|
SAPIK “PSYCHO” Yönetmen: Alfred Hitchcock Senaryo: Joseph Stefano Görüntü: John L. Russell Müzik: Bernard Hermann Oyuncular: Antony Perkins, Vera Miles, Janet Leigh, John Gavin, Martin Balsam Yapım Yılı: 1960 Süre: 109 dk. Hitchcock’un “Sapık” adlı filminin seyircinin kanını donduran üç sahneden oluştuğunu varsaymak ne derece doğrudur? Bu üç sahne; yani, duş sahnesi, merdivenlerdeki saldırı ve bodrumda mumyalanmış ceset!.. Bence, iki cinayet ve finaldeki çarpıcılıyla değil, tüm filme yayılmış olan sinema duygusuyla gerçekleştirilmiş bir başyapıttır. 1998’de sinemalarımızda da gösterime girmiş olan, Hitchcock hayranlığı tartışılmaz olan yönetmen Gus Van Sant, üstadın otuz sekiz yıl önce çekmiş olduğu bu filmi kare kare uygulayarak yeniden beyazperdeye uyarlamıştı. Artık bir sinema klasiği olarak tanımlanan “Sapık”ın tüm dünya televizyonlarında defalarca gösterilmesinin ötesinde, sinemada “devam filmleri” de çekilmektedir. Filmin konusuna gelince; Marion adlı genç bir kadının yaşadığı olaylar önce konu edilir. Genç kadın çalıştığı işyerinden dört yüz dolar para çalarak kentten uzaklaşır ve gecelemek için konakladığı ıssız bir motelde sapık bir cinayete kurban gider. Üstelik onu aramaya gelenler de aynı tehlikeyle karşılaşırlar. Robert Block’un sıradan bir gerilim romanını sinemaya uyarlayan Hitchcock, kendine özgü anlatımıyla ve izleyiciyi de röntgenci konumuna sokarak bu sıradan öyküye farklı bir yorum getirmişti. Filmde yer alan simgeler ise izleyicilerin her gün gördükleri olaylardan alınmıştır. Filmin tanıtma yazılarını hazırlamış olan Saul Bass, duygusal resim anlayışına tepki gösteren sanat akımlarından biri olan “OP ART”tan yararlanmıştı. (OP ART, gözdeki retina tabakasının uyarılması ve izleyicide fizyolojik anlamda görsel tepkiler uyandırmayı amaçlamaktaydı.) OP ART tekniğinden yola çıkan Saul Bass, yatay ve dikey çizgileri iç içe geçirerek ve bu çizgilerin birbirlerini parçalayarak uğradıkları değişimleri ardarda sıralamıştı. İzlediğimiz bu yatay ve dikey çizgiler, felsefeci, ruh ve gökbilimci Maharal’ın simgesel anlamlar taşıyan gizli Kabala metinlerinde olduğu gibi birbirleriyle çelişen iki ilkeyi bağdaştırmayı hedeflediği (yatay insancıl ve dikey mutlak güç), film ilerledikçe ortaya çıkar. Filmdeki “dikey” evde ikamet eden ve Norman’ı yöneten, yönlendiren annesidir. Dikey gotik ev ve yatay motel binasında sadece mimari zıtlığı yansıtmaz, yatay ve dikey çizgilerin birbirlerine geçerek parçalanması Norman’ın kimliğidir. Hitchcock, izleyicinin kimliğini de film süresince parçalamayı hedefler. İzleyici önce Marion’la, sonra Norman’la, daha sonra da Lila ile (ki burada izleyici ilk kez suçludan yana değildir), en sonunda da tekrar Norman’la özdeşleşir. Hitchcock, film süresince izleyiciyle tenis topu gibi oynar durur. Hitchcock, tanıtma yazılarındaki yatay ve dikey çizgileri bir gökdelene dönüştürerek filmine başlar. Üstadın klasik filmine giriş yöntemi olan “en uzaktan, en yakına” geçme ile kamera adeta bir kuşun gözünden Phoenix (anka kuşu) kentini görür ve kentteki bir gökdelenin bir penceresini seçerek yaklaşmaya başlar. Pencereye yaklaşan kamera, aralık olan pencereden bir kuş gibi içeri sızar. Ne var ki biraz geç kalmıştır. Marion ile sevgilisi sevişmeyi az önce bitirmişlerdir. Adam hala çıplak, Marion ise iç çamaşırlarıyladır. Röntgenlenecek pek bir şey yoktur ortada. Gelişen olaylardan sonra ölü kuşları mumyalayan ve bir bedende iki ruh taşıyan Norman’la tanışırız. Norman tıpkı bir baykuş gibi gecelerin dünyasının gözetleyicisidir. Marion duşun altına girdiğinde, Norman kendi odasındaki bir delikten bir baykuş gibi genç kadını röntgenler. Daha sonra da annesinin kimliği altında Marion’u gagalarcasına bıçaklar. Duştaki bu bıçaklama sahnesi 45 saniye sürer. Üstat bu 45 saniye içinde sahneyi tam 70 plana böler. Bu oldukça kanlı sahnede, bıçağın ete girişini seyirciye de hiç göstermez. Görüntülerin çok yüklendiği bu filmde önemli bir mesaj olmayabilir ama salt sinematografik bir anlatımla izleyicinin uyarıldığı da unutulmamalıdır. Filmin sonunda bilinçaltı saplantılarının üste çıkması gibi arabaların bataklıktan çıkartılması ile her şey aydınlatılmıştır. İzleyici rahatlamıştır. Onlar salonu terk ederken kuş da yeni röntgenlemelere doğru uçmaya başlamıştır bile.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|