Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: ENERJİ
    Konu: Rüzgar Enerjisi ve Çevre


İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ
2. RÜZGAR ENERJİSİNİN TARİHÇESİ
3. BULGULAR
4. RÜZGAR ENERJİSİ POTANSİYELİ
5. TÜRKİYE’ NİN RÜZGAR POTANSİYELİ
6. TÜRKİYE RÜZGAR ENERJİSİ KULLANİM PROGRAMI
7. DÜNYANIN KURULU RÜZGAR GÜCÜ
8. RÜZGAR ENERJİSİ VE ELEKTRİK ÜRETİMİ
9. RÜZGAR ENERJİSİNİN DİĞER ENERJİ KAYNAKLARIYLA KARŞILAŞTIRILMASI
10. RÜZGAR ENERJİ ÇEVRİM VE KONTROL SİSTEMİNİN TANIMI
11. RÜZGAR ENERJİSİNİN FAYDALARI
12. YENİLENEBİLİR ENERJİNİN STANDART EKONOMİK HESAPLAMALARDA YER ALMAYAN FAYDALARI
12.1. Sosyal Ve Ekonomik Gelişme
12.2. Toprak Yenileme
12.3. Daha Az Hava Kirliliği
12.4. Küresel Isınmanın Azaltılması
12.5. Nükleer Silahların Yayılma Riskini Azaltma
13. RÜZGAR TÜRBİNLERİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ
13.1. Güvenlik Tehlikeleri
13.2. Görüntü ve Estetik
13.4. Gürültü Etki
13.3. Gölge Titreşimi/Parıltı
13.5. Arazi Kullanımı
13.6. Arkeolojik Etkiler
13.7. Ekolojik Etki Enerji Kullanımı Ve Emisyonlar
13.8. Rüzgar Enerjisi Ve Kuşlar
13.9. Dönen Yapıların Oluşturduğu Elektromagnetik Girişim
13.10. Otoyollar
13.11. Bitki Örtüsü
13.12. Sonuçlar
14. PAZAR
15. EKONOMİ
16. ENDÜSTRİ
17. ELEKTRİKSEL ALT YAPI TASARIMI
18. RÜZGAR ENERJİSİ VE 21.YÜZYIL
KAYNAKLAR

1. GİRİŞ
Yeryüzünün gerek duyduğu enerjinin tümü güneşten gelir. Güneşten gelen enerjinin yaklaşık % 1-2`si rüzgar enerjisine dönüşür. Yani rüzgar enerjisi, hız (kinetik enerjiye) dönüşmüş güneş enerjisidir denilebilir. Yerkürede ortaya çıkan sıcaklık ve buna bağlı basınç farklılıkları, rüzgarın oluşmasına neden olmaktadır.

Rüzgar türbinleri, rüzgardan elde ettikleri kinetik enerjiyi elektik enerjisine çevirmektedirler. Modern rüzgar türbinleri 2-3 kanatlıdır. Kanat çapları 1m`den 30m`ye kadar değişmektedir. Bir rüzgar türbininden elde edilen enerji o bölgedeki rüzgar hızının kübü ve kanat uzunluklarının karesi ile doğru orantılıdır. Rüzgar hızı yükseklikle artar onun için rüzgar türbininin kafası ne kadar yükseğe takılırsa o kadar çok verim alınır. Tipik rüzgar türbini kuleleri 6m ile 50m arasında değişmektedir. Bakım maliyeti sıfıra yakın olan bu sistemler, yıllar boyu bedava elektrik üretmektedirler. Şu andaki teknoloji ile üretilen rüzgar türbinlerinin ömrü minimum 20 yıldır. Bir kasabanın elektriğini sağlayacak 1.5 Mega Watt’lık sistemlerin yanı sıra bir çatı üzerine monte edilebilecek, ufak 250-500 Watt’lık akü dolduran sistemler de mevcuttur.1


2. RÜZGAR ENERJİSİNİN TARİHÇESİ
Rüzgar enerjisi kullanımı M.Ö. 2800 yıllarında Orta Doğuda başlamıştır. M.Ö. 17. Yüzyılda Babil kralı Hammurabi döneminde Mezopotamya’da sulama amacıyla kullanılan rüzgar enerjisinin, aynı dönemde Çin’de de kullanıldığı belirtilmektedir. Yel değirmenleri, ilk olarak İskenderiye yakınlarında kurulmuştur. Türklerin ve İranlıların ilk Yel değirmenlerini M.S. 7. yüzyılda kullanmaya başlamalarına karşın, Avrupalılar yel değirmenlerini ilk olarak Haçlı seferleri sırasında görmüşlerdir. Fransa ve İngiltere’de yel değirmenlerin kullanılmaya başlanması 12.yüzyılda olmuştur.

Avrupa, Haçlı Seferlerinde kazandığı bu teknoloji ile, Roma İmparatorluğunun kaçırdığı bir serveti yakalamıştır. Roma İmparatorluğu gücünün zirvesindeyken para basmak için gereken altın ve gümüşü Avrupa dışındaki eyaletlerden sağlamaktaydı. Bu eyaletleri kaybettikten sonra Avrupa’daki fakir madenlerin işletilmesi denenmiş, ancak, bu madenlerin yüzeysel kapasiteleri hızla tüketilip, derinlere inildikten sonra galerilerden su çıktığından, madenler terk edilmiştir. Giderek artan para ve ekonomik bunalımla birlikte, o dönemin yüksek hızlı enflasyonu Roma İmparatorluğunun sonunu getirmişti. Romalıların terk ettikleri madenlerin yeniden işletmeye açılması olduğu söylenir. Avrupalılar bunu yel değirmenleri yardımı ile, galeri diplerindeki suları dışarı pompalayarak, yani rüzgar enerjisini kullanarak başarmışlardır.

18.Yüzyılın sonunda yalnızca Hollanda’da 10.000 yel değirmeni bulunuyordu. Buhar makinesinin yapılması ve odun, kömür gibi yakıtlardan kesintisiz enerji üretimine başlanması ile rüzgar enerjisi önemini yitiriyordu. Bununla beraber, rüzgar türbini denilen ve elektrik üretiminde kullanılan ilk makineler 1890’ların başlarında Danimarka’da yapılmıştır. Aynı dönemde, bu makinelerin geliştirilmesi için Almanya’da da önemli çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. Rüzgar kuvvet makineleri yerlerini yakıtlı kuvvet makinelerine bırakırken, rüzgar enerjisi kullanımının sürmesi için yeni bir teknoloji de başlıyordu. Ancak 19.yüzyılda geliştirilen ilk rüzgar türbinlerin verimleri düşüktü.

1961 yılında Roma’da birleşmiş milletler tarafından düzenlenen “Enerjinin Yeni Kaynakları Konferansı”nda ele alınan üç kaynaktan biri rüzgar enerjisi idi. Böylece çok eskiden bu yana tanınan rüzgar enerjisi, teknolojik gelişmelerle ele alınıyor, yeni ve yenilenebilir kaynaklar arasına sokuluyordu. 1961-1966 yılları arasında Almanya’da rotor çapı 35m olan 100kW’lık bir modelin geliştirilmesi üzerinde duruluyordu. 1970’lerde Danimarka’daki Gedser türbini, gücü 650 kW olan büyük türbinlerle değiştiriliyordu. Bu dönemde rüzgar jeneratörleri üzerinde İsviçre, Avusturya ve İtalya’da da teknolojik çalışmalar yapılmıştır. Amerika’da 1970’lerde büyük tip yatay eksenli makineler üzerinde yeniden çalışılırken, dikey eksenli Darrieus tipi makineler üzerinde de çalışmalar başlatılmıştır. Ucuz petrol döneminde güncellik kazanamayan rüzgar enerjisi,1974-1978 yılları arasındaki yapay petrol bunalımlarının ardından, gündeme daha çok girmiştir.

Rüzgar enerjisinin gelişimine, 1980’li yıllarda Uluslararası Enerji Ajansı eşgüdümünde yürütülen araştırma geliştirme çalışmalarının büyük etkisi olmuştur. Artık, eski tip rüzgar jeneratörleri yerine modern ve çağdaş rüzgar enerjisi çevrim sistemleri (WECS) kurulmaktadır. Ayrıca, rüzgar türbini ile beraber, dizel motor ve güneş fotovoltaik jeneratörü içeren rüzgar-dizel-PV hibrid sistemlerde geliştirilmiştir.

Bir tüketiciyi besleyecek tek makine yerine, birden çok türbin içeren rüzgar çiftlikleri ile elektrik şebekeleri için üretim yapılır olmuştur. ABD, Danimarka, Hollanda, İngiltere ve İsveç‘ in katkıları sonucunda, deniz üstünde, kıyıdan uzakta rüzgar santralleri kurulmuştur. Günümüzde şamandıra üzerine yerleştirilen rüzgar türbinleride vardır.

3. BULGULAR
Hareket halindeki havanın gücünü yararlı enerjiye çeviren rüzgar türbinlerinin kullanılması ilk kez MS 900 yıllarında İran`da başlamıştır. Daha sonra Hollanda`da rotor çapı 15-30 m gücü 1-10 HP olan Dutch tipi türbinler geliştirilmiştir. Değişik amaçlar için kullanılan bu türbinler oldukça başarılı olmuş ve Avrupa’nın her tarafında yaygınlaşmıştır. Aynı dönemlerde Amerika`da birkaç sisteme rastlanmaktadır. Amerikan tipi türbinlerde başlangıçta kanat malzemesi. olarak ağaç kullanılmıştır. 1890 yıllarından sonra çelik malzemeye geçilmiştir. 1950`li yıllarda, petrolün ucuz olması ve dizel generatörlerdeki gelişmeler nedeniyle rüzgar generatörlerine olan ilgi azalmıştır. 1970`li yıllardaki petrol krizi, rüzgar enerjisinin yeniden gündeme getirmiştir. Yeni sistemler geliştirilmiş, birçok yeni üretici pazara katılmıştır.

Rüzgar temiz, yenilenebilir, bedelsiz ve potansiyel bir kaynaktır. Rüzgar enerjisinin bu olumlu özelliklerinin yanında, enerji ekonomisi ve teknolojisi açısından aşağıda sıralanan olumsuz yönlerinin de dikkate alınması gerekmektedir. Rüzgar kaynağı değişkendir. Bu nedenle bir elektrik sistemin girdisi rüzgar kaynağına dayandırılamaz. Büyük elektrik şebekelerinde enerjinin %20`sinm rüzgardan karşılanması makul bir üst sınırdır. Bu sebeple rüzgarın hiç esmediği veya hızının enerji üretimi için yetersiz olduğu durgunluk dönemlerinde gerekli enerjinin akümülatör, su pompalama, sıkıştırılmış hava vb. bir sistemle karşılanması veya elektrik şebekesi, dizel motor-generatör grupları gibi bir kaynaktan sağlanması gerekmektedir.

Küçük güçlerde rüzgar türbininin çevirdiği bir doğru akım generatöründen elde edilen elektrik enerjisi ile bir akü sisteminin doldurulması, rüzgar kesildiğinde ise akülerde biriken elektrik enerjisinin kullanılabilmesi mümkün olabilmektedir. Akülerden elde edilen doğru akım halindeki elektrik enerjisi ile aydınlatma yapılabilmekte ve ev aletleri çalıştırılabilmektedir.

Büyük güçlerde ise MW mertebesinde elde edilen enerjinin depolanması büyük sorun olmaktadır. Öncelikle elde edilen yüksek voltajlı alternatif akımlı elektrik enerjisinin aküleri dolduracak şekilde voltajının düşürülmesi ve doğru akıma çevrilmesi gerekmektedir. Ayrıca depolama için binlerce aküye ihtiyaç olacaktır. Daha sonra akülerde biriken doğru akım halindeki elektrik enerjisinin rüzgar kesildiği zamanlarda kullanılmak üzere konventerlerle alternatif akıma çevrilmesi ve voltajının yükseltilmesi lazımdır.

Rüzgar enerjisi çok daha verimli ve ekonomik olarak su pompajında kullanılabilmektedir. Su pompajı için en büyük sistemler Avustralya`da üretilmiştir. Bunlardan bir kısmının çapı 10 m`den daha büyüktür. Bu rüzgar türbinleri düşük rüzgar hızlarında dahi oldukça büyük miktardaki suyu, 200 m`den daha yükseğe basabilmektedirler. Amerika ve İngiltere’deki üreticiler, çaplan 2-5 m olan daha küçük sistemlere yönelmişlerdir. Fransa, Almanya ve Danimarka`da sulama amacına yönelik su depolayabilen, 1-2,5 m rotor çapında, direkt rüzgarla çalışan pompalar imal edilmektedir.

4. RÜZGAR ENERJİSİ POTANSİYELİ
Dünya çapında rüzgar enerjisi potansiyeli çok büyüktür. Son meteorolojik verilere göre kıyılardaki rüzgar enerjisi potansiyeli yıllık 70 EJ (2.3 TWe) (yıllık 19.500 TWh eşdeğeri) olarak tahmin edilmektedir. Bu değer 1987`de dünya elektrik tüketimi olan 1 TWe` nin iki katından fazladır. Lakin, meteorolojik potansiyel, tesis yeri (erişilebilirlik gibi), teknik bağlantılar (sistem enterkoneksiyonu gibi), ekonomik değerler (mevcut ve ihtiyaç duyulan yeni üretim tesis maliyetleri gibi) ve nihai olarak uygulama (tesis için izin alma planlama kısıtları gibi) görüşleri doğal olarak içermemektedir. Dolayısıyla meteorolojik potansiyel içinde uygula-ma potansiyeli büyüklük sıralamasında önem kazanmaktadır.

Esasen, Birleşik Krallık` ın, Avrupa`nın toplam gerçekleşebilir rüzgar
enerjisi potansiyelinin %40`ının üzerinde bir potansiyele sahip olduğu tahmin edilmektedir. ETSU tarafından yayınlanan son raporda, kıyılardaki potansiyelin yıllık 55 TWh ve kıyıların dışındaki potansiyelin ise 140 TWh olduğunun tahmin edildiği belirtilmiştir. Birleşik Krallık` ın yıllık elektrik enerjisi talebinin 300 TWh olduğunu burada ifade etmekte yarar vardır. Rüzgar enerjisi tesis yerinin seçilmesi doğrudan rüzgar hızına bağlıdır. Lakin bu seçimde, yukarıda da belirtilebildiği gibi sisteme bağlantı, ulaşım kolaylığı, çevre kirliliğinin azaltılması tesisin büyüklüğü, arazi sahipleri ve o yörede yaşayanların görüşleri ile yerel planlamacıların görüşleri de oldukça önem kazanmaktadır.

5. TÜRKİYE’NİN RÜZGAR POTANSİYELİ
1980`li yıllarda 55 kW kurulu güçlü rüzgar türbinleri piyasada satılırken bugün her biri 1.5 MW büyüklüğünde rüzgar türbinlerini satın almak mümkün hale gelmiştir. Bodrum Yarımadası`nın 1998 yılı tüm elektrik gereksinimini 100 adet rüzgar türbini ile karşılamak mümkündür. Türkiye`de rüzgar enerjisi kullanımı için 1996 yılından itibaren atılan adımlar meyvelerini 1998 yılı içinde vermeye başlamıştır. Demirer Holding, üç rüzgar türbininden oluşan ilk rüzgar santralını Alaçatı` nın Germiyen Köyünde 1.7 MW kapasite ile üretime geçirmiştir. ARES A.S. tarafından tesis edilen 7.2 MW kapasiteli Alaçatı Rüzgar Güç Santralı da 1998 yılında üretime başlamıştır. Halen Türkiye`de çeşitli özel sektör yatırımcılarınca geliştirilen ve yakın gelecekte gerçekleşebilecek rüzgar güç santral kapasitesi 700 MW` a ulaşmıştır. Türkiye`nin toplam rüzgar enerji teknik potansiyeli sadece kara kısmı için 40.000 ile 80.000 MW düzeyindedir. Avrupa ülkeleri karada mevcut arazileri tükettiğinden deniz üstü rüzgar çiftlikleri kurma planları yapmaktadır.
Ülkemizde ayrıca özellikle Karadeniz kıyılarında deniz üstü rüzgar çiftliklerinin kurulabileceği konumlar bulunmaktadır.

6. TÜRKİYE RÜZGAR ENERJİSİ KULLANİM PROGRAMI
İnsan etkinliklerinin gerek duyduğu enerjiyi karşılamakla beraber, doğal çevreyi kirleten enerji türlerinden insanoğlunun vazgeçebilmesi için, öncelikle doğal çevrede enerji üretim teknolojilerine yaşam hakkı verilmelidir. Temiz enerji üreten yatırımcı temiz enerji üretmenin getireceği ek maliyet için, kendi ayakları üstünde durabilme gücüne erişene kadar kamu kaynaklarından desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. Kamu girişimi, desteği ve denetimiyle uygulanmasını önerdiğim; Türkiye Rüzgar Enerjisi Programı`nın, konu ile ilgili tüm birey ve kuruluşları bünyesinde toplayan Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği önderliğinde ilgili diğer birey ve kuruluşların katılımı ile oluşturulabileceği kamsındayım. Türkiye Rüzgar Enerjisi Kullanım Programı`nın hayata geçirilmesi için elverişli koşulların hazırlanması amacıyla;

1) Tüm diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi, rüzgar enerjisinden elektrik üretimi hükümetlerin yaygın olarak kullanımını teşvik ettiği teknolojiler arasında değerlendirilmelidir.

2) Çevreci kişi ve kuruluşlar rüzgar enerjisinin doğal çevrede enerji üretimine yardımcı olabileceği konusunda bilgilendirilmelidir.

3) Rüzgar enerjisi santrallerinden elektrik üretim esaslarını düzenleyen özel bir kanun TBMM`den geçirilmelidir. Rüzgar enerjisi, diğer çevre dostu olmayan enerji kaynakları ile bir tutulup değerlendirilemez. Rüzgar kaynağının özelliği nedeniyle, rüzgar enerjisi enerjinin kamu kuruluşları dışında üretilip, kamunun kullanımına sunulabilmesi için elverişli koşullara sahiptir.

4) Rüzgar santrallerinin ticari kullanıma girmesini engelleyen tüm kurumsal engeller ve belirsizliklerin belirlenmesi ve ortadan kaldırılması için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

5) Ülkemizde gelecek yıllarda kullanılacak enerji teknolojileri değerlendirilirken, çevresel kısıtlar ve aday teknolojilerin neden oldukları toplumsal maliyetler de değerlendirme kapsamına alınmalıdır.

6) Halen kullanılmakta olan çevreyi kirleten ve ürettiği birim enerji başına yüksek enerji tüketen teknolojilerin olumsuzluklarını ortadan kaldırmaya aday olan rüzgar güç santrallerinin ülkemizde üretilmesi ve kullanılmasına yönelik araştırma ve geliştirme çalışmaları Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, TÜBÎTAK ve Devlet Planlama Teşkilatı araştırma fonlarınca desteklenmelidir,

7) Türkiye`nin tüm yüzeyi incelenerek rüzgar türbin çiftlikleri kurulabilecek alanlar tespit edilmeli ve seçilecek bölgelere rüzgar çiftlik alanları kurmak üzere kamu eliyle girişimler başlatılmalı ve kaliteli hizmeti en ekonomik olarak sağlayan yatırım ve işletmecilerin üreteceği elektrik, elektrik şirketince satın alınırken ödenecek ücret diğer enerji teknolojilerinin doğaya ve insanlara zarar vererek yol açtıkları toplumsal maliyetler göz önüne alınarak belirlenmelidir. Doğal çevre ve insanlara hiçbir olumsuz etkide bulunmayan rüzgar enerjisinin daha çok kullanımı özendirilmelidir.

7. DÜNYANIN KURULU RÜZGAR GÜCÜ
Dünya 1999 yılına, 9839 MW rüzgar kurulu gücü ile girdi. Dünyanın en büyük kurulu gücü 6469 MW ile Avrupa`da yer alıyor. Kuzey Amerika 2035 MW ile ikinci, Asya 1194 MW ile üçüncü sırada bulunuyor. Avrupa`da en büyük kurulu güç 2874 MW ile Almanya`da, onu 1450 MW ile Danimarka ve 834 MW ile ispanya izliyor. Kuzey Amerika`nın birincisi ABD`nin rüzgar kurulu gücü 1952 MW, Asya`nın birincisi Hindistan`ınki ise 968 MW. Almanya bir yılda kurulu gücünü 794 MW arttırırken, ABD`deki yıllık artış 362 MW. Listede Türkiye toplam 9 MW belirtiliyor. Yunanistan`ın 39 MW kurulu gücü var. 1998 yılında Almanya 1.5 MW` ı Türkiye`ye olmak üzere, toplam 125,83 MW gücünde 281 adet rüzgar türbini ihraç etti.

8. RÜZGAR ENERJİSİ VE ELEKTRİK ÜRETİMİ
Rüzgar gücü, en maliyet etkin ve çevreyi kirletmeyen tükenmez enerji kaynağıdır. Rüzgar enerjisi, dünyanın atmosferi tarafından kinetik enerjiye dönüştürülmüş güneş enerjisidir. Rüzgar enerjisi, hareket halindeki havanın kinetik enerjisidir. Rüzgar endüstrisinin 1980`lerde yeniden doğuşu, anlatılmamış bir başarının hikayesidir. Amerika`da vergi kredileri ile desteklenen ve mümkün olan bu gelişme 1980 ve 1990 yıllan arasında rüzgar türbinlerinin maliyetlerinin yüzde 80 azalmasına yol açmıştır. 1989 yılında California Enerji Komisyonu yatırım, yakıt ve işletme maliyetleri santrallerin tüm ömür süresi için değerlendirildiğinde, rüzgar enerjisinin tüm diğer konvansiyonel güç kaynaklarından daha ucuz olduğu sonucuna varmıştır. 1989 yılında California`da bulunan rüzgar santral grupları San Fransisco kentinin bir yıllık ihtiyacına yetecek miktarda elektrik üretmiştir.

Sanayi devriminin arkasındaki itici güç kömür ve yirminci yüzyılın yakıtı petrol iken, başta rüzgar enerjisi olmak üzere, yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişmesi kaçınılmaz olarak fosil yakıt çağının sonunu hazırlamaktadır. Bir yenilenebilir enerji geleceğinin yaratılması, belki de çocuklarımıza ve onların çocuklarına ümit dolu bir gelecek ve sınırsız olanaklar aktarabilmemiz için son ve en iyi şansımızdır.

9. RÜZGAR ENERJİSİNİN DİĞER ENERJİ KAYNAKLARIYLA KARŞILAŞTIRILMASI
Gerçekçi ve güvenilir hesaplamalara dayalı olarak seçilmiş bir bölgeye kurulan rüzgar türbini bir yıldan kısa sürede kendi imalatı için harcanan enerjiyi üretecektir. Türbinlerin ömrü ortalama 20 yıl olarak tahmin edildiğine göre geriye 19 yıllık net bir üretim zamanı kalmaktadır. Dikkat edilmesi gereken diğer önemli bir nokta rüzgar çiftliği kurulduktan sonra yapılan harcamanın sadece işletme ve bakım harcaması olmasıdır. Bu da son derece düşüktür. Güç üretiminde kullanılan farklı yöntemlerden elde edilen elektriğin maliyet karşılaştırılması aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tablodan görüldüğü gibi rüzgar enerjisi ekonomik olarak diğer enerji üretim sistemleri ile yarışabilir düzeydedir. Sunu da eklemek gerekir ki gelişen teknoloji ve gerçekçi fizibilite çalışmaları sonucu rüzgardan elde edilen enerjinin maliyeti sürekli düşmektedir. 1980 yılında rüzgardan elde edilen 1 kWh enerjinin maliyeti 30 cent`ken 1991`de bu değer 6 cent`e düşmüştür. Bunun aksine diğer konvansiyonel enerji kaynaklarında maliyetler her geçen gün artmaktadır.

10. RÜZGAR ENERJİ ÇEVRİM VE KONTROL SİSTEMİNİN TANIMI
Düşük ve yüksek rüzgar hızlarında rüzgar türbin kontrolünün tipik bir örneği incelenen sistemde görülebilecektir. Rüzgar enerji çevrim ve kontrol sisteminin, rüzgar hız oranı 8 m/s, mil gücü yaklaşık 5kW, üretimde iken rüzgar kesim hızı 20 m/s dir.

Sistem iki adet 6.3 m çaplı kanatlara, sabit titreşimli göbeğe sahip rüzgar alan rotordan ibarettir. Titreşim açısı rotor tarafından ± 10°` ye çıkarılmaktadır. Değişken kanat mekanizması kanat açı genişliğini -5° ile 75° arasında oluşturabilmektedir. Mil sürücü kısmı bükülmez (rijit) düşük hızlı milden, helisel dişli kutusundan, bağlantı elemanlarından ve DC generatörden oluşmaktadır. Burada bir Tork Transduser`i düşük hızlı milde kullanılmaktadır. Tork ölçüm genişliği 0-800 Nm arasındadır. Dişli kutusunun sabit dönüştürme
oranı 14:1 olarak alınmaktadır. DC generatöre şönt bağlantı uygulanmıştır ve dışarıdan cebri soğutma yapılmaktadır.

Generatör endüvisi, 28.8 W
dirençli, 30 kW gücünde direnç üzerinden soğutma fanı ile direk bağlantılıdır. Rüzgar türbini 10 m boyunda yüksek bir kuleyle desteklenmiştir.

Sistemde üç tip aktuatör kullanılmıştır;
1- Kanat açı pozisyon servomotoru,
2- *Yaw açı pozisyon servomotoru,
3- Generatör alan denetleyicisi.

Kanat açı pozisyon servomotoru, 12 V DC tabanlı lineer (doğrusal) çalıştırılmaktadır. Yaw pozisyon servomotoru 12 V DC tabanlı 380 W sabit mıknatıslı dişli motordan oluşmakta ve DC generatör alan
denetleyicisi
PWM
(Pulse-Width Modulation = Darbe Genişlik Modülasyonu) kıyıcıya sahiptir.

Kıyıcıya giriş gerilimi 560 V DC iken çıkış modülasyon cevap aralığı 0-560 V DC genişliğindedir.

İncelenen sistemde data çözümleri bir mikrobilgisayar ile ana kontrol merkezinden yapılabilmektedir.

Sistem değişkenleri olarak;
a- Rüzgar hızı,
b- Rüzgar kuvveti,
c- Kanat gövde ve merkezi kasılmalar,
d- Rotor azimut açısı,
e- Generatör endüvi gerilimi ve akımı,
f- Titreşim
tanımlanmaktadır.

Bunu takip eden işlem olarak sistem kontrol değişkenleri ölçülmekte ve kaydedilmektedir. Bu kontrol değişkenleri aşağıda belirtilmektedir.

a- Kanat açısı,
b- Rotor hızı,
c- Rotor torku,
d- Yaw pozisyonu,
e- Elektrik gücü.

*Yaw Denetimi: Makine odasının rüzgar yönünü takip etmek üzere yatay eksende dönmesinin denetimi.

11. RÜZGAR ENERJİSİNİN FAYDALARI
Rüzgar enerjisinin faydaları iki ayrı alanda incelenebilir: Çevre ve sosyal ekonomi. Rüzgar enerjisi, fosil yakıtların kullanımını azaltmakta ve buna bağlı olarak kirliliğin yayılmasını düşürmektedir.

Burada karbondioksit (CO2) kükürtdioksit (SO2) ve azot oksitlere (NOx) özelikle dikkat çekmek gerekir. 19. yüzyılın başların dan bu yana CO2`nin atmosferik konsantrasyonu, büyük çapta fosil yakıt tüketimine bağlı olarak %25 artmıştır ve mevcut trendlere göre de sanayi öncesi bu seviyenin gelecek yüzyıl ortalarında ikiye katlanacağı tahmin edilmektedir.

CO2 yoğunluğundaki bu gelişmelerin büyük çapta sera etkisi yapacağı bugün bir çok meteorolojist tarafından kabul görmektedir, Bununla beraber SO2 ve nox yayılması da çevreyi aynı ciddilikte etkileyecektir. Çünkü asit yağmurlarına neden olmaktadırlar. Bilim adamları asit yağmurlarını, İsveç` deki göller ve buna bağlı olarak doğal yaşam, Almanya`daki ormanlar üzerindeki etkilerini ve İngiltere` deki son gelişmeleri izlemişler ve raporlamışlardır.

Rüzgar türbinleri teknolojisine geçiş, belirgin sosyal ve ekonomik faydalar sağlayacaktır. Bu faydalardan bir kısmı ülke çapında; (ithal yakıt bağımlılığının azaltılması ve imalat sektöründe yeni iş alanı olanaklarının artırılması gibi) ve diğerleri ise; projenin tesisi ve işletmesi süresince gerekli iş gücü imkanının yaratılması, sabit iş gücü kadrolarının oluşturulması (kurulu gücün her 3/5 MW`ı için yaklaşık bir kadro) tesisin işletme ve bakımı için yan sanayinin oluşması, yörede nüfus artacağından kiralardan ve yerel vergilerden oluşan bir finansmanın (yaklaşık 1000 pound/türbin/yıl) yöreye enjeksiyonu gibi, yöresel çapta olacaktır. Diğer daha az kayda değer etkileri ise örneğin; bazı üreticiler, imal ettikleri rüzgar türbinlerinin taşra okul veya kolejlerinde kullanılmak üzere ilgi çektiğini tespit etmişlerdir, bazıları ise tesis ettikleri veya planladıkları tesislerin insanlarca ilgi odağı haline gelmesi sonucu enformasyon merkezleri oluşturmuşlar ve bunun sonucu olarak da yalnızca iş gücü artışı olmayıp turistik alt yapının gelişmesine de yardımcı olmaktadırlar. Bazen de bu tür gelişmeler, örneğin tesislerin ana yollara bağlantı yolları, televizyon yükselticileri veya yansıtıcıları, çevre görüntü ve bitki yapısındaki değişiklikler yerel toplum üzerinde dolaylı etki yaratabilmektedir,

Yerel yatırım projeleri, buralarda yaşayan toplulukların bunlarla ziyadesiyle ilgilendiklerini ve gerçekleştirdiklerini göstermektedir. Bu tür projeler Danimarka`da çok yaygındır ve Hollanda da yayılma eğilimindedir. Ayrıca rüzgar enerjisi projelerindeki gelişmeler bulundukları yöre halkına belirgin bir gelir artışı sağlamaktadır. İngiltere’de de benzeri örnekler bulunmaktadır. Örneğin Fair Isle Adası`nda küçük ölçekli rüzgar enerjisi tesisleri, merkezden uzak yaşayan ada halkına eskiden olduğunun tersine ucuz ve güvenilir elektrik temin etmektedir.

Sonuç olarak, bilinen odur ki İngiltere, rüzgar enerjisi konusunda teknik yeterlilik düzeyine ulaşmıştır. Dolayısıyla, küçük ev tezgahları görünümünden büyük bir imalat sanayine dönüşen İngiltere dünyanın diğer bölgelerine özellikle kalkınmakta olan ülkelere rüzgar türbinleri ihraç eder hale gelmemesinde hiç bir neden görülmemektedir.11

12. YENİLENEBİLİR ENERJİNİN STANDART EKONOMİK HESAPLAMALARDA YER ALMAYAN FAYDALARI
12.1. Sosyal Ve Ekonomik Gelişme
Yenilenebilir enerji üretimi, özellikle de biyokütle, ekonomik gelişme ve istihdam olanakları sağlar. Bu da özellikle ekonomik büyüme fırsatı sınırlı olan kırsal bölgelerde özellikle geçerlidir. Yenilenebilir enerji böylece, kırsal bölgelerdeki fakirliği ve kentsel göç baskılarını azaltmaya yardımcı olur.

12.2. Toprak Yenileme
Niteliğini yitirmiş topraklarda enerji için biyokütle yetiştirmek, önceki tarım ve ormancılık uygulamaları tarafından neredeyse işe yaramaz hale gelmiş bulunan toprakların yenilenmesi için gerekli teşvik ve finansmanı sağlayabilir. Enerji için ekilip biçilen topraklar bir daha ilk hallerine getirilmeyecek olsalar da, bu toprakların biyokütle yetiştirmek için yeniden kazanılması kırsal bölgelerin gelişmesini destekleyecek, erozyonu önleyecek, doğal yaşam için şimdikinden daha iyi bir yaşam alanı sağlayacaktır.

12.3. Daha Az Hava Kirliliği
Yakıt hücreli arabalarda kullanılan metanol veya hidrojen gibi yenilenebilir enerji teknolojileri, maliyetli ek kontrollere gerek olmaksızın, kentsel hava kirliliği ve asit yağmurları ile bağlantılı emisyonlardan gerçekten hiçbirini üretmez.

12.4. Küresel Isınmanın Azaltılması
Yenilenebilir enerji kullanımı, küresel ısınmaya katkısı olan
karbondioksit ve diğer sera gaz emisyonlarından hiçbirini üretmez. Biyokütle yakıtlarının kullanımı bile küresel ısınmaya bir katkıda bulunmayacaktır. Biyokütle yandığında açığa çıkan karbondioksit, biyokütle yakıtı olarak yetiştirilirken bitkilerin atmosferden emdiği karbondioksit miktarına eşittir.

12.5. Nükleer Silahların Yayılma Riskini Azaltma
Rekabet edebilir özellikteki yenilenebilir kaynaklar, nükleer endüstriyi destekleyen dünya çapında dev bir alt yapı inşa etmeye yönelik çabaları azaltabilir. Böylelikle nükleer silah üretimine yöneltilebilecek plütonyum ve diğer nükleer maddelerin üretimi, taşınması ve depolanmasındaki büyük artışları engelleyebilir.

13. RÜZGAR TÜRBİNLERİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ
Rüzgar enerjisi temiz, çevreyle uyumlu ve elektrik üretiminde ekonomik olarak uygulanabilir bir enerji türüdür. Asit yağmuru, sera etkisi gibi global çevresel problemler üzerindeki ciddi endişeler yenilenebilir kaynakların yararlarını artırmaktadır. Rüzgar gücünün kullanımı ne fosil yakıt tüketir ne de atmosferik kirlilik veya ürünleri ile tehlike yaratır. Bununla birlikte endüstri büyüdüğü ve daha büyük ve daha çok sayıda rüzgar tarlası önerildiği için bölgesel çevresel etkiler üzerindeki endişeler daha çok artmaktadır. Etkiler henüz tam anlamıyla dökümante edilmemiş ve hala büyük oranda belirlenememiştir.

Bu çalışmada rüzgar türbinlerinin kullanımına bağlı çevresel problemler açıklanmakta ve önerilen çözümler verilmektedir.

13.1. Güvenlik Tehlikeleri
Bütün elektrik üretim tesisleri gibi rüzgar türbinleri de can ve mal güvenliği açısından risk unsuru taşımaktadır. Güvenlik riskleri, süratle dönen pervaneden kanat kopması veya kanat parçalanması sonucu etrafa fırlamalardır. Bazı çok özel hava koşullarında kanatların üzerinde oluşan buzlar da dönmenin etkisiyle çevreye saçılarak risk oluşturabilirler. Tasarımın iyi olmaması, uygun olmayan inşaat koşulları, bakımsızlık, metal yorgunluğu veya fırtınalar gibi birçok faktör de rüzgar türbinlerinin hasarlaşmasına ve devre dışı kalmasına yol açabilir. Bu faktörlerden birçoğu uluslararası standartlara uygun tasarımların yapılması ve bakımların sağlanması ile önemli ölçüde giderilebilir. Diğerlerinde ise iş güvenliği ve işçi sağlığı hakkındaki mevzuat ve kurallara azami uyarak riski en aza indirmek mümkündür. Bazı çalışmalar 40 m/s rüzgar altında aşın hızla dönmekte olan bir türbinden koparak fırlayan kanat parçasının en fazla 700 m` ye düştüğünü göstermektedir. Bu ekstrem şartlarda bile vurulma olasılığı, türbine 210m uzaklıkta olma durumu göz önüne alınarak ve yıldırım çarpması olasılığı ile de mukayese edilerek 10 milyonda bir olarak bulunmuştur. 210m`den uzaklarda bu risk çok daha küçüktür. Bir türbinin normalde rüzgar hızı 25 m/s` nin üzerinde olduğu şartlarda çalıştırılmaması gerektiği noktasından bakıldığında yukarıda belirtilen ekstrem senaryonun oluşması ihtimalinin kesinlikle mümkün olmayacağını açıkça belirtmek gerekir. Danimarka`da türbinlerin yerleşim yerlerinden, yollardan ve evlerden 90m artı rotor çapının 2.7 katından daha yakın mesafelere tesis edilmesine izin verilmemektedir. Hollanda`da bu kurallar daha yumuşak olup örneğin 300 kW` lık bir türbinin yerleşim yerine en az 120 m ve yollara da 20-75 m uzaklıkta olması öngörülmektedir.

Dikkatli yerleştirme, güvenli makine tasarımı, montaj ve işletme pratikleri birçok olumsuz güvenlik etkilerini azaltacak veya ortadan kaldıracaktır. Fakat daha önemlisi türbin üretimi esnasındaki sıkı ve etkin kontrollerdir. Bu kontrollerle insanların ve evlerin zarar görmesinin engellenmesi etkinliğini kanıtlamıştır.

13.2. Görüntü ve Estetik Etki
Rüzgar tarlalarının en çok tartışılan çevresel etkisi türbinlerin görsel ve onları çevreleyen manzara üzerine etkisidir. Makinelerin uyumlu yerleşimi bu nedenle büyük önem taşır.

Rüzgar tarla gelişmelerinin görsel etkisini ölçen girişimler, objektif manzara sınıflamaları ve daha çok değerlerin subjektif değerlendirmesini içeren manzara değerlendirme teknikleri ve manzaranın önemine dayanır. Manzara ne kadar değerli olursa görsel etkiye karşı o kadar hassas olunacaktır. Önemli bir manzara üzerinde negatif bir etki içeren herhangi bir görsel etki tartışılabilir. Ancak bu etki arazi yapısına, türbin adedi ve tipine; türbinlerin sıralanış şekline, rengine ve kanat adedine göre değişik olarak algılanmaktadır. Bununla beraber türbin boyutunun daha az önem taşıdığı gözlenmektedir. Rüzgar türbinlerinin görsel etkisi özellikle doğal güzellik, kültürel açıdan değerli ve yoğun nüfuslu alanlar veya ülkeler için planlama yasaklarına neden olabilmektedir. İnsanların rüzgar tarlasını insanların algılaması sadece manzaranın fiziksel parametreleri tarafından değil aynı zamanda onların daha geniş sosyolojik seviyedeki gelişmelere olan tavırlarına da bağlıdır. Bu konuda pek çok çalışma yürütülmektedir. Hollanda` da Leiden Üniversitesi tarafından yapılmış bir çalışma rüzgar türbinlerinin sayısının artarken manzaraya halkın beğenisinin azaldığını ancak rüzgar türbinlerinin büyüklüğünün beğeni üzerinde daha az etkili olduğunu göstermiştir. Türbinlerin dikdörtgen yerine tek sıra olarak yerleştirilmesi yönünde de bir tercih vardır. Bu Hollanda manzarasının lineer yapısı ile ilgili olabilir.

Bununla birlikte rüzgar tarlalarının tasarımı görsel etkiyi minimize edecek şekilde ayarlanabilir. Göz önüne alınan faktörler dikkatli yerleştirme, renk seçimi ve türbin tasarımını içermelidir ve bunlar gelişim projelerine katılmalıdır.

13.3. Gölge Titreşimi/Parıltı
Görsel etkisinin özel bir durumudur. Güneşin doğuşu ve batışı esnasında, rüzgar türbinlerinin dönmekte olan kanatların gölge oynamasına, gölge titreşimine neden olabilir. Aynı şekilde cilalı kanatlara gelen güneş ışığı da civara yansıyarak parıltı etkisi yaratabilir. Bu da türbin civarında yaşayan insanları rahatsız edebilir. Rahatsızlık seviyesinin belirlenmesinde dönme frekansı önemli bir rol oynar. Bununla birilikte bu etki her bir ay için gölgenin saatlik pozisyonunun hesaplanması ile kolayca tahmin edilebilir. Bu problemi çözmenin bir yolu türbini bu süre zarfında çalıştırmamaktır, tercih edilen diğer yöntem ise türbinlerin tesisinde yer seçimlerinin iyi yapılmasıdır. Parıltı problemi de ya kanatların ışık yansıtmayacak şekilde imal edilmeleri veya cilasız kanat kullanılması ya da titreşim olayında olduğu gibi yer seçiminin iyi yapılması ile giderilebilir.

13.4. Gürültü
Ses, insan kulağının sezebildiği basınç değişmeleridir. Gürültüise "istenmeyen ses" olarak tanımlanır.

Bu kavramda, RED sistemi tarafından üretilen işitilebilir ses (f= 16 Hz-20 Hz) ve kulağın işitebileceği sesin altında olan (f>16 Hz; infrasound) seslerin etkileri ile ilgilenilmektedir.

Rüzgar türbinlerinden yayılan gürültü iki kaynaktan üretilir ve her biri insan kulağını farklı bir şekilde etkiler. Birincisi aerodinamik ya da geniş bant gürültüsü, makinenin kanatları üzerinden hava geçerken oluşur. İkincisi tonal veya tek frekans gürültüsüdür ve dişli kutusu ve generatör gibi dönen mekanik ve elektriksel elemanlar tarafından oluşturulur. İlk gürültü tipi ritmik hışırtı sesidir. Bu, genellikle desibel olarak ölçüldüğünde daha yüksek olandır ve ikinci gürültü kaynağının yüksek dereceli vınlamasından daha az şikayet nedenidir ve daha az zorlayıcıdır. Analizler, 20 m` ye kadar türbinler için mekanik bile-şenin baskın olduğunu göstermektedir. Oysa daha büyük çaplı türbinler için aerodinamik bileşen daha önemlidir.

Aerodinamik gürültü hava içinde hareket eden kanatların hızı yani rotorun dönüş hızına bağlı olarak artar. Doğal seslere nazaran oluşan yeni ses kaynaklan sesin yüksekliğine, tonuna, kişilerin aktiviteleri ile toleransına, o yöredeki hakim olan meteorolojik şartlara ve karakteristiğine bağlı olarak önem kazanabilir. Doğal seslerin seviyeleri önemlidir.

Mekanik gürültü özel dişliler, dönen parçaların ses emici malzeme ile kaplaması ve akustik kılıflar kullanılması gibi birçok standart tekniklerin kullanılması ile azaltılabilir. Optimum kanat tasarımı ile kanat uç şekli ve kuyruk kenar kalınlığının minimum aerodinamik gürültü üretecek şekilde tasarlanmaları için geliştirme çalışmaları sürdürülmektedir.

Görsel etki gibi gürültü sorunu da kişiye bağlı önemli bir unsurdur. Endüstriyel bir alanda kabul edilen sınır kırsal alanda kabul edilmeyebilir. Gündüz kabul edilen sınır gece kabul edilmeyebilir. Bireyin gürültü kabul etme düzeyi onun rüzgar tarlalarına olan genel tavrına bağlı olacaktır. Görsel rahatsızlıklar sonucunda şimdi-den olumsuz duygulara sahip olan yöre sakinleri gürültüden rüzgar tarlasının bir avantaj olduğunu düşünenlere göre muhtemelen daha çok rahatsız olacaktır.

Gürültü etkisi topoğrafik ve ikametlerin yakınındaki yerlere göre rüzgar türbinlerinin dikkatli yerleştirilmesi ile kolayca azaltılabilir. Potansiyel
etkinin tanınması için standartlardaki aşağıdaki yol gösterici kurallar İsveç gibi ülkelerde sağlanmaktadır.

• 45 dB (A) açık arazide en yakın evde.

• 40 dB (A) kent veya banliyölerde en yakın yerleşme biriminde.

• 45 dB (A) rüzgar türbininden 400m uzaklıkta.

İngiltere`de ise geçici olarak üreticilerin amacı en yakın yerleşim yerindeki gürültü seviyesini 45 dBA ile sınırlamaktır. Rüzgar türbin teknolojisinin mevcut durumuna göre bu kriter en yakın yerleşim yerinden 350m uzaklıkta bulunan türbinler tarafından kolayca yerine getirilmektedir.

Gürültü problemi Hollanda gibi özellikle yoğun nüfuslu bölgelerde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, Hollanda Hükümeti Çevre Bakanlığı sessiz türbinlerin tesisi için hibe vermektedir.

Görsel etki gibi diğer çevresel faktörlerin tersine gürültünün ölçülebilir olduğu unutulmamalıdır. Büyük bir sorun yaratacağı düşünülmemekle birlikte, gürültü ilgini odak noktasını oluşturacaktır.

Şekilde bilinen gürültü seviyeleri gösterilmiştir. Her ne kadar gürültü hakkında bir çok kitap ve rapor yazılmış kompleks bir konu ise de tahmin edilebilirliği, ölçülebilirliği ve yerine özgü olduğu vurgulanmaktadır. Dolayısı ile yöre halkı ve otoriteleri ile yapılacak görüşme ve tartışma ile rüzgar türbinlerinin gürültüsü rahatsız edici olmaktan çıkarılabilir. Rüzgar türbinleri gelişmesini etkileyici bir şekilde sorun çıkması halinde ise 1990 yılında yürürlüğe giren ‘Çevre Koruma Kanunu’ hükümleri çerçevesinde her zaman çözüm bulunabilir.


13.5. Arazi Kullanımı
Rüzgar tarlaları iki yönlü arazi kullanımına uygundur. Rüzgar enerjisi dağınıktır ve geniş bir alana yayılmış türbinlerin ürettiği enerjinin toplamıdır. Bununla birlikte bir tarlasının kapladığı arazinin %90`ı tarımsal amaçlar için kullanılabilir. Modern bir rüzgar tarlası örneğin Danimarka Velling Maersk 2`de 29 adet 225 kW` lık makine arazinin sadece %l`ini kaplar. Daha ötesi rüzgar tarlasının giriş yolları gereği gibi planlanmışsa çiftçiler tarafından dezavantaj yerine avantaj olarak görülür.

Bir Amerikan raporunda rüzgar gücünün servis yolları dahil GWh başına sadece 1335 m2 araziye ihtiyaç duyduğu belirtilmiştir. Bu rakam kömür için 3642 m2, solar thermal sistemler için 3561 m2 ve photovoltaic için 3237 m` dir.17

13.6. Arkeolojik Etkiler
Yüksek ve kesintisiz rüzgar hızları ihtiyacı nedeniyle rüzgar tarlaları genellikle büyük ölçekli değişimlerin çok az olduğu kırsal alanlarda kurulur. Bu alanlar çoğunlukla arkeolojik kalıntı kaynağıdır. Bu kalıntılar bölgenin kültürel varlığı ve insanın çevresidir. Çatışmalardan, önerilen gelişim bölgesinin etüdü ve türbin pozisyonlarının herhangi bir tarihi eserden uzakta yerleştirilerek kaçınılabilir. Eğer bölgede fiziksel bir koruma mümkün değilse kalıntıları korumak amacıyla arkeolojik kazıların yapılması kabul edilebilir.

13.7. Ekolojik Etki Enerji Kullanımı Ve Emisyonlar
Global anlamda bir rüzgar türbininin üretim ve tesisinin olduğu kadar türbinini inşa etmek için kullanılan çelik, beton vb. malzemeleri üretmek için de enerjiye ihtiyaç vardır. Bu enerji yatırımı türbinin ömrü esnasında geri ödenmelidir: Enerji analizleri rüzgar türbinlerinin enerji geri ödeme sürelerinin birkaç aydan birkaç yıla kadar değiştiğini göstermektedir.

Hollanda`da Groningen Üniversitesi tarafından yürütülen bir çalışma daha büyük rüzgar türbinlerinin daha kısa geri ödeme süresine sahip olduğunu göstermiştir. 10 kW`lık bir rüzgar türbininin enerji geri ödeme süresi 0.5 ile 1,5 yıl arasında değişir. Oysa 500 kW` lık bir rüzgar türbini için bu süre 2-3 aydır. Fraunhofer Institute for Solar Energy Systems tarafından yapılan bir çalışmada rüzgar türbinleri için enerji geri ödeme süresi yaklaşık bir yıl olarak tahmin edilmektedir.

Kömür yerine rüzgar enerjisinden 1 kW` lık güç üretimi 1 kg` lık CO2 emisyonunu engeller. Böylece 30 türbinlik bir rüzgar tarlası ömrü boyunca yaklaşık 30000 ton CO2 emisyonunu telafi eder. CO2 küresel yayılımı bu on yılın sonuna kadar 160-170 milyon ton düzeyinde tutulacaktır.15 Bu en temel sera gazlarından biri için önemli miktardaki azalmayı gösterir. Rüzgardan enerji üretimi aynı zamanda kömür ve petrol yanması sonucunda oluşan ve asit yağmurları şeklinde göllerde, nehirlerde ve ormanlarda tahribata neden olan sülfür ve nitrojen bileşiklerinin yayılımını da önler.

13.8. Rüzgar Enerjisi Ve Kuşlar
Bölgesel seviyede rüzgar türbinlerinin özellikle kuş yaşamı ve yurtlarının tahribine sebep olduğu konusunda bazı endişeler vardır. Kuşlar ve onların yerleri dünyadaki yaşamın çeşitliliği biyolojik değişkenliğin hayati parçasıdır ye bir defa tahrip edildiğinde yerine getirilemez. Kömür, petrol ve gaz gibi konvansiyonel enerji kaynaklarından oluşan emisyonlar asit yağmurlarına yol açmakta ve sera etkisine katkıda bulunmaktadır. Bunların her ikisi de kuşları ve onların çevrelerini tehdit etmektedir.

Rüzgar türbinlerinin işletimi kuşlara zarar verebilir. Bu zarar kule veya kanatlarla çarpışma sonucu kuşların ölmesi veya türbinler çevresindeki kuş dinlenme veya beslenme yerlerinin bozulması olarak iki şekildedir.

"Research Institute of Nature Management" (RlN) Hollanda’nın Urk bölgesindeki 7.5 MW`lık (300 kW`lık 25 türbin, 1 sıra) rüzgar tarlasının etkileri üzerinde yaptığı bir çalışmada günde ortalama 0.1-1.2 kuş ölüsünün beklenebileceği ayrıca rüzgar tarlasının her km` sindeki kuş ölümlerinin yüksek gerilim
hattının her km`sinde ölenlerden 10 kat daha küçük olduğunu ve bunun 1 km`lik karayolu ile de karşılaştırılabilir olduğu sonucuna varılmıştır. Danimarka`da Onüs Consult tarafından verilen bir raporda orta ve küçük ölçekli rüzgar güç santrallerinin gözlenmesine dayanılarak kuşların rüzgar türbinlerinden ciddi olarak etkilenmedikleri sonucuna varılmıştır. Kuşlar rüzgar türbinlerine ve onların etrafında uçmaya alışıyor görünmektedir.14 Ancak, Ispanya`nın Tarifa bölgesindeki rüzgar tarlalarındaki kuş ölümleri bu konuya ilgiyi artırmıştır. Avrupa`nın en büyük türbin gruplarının bulunduğu yer olan güney Tarifa bölgesi aynı zamanda yüz binlerce kuşun Afrika`ya giderken kullandığı göç yolu üzerindedir. AB DG XI Genel Müdürü bu konuda uzun dönem çalışması yapılıncaya kadar tarlaların planlanmış büyümesinin yeniden gözden geçirilmesini önermektedir. Bu konudaki tartışmalar sürmektedir.

Sadece kuşlar için değil diğer bitki ve hayvan türlerinin ve onların su sistemlerini kompleks yapısının parçalanması için de endişeler vardır. Her bir bölgenin ekolojik önemi rüzgar tarla gelişiminden olumsuz etkilenir. Bu nedenle örneğin Danimarka, Hollanda ve Yunan Hükümetleri rüzgar tarlaların çevresel olarak hassas bölgelerin dışına kurmaya çalışmaktadır. İngiltere’de RSBP (Royal Society for the Protedion of Birds) vahşi yaşam ve ulusal ve uluslararası önemli alanları etkileyecek durumdaki yenilenebilir enerji tekliflerine izin verilmemesini düşünmektedir.18 Diğer ülkelerde de herhangi bir girişimde bulunulmadan önce ekolojik ve kuş bilimi çalışması gereklidir. Bu çevresel açıdan önemli alanların tanımlanmasına ve bu alanlardaki etkinin azaltılması için önlemlerin düzenlenmesine olanak sağlar.

Kurbanların sayısı, sürüler yoğunluğundaki düşüş gibi kuş yaşamı üzerindeki tüm etkiler hala tam olarak bilinmemektedir. Aşağıdaki konularda daha ayrıntılı araştırma yapılmalıdır.

• Göç yolları üzerindeki rüzgar türbinleri
• Büyük rüzgar türbinlerinin etkisi (1 MW ve yukarısı)
• Kuşların yoğun olarak beslendiği, ürediği veya dinlendiği bölgelerdeki rüzgar türbinleri.

13.9. Dönen Yapıların Oluşturduğu Elektromagnetik Girişim
Büyük çıkıntılı bir yapı özellikle önemli miktarda metal içeriyorsa radyo, TV yayınlan, iletişim linkleri gibi elektromagnetik sinyallere girişim nedenidir. Rüzgar enerji dönüşüm sistemlerinin dönen kanatları radyo, televizyon, uydu servisleri, radarlar gibi elektromagnetik iletişim cihazlarının kullanımında girişime neden olabilir. Rüzgar türbini tarafından oluşturulan etkinin farkı istenmeyen girişim sinyalinin periyodik değişimidir.

Rüzgar türbininin dönen kanatları tarafından üretilen en önemli girişim etkisi genlik modüleri girişim sinyalidir fakat aynı zamanda Doppler etkisi olarak da bilinen gecikme etkisi de vardır.

Rüzgar türbinlerinin radyo yayınlarına yaptığı elektromanyetik girişiminde birçok parametre etkilidir. Radyo yayınlarının girişime hassasiyetini etkileyen başlıca parametreler; hassas radyo sisteminin frekansı, anten özellikleri, rüzgar enerji sistemine göre olan konumları ve modülasyon şeklidir. Rüzgar türbin parametreleri ise; makinenin türü (yatay ya da düşey eksenli olması) dönme hızı, kanatların çapı ve sayısı, biçimleri, yapıldıkları malzemenin elektromanyetik özellikleri, kulenin tipi ve yüksekliğidir. Bunun dışında kanatlan dielektrik malzemeden yapılmış makinelerde metal parçaların biçimi ve yeri önem taşır (örneğin yıldırım paratonerleri). Rüzgar türbinleri, TV, havaalanı iletişim sistemleri (VOR, ILS LORAN), uçak radar sistemleri, deniz iletişim sistemleri (SOLAS), mikrodalga linklerinde elektromagnetik girişime neden olabilir.

30 Metreden büyük rüzgar enerji dönüşüm sistemlerinin, bu sistemlere yakın bölgelerdeki TV alıcılarında görüntü bozulmasına neden olan yansıyan girişim sinyalleri ürettiği bulunmuştur. Bu tip girişim televizyon ekranında karlanma ve gri yatay bantların düşey hareketine neden olur. İlave yansıtıcıların kurulması ile bu sorunların çözümü mümkündür. Şu anda teletex yayınları TV yayın sinyalleri ile birleştirilmektedir. Hollanda`da bu sinyallerin bozunuma karşı daha dayanıklı olduğu görülmüştür.

Havaalanı yakınlarına (pistten 5 km uzaklığa) rüzgar türbini yerleştirilmesi gerektiğinde ILS yayına etkilerini değerlendirmek gereklidir. Danimarka`da Kopenhahag Uluslararası Havaalanı yakınında küçük bir rüzgar tarlası vardır. Şu ana kadar girişim problemi ile karşılaşılmamıştır.

Şu anda uluslararası antlaşmalar ve Federal Havacılık Ajansının yönetmelikleri bir VOR istasyonuna I km mesafede rüzgar türbini yerleştirilmesi ne izin vermemektedir. Mesafe türbin büyüdükçe artmaktadır.

Danimarka PTT`si frekans kaymalı anahtarlamalı modülasyon ile 7.4 GHz - 8 Mbit/sn veri aralığında çalışan mikrodalga linklerinde önemli girişim sorunları belirledi. Belirlenen hatalar linkler için geçerli olan uluslararası sınırların üzerindeydi. Örneğin mikrodalga linklerinde Hollanda PTT`si minimum 65 dB büyüklüğünde bir girişim taşıyıcısını gerekli görür.

Elektromanyetik spektrum insanlığın en sınırlı ve değerli kaynaklarından biridir, çok sayıda radyo yayınının girişime uğramayarak başarılı bir şekilde çalışması bu kaynağın yıllardan beri dikkatle yönetilip kullanılmasından kaynaklanmıştır. Bununla birlikte rüzgar türbini kullanan bir topluluğun bu türbinin mevcut elektromanyetik çevreye uyumla yerleştirilmesi konusunda rehberliğe ihtiyacı olduğu bilinmektedir. Özellikle hem türbinler hem de radyo tesislerinin kurulması için elverişli olan tepelik yerlerde sorun ortaya çıkmaktadır.

Mevcut veya kurulması planlanan rüzgar türbinlerinin girişim etkisine karşı alınması gereken önlemler şunlardır

1) Planlanan rüzgar enerji tesisleri çevresinde mevcut ya da yapılması düşünülen radyo yayınlarını saptamak.
2) Rüzgar türbini tarafından oluşan elektromanyetik girişim riski altında bulunan radyo yayınlarının tespiti.
3) Risk altında bulunan radyo yayınlarının da planlanan rüzgar türbinlerinin etkisinin belirlenmesi.

13.10. Otoyollar
Rüzgar türbinlerinin otoyollardaki sürücülerin dikkatlerini dağıttığı gibi görüşler ortaya atılmaktadır. Ancak bugüne kadar sürücülerin dikkatinin rüzgar türbini tarafından bozularak kazaya yol açıldığına dair bir delile rastlanmamıştır. Esasen Danimarka ve Hollanda`daki sürücüler son on yılda tesis edilen binlerce türbine aşina olmuşlardır ve türbin adedinin artmasıyla bu aşinalık genelleşecek ve bu risk olasılığı da azalacaktır.

Rüzgar türbinleri yakınında tesis edilmekte olan yollarda, tesis süresince türbinlerin etkilerinin olduğu açıktır. Türbinlerin büyük parçalarının güvenli taşınmasını sağlamak için bazı durumlarda yol kalite ve/veya seviyesinin artırılması da gerekebilmektedir. Lakin, etüt ve proje safhalarında yerel yönetimlerle yapılacak sıkı iş birliği ile bu tür problemler normal olarak oluşmayacaktır. Rüzgar türbinleri için yapılan bağlantı yolları, arazi sahiplerine de ulaşım rahatlığı sağladığı için olumlu karşılanmaktadır.

13.11. Bitki Örtüsü
Rüzgar türbinlerinin tesisi aşamasında giriş ve bağlantı yolları, malzeme nakli gerekmektedir. Dolayısıyla özellikle tesis aşamasında doğanın (bitki örtüsü ve hayvanlar) tahrip olması kaçınılmazdır. Fakat planlama aşamasında önceden yapılan araştırma ve etütlerle hassas bölgelerin harabiyeti önlenebilir veya en az tahribatla geçiştirilmesi için gerekli önlemler alınabilir. Örneğin bir projede tesis planlayıcısı kırsal alandaki tahribiyeti en aza indirgemek için çok sayıda küçük güçlü türbin yapacağı yerde az sayıda büyük güçlü türbin seçimi yapmıştır.

13.12. Sonuçlar
Bölgesel bir çevrede rüzgar tarlalarının etkisi rüzgar tarla planlamasında önemli bir düşüncedir. Genelde projenin gerçekleşmesi engellenmeden teknik ve tasarım çözümleri ile etkilerin üstesinden gelinebilir. Bununla birlikte gerekli yerlerde potansiyel etkiyi tahmin edecek ölçümler almak önemlidir. Büyük ölçekte çevresel değerler için potansiyel rüzgar alanları ile ilgili çalışmalar gelişim için uygun alanları tanımlayabilir ancak bu yerler bulunulan çevre için zararlı olabilir.

Site analizleri genellikle çevresel etki değerlendirme şeklinde
ele alınır. Bu teknik ABD`de geliştirilmiş ve şu anda Avrupa`da uygulanmaktadır. Etüt yöntemi, site analizleri ve önerilen girişim herhangi bir potansiyel çevresel çalışmanın tanımlanmasına yol açar. Daha sonra teklif dikkatleri toplayan bir potansiyel zararı en aza indirecek yerlerde uygulanır veya uygulama yetersiz ise reddedilir.

Bu yolla rüzgar tarla gelişimi hassas bir şekilde oluşturulabilir ve çevreye uyumlu ve pozitif bir endüstri olması sağlanabilir.

14. PAZAR
Aşağıdaki gerçekler 1996 yılı Mart ayında pazarın durumunu kısaca anlatmaktadır:

-Şu anda dünyada yaklaşık 6000 MW gücünde kurulu rüzgar enerjisi sistemi vardır ve bunun yüzde 50` inden fazlası (3200MW) Avrupa`dadır. 2000 yılında 1400 MW`a ulaşması beklenmektedir
-Avrupa, Çin, Hindistan, ABD ve Kanada`da etkin rüzgar enerjisi programlan vardır.
-10`dan fazla büyük Avrupa bankası rüzgar enerjisine yatırım yapmaktadır.
-1990`da Kaliforniya rüzgar enerjisi üretiminin dünyadaki payı yüzde 78, 1994`te ise tüm Kuzey Amerika toplamının payı yüzde 54 olmuştur.

15. EKONOMİ
Türbin olmadan kullanılamayacağı için rüzgar enerjisinin de belirli bir maliyeti vardır. Amortisman süresi 25 yıl olan türbinin ABD’de iç piyasa fiyatı en az 750$/kW’dir. Ancak Avrupa, ve dünya piyasasındaki modern rüzgar türbinlerinin fiyatı 1400 $/kW’a kadar çıkmaktadır. Bu enerji kullanımının gelişebilmesi için, bu miktarın 1000 $/kW düzeyine indirilmesi gerekmektedir. Rüzgar elektriğinin maliyeti ABD’de 5 cent/kWh’ın altına ve 3,9 cent/kWh düzeyine düşürülmüşken, Avrupa’da çoğunlukla 0,05-0,065 ECU/kWh kadardır. ABD koşullarına göre, rüzgardan elektrik üretim maliyeti kombine gaz santralleri ve jeotermal santraller ile rekabet edebilmektedir. Rüzgar elektriğinin maliyeti güneş elektriğinin %38-66’sıdır. İngiltere’de rüzgar elektriğinin birim maliyeti gaz santrallarında üretilen 1,4 katı, nükleer santrallarda üretilen % 52’si, ni kömür santralarında üretilenin ise %71’i kadardır.

Rüzgar enerjisi dışalıma dayanmadığından, alışılmış kaynaklardan pahalı da olsa, ulusal ekonomi açısından kazançtır. Kaldı ki, alışılmış kaynaklarla ekonomik olarak rekabet edebilir boyutlara ulaşmıştır. Dünya türbin pazarı 2000 MW/yıl düzeyine ulaştığında, birim kurulu güç maliyetinin 750 $/kW’ ın altına düşmesi beklendiğinden, rekabet daha artacaktır. Rüzgar enerjisinin ulusal ekonomiye katkısı, yalnızca enerji dışalımını azaltması ve klasik santrallarla rekabet edebilir olması değildir. Ayrıca yeni iş alanları ile istihdam olanağı yaratmaktır. Rüzgar teknolojisi gelişmiş olan Danimarka’da rüzgar endüstrisinde 12.000 kişi çalışmaktadır.

Rüzgar enerjisinin üretim maliyeti aşağıdaki 6 parametre tarafından belirlenir:

- Rüzgar türbini sisteminin ilk yatırım maliyeti (7 dolar m2 taranan pervane alanı olarak ifade edilir), proje hazırlama maliyeti ve altyapı maliyeti; her ikisi birlikte anahtar teslim proje maliyetini oluşturur;
- Sistem verimi;
- Ortalama yerel rüzgar hızı;
- Hazır bulunma;
- Teknik ömür.

Bu parametrelerin bazıları, üreticilerin verilerinden, bağımsız ölçümlerden ve gözlem çalışmalarından belirlenebilir. 750 kW`a kadar ki rüzgar türbinleri ticari kabul edilmektedir. Aktarılan rakamlar bunlara aittir. MW cinsinden türbinler geliştirme aşamasında olup deneysel tesisler ve prototipler halindedirler. îşletme, yapım ya da tasarım aşamasındaki MW (1 MW- 3 MW) gücünde makinaların toplam sayısı 25 kadardır ve tümü İsveç dahil) Avrupa`dadır. Bazı önemli rakamlar şöyledir:

-Avrupa rüzgar türbinlerinin maliyeti tipik olarak 380 ECU/m2`dir. (Temel hariç makine fiyatı).
- Proje hazırlama maliyeti ağırlıklı olarak toprağın, yolların durumuna, elektrik alt-istasyonlarının hazır bulunmasına, vb. bağlıdır.
- Anahtar teslim maliyeti 420 ECU/m2 ile 600 ECU/m2 arasında değişir. Geleceğe yönelik tahminler, maliyetin 2030 yılına dek yüzde 25 azaltılabileceğini gösteriyor.
-Bir rüzgar türbininin enerji çıktısı aşağıdaki biçimde hesaplanabilir:

E= bxV3 kWh/m2 (2)

Burada b, performans faktörü; E yıllık çıktı; V ise pervane merkezindeki ortalama rüzgar hızıdır. Faktör b, rüzgar türbininin sistem verimliliğine ve rüzgar hızlarının istatistiksel dağılımına bağlıdır. Bazı iklim bölgelerinde rüzgar hızlarının istatistiksel dağılımı düzenli kabul edilebilir. Belli bir rüzgar iklimi ve rüzgar türbini kurulu gücü, pervane tarama alanı ve ortalama yerel rüzgar hızının mantıklı bir bileşimi veri olarak alındığında, faktör b sistem performansını belirlemekte kullanılabilir. Avrupa`nın kıyı iklimlerinde modern rüzgar türbinleri için b=3,15 değeri alınır ve teorik maksimumdan çok farklı değildir.

Hollanda, Kuzey Almanya ve Danimarka`daki uygun yerlerde çoğunlukla yılda 100 kWs/m2’ nin üzerindeki değerlere ulaşılmaktadır. NedWind adlı Danimarkalı üretici, Curaçao Adası`ndaki 3MW gücündeki rüzgar parkının yılda 1400 kWs/m2 üretim yaptığını açıklamıştır.

-Prensipte rüzgar enerjisinden ekonomik olarak yararlanılabilmesi için yıllık ortalama yerel rüzgar hızının 10 metre yükseklikte 5m/s` yi geçmesi gerekir.
-Modern rüzgar çiftliklerinin teknik hazır bulunma oranı yüzde 96`yı geçmektedir.
-Tasarım araçları o kadar gelişmiştir ki yorulma ömrü temelinde tasarım yapmak olanaklı hale gelmiştir.

Sonuç olarak, ekonomik hesaplamalar için ömür olarak güvenli bir biçimde 15-20 yıl alınabilir.

-Avrupa koşullan için aşağıdaki koşullarda bir hesaplama sonuçları şöyledir;

Anahtar teslim maliyet: 588 ECU/m2
Faiz: % 5
Ekonomik ömür: 15 yıl
Teknik hazır bulunma oranı: % 95
Yıllık enerji çıktısı: 3,15 V3 kWs/m2
İşletme ve bakım maliyeti: 0,005 ECU/kWs

16. ENDÜSTRİ
Üretim endüstrisiyle ilgili bazı gerçekler:
- Dünyadaki üreticilerin yüzde 90`ı Avrupalıdır (toplam 25 kadar üretici vardır)
- Şu ana kadar Avrupa`daki üretimin yüzde 50`den fazlası ihraç edilmiştir.
- MW cinsinden makinaların gelişimi yalnızca Avrupa`da olmaktadır.23

17. ELEKTRİKSEL ALT YAPI TASARIMI
Rüzgar çiftliği planlamalarında ihmal edilen özelliklerden bir tanesi de elektriksel alt yapının durumudur. Bu, rüzgar çiftliğinin yatırım maliyeti, enerji üretimi ve dolayısıyla karlılığı üzerinde önemli etkilere neden olabilmektedir. Elektrik sistemindeki kayıplar tipik olarak rüzgar çiftliğinin toplam üretiminin %2-3’ ü kadardır. Bu nedenle optimum hat ve transformatörlerin belirlenmesi gerekmektedir. Maliyetlerin ve iletim hatlarıyla transformatörlerin belli bir alan için enerji kayıplarının veri tabanı kullanılarak yatırım maliyetleri ve enerji kayıpları hesaplanır. Alınan enerji ve reaktif güç miktarları ayrıca belirlenmektedir. Daha sonra basit bir yatırım kazanç testi yardımı ile en ekonomik durum belirlenir.

18. RÜZGAR ENERJİSİ VE 21.YÜZYIL
2000 Yılı için kurulu kapasite hedefi ABD’de 2800 MW, Avrupa’da 6340 MW, Asya‘da 3817 MW ve tüm dünyada 13803 MW’tır. 2000 yılı Avrupa’sında en büyük kapasite 2000 MW ile Almanya’da olacak, onu 1000 MW ile İngiltere ve İspanya izleyecektir. ABD‘ nin beklentisi 10-12 yılda rüzgardan üretilecek elektriğin diğer kaynaklardan ucuz olacağıdır. Gelecek 10 yıl sonunda ABD elektrik üretiminin %20’sini rüzgardan sağlamayı hedeflemiştir. Avrupa birliği ise 2005 yılında elektrik enerjisinin %20’sini yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı hedefleyerek, rüzgara %2’lik pay ayırmıştır. 2005 yılında Avrupa’da kurulu rüzgar gücü 12000 MW olacaktır. Bunun için gereken 12 km2’lik yerleşim alanı, 1200 km2’lik bir yüzeye yayılacaktır. 12000 MW’ lık kurulu güçle yılda 30000000 ton karbondioksit, 2000000 ton uçucu kül, 80000 ton kükürt di oksit ve 40000 ton azot oksit tasarrufu sağlanacaktır. Avrupa kurulu gücün 2030 yılında 100000 MW‘a çıkması beklenmektedir.

Türkiye’ye gelince, Ağustos 1993 tarihli 7.Beş yıllık kalkınma Planı Genel Enerji Özel İhtisas Komisyonu Yeni ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları Grubu Raporunda, elektrik üretim amaçlı rüzgar enerjisi kullanımına, 1995 yılında 1 MW’lık örnek bir ünite ile başlanması, rüzgar çiftlikleri ile kurulu gücün 2000 yılında 10 MW’a, 2005 yılında 20 MW’a ve 2010 yılında 50 MW’a yükseltilmesi planlanmıştı. Söz konusu hedefler çok küçük olmakla birlikte, teknolojik gelişimi izleyebilme açısından düşünülmüştü. Ancak, rüzgar enerjisi plana alınmamıştı.

Rüzgar enerjisinden ticari boyutta elektrik üretmek isteyen dört firmanın yap–işlet–devret modeli ile santral kurma girişimleri de vardır. Bu girişimlerin artması beklenmektedir. Bu girişimler birer adet 1,82 MW’lık, 18 MW’lık ve iki adet 50 MW’lık rüzgar çiftliği kurulması amacıyla yapılmıştır. 50 MW’lık çiftliklerin gücünün de, bir süreç içersinde 400 MW’a çıkarılması hedeflenmektedir. 2010 yılının elektrik üretimi resmi tahmininde rüzgar enerjisi şimdilik yoksa da, 2010 yılına gelindiğinde Türkiye’nin çeşitli rüzgar santrallarının olacağı beklenmektedir.

KAYNAKLAR
1- "www.laterna.com.tr/ruzgar1.htm"
2- "www.dunya-gazete.com.tr/arsiv/haber/h240798.html"
3- Kaynak Elektrik Dergisi 3/95 Metin Özgüç
4- Kaynak Elektrik Dergisi 4/94 Ö. Tunç İldeniz
5- 6,7 Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği Türkiye Şubesi (Turkish Wind Energy Association 7/99)
8- Kaynak Elektrik Dergisi 1/98 Dr. Tanay Sıdkı Uyar
9- Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği Türkiye Şubesi (Turkish Wind Energy Association 7/99)
10- Kaynak Elektrik Dergisi 2/95 Yrd.Doç.Dr Kadir Erkan
11- Kaynak Elektrik Dergisi 4/94 Ö. Tunç İldeniz
12- Elektrik Mühendisliği Dergisi 1/98 Dr.Tanay Sıdkı Uyar
13- IEE Proceedings-A Vol. 140 No.l, January 1993.
14- Renewable Energy Resources: Opportunides and Constraints 1990-2020, July 1993, p.3.25
15- Stevenson Ruth, 1993, European Directory of Renevvable Energy Suppliers & Services, p. 180
16- Facts About Wind Turbine Noise, BWEA 1992.
17- Time for ActionWind Energy in Europe EWEA, 1991
18- Wind Directions, Vol XIV, No 2, January 1995, p.5, BWEA & EWEA, London.
19- Wind Povver Montly, Vol 10, No 2, Febmary 1994, p. 14, Denmark.
20- Meteorological Aspects of the Uülizaüon of Wind as an Energy Source, p.69, WMO, 1981.
21- Electromagnedc Interferance, Preparatory Information Expert Group Study on Reconunended Practices for Wind Turbine Testing and Evaluadon. IEA, 1986.
22- Kaynak Elektrik Dergisi 4/94 Ö. Tunç İldeniz
23- Elektrik Mühendisliği Dergisi 1/98 Ir. Joe Beurskens
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |