Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: EDEBİYAT
    Konu: Yaprak Dökümü


GİRİŞ
Bu ödev için Güntekin’in Yaprak Dökümü adlı romanını seçmemdeki amaç sosyolojik açıdan çok dolu ve yoğun bir kitap olmasıdır. Sosyoloji insanların birbirleriyle olan ilişkilerinin sosyolojik açıdan incelenmesidir (Fichter, 01). Salt bu açıdan baktığımız zaman sanki sosyoloji bize uzaktan bakıyormuş gibi geliyor. Ben Yaprak Dökümü’nden faydalanarak sosyolojinin ne kadar hayatımızın içinde olduğunu sergilemek istiyorum. Ali Rıza Bey ve ailesinin davranışlarını inceleyerek sosyolojik terimleri hem tanımlamak hem de örneklemeyi amaçlıyorum. Kısacası sosyal dünyadaki soyut kavramların Yaprak Dökümü ile somut hale gelmeleri diyebiliriz.
Olay Örgüsü:
Güntekin’in romanı Yaprak Dökümü’nde bir memur ailesinin gelir darlığı ve ahlak düşkünlüğü içerisinde parçalanıp çökmesine şahit oluyoruz. Romanda yedi kişilik bir aile var; baba Ali Rıza Bey, evin hanımı Hayriye Hanım, büyük oğlan Şevket, büyük kız Fikret, ortanca kızlar Necla ve Leyla, ve en küçük çocuk olan Ayşe. Ailenin babası ve romanın baş kahramanı Ali Rıza Bey eski gelenek, görenek ve ahlak anlayışına bağlı olarak yetişmiştir. Sosyal ve ekonomik koşullara bağlı olarak değişen yeni hayatını yadırgamakta ve ailenin diğer bireyleri ile çatışmaya düşmektedir.
Şimdi dönem süresince işlemiş olduğumuz birtakım terimleri romanın içinde inceleyelim:
Statü: Bilindiği gibi statü bireyin toplum nazarındaki itibar derecesini belirler. Statü belirleyiciler servet, gelir düzeyi, soy bağı, meslek ,eğitim düzeyi, din , biyolojik özellikler ve cinsiyet. Fakat günümüzde en önemli statü belirleyicisi gelir düzeyidir. Romanımızın kahramanı Ali Rıza Bey iyi ahlakı ve engin bilgileriyle etrafından daima olumlu not almıştır. Fakat kendisi çok az bir aylıkla memurluk yapmaktadır. Bundan dolayı yüksek bir statüye sahip değildir. Bu statü “Kazanılan Statüye” örnektir. Ali Rıza Bey kendi çaba ve becerisiyle bu mevki ye gelmiştir. Statüsü çok yüksek olmadığı için “Statü Aktarımı” söz konusu değildir. Yani bir Turgut Özal’ın çocukları gibi kahramanımızın çocukları babalarının ismini kullanarak bir yerlere gelemezler. Ali Rıza Bey’ in “Anahtar Statüsü” ise kendi mesleğidir, toplumun ona değer verdiği konumu onun memur olmasıdır. En son olarak bu bölümde “Statü ve Güç” konusuna değinmek istiyorum. Bildiğimiz gibi güç statünün belirleyici bir özelliği değil, statünün bir sonucudur. Ali Rıza Bey’ in bu durumda çok fazla bir güce sahip olduğunu söyleyemeyiz.
Rol: Bireyin işgal ettiği pozisyonlarda , yani bireyin bulunduğu statünün gereklerine göre yaptığı sosyal faaliyetlere “rol” denir. Bireyin tüm rollerinin toplamına “rol repertuarı” denir. Ali Rıza Beyi’ in rol repertuarı çok geniş değildir. Bir mesleki role bir de aile içi role sahiptir. Memurdur ve aile babasıdır. Rolleri arasında çatışmadan çok bir uygunluk söz konusudur. Fakat daha sonra göreceğimiz gibi onun rolleri birbirine bağlıdır. Daha kitabın başlarında Ali Rıza Bey memuriyet işinden ayrılır, bu yüzden onun “Anahtar Rolü” baba olmasıdır; dolayısıyla kasıtlı bir role sahiptir. Kendisi evlenmiş ve baba rolünü üstlenmiş. Ali Rıza Bey’ in “rol davranışını” biraz inceleyelim: Her birey aynı rolü farklı şekillerde gerçekleştirebilir. Ali Rıza Bey kendine göre çocuklarını çok iyi yetiştirmiştir. Onlara lisan öğretmiş, iyi bir ahlak vermiştir. Kısacası kendine göre rolünü iyi doldurmuştur.
Etkileşim Tipleri: Etkileşim derken aslında bir sosyal ilişki yani bir münasebetten bahsediyorum. Sosyal “etkileşim düzeyi” olarak baktığımızda öncelikle bireyin kendisi ile olan ilişkisini daha sonra da birey- grup etkileşimi görüyoruz. Romanda en çok “çatışma” görülmektedir. Ben bunu bir kuşak çatışması olarak görüyorum. Ali Rıza bey kırk yaşına yaklaştığı zaman evlenmişti. Elli yaşına girdiği zaman son çocuğu dünyaya gelmişti. Ali Rıza Bey’ in tüm hayatı ahlak üzerine kurulmuştur. Memuriyetten ayrıldığı zaman ilk çatışmayı eşi Hayriye Hanım ile yaşadı. Zaten kıt kanaat geçiniyorlardı aldığı aylıkla be bu aylığı da kaybetmesi aile içinde büyük sorun olmuştu. Diğer bir çatışmayı da çocuklar arasında görüyoruz. Fikret, babası gibi ahlak düşkünü ve ağırbaşlı bir kızdır, fakat küçük kardeşleri Leyla ve Necla parti ve eğlence düşkünüydüler. Babalarının parası olmadığını bildikleri halde zaruri ihtiyaçlardan kısarak evde partiler düzenliyor ve şık kıyafetler alıp giymeye çalışıyorlardı. Bu durum çatışmaya yol açıyor.
Aynı olayda Leyla ve Necla arasında bir “işbirliği” vardır diyebiliriz. İkisi de aynı hedefe ulaşmak için beraber faaliyet gösteriyorlar. Amaçları sürekli partiler düzenlemek ve zengin birer koca bulmaktır.
Tabii bu işbirliği zaman zaman yerini “yarışmaya” bırakıyor. Yarışma diğerlerine karşı bir mücadele halidir. Daha güzel olmak ve daha iyi bir koca bulmak için Necla ve Leyla yarışıyorlar. Yarışma belirli bir hedefe ulaşmak için gösterilen gayretleri ifade eder.
Romanda ayrıca “Benzeşme ( Asimilasyon)” görülmektedir. Benzeşmede
fertlerden biri ya da gruplardan biri diğerine benzemeye ya da onun hedeflerine uymaya başlar. Bunu evin hanımı Hayriye Hanımda görüyoruz. Hayriye Hanım önceleri çok para harcandığından şikayet ederken daha sonra onunda kızlarına; Leyla ve Necla’ ya, uyup evde lüzumsuz partiler düzenleyip çok para harcadığını görüyoruz.
Grup: Aslında bu kadar çatışmadan sonra burada gördüğümüz grubun 2. cil bir grup olduğunu düşünebiliriz, çünkü çatışmalar daha çok 2.cil gruplarda görünür. Bunlar dernek gibi gruplardır. Burada gördüğümüz 1.cil bir gruptur, çünkü bir ailedir.
Süreklidir
Ortak mekan vardır
Geçicide olsa ortak bir ilgi ve değerler vardır
Birbirlerini tanırlar
Ortak bir geçmişe sahiptirler
Gelir Düzeyi ile Yaşama Tarzı Arasındaki İlişki:
Burada üç (3) tür durum vardır; gelir düzeyi yüksek olduğu durumlarda, gelir düzeyinde artış olduğunda ve gelir düzeyinde azalış olduğunda. Burada karşılaştığımız durum üçüncü tür durumdur : Gelir düzeyinde azalış vardır. Ali Rıza Bey’ in işten ayrılması üzerine ailenin gelir düzeyi azalmıştır. Önce insanlar yaşama tarzlarını muhafaza etmeye çalışırlar, satılabilecek eşyaları satarlar ve tüketim eğilimi azalır.
Ali Rıza Bey ve ailesi önce satabilecek eşyaları sattılar fakat farklı olarak tüketimin azalacağı yerde onlarda arttı. Bu da tabii “Gösteriş Tüketimine” yol açtı. Paraları yoktur fakat bunu dışarıya belli etmezler. Evde partiler düzenler borç yaparak üstlerine başlarına kıyafet alırlar. Ayrıca burada “önceden sosyalleşme” görülmektedir. Ailenin parası olmadığı halde kızlar,Leyla, Necla, ve Ayşe , anneleri Hayriye Hanım ve Şevket’in eşi Ferhunde bir üst tabakanın hayat tarzlarını benimsemiş hatta maddi imkansızlıklar olduğu halde onlar gibi giyinmeye çalışırlar.
Sosyal Hareketlilik:
Coğrafi hareketlilik fiziki mekandaki devinim, sosyal hareketlilik bireylerin bir sosyal pozisyondan veya tabakadan diğerine devinimdir. Pozisyondaki değişmenin yönü açısından, sosyal hareketlilik yatay ve dikey olarak sınıflandırılır( Fichter, 157). Romanda benim gözlemlediğim “dikey hareketlilik” var. Ali Rıza Bey’ in işini kaybetmesi üzerine aile daha düşük bir statüye kaymıştır. Aile orta tabakanın alt taraflarındaydı ve bununla beraber alt tabaya inmiştir. Ayrıca Şevketin yine kendisi ile aynı statüde bulunan Ferhunde ile evlenmesi “yatay hareketliliğe” örnektir.
Sapma:
Sosyolojide İki tür sapma vardır: Olumlu Sapma ve Olumsuz Sapma. Yaprak Dökümünü incelediğimizde Şevkette “olumsuz sapma” olduğunu görüyoruz. Bu kadar terbiyeli ve kibar yetiştirilmiş bir çocuk parasızlıktan hırsızlık yapmıştır ve dolaysıyla hapse atılmıştır. Bu olumsuz sapmaya örnektir çünkü suç ve benzeri anti-sosyal davranışlar kolaylıkla bu gruba girer.
Duygulanma Süreci Şeması:
Şimdi birazda Kadir Özenin tanımladığı “Ben Değeri Tiryakiliklerine” değinelim:
Benim bu romanda en çok gördüğüm ben değeri suçlamadır. Bu kişinin kendisine ve başkalarına karşı olmak üzere iki yönde olabilir (Özer, 63). Romanda bu iki yönde görülmektedir. Ali Rıza Bey kendisini hep çocuklarını yanlış yetiştirmekle suçlamaktadır. Ayrıca eşi Hayriye Hanım da onu işini bırakmakla suçluyor.
Kutuplaşmış Düşünce: Bu ben değerine sahip olan kişi için her şey ya iyi ya da kötüdür. Hiçbir zaman iki zıt kutbu bir arada düşünemezler. Buna örnek Ali Rıza Bey’ in davranışıdır. Oğlu Şevket Ferhunde ile evlendiği zaman onunla konuşmadı,çünkü ona göre Şevketin hayatında ya Ferhunde ya da babası olabilirdi. Ali Rıza Bey Ferhunde’yi hiç sevmiyordu.
Facialaştırma: Buna aynı zamanda felaket tellallığı da diyebiliriz. Bu ben değerine sahip olan kişi hep en kötü sonuçları düşünür çünkü onun hayal gücü sınırsızdır (Özer, 58). Örnek olarak Leyla ve Necla’nın sözünü verebiliriz. Şevket iki gece üst üste eve gelmemiştir, bunun üzerine kızlar “ Kardeşimize ne oldu acaba, sakın bir kazaya uğramasın” demiştir. (Güntekin, 93).
Filtreleme: Bu ben değerine sahip olan kişi toptancı ben değerine sahiptir. Ali Rıza Bey
müdürü Muzaffer Bey’ in hiçbir kötülüğünü görmemiş aksine onun sayesinde işe girmiştir, fakat iş yerindeki bir kızla olan çirkin ilişkisini öğrenince onu kötü bir insan olarak değerlendirir ve o işyerinden bir daha onun yüzünü görmemek için ayrılır.
Zihin Okuma: Bu be değerine sahip olan insan iyi senaristlerdir. Sadece karşılarındaki insanların hareketlerine bakarak “bana küstü”, “sinirli galiba” gibi yorumlarda bulunurlar. Romandan bir alıntı bunu daha iyi açıklayacaktır: “Fakat Ali Rıza Bey onun sözlerinde “yaptığını temizle” der gibi bir mana buluyordu ” (Güntekin, 17).
Sonuç ve Değerlendirmeler
Görmüş olduğumuz gibi sosyolojik kavramlar hayatımızın hemen hemen her yerinde yer alıyor. Kişilik özelliklerimizden tutunda yaptığımız davranışlara kadar. Bu romanı inceledikten sonra gözüme en çok çarpan; iletişim sorunudur. Bizler yıkıcı tartışmanın esiri olmuşuz. Halbuki “dur” tekniği ile buna bir çözüm bulabiliriz. Sakince düşünüp çatışmayı tanımlayarak ve ona uygun bir çözüm bularak onu ortadan kaldırabiliriz. Ayrıca içimizdeki ben değerleri neredeyse her yerde patlak verir olmuş. Bunun içinde önce o ben değerimizi tanımlamalı ve daha sonra bir deşiğim sürecine girerek ondan kurtulmalıyız.
Ancak şunu da açıkça belirtmek isterim; insanlar bir arada yaşadıkları sürece bu gibi sorunlar daima var olacaktır. Önemli olan bunu yapıcı tartışma ile en aza indirgeyebilmektir. Şimdi herkesi bu yapıcı tartışma tekniklerini öğrenmeye davet ediyorum
KAYNAKÇA
FICHTER, Joseph; Sosyoloji Nedir? Çev. Nilgün Çelebi. Atilla yayıncılık: Ankara, 2000
GÜNTEKİN, Reşat Nuri; Yaprak Dökümü: Bütün eserleri 23 İnkılap Kitapevi: İstanbul
ÖZER, A. Kadir; Ben Değeri Tiryakiliği: Duygusal Gerilimle Baş edebilme
Sistem Yayıncılık: İstanbul, 2000
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |