiştirilmesinden sonra bütün tek hücreli canlıların aynı yapıda olmadığı anlaşıldı ve yeni bir sınıflandırma gerekti. Bu sınıflandırmaya göre bakteriler bütün çok hücreli hayvanların bitkilerin ve mantarların yanı sıra hayvanlarca, bitkileri ve mantarlara benzeyen tek hücrelerde topladığını ökaryot üstaleminin ayrı bir prokargot.
YARARLI VE ZARARLI BAKTERİLER
Yeryüzünde bakterilerin bulunmadığı bir tek nokta bile yoktur denilebilir. Bir küçük canlılar topraktan okyanusların derinliklerine ve havaya kadar her ortamda yaşayabilir. Yiyeceklerin bozulmasının nedeni genellikle bakterilerdir. Daha önemlisi insan ve hayvan hastalıklarının büyük bölümü ile bazı bitki hastalıkları bakterilerden ileri gelir. Buna karşılık bazıları özellikle ölmüş bitki ve hayvanların çürümesini sağlayan bakteriler çok yararlıdır. Bunlara ölü dokuları parçalayarak canlıların yapısındaki temel maddelerin ayrılmasına yardımcı olur. Bu maddelerle de yerinden toprağa, havaya ya da suya karışarak öbür canlıların beslenmesinde rol oynar. Eğer bu bakteriler olmasaydı bütün yeryüzü ölü bitki artıkları ve hayvan leşleriyle kaplanırdı.
Bakterilerin sanayi ve tarımda da çeşitli yararları vardır. Hayvan postlarının sepilenerek ayakkabı ya da buna benzer deri eşya yapımında da elverişli duruma getirilmesinde, bu postlardaki kılların gevşemesini ve kolayca temizlenmesini sağlayan bakterilere iş düşer. Keten dokumalarının yapımında da keten liflerini saran yapışkan maddeyi çözerek lifleri ayırmak için bu lifler suya bastırır ve sıvıdan temizlenir. Hoş kokulu ve lezzetli peynirlerin çoğu da bu özelliklerini bakterilere borçludur.
BAKTERİLER
Bakteriler ancak güçlü bir mikroskopla görülebilen çok küçük canlılarıdır. Bu tek hücreli canlıları ilk kez 1680’de Antonievan Leeuwenhoek gözlemlemiştir. Hollandalı bir kumaş tüccarı olan Leeuwenhoek en büyük merakı, çıplak gözle görülmeyecek kadar küçük nesneleri kendi yaptığı merceklerle incelemek. Bazıları bir toplu iğne başı büyüklüğünde olan bu küçük ama güçlü mercekler nesneleri 200 kez büyülte biliyordu. Leeuwenhoek bu merceklerle önce durgun sudaki küçük hayvancıkları ardından daha da küçük olan bakterileri görmeyi başardı. Daha sonra kendi tükürüğündeki bakterileri gözlemleyerek şekillerini çizerek yepyeni bir alem gözle görülmeyen canlıların dünyasını keşfetmiş oldu.
Bakteriler, ne bitki ne de hayvandır. Mikroskobun bulunmasından önce yeryüzündeki bütün canlılar bitkiler ve hayvanlar alemi olarak iki büyük gruba ayrılırdı. Bu grupların üst aleminin üyeleri sayılır. Çok daha basit olan prrokaryotik bir hücreden ökayotlardaki gibi zarla çevrilmiş bir çekirdek ve orgenel denilen özel işlevi organcıkları yoktur. Böylesine basit tek bir prıkaryotik hücreden oluşan bakteriler, bazı bilim adamlarına göre yaşamın başlangıcında yeryüzünde beliren ilk canlıdır.
Bütün bakteriler son derece küçüktür. 10 bin tanesi yan yana dizildiğinde yaklaşık 2,5cm. bulur. Gene bu bakteri dizilişini kolay kolay göremezsiniz, çünkü bu minik canlıların çoğu renksizdir. Bu yüzden bakteri mikroskopla inceleyebilmek için, ortama boyalar katarak renklendirmek gerekir. Bakteriler mikroskop altında genellikle küre çomak ya da spiral biçiminde görülür. Küresel alanda kok ya da koküs çomak ya da silindir biçiminde onlara basit tirbuşonu andıranlara da spiral
denir. Son yılda bu üç gruptan başka kare biçiminde de bakteriler de bulunmuştur. Aynı biçimdeki bir çok bakteri bazen bir zincir gibi arka arkaya dizilir. Bazen bir üzüm biçiminde kümelenir. Bazı bakteriler de kamçı denen incecik kıllar vardır. Tek hücreli canlı bu kılları bir kamçı gibi sağa sola sallayarak hareket eder. Spiraller ise tıpkı bir tirbişon gibi döne döne ilerler.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |