Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: TARİH
    Konu: Birinci Dünya Savaşı Sonrasında ABD İle İlişkiler


Birinci Dünya Savaşının sonuçlanmasında önemli bir rol oynayan Amerika Birleşik Devletleri ile Osmanlı Devleti arasındaki siyasi ilişkiler 1912 yılında Başkan
Wilson’un Cumhurbaşkanlığı seçiminde Demokrat Partiden aday olup seçimi kazanmasıyla yeni bir şekil kazanmıştı. Başkan Wilson görevine başlar başlamaz İstanbul’daki Amerikan elçisini geri çekmiş ve yerine, arkadaşı Morgenthau’u göndermişti. Bu kararında Albay House’ın büyük etkisi olmuştu. Türkiye’yi tanımayan ve elçi göndermeye gerek duymayan Wilson, Albay House’un tavsiyesiyle Morgentahu’yu İstanbul’a elçi göndermeyi uygun görmüştü. Aynı tarihte Osmanlı Devleti de Yusuf Ziya Paşayı Amerika Birleşik Devletlerine elçi olarak göndermişti.
Amerikan Başkanı Wilson her milletle iyi ilişkiler kurmayı ve barışçı bir siyaset takip etmeyi uygun görmüştü yalnız, Osmanlı Devletini diğer devletlerden ayrı tutuyordu. Büyük devletlerin, küçük devletleri kontrol altına almasına, karaların ve denizlerin herhangi bir devlet tarafından kontrol altına alınmasına karşı çıkan Wilson, Osmanlı Devletini bu siyasetinin dışında tutuyordu. Nitekim ilk göreve geldiği zaman, elçi dahi göndermeyi gereksiz görmüştü. Başkan Wilson’un bu tutumunun şüphesiz başlıca nedeni Osmanlı Devletinin Avrupa devletleri tarafından paylaşılması yıllardır söz konusuydu ve patlak verebilecek bir savaşta Osmanlı Devletinin durumu belirsizdi. Bir diğer sebep ise düşman devletlerin yıllardır yapmakta olduğu düşman propagandaydı. Bu propagandaların etkisi ile, Amerika Birleşik Devletleri, Osmanlı Devletinin İtilaf devletleri tarafından paylaşılmasının önüne geçmek için hiçbir çaba sarf etmediği gibi, insancıl siyasetini de esirgedi. Bu propagandaların başlıca kaynağı, Amerika’yı kendi yanlarına çekmek isteyen Rumlar, Ermeniler ve Yunanlılardı. Oysa Amerika ile Osmanlı Devleti arasında 84 yıllık bir dostluk ilişkisi vardı ve aradaki mesafe nedeniyle iki ülke birbirini pek tanımıyordu. Ne yazık ki Türkiye’den Amerika Birleşik devletlerine göç eden Ermeniler, Amerika’da Türk düşmanı cemiyetler kurup, Ermenistan Cumhuriyeti hayaliyle Amerikalıları Türkleri aleyhine döndürdü. Doğal olarak Başkan Wilson’da bu propagandaların etkisinde kaldı. Osmanlı Devletinde, Ermenilerin çıkardıkları eylemler, ve bu eylemlerin bastırılması, Amerikalılara “ Ermeniler, Türkler tarafından zevk için öldürülüyor ” olarak lanse edildi. Aslında bu propagandaları yapan sadece Ermeniler, Rumlar ve Yunanlılar değildi. İstanbul’da yaşayan Amerikalılarda Türkiye aleyhtarı kitaplar yazıyorlardı. Robert Kolej’de birkaç sene öğretmenlik yapan Stanwood Cobb, “ Real Türk ( Hakiki Türk ) ” isimli kitabında Türklerden şöyle söz ediyor.
“ Türkleri anlamak çok zordur. Dini hisleri kabardığında ve isyan ettiği zaman soğuk kanlıkla kadın ve çocukları, göğüslerini keserek öldürürler. Bu vahşeti gören Bulgar ve Ermenilerin, Türklerden korkmaması zaten normal değildir. Türkler hala ortaçağda yaşıyorlar, vahşetten ancak biraz sıyrılmışlardır ... ”
Bu tip yazılarla, Türkler Amerikalılara böyle tanıtılıyordu.
Peki Türkler, Amerikalılara böyle kötü tanıtılırken elçimiz Yusuf Ziya Paşa ne yapıyordu ? Yazıktır ki, Yusuf Ziya Paşa çok başarısız bir siyasetçiydi ve susmaktan başka bir şey yapmıyordu. Bu sayede de Amerika olan ilişkilerimiz bozulmuyordu. Ta ki Rüşten bey gelinceye kadar. Yusuf Ziya Paşanın bu sessizliği, Osmanlı Devletini de rahatsız etmişti ve hükümet Yusuf Ziya Paşa yerini Rüştem beyin almasına karar verdi. İyi bir vatansever olan Rüştem bey bu propagandalara sessiz kalmadı ve kendi deyimiyle Amerika’da Türk kelimesi ağza alınamaz olmuştu.
Bu sırada Yunan elçiliği de boş durmuyordu. Yunanlıların tek hedefi, Amerika gibi bir devi yanlarına çekmek ve olası bir savaşta Amerikalarla ittifak kurmaktı. 1914 Haziranında büyük bir faaliyete geçtiler. Osmanlı Devletinin İngiltere’ye sipariş verdiği iki dretnot, Yunanlıları çok rahatsız etmişti. Bu olay üzerine, Yunanlılar kendi deniz kuvvetlerini, Amerikalılara Osmanlı Devletinden güçsüz gösterdiler ve Osmanlı Devletinin, İngiltere’ye sipariş verdiği bu gemilerle Yunanistan’a saldıracağı dedikodusunu yaymaya başladılar. Yunan elçisi Vouros Amerika’dan iki adet zırhlı almak istiyordu. yalnız bütün bu propagandaya karşı Amerika Yunanlılara iki adet yeni zırhlı satmayı reddetti. Bunun üzerine Yunanistan’da kullanılmış Missisippi ve İdaho gemilerini, büyük zorluklar sonrasında, satın aldı.
Osmanlı Devletinin her hareketini dikkatle izleyen Amerika Birleşik Devletleri, aynı hassasiyeti Yunanistan’a göstermiyordu. Oysa Yunanistan son birkaç yılda inanılmaz silahlanamaya başlamıştı. Çeşitli devletlerden Zırhlı ve denizaltı sipariş etmişti. Bunda Amerikan elçisi Morganthau’nun büyük etkisi
vardı. Morthangau her türlü dedikoduyu, doğruluğunu araştırmadan Amerika’ya bildiriyor, Amerikan gazeteleri ise bu dedikoduları daha da abartarak halka aktarıyordu. Bu sayede Türk aleyhtarlığı yapılıyordu.
Birinci Dünya savaşı başladığı zaman Osmanlı tarafsızlığını ilan etmişti, yalnız bu Amerika Birleşik Devletleri için yeterli olmamıştı. 2 Ağustos 1914 tarihinde seferberlik ilan eden Osmanlı Devletinin bu hareketi savaş ilanı olarak algılanmıştı. Amerika, seferberliği, Osmanlı Devletinin Yunanistan ve Bulgaristan’a savaş açması olarak algılamıştı. Fakat elçimiz Rüştem bey, bu seferberliğin yalnız ve yalnız savunma amaçlı olduğunu ve Yunanistan ve Bulgaristan’a savaş açılmadığını belirtmişti. Bu sırada Morthangau yalan haberlerini sürdürüyordu. Türk valilerinden birinin, eğer Osmanlı Devleti, İngiltere ile savaşa girerse, bütün Amerikan vatandaşlarını öldürmekle tehdit ettiği haberi, Morthengau’nun son marifetiydi. Bu haber Amerika’da büyük yankı buldu ve Amerikan hükümetini endişelendirdi. Bu arada Morthengau, Osmanlının içişlerine karışmak içinde Amerikan hükümetinden izin istemişti. Fakat, Amerika Birleşik Devletleri, kendisine hiçbir yarar getirmeyecek olan Avrupa savaşına girmek istemediği için Morthengau’nun bu önerisini reddetti.
Morthengau’nun isteği Osmanlı Devletini savaştan uzak mı tutmaktı, yoksa Amerika Birleşik Devletlerini savaşa dahil mi etmekti ? Görünüşte Osmanlı Devletini savaştan uzak tutmak ister gibi gözükse de aslında Osmanlı Devletinin savaşa katılmasını, Amerikanın da Osmanlı ile savaşa girmesini istiyordu. Bunda İngiltere’nin büyük rolü vardır.
Morthengau Amerika’ya Osmanlı Devletine karşı kışkırtmak için çalışmayı sürdürüyordu. Öyle ki sadece Osmanlı Devletinin durumunu gene abartılı olarak Amerika’ya rapor etmekle kalmamış, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletlerinin, İstanbul’da yaşayan Amerikalıların hayatını kurtarmak için Akdeniz’e gemi göndermesini rica etmiştir. Bu hareketi ile Morthengau’nun İngiltere ile işbirliği yaptığı açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Morthangau’dan gelen haber üzerine, Amerika Birleşik Devletleri, Osmanlı Devletine büyük miktarda altın göndermeye karar vermiştir. Amerikan hükümetinin bu kararı vermesinde Rusya’nın büyük etkisi olmuştur. Öyle ki hızlı bir şekilde ilerlemeye çalışan Rus ordularının, Prusya içlerine girmeleri halinde Osmanlı Devletinin harbe girmesinin kaçınılmaz olduğu düşünüldüğü için, Osmanlı Devletine altın gönderme operasyonuna hız verildi. yalnız, bu operasyondan önce, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa devletlerinin rızalarını almak istedi. İngiltere ve Fransa zaten en başında beri Amerikalıları Avrupa’ya çekmek istiyorlardı, kısacası bu onlar için kusursuz bir fırsat oldu. Böylece İngiltere ve Fransa amaçlarına ulaştılar. Aynı zamanda Almanya’da Amerika Birleşik Devletlerinin Avrupa’ya gemi göndermesini istiyordu. Çünkü Amerika Birleşik Devletlerinin Osmanlı’ya savaş açması onunda işine gelecekti. Bu sayede Osmanlı devleti yalnız kalacak ve Almanya’ya yanaşmak zorunda kalacaktı ve birleşme hızlanacaktı. Aynı zamanda Amerika’da askerlerini dağıtmak zorunda kalacaktı.
Morthangau yardım gemilerinin Osmanlı sularına girmesini beklemeden, Amerikan hükümetine acil bir telgrafla gönderilecek yetmiş beş bin doların kurtarma işlemi için yeterli olmayacağını bildirdi. Ortada bir şey yokken endişe yaratmaya çalışan Morthangau sonunda amacına ulaştı ve Amerikan hükümetinin Tenesse ve North Carolina isimli altın yüklü gemilerin, yüz elli bin altınla İstanbul’a gönderilmesini sağladı. Altın yüklü gemilerin gönderildiğini duyan
Sadrazam, Amerika’ya bir telgraf çekerek, Boğazın mayınlanmış olduğunu, Tenesse ve North Carolina’nın boğazdan geçemeyeceğini bildirdi. yalnız Amerikan bahriye yatı Scorpion’un altın yüklü gemileri karşılayabileceğini bildirdi. North Carolina gemisinin gecikmesi, gene bir paniğe neden oldu. İyice endişelenmeye başlayan Morthangau, Amerikan hükümetine, İstanbul’u terk etmek isteyen bazı Amerikalıların İstanbul’u terk ettiğini ve geride kalanlar için North Carolina’ya büyük ihtiyaç duyulduğunu, öyle ki acil bir durumda Osmanlı Devletini terk etmek için North Carolina’ya gereksinim duyulacağını, aynı zamanda yüz elli
bin altının acil ihtiyaçları karşılayabileceğini bildirdi.
Morthangau acaba bu gemileri İstanbul’a çağırırken tek isteği, acil durumda Osmanlı Devletini terketmek miydi ? Her ne kadar Amerikan hükümeti bunda samimide olsa, İngiltere ve Fransa’nın telkinleriyle bu her an değişebilirdi. Öyle ki Amerikan savaş gemilerinin Akdeniz sularına gelmesi Osmanlı Devletini tedirgin edecek ve Almanya ile birleşmesini engelliyecekti. Bu tehlikeyi gören Rüştem bey, Amerikan hükümetine, Amerikan gazeteleri aracılığıyla bir uyarı mesajı gönderdi. Yazısında İngilizlerin asıl hedeflerinin Amerika’yı Avrupa savaşına çekmek olduğun belirten Rüştem bey, Amerikalılara Fransızların ve İngilizlerin tuzaklarına karşı uyanık ve dikkatli olmaları uyarısında bulundu. Nedense bu samimi uyarı Wilson’u çok kızdırdı. Wilson her ne kadar kızsa da Rüştem bey haklıydı.
1914 yılında, Osmanlı Devleti, Amerikanın gündemini çok meşgul etmişti. Hemen hemen her gün Osmanlı Devleti ile ilgili haberler, Amerikan gazetelerinde yerini buluyordu. Özellikle Rüştem bey göreve başladıktan sonra, haber sayısı daha da arttı. Rüştem bey Osmanlı Devletini savunan demeçleriyle propagandaların önüne kesmeye çalıştı.
Sonuç olarak, olayları genel olarak incelediğimizde, Amerika Birleşik Devletleri’nin Birinci Dünya savaşı öncesi Osmanlı Devletine dostça yaklaşmadığını görüyoruz. Gerek düşman ülkelerin propagandaları, gerek Türk düşmanı Amerikalıların yaptıkları ve en önemlisi Amerika Osmanlı savaşı çıkarmaya çalışan ve Amerika’yı Birinci Dünya Savaşına sokmaya çalışan Amerikan elçisi Morthengau’nun bunda rolü büyüktür. Bunların yanı sıra Amerikan başkanı Wilson’un da başkan seçilmesi Osmanlı Devleti için hayırlı olmamıştır. Her ne kadar barışçıl bir politika izlemeye çalışmış olsa da, Başkan Wilson Osmanlı Devletinin bu barışçıl siyasetin dışında tutmuştur. Sonuç olarak Amerika Türk aleyhtarı bir politika izlemiş ve Osmanlı Devleti karşısında düşmanlarımızın tarafını tutmuştur. 84 yıllık iyi ilişkilerimiz bozulmuştur.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |