|
Eski teknoloji nükleer enerji, gelişmiş ülkelerde yavaş yavaş terk edilmekte: 1997’den beri dünya çapında 2 nükleer santral siparişi verilmiş, Kanada 1975’ten, ABD 1978’den, Almanya 1982’den beri sipariş vermiyor. ABD son 17 senedir santral yapmadı, enerjisinin %75’ini nükleerden elde eden Fransa 2010’a kadar nükleer programını askıya aldı.%60 nükleer enerji kullanana İsveç 12 santralini 2010’a kadar kapama kararı aldı ve uyguluyor. İtalya 87’de referandum la mevcut 3 santralini da kapattı. Almanya nükleer enerjiden vazgeçmiş, 20 yıl içerisinde nükleer santrallerini teker teker kapatacak. Örnekler arttırılabilir Bu ülkeler gelişmiş olup, enerji taleplerinde ciddi bir artış söz konusu değildir. Ancak ekonomik ömrü 30 sene olan nükleer santrallerin yerine yenilerini yapmaları ve hatta kimi santralleri ekonomik ömürleri dolmadan kapatmaya başlamaları orta ve kısa vadede nükleer enerjinin bugünkü halinden vazgeçtiklerini gösterir. Bunun nedenlerini Kocaeli Üniversitesi’nden Dr. Tanay Sıtkı Uyar’ dan dinleyelim: geçmişin teknolojileri (fosil,nükleer) tüm dünyada enerji verimliliği ve doğal çevrede enerji üretimi teknolojilerine (rüzgar, güneş pilleri, jeotermal, biyokütle enerji santralleri ) terk etmektedir. 1980 yılından başlayarak ABD dahil pek çok ülkede ekonomik bulunmayıp yenileri sipariş verilmeyen, mevcutları ekonomik bulunmadığı için kapatılan ve sökümü ABD’deki Maine Yankee Santralı’ nda olduğu gibi farklı hesaplamalara göre 500 milyon-2 milyar dolar arasında ek maliyet getiren nükleer santralleri bu konunun uzmanı olarak kabul etmem mümkün değil. Her ne kadar termik santrallerden daha az gaz emisyonu yaratsa da bugünün nükleer enerjisinde olası insan hataları ya da reaktör çekirdek erimesi gibi riskler vardır ve bunların sonucunu Çernobil’ de gördük. Bu nükleer kazalar gelişmiş ülkelerde de oldu: 1979 ABD Three Mile Island’da kaza, 1980 ‘de Fransa Saint Lauieut des Eauz Santrali’nde radyoaktif sızıntı, 1997’de İngiltere’ de gaz soğutmalı reaktörde türbin bölümü gaz patlaması, 1999’da Japonya. Sizce, çöplüğün patladığı güzelim ülkemizde bir nükleer santral!!! Bir başka nokta nükleer atık sorunu. Uzmanlar hiçbir ülkenin bu sorunu çözemediğini belirtmektedir. İsveç’te atıkların yalıtıldığı camlar radyoaktif izotoplarca çatlatılarak doğaya karışmış, ABD ‘deki 4 bin nükleer çöplükteki 3.5 milyon metreküplük atik 4.2 milyar kurilik radyasyon taşımakta, bunların temizlenmesi için 600-900 milyar dolar gerekmektedir Enerji taleplerinde ciddi bir artış söz konusu olamayan gelişmiş ülkelerin nükleer enerjiden vazgeçmeleri ve yenilebilir enerjiye yönelmeleri ekonomik ve çevresel anlamda akilcidir. Clinton hükümeti 1 milyon çatının güneş pili ile donatılması kararı almıştır. Alman hükümeti rüzgardan üretilmiş elektrik alama yasası ile 8000 rüzgar tribünü kurdurmuştur. Fakat gelişmekte olan ve enerji talebinde ciddi artışlar beklenen Türkiye’nin orta ve kısa vadede enerji sorunu vardır ve henüz tam gelişmemiş yenilebilir enerjiyle bu sorununu aşamaz. Türkiye bir güneş ülkesi olmasına rağmen bugün güneş enerjisinin verimliliği %10’dur. Türkiye’de su potansiyeli daha çok kullanılabilir ancak tek başına bile bu yeterli olmayabilir. Türkiye’de dağıtımda %15-20 oranında kayıplar ve buna ek olarak kaçak kullanımla var. Dağıtımda OECD ülkelerinde kayıp ortalama %7’dir. Öte yandan kimi santrallerin düşük verimle (Avrupa’da %60 Türkiye’de %40) çalıştığı iddia ediliyor. Çok önemli bir başka nokta ise 1998’de Avrupa’nın en savurgan ülkesi olan Türkiye’de, ayni ürün veya hizmetin ortalama bir Avrupa ülkesine göre 2 kat enerji harcanarak üretilmesi. Önceki yatırım alanının verimlilik ve az kayıp olması gereği açıktır. Türkiye bugün iki-üç enerji pazarından en önemlisi konumunda, çevresi doğal gazini satmak isteyen ülkelerle dolu(Kafkaslar, Ortadoğu> olduğu için görece ucuza doğal gaz alabilir ve olası enerji açıklarını kısa ve orta vadede nükleersiz kapatabilir. Kimi çevreler nükleer enerjinin dışa bağımlı olmayacağını sanıyorlar. Türkiye’nin nükleer yakıt üretecek teknolojisi yok, yakıt dışarıdan alınacak. Doğal uranyum kaynakları ise ancak 3 santrali besleyebilir Nükleer Enerjiyi Tanıyalım 1974 Rasmussen raporuna göre reaktör kalbi erime olasılığı 1/10 .NRC (ABD Nükleer Düzenleme Komisyonu) 1985’te ABD Kongresine verdiği raporda 2005’e kadar ABD’de reaktör kalbi erime ihtimalini %45 olarak belirlemiş. Su anda sigorta şirketleri nükleer reaktörleri sigortalamıyorlar. İngiltere’de nükleer santraller, isletme maliyetleri yüksek olduğu için özelleştirilemedi. Elektrik enerjisinin %75’ini nükleerden elde eden Fransa’da EDF (Elektrik İdaresi) 39 milyar dolar borca girmiştir. Amerikan iş dünyası dergilerinden Forbes’ de (11.2.85) J.Cook ABD nükleer enerji programını başarısızlığı, iş dünyası tarihindeki en büyük yönetim felaketi sayılmaktadır diye yazmıştır. Dünya Bankası makalesinde (no154 1992) Enerji sektöründe nükleer santraller ekonomik olmamaktadır bu santraller pahalı, istenmeyen ve elde tutulması zor özelliktedir denmiştir Rocky Mountain Enstitüsü 1990 yılında Yeni nükleer santrallerde elektrik üretimi için hesaplanan maliyet 1987’de kilowatt başına 3000 dolar ilk yatırım maliyeti kabul edildiğinde 13.5 sent/kwh idi geniş elektrik verimliliği iyileştirme çalışmaları maliyeti ise 2 sentti yazmıştır. 1986 yılında ABD Enerji Bakanlığı 75 nükleer santralim proje maliyet öngörüleriyle gerçeklesen maliyetlerini karşılaştırmış: başlangıç maliyet hesabi 45 milyar dolar gerçekleşen maliyet 145 milyar dolar ABD’de ortalama enerji maliyeti 6 sent /kW ve kimi yerlerde nükleer enerji maliyeti 11.93 sent/kwh’a kadar çıkıyor. ABD’de su anda 104 reaktör çalışırken 2015’te 59 reaktörün çalışması öngörülüyor. ABD’de bazı reaktörlerin 80km çevresinde yaşayan kadınlarda meme kanseri oranlarının 1950’lerdekine oranla %40 arttığını; Pilgrim nükleer reaktörü yakınlarında, normal çalışma sırasında çevreye salınan radyoaktif gazların bölgedeki lösemi olaylarını %400 arttırdığını gösteren raporlar var. İngiltere’de Sellafield nükleer tesisinde çalışanların çocuklarında yüksek lösemi oranına rastlanmış. Gelişmiş ülkelerin bugünkü nükleer teknolojiden vazgeçtikleri, santralleri kapatmaya başladıkları, en azından nükleer programlarını askıya aldıkları bilinen bir gerçek. Gelişmekte olan Çin hızla artan enerji talebini karşılamak için hazırladığı büyük nükleer programdan vazgeçti; çünkü sıkışan güvenlik talepleri yüzünden yatırım maliyeti arttı ve sahip olduğu birkaç nükleer santralin isletilmesinde zorluklar yaşanıyordu. Nükleer uzman C.Andognini yönetiminde hazırlanan bir rapor Ontario Eyaletinde 7 reaktörün güvenlik gerekçesiyle kapatılmasına yol açtı. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Verimlilik: Bir enerji kaynağı olmasa da enerji kaynağının daha verimli kullanılması enerji planlamalarında ciddi bir yer tutmakta. Bugün ortalama bir Avrupa ülkesi birim hizmet yada mal üretmek için 1 birim enerji harcarken Türkiye ayni hizmeti 2 birim enerji harcayarak yapmaktadır. Bu alana ciddi bir yatırım yapılmalı. Bu durumun terimsel karşılığı enerji yoğunluğunun düşürülmesidir.(Verimli florasan ampulleri- CFL, normal ampulün ürettiği ışığı beste bir elektrikle üretiyor!) Rüzgar: 1980’lerden beri geliştirilen rüzgar tribünleri, bugün hala gelişme aşamasında olmasına rağmen bugün itibariyle dünya üzerinde 6GW kurulu güce ulaşmış durumdadır.(Ortalama bir nükleer santralin gücü 1GW’dir) 1999 yılında rüzgarda dünya 4.’su olan Hindistan’da 1GW kurulu güce karşılık dünya 1.’si Almanya, sadece 1999 yılı boyunca kurulu gücüne bu miktarı eklemeyi hedefledi. Bugün Kaliforniya elektriğinin %1.1’ini, Danimarka %2.5’ini rüzgarla karşılamakta; Danimarka 2005 yılında bu oranı %10’a çekmeyi hedeflemekte, 2000 yılının rüzgar enerjisi kurulu gücü tahmini:14GW’tir. 2030 yılına kadar AB ülkeleri, elektrik enerjilerinin %10’unu (100GW) rüzgardan elde edebilirler. Hindistan’ın rüzgar enerjisi potansiyeli 20-35 GW, Türkiye’nin ise 83 GW olduğu belirtilmektedir. Rüzgar enerjisinin bugünkü bilinen problemleri gürültü kirliliği yapması ve görece daha fazla yer kaplamasıdır. 1991’de Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre elektrik enerjisinin toplumsal maliyeti: kömürde 1.8-6.8 sent/kWsaat petrolde 3-7.9 sent/kWsaat doğalgazda 0.78-2.91 nükleerde 2.9 rüzgarda 0.01-0.1 güneş pilinde 0-0.4 sent/kWsaattir. EUREC tarafından yapılan araştırmaya göre 2000 yılı için maliyet rakamları: rüzgar0.03 ecu/kWsaat, biyoyakit 0.05, güneş 0.03, diğer geleneksel güç kaynakları ortalama 0.04 ecu/kWsaat. !!!!! güneş:Bugün verimliliği %10 civarında olduğu için ekonomik olmayan güneş pillerine gelişmiş ülkeler ciddi AR-GE kaynakları ayırmaktadır. Almanya’da su anda 10 bin güneş elektriği sistemi var. Hollanda 2010 yılına kadar 100 bin, Japonya 2000’e kadar 70 bin, Çin 2004 yılına kadar 200 bin, ABD 10 sene içerisinde 1 milyon adet güneş enerjili ev ve işyeri yapımı amaçlıyorlar. Japonya 2010’a kadar 4.6GW güneş enerjisi sistemi oluşturmayı amaçlıyor. Yunanistan Girit Adası’nda 2003 yılında 100 bin insanin elektrik ihtiyacını fotovoltaik (güneş) santralinden karşılamayı hedefliyor. Jeotermal:Kaliforniya elektriğinin %7’sini sağlayan jeotermal santralin satış fiyatı 3-3.5 sent/kWsaat. ABD, 2000 yılının jeotermal elektrik enerjisi kurulu gücünü 3.4GW’a çıkaracak. MTA verilerine göre Türkiye’nin, konut ısıtması, tarımsal ve endüstriyel uygulamalar gibi dolaysız isi enerjisi kullanımında en az 31GW enerji potansiyeli var. Ayrıca 4.5GW kapasiteli elektrik santrali kurulması da mümkün. Denizli Kızıldere’deki halen çalışan santralin gücü 20.4MW (!GW=1000Mw) Biyokütle, Biyogaz:Toprağa çeşitli bitkilerin (ağaç, ot tahıl atıkları) besin amaçlı değil enerji amaçlı ekilmesi; yani tarımcılığın enerji amacıyla yapılması gelişmiş ülkelerde dikkatleri çekmeye başlayan yenilebilir enerji kaynağıdır. Kabaca özetlersek üretilen bitkileri gaza dönüştürerek enerji elde edilir. Başka bir yöntemde ise biyokütle sıkıştırılır, düşük sıcaklıkta yakılır. Hindistan’da biyokütle potansiyelinin 17GW olduğu biliniyor. Hayvan dışkılarından da biyogaz elde edilmektedir. Bu teknoloji Çin’de de uygulanmaktadır. Su:En ucuz elektrik enerjisi maliyetine sahip enerjilerden biri olan hidroelektrik santralleri, her ne kadar pek çok yönden çevreci olsalar da geniş alanları su altında bıraktığı ve karbon yutucu olan doğal yapıları yok ettiği için eleştirilmekte. Ancak artık küçük ölçekli, çevreye etkisi azaltılmış su tribünleri santralleri kullanılmaya başlıyor.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|