Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: EDEBİYAT
    Konu: Yaprak Dökümü ve Goriot Baba


1-Kitaplar ve Yazarlar
a-Yaprak Dökümü; 1930 yılında yayınlanmış bir Reşat Nuri Güntekin romanıdır.
b-Goriot Baba; 1835 yılında Balzac’ın yazdığı Nurten Tunç’un Türkçe’ye çevirdiği bir romandır.
2-Yazarların Karşılaştırılması
a)Reşat Nuri Güntekin ve Romancılığı:
Reşat Nuri Güntekin 1889 yılında İstanbul’da doğdu. İzmir Fererler okulunu, daha sonra da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdi. Uzun yıllar Bursa ve İstanbul okullarında Fransızca, Türkçe, Felsefe öğretmenliği yaptı. Dil heyetinde görev aldı. Eğitim müfettişliği,Çanakkale milletvekilliği, M.E. Bakanlığı başmüfettişliği ve Paris Kültür ataşeliği görevlerinde bulundu. Emekliye ayrıldıktan sonra yani eserlerini hazırlarken yakalandığı kanserden dolayı 7 Aralık 1956’da Londra’da vefat etti.
Yazar Cumhuriyet Dönemi Edebiyatımızın ünlü roman, hikaye ve tiyatro yazarlarındandır. Edebiyata Diken dergisinde yayımlanan “Eski Ahbap” adlı uzun öyküsüyle giren Reşat Nuri Güntekin makale, eleştiri, gazi, çeviri türleri üzerinde çalışmış; birçoğu dergi sayfalarında kalan yüzü aşkın eser vermiştir. Eserlerinde yanlış batılılaşma anlayışını, batıl inançları, yurdun çeşitli yerlerindeki hayat sahnelerini işlemiştir. Anadolu’nun yerli hayatını ve kişilerini başarılı bir şekilde yansıtmıştır. Romanlarında güçlü bir gözlemciliğe dayanan realizm ve canlı bir üslup vardır. Edebiyat öğretmenliği ve bakanlık müfettişliği görevlerinde bulunması hem gözlem yapmasını, hem de Anadolu’nun dört bir tarafını gezerek Anadolu halkını yakından tanımasını sağlamıştır. Gerçek hayattaki insan tiplerini ve olayları eserlerinde başarıyla kullanmıştır. Genellikle toplumsal yenileşme sıkıntılarını ve sancılarını anlatır.
Eserlerinden başlıcalar:
Romanları:Yaprak Dökümü, Çalıkuşu, Acımak, Damga, Dudaktan Kalbe, Bir Kadın Düşmanı, Kızılcık Dalları, Gökyüzü, Ateş Gecesi
Tiyatroları:Eski Rüya, Taş Parçası, Hançer, Tanrı dağı Ziyafeti, Bu Gece Başka Gece, Gözdağı, Eski Şarkı
Hikayeleri:Sönmüş Yıldızlar, Tanrı Misafiri, Olağan İşler, Leyla ile Mecnun.
Gezi Yazıları:Anadolu Notları, İtiraflar
Çevirileri:Üç Asırlık Fransız Edebiyatı
b)Honore de Balzac ve Romancılığı
Dünyanın en
büyük edebiyatçılarından sayılan Balzac 20 Mayıs 1799’da Tours’da doğmuştur. Ailesinin ısrarıyla hukuk öğrenimine başlamış ama daha sonra okuldan ayrılıp edebiyatla ilgilenmiştir.1828 yılında ilk edebiyat başarısını kazanmasını sağlayan “1800’de Bregne” adlı tarihsel romanı yayımlanmıştır. Romantizme tepki olarak doğan “Realizm” akımının kurucularından olan Balzac 18 Ağustosta, Paris’te Fortunee Sokağı’ndaki konakta öldü.
Balzac, realistliğini bütün romanlarını hayattan vesikalandırarak göstermiştir. Tabiatla ilgili güzellikler karşısında heyecan duymasına rağmen insanla ilgili her şeye tam bir araştırmacı gözüyle bakmasını bilmiştir. Eşsiz hafızası sayesinde, gördüğü herhangi bir tipi, on sene, yirmi sene sonra romanlarında kullanabilmiştir. Karakteristik olan hiçbir şey onun gözünden kaçmaz, aksine herkese göre en manasız görülen durumlarda derin manalar görülebilen bir edebiyat adamıdır. Balzac hiçbir sınıf veya zümreyi korumamış, toplumun her tabakasından insana aynı merakla bakmış ve toplum karşısındaki bu objektifliği sayesinde, bütün toplumun tahlilini yapmayı, devrini bütün özellikleri ile yansıtmayı başarmıştır. Balzac’ın en önemli özelliği, yarattığı tipleri kendi çocukları gibi sevmiş, onlardan ayrılmaya bir türlü razı olmamıştır. Balzac romanlarında tasvirleri uzun tutmuş, ismi geçen hemen her şahsı; çehresi, kılığı dahil en ince ayrıntılarına kadar anlatmıştır. Kahramanlarının gündelik hayatlarının bütün yönleriyle ortaya koymuştur. Roman yazarken çabuk bitirme kaygısı taşımamış, yeri geldiğinde bir cümle için bütün gece çalışmıştır. Belki de bu yüzden uzun cümleler kurmayı sever.
Balzac eserlerini “İnsanlık Komedyası” genel başlığı altında yazmıştır.
Romanları:Evlilik Sözleşmesi, Goriot Baba, Beatrix, Bulanık Suda Avlanan Kız, Vadideki Zambak, Sönmüş Hayaller, Cousine Bette, Köy Hekimi, Köy Papazı, Tılsımlı Deri
3-Romanları Özeti
a)Yaprak Dökümü:
Ali Rıza Bey, hayatını memuriyetle devam ettiren, namusuna ve ahlaka son derece düşkün beş çocuklu bir ailenin babasıdır. Trabzon’da çalıştığı bir iş yerinden ayrıldıktan sonra İstanbul’a gelip Bağlarbaşı’ndaki babadan kalma eve yerleştiler. Bir süre işsiz gezdikten sonra, Muzaffer adındaki eski öğrencisinin ona sağladığı imkanla işe girer. Her şey kızları Leyla ve Necla’nın arkadaşları olan Leman`ın Ali Rıza Beyden iş istemesiyle başlar. Ali Rıza Bey Leman’a çalıştığı yerde bir iş bulmuştur; fakat Leman bir süre sonra patronu Muzaffer Beyle bir ilişki yaşar ve hamile kalır. Ali Rıza Bey bunu duyunca kendini suçlar ve
Muzaffer Beyden Leman ile evlenip onun namusunu temizlemesini ister. Patronu bunu kabul etmeyince Ali Rıza Bey bu olayı gururuna yediremeyip işten ayrılır. Daha sonra oğlu Şevket’in bir iş bulduğunu öğrenince bir parça sevinmiştir. Fakat bir süre sona Ali Rıza Beyin karısı Hayriye Hanım ve kızları Necla ile Leyla artık eve para getirmediği için ona saygı duymuyorlar ve onu aşağılıyorlardır. Bir gün, Şevket işyerinde evli bir kadınla ilişkiye girdiğini ve o kadınla evlenmek istediğini söyler. İlk başta Ali Rıza Bey bu olaya itiraz etse de daha sonra Şevket’in Ferhunde ismindeki kadını ne kadar çok sevdiğini görmüştür. Fakat, gelin Ferhunde eğlenceye ve modern hayata alışkın biridir ve evde gece toplantıları yapılmaya başlanır. Evin ortanca kızları olan Necla ve Leyla’nın eğlenceye ve lükse olan düşkünlükleri artar. Böylelikle Ferhunde’nin evdeki hakimiyeti iyice artar. Evin en büyük kızı olan Fikret bu olanlara daha fazla dayanamayacağını anlar ve Adapazarı’nda yaşayan bir adamla adamın çocuklarına bakma koşuluyla evlenmeye karar vermiştir. Fikret’in evden gidişiyle daldaki yapraklardan biri kopar. Şevket’in kazandığı para ve Ali Rıza Beyin emekli maaşı evde yapılan eğlencelere harcanmaktadır. En sonunda elde hiçbir şey kalmaz. Şevket çareyi çalıştığı bankadan zimmetine para geçirmekte bulur. Aldığı parayı yerine koyamayınca hapse girer. Böylelikle dalın ikinci yaprağı da kopar. Ferhunde bu hayat daha fazla dayanamayacağını söyleyerek evi terk eder. Bunun sonucunda üçüncü yaprak da kopmuş olur. Daha sonra Necla da kendini zengin gösteren bir Suriyeli adam ile evlenir. Fakat mutlu değildir ve babasından yardım istemek için mektup yollar. Ali Rıza Bey ise onun bu isteğini reddeder ve yaşamına devam etmesini söyler. Böylece dalın dördüncü yaprağı da kopar. Leyla zengin bir avukatın metresi olur ve Ali roza Bey bunu bir arkadaşından öğrenir. Namusuna düşkün olan Ali Rıza Bey Leyla’yı evden kovar . Leyla avukatın Taksimde tuttuğu eve yerleşir. Böylece dalın son yaprağı da kopmuş olur. Nihayetinde Ali Rıza Bey Leyla’nın eve gelmesini kabul eder ama kendisi evden ayrılacaktır. Adapazarı’nda olan kızı Fikret`in yanına gider ve Fikret`in orada mutsuz olduğunu görür. Kocası ve üvey
çocuklarıyla arası iyi değildir. Bunu gören Ali Rıza Bey İstanbul’a geri döner ama birkaç gün eve gitmez. Daha sonra hasta olur ve eski bir arkadaşı sayesinde hastaneye kaldırılır. Bir gün Hayriye Hanım ve kızı Leyla hastaneye gidip onu alırlar ve Taksimdeki eve giderek yaşamlarına orada devam ederler.
b)Goriot Baba:
1819 senesinde Paris’in kenar mahallelerinin birindeki Madam Vaquer’in pansiyonunda çeşitli sınıftan olan insanların ve farklı dünya görüşlerinin temsilcileri kalmaktadır. Amerika hayalleriyle yaşayan Vautrin, hukuk öğrencisi Eugine, çok zengin birisiyken gördüğü vefasızlık sonucu maddi sıkıntıya düşen Goriot Baba
Asil bir ailenin çocuğu olan Eugine’in amacı hukuk alanında ilerleyip para kazanmaktır. Ayrıca Eugine kuzeni olan Madam de Beausant aracılığıyla yüksek sosyeteye girer. Eugine kendisiyle aynı pansiyonda kalan Goriot adlı ihtiyar bir adamla tanışır. Goriot Baba uzsun süre kimse tarafından çözülemeyen bir bulmaca gibidir. Çünkü Goriot Baba her sene parasızlıktan daha kötü koşullara sahip odaya taşınmasına rağmen on iti giyimli kızlar ziyaret etmektedir. Bu çelişki insanların kafasını karıştırmaktadır. Goriot’un tek tutkusu gözlerini para bürümüş iki kızıdır. Goriot Baba iki kızını da asil damatlarla evlendirmiştir . Ne var ki bu şımarık kızlar babalarının kanını emmektedirler. Eugine önce Goriot’un büyük kızına ve daha sonra da küçük kızına aşık olur. Goriot Babanın küçük kızıyla muhabbetini ilerleten Eugine, Goriot Babanın manevi oğlu olarak yerini alır. Fakat bu genç bayanlar babaları olan Goriot Babaya vefasızlık göstermişlerdir. Oysa ki Goriot Baba bütün hayatını onlara adamış, her şeylerini onlara vermiştir. Onlar ise Goriot Baba vefat ettiğinde cenazesine gelmeyip bir baloya gitmeyi tercih ederler. Bundan dolayı cenazeyi Eugine üstlenir. Kızlarının Goriot Babaya yaptığı bu haksızlık Eugine’i rahatsız eder ve Paris sosyetesinden nefret edip ilişkilerinde mesafeli olmaya çalışır. Paris’te yaşayan insanlar 2000 frank için zengin bir adamın, oğlunu öldürtmesine şahit olur ve Eugine’i de bu işe ortak etmeye çalışırlar. Bunu da Eugine’i adamın kızıyla evlendirmeye çalışarak yaparlar. Eugine Paris’in bu vicdansız yaşamına karşı savaş vermeye ve çekiciliğine kendini kaptırmamaya çalışır.
4-Romanların Konuları:
a)Yaprak Dökümü:
Gelenek göreneklerine bağlı, özellikle ahlaki konularda çok titiz olan Ali Rıza Bey ile batılılaşma hareketine karışarak daha zengin bir hayat yaşamak isteyen çocukları arasındaki çatışma işlenmiştir.
b)Goriot Baba:
Goriot Babanın konusu Yaprak Dökümünün konusuna paralel olarak,sosyal ve kültürel çevrelerin değişik özellikler göstermesine rağmen, kuşaklar arası çelişkiler, sorun yaratan düşünce tarzları ve topluluk içindeki insan ilişkileridir. Goriot Baba romanı; Goriot Babanın kızları için yaptığı fedakarlıklara yani maddi manevi her şeyini onlara adamasına karşın kızlarının ona gösterdiği vefasızlığı ve Paris’te hukuk öğrenimi gören Eugine’ in bunlara şahit oluşunu anlatıyor.
5-Yer ve Zaman:
a)Yaprak Dökümü:
Olaylar Birinci Dünya Savaşından sonraki zamanlarda İstanbul`daki bir evde geçmektedir.
b)Goriot Baba:
Bu roman Fransız İhtilali döneminde, Paris’teki bir pansiyonda geçmektedir.
6-Kişiler
a)Yaprak Dökümü:
Ali Rıza Bey:Eski Türk terbiyesi ile yetişmiş, özellikle ahlaki konularda titiz, erdemli, çok bilgili(Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca biliyor) ve çalışkan birisidir.
Hayriye Hanım:Ali Rıza Beyin karısıdır. İlk başta kocasına sadık fakat değişen hayat koşulları nedeniyle asileşen, saf ve cahil bir kadındır.
Fikret:Ali Rıza Beyin en büyük kızıdır babası gibi terbiyeye önem veren birsidir. Kardeşlerin değişen yaşamlarına ayak uyduramayınca Adapazarılı biriyle evlenmiştir.
Leyla ve Necla:Ali Rıza Beyin ortanca kızlarıdır. Lükse ve eğlenceye düşkündürler. Hep zengin birer koca arayışı içindeler. Babalarını umursamaz hale gelmişlerdir.
Şevket:Ali Rıza Beyin tek oğludur. Ali Rıza Beyin terbiyesine ve ahlakına en çok emek harcadığı çocuğudur. Bir süre ailenin bütün yükü onun omuzlarına binmiştir. Çalıştığı yerden para çalmak suçundan hapse atılmıştır.
Ferhunde:Zenginliğe, lükse ve eğlenceye düşkün, kötü huylu bir kadındır.
Ayşe:Ali Rıza Beyin en küçük kızıdır. Yaşı küçük olduğundan dolayı olaylar içerisinde pek fazla bulunmamaktadır.
b)Goriot Baba:
Goriot Baba:Eskiden zengin bir makarnacı olan Goriot Baba kızlarına çok düşkündür; fakat bunun karşılığını kızlarından alamamıştır. Kazandığı tüm servetini kızları arasında paylaştırmış, kendine az bir maaş bağlatmıştır. Bu maaşla geçinemediği için yaşamını sürdürdüğü pansiyonda her sene oda değiştirmektedir.
Eugine:Soylu ancak parasız bir ailenin çocuğudur. Hukuk öğrenmek için Paris’e gelir. İyi niyetli olmasına rağmen ihtiraslıdır. Paris’in bozuk düzenine kendini kaptırmamaya çalışmaktadır. Goriot Babanın gizemli hayatını çözmek için çok uğraşmıştır.
Vautrin:Amerika’ya gitmeye çalışan bunun hayalleri ile yaşayan ve “siyah sermaye” olarak nitelendirdiği zencileri, parasız çalıştırarak sermaye sağlamaya çalışan hapisten kaçmış bir mahkumdur.
Goriot Babanın kızları: İkisi de bencil, çıkarcı, para ve sosyete düşkünü insanlardır.
Diğer karakterler:Madam Vauquer, Eugine’in akrabası Viscountess de Beauseant
7-Dil ve Anlatım:
a)Yaprak Dökümü:
Reşat Nuri; Yaprak Dökümü romanında sade bir dil kullanmaya çalışmıştır. Fakat Osmanlıca kelimelere de rastlamak mümkün:
Örnek: meyus, muharebe, itidal, mukavemet
Genellikle kısa cümleler tercih etmiş, tasvirleri yerinde ve sınırlı tutmaya çalışmıştır. Benzetmelerden ve mecazlı söyleyişlerden faydalanmıştır:
Örnek:”Leman şirketin daktilosu idi.”
“Biz hayatta iki silah arkadaşı idik. Elimdeki silahımı aldıkları bir zamanda beni arkamdan vurmak doğru mu?”
Ayrıca Reşat Nuri çok akıcı bir üslup kullanmıştır.
b)Goriot Baba:
Kitabın çevirisi son derece sade bir dille yapılmış. Kullanılan kelimelerin çoğu yeni sözcükler arasından seçilmiş fakat bunlar arasından yabancı kelimelere de rastlamak mümkün.
Balzac tasvirleri uzun tutmuş: ”Öyle bir tükürdü ki, zor bir durumdan kurtulmak için bir adam öldürmeden geri durmayacak soğukkanlılıkta olduğu izlenimini yaratırdı.” diyecek kadar derine inmiştir.
Romanda birçok eğretileme ve mecazlı söyleyiş örnekleri bulunmaktadır.
Örnek : "Eski şehriyeci, bir parça kaba olmasına rağmen, iki dirhem bir çekirdekti.”
“Fikirleri, hafif bulutlar şeklinde ufukta uçuyordu.” Mecazlı bir söyleyiş var.
“Burada evler üzgündür, duvarlar hapishane kokar.” Kişileştirme yapılmış.
8-Romanların İletileri
a)Yaprak Dökümü:
Ailedeki para sıkıntısının ve batılılaşma hareketinin yanlış anlaşılmasıyla meydana gelen para hırsının bir aileyi nasıl yok edebileceği anlatılıyor.
b)Goriot Baba:
Balzac, Paris’in içine düştüğü sosyo-ekonomik problemlerin boyutunu kızlarına duyduğu aşırı sevginin karşılığını alamayan bir babayı ve kızlarının vefasızlığını, insafsızlığını işleyerek vermeye çalışmıştır.
9-İki Roman Arasındaki Benzerlikler ve Ayrılıklar:
Her iki roman da toplumsal içerikli romanlardır.
Her iki roman da geçtiği ülkelerin tarihinde önemli bir yere sahip iki olaydan sonra gelişen olayları ve bu olayların ortaya çıkardığı düşünce çatışmalarını ortaya koymuştur:
Yaprak Dökümü:Birinci Dünya Savaşından sonra
Goriot Baba: Fransız İhtilalinden sonra
Her iki roman da işlediği konular açısından benzerlikler göstermektedir.
Her iki romanın baş kahramanı aynı düşünce yapısına sahip olan kişiler: Ali Rıza Bey ve Goriot Baba. Her ikisi de çocukları için ellerinden geleni yapmışlardır; fakat tüm çabalarının karşılığında çocuklarından vefasızlık görmüşlerdir.
Her iki romanda da alt tabakada yaşayan insanların zengin çevreye girmek için verdikleri mücadele ve bunun için kendilerini ne kadar küçük duruma soktukları anlatılıyor.
Her iki yazar da “realizm” akımının temsilcisidir. En büyük ortak özellikleri ise sade halk tabakasını anlatıyor olmalarıdır.
Anlatım bakımından iki roman arasında farklar bulunmaktadır. Reşat Nuri tasvirlere daha az yer vermiş bu da romanın akıcılığını arttırmıştır. Balzac ise yaptığı tasvirlerle karakterleri adeta fotoğraflaştırmıştır ve gözümüzde canlandırmamıza yardımcı olmuştur.
Reşat Nuri Balzac’a oranla olaylar karşısında daha sert tavırlar takınarak duygularını açık bir şekilde ifade etmiştir.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |