Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: ENERJİ
    Konu: Su Çarkları ve Su Değirmenleri


Su Çarkı:

Akmakta ya da dökülmekte olan suyun doğrusal hareketini dönme hareketine dönüştürmekte kullanılan mekanik aygıta basitçe su çarkı denebilir. Temel olarak bir tekerleğin çevresine yerleştirilmiş paletlerden oluşur. Hareket etmekte olan suyun paletlere uyguladığı kuvvetin çarkı döndürmesi ve bu dönme hareketinin de çarkın merkezindeki mil aracılığıyla makinelere iletilmesi ilkesine dayalı olarak çalışır. İnsan ya da hayvan gücünün yerini alan ilk mekanik enerji kaynağı olan su çarkı, suyun yükseğe çıkarılması, tahılların öğütülmesi vb değişik amaçlarla kullanıldı. Günümüzde bu geleneksel uygulamaların yanı sıra, düşük güçlü elektrik üreteçlerinin çalıştırılmasında, pis suların boşaltılmasında ve bazı sulama sistemlerinde kullanılmaktadır.

Ortaçağdan başlayarak değirmenlerde, genellikle dişli aktarma düzenekleriyle donatılmış su çarklarından yararlanılmıştır. Başlıca üç tip su değirmeni vardır. Bunlar en basiti ve belki de en eskisi olan düşey çarklı değirmende su doğrudan paletler üzerine etkirdi. Yatay çarklı değirmende doğrudan çarka bağlı bir düşey mil değirmen taşını hareket ettirirdi. Üçüncü tip su değirmeninde ise, bir yatay mil düşey bir su çarkı tarafından çalıştırlırdı. Yapımı daha fazla bilgi gerektirmekle birlikte bu tip daha yaygın olarak kullanılırdı. Ayrıca düşey su çarkları paletleri suya ilk değdiği noktaya göre üstten, alttan ve ortadan su alan çarklar olarak sınıflandırılabilir.

Basit düşey su çarkı için çok az yardımcı donanıma gereksinim vardı, ama bu çarktan elde edilen verim suyun akış özelliğine ve çarkın çapına bağlıydı. Gücün yönünün değişmesi söz konusu olmadığından, düşey su çarkları zincirli tahrik sistemleriyle çalışan kovaların yardımıyla suyun yükseğe taşınmasında kullanılırdı.

Yatay su çarkları da fazlaca bir donanım gerektirmiyordu. Düşey milin üzerine değirmentaşı yerleştirilebildiğinden, bu çark tipi özellikle öğütme işlemlerine uygundu. Ama değirmen yalnızca düzenli akış rejimine sahip akarsular üzerinde kurulabiliyordu.

Dişli donanımlı, düşey çarklı su değirmeni daha kullanışlı bir değirmen tipiydi. Bunların alttan su alan türlerinin yapımı çok daha kolaydı, çünkü çarkın dönmesi için çark paletlerinin akmakta olan suya daldırılması yetiyordu. Değirmen yapımcısı, suyun akış hızı ile elde edilecek güç arasındaki uyumunu sağlayacak uygun dişli oranını seçebiliyor ve çark bir köprü kemerine ya da ırmağın ortasında demirlenmiş bir mavnaya yerleştirilebiliyordu. Dişli donanımlı ilk düşey çarklı su değirmenini Vitruvius`un yaptığı bilinmektedir. Bu değirmen, insan gücünden başka bir güçle harekete geçirilen ilk dişli uygulaması olarak da kabul edilmektedir. Alttan su alan bir çarkla donatılmış olan bu değirmen, ortadan ya da üstten su alan çarklı değirmenlerin aksine, düşmekte olan suyun ağırlığından yararlanamıyordu.

Ortadan ya da üstten su alan çarklı ve dişli donanımlı değirmenlerde daha fazla yardımcı donanıma gerek vardır. Ama her türlü su gücünün kullanılmasına olanak sağladığından bu değirmen de yaygın olarak kullanılmıştır. Bu değirmenlerin yapımı sırasında karşılaşılan en büyük zorluk, değirmenin, suyun çarkın istenen yerine düşmesini sağlayacak biçimde konumlandırılmasıydı. Bazı uygulamalarda bunu sağlamak için uzun bir değirmen deresinin ya da küçük bir setin inşa edilmesi gerekiyordu.

Vitruvius`tan 12.yy`a kadarki dönemde dişli donanımlı su değirmenlerinin gelişimine ilişkin çok az bilgi vardır. Bu dönemde yapılmış en önemli değirmenlerden biri,
Barbegal`da (Arles yakınları, Fransa) bulunan un değirmeniydi. Ahşap dişlilerle ve her biri 2 m çapında 16 adet üstten su alan çarkla donatılmış bu değirmenin yaklaşık 80 bin kişi için buğday öğüttüğü sanılmaktadır.

Dişli donanımlı su değirmenleri Roma İmparatorluğu`nda da kullanılmıştı, ama bunların sanayi alanındaki asıl etkisi ortaçağda Batı Avrupa ülkelerinde görüldü. 13.yy`dan sonra, üstten su alan çarklar alttan su alan çarklardan daha yaygın olarak kullanılmaya başladı.

Barbegal`deki Büyük Roma Su Değirmeni
Barbegal, Fransanın güneyinde, Arles bölgesinde yer almaktadır. Burada Batı Roma döneminden kalma mısır değirmeni kalıntıları bulunmuştur. 16 adet üstten su alan çarkla donatılmış bir değirmen sitesi bulunmaktadır. Bu çarklar paralel iki sıra halinde değirmenlere bağlanmıştır. Yerleşim şekli bir yokuşun eğiminde akan sudan yararlanılabilecek şekilde düzenlenmiştir. Doğu Roma döneminden kalma kalıntılarda bulunan sistemlere benzemekle birlikte Orta Çağ ve öncesi hakkında arkeolojik bilgiler için önemli bir ışık tutmuştur. İspat edilmesi güç olmakla birlikte MS 4.yy`da inşa edildiği düşünülmektedir. Yapının tarihi önemi ise, Barbegal`in köle veya hayvan gücüne dayanmayan ilk endüstriyel fabrika niteliği taşımasıdır. Şu bir gerçekki Barbegal çok iyi planlanmış ve inşa edilmiş, önemli ilgi ve beceri gerektiren bir yapıdır.

Bu değirmen yerel tarihçi ve arkeologların büyük ilgisini çekmiştir. Özellikle Roma İmparatorluğunun ekonomik ve endüstriyel durumu konusunda bilgi edinilmeye çalışılmıştır. Ayrıca bu dönemdeki su mühendisliği ile ilgili araştırmalara da bilgi sağlamıştır.

2. Yüzyılda Roma Britanyasındaki Su Değirmenleri

Ickham, Kent
20. yy başlarında Batı Roma döneminin Britanyasındaki su değirmeni alanları ve kalıntıları hakkında bilgi yok denecek kadar azdı. Fakat sonraki çeyrek yüzyılda üç tane alanın bulunması ile varlıkları doğrulandı. Birincisi Roma Britanyasında en çok bilinen su değirmeni Haltwhistle Burn Head idi. F.G.Simpson tarafından bulundu. Herhangi bir makina parçası kalmamıştı ama su çarklarının alttan su alan tipte olduğu, 3.6 m yükseklik ve 0.35 m genişlikte olduğu anlaşılıyordu.

1923-24 te R.C.Shaw, Willford bölgesindeki Irthing nehri üstündeki Roma dönemi köprüde inceleme yaparken, taştan yapılmış bir bent kapağı ve değirmen taşı parçaları buldu. Şu anda burası bir su değirmeni olarak kabul edilmekte. Burası 1860`larda J.Clayton tarafından kazılmıştı. Clayton burada taştan yapılmış bir su hattının bir kulenin arasından aktığını bulmuştu ama burayı bir su değirmeni olarak tanımlamamıştı.

Yüzyılın ortalarında İngiliz arkeolojisindeki yükselme daha fazla sayıda su değirmeni bölgesinin keşfini sağladı. Essex bölgesinde Spring Valley değirmeninde Roma döneminin değirmentaşı, çanak çömlek gibi kalıntılar bulunmuştu. Wiltshire bölgesinde W.J.Wedlake 2.6 m yükseklikte bir su değirmeni bulmuş ama tanımlayamamıştı.

1974`te Canterbury bölgesinde Ickhamda Roma döneminden su değirmeni bulundu. Bu bulunan ikinci değirmendi ve J.V.Bradshaw tarafından en eskisi olduğu ispatlandı. Devam eden kazılarda bir diğer değirmen kalıntısı daha yakın mesafede bulundu. C.J.Young 4.yy`a ait olan bu değirmenin ters akıntı ile çalıştığını tahmin ediyordu.

Su değirmenleri Romalıların oturma alanları olarak düzenlenmiş bölgelerdeydi. Burada o dönem insanlarına ait duvar, çanak çömlek, bozuk para gibi kalıntılar bulundu. Bu alanda Little Stour nehrinin iki tahta yapı arasından aktığı ve bu yapıların su değirmeni olabileceği düşünülmüştür ama herhangi bir mekanik parça bulunamadı. Değirmenlerin bulunduğu bölgede Little Stour nehrinin kolları kesişmekteydi. Bu bölge bir dönem maden operasyonlarında çok tahrip edilmişti ve bölgede çok sayıda hendek vardı.

Buradaki kanıtlardan değirmenin varolan bir akarsuyamı yoksa sonradan açılmış bir kanalamı inşa edildiği bilinememiştir. Fakat incelemeler aynı hat üstünde iki değirmenden alçakta olanın doğal suyun içine yapılmamış olduğunu göstermekte, üst tarafta olanda ise elde edilen bulgular sonucu büyük ihtimalle yapay bir bölümün içinde olduğu düşünülmektedir.

Bu değirmenler genelde binalarla bir iskelet sistemi oluşturmaktadır. Ama bu yapıları şu anki yapılarla fazla kıyaslamamak gerekir çünkü bunlar o dönem için çok mükemmel yapılar. Kanalda ilerletilen su alttan su alan tip çarkı döndürmektedir. Değirmen genişliği yanlarındaki istasyonlar tarafından kısıtlanmıştır ve genişliği 0.565 m`den fazla değildir. Yüksekliği ise 2 m üstündedir.

Büyük ihtimalle inşaatı ve çalışmaya başlaması MS 150 yıllarına ait ve tahminen MS 280`lere kadar 130 yıl çalıştığı bulunmuştur.

Tahminen en eski olan değirmenden 50 yıl kadar sonra eski sitenin 140 m üst tarafında bir diğer değirmen
kalıntısı bulunmuştur. Bu değirmen de keresteden yapılmış olup o dönemin en hızlı çalışan değirmeni olduğu düşünülmektedir. 1.4 m genişlik ve 28 m uzunluktadır. Bunların mısır değirmeni olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.
Bulunan kalıntılar bölgede endüstriyel bir aktivite olduğunu göstermekte. Çeşitli işlenmiş metal ve çok sayıda 4.yy parası kanallarda bulunmuştu. Çok sayıda bakır,
kalay, demir alaşımından malzemeler çıkarılmıştır. Demir çekiç başı ve geniş sağlam taşlar ile yapılacak metal ürünleri düşünüldüğünde su gücünün metal işlerde de kullanılmış olduğu anlaşılıyor. Çok sayıda broş, rozet, mühür, damga, kemer tokası gibi eşyaların bulunması site içinde askeri veya sivil sorumlu makamların bulunduğunu ortaya koyuyor.

Ickham`da bulunanlar büyük ihtimalle bölgenin, Doğu Kent kıyılarındaki Saxon kale ve muhafızlarına servis yapan bir iş deposu olarak kullanıldığını gösteriyordu.

Su değirmenlerinin tarihçesi
15-16-17.
yüzyıllarda Avrupadaki Değirmenler

Su değirmenlerinin en eskilerinden biri Norse su değirmenidir. Bu değirmen yatay tahta bir çarkı olan ve çarkın üstünde su akıntısı ile döndürülen keğçelere sahipti. Yaklaşık yarım beygir gücü üretebiliyordu. Roamlı mühendisler, düşey tahta çarka sahip Vitruvian değirmenini geliştirmişlerdi. Bu düşey çarkın yatay bir mili vardı. Batı Avrupada,18.yy`da buhar makinesi bulunana kadar su ve rüzgar değirmeni hareket enerjisinin ana kaynağını oluşturuyordu. Elle veya hayvan gücüyle çalıştırılamayan makineler su ve rüzgar gücü ile kullanılıyordu.

Vitruvian değirmeni iki şekildeydi. Birincisi, alttan su alan (undershot) tipte bir çarka sahipti. Bu çark nehre daldırılmış olup altından akan suyun hızından yararlanıyordu. Suyun çarktaki pedallara veya kanatlara çarpması sonucu dönüyordu. İkincisi, üstten su alan (overshot) tipte bir çarka sahipti. Çark suyu üstten alıyordu ve üstten akan suyun ağırlığını kullanarak çalışıyordu. Bu iki tip değirmen mısır öğütülmesinde devrim yapmış ve diğer makinaların kullanımında işe yarayabileceğinin anlaşılması ile teknolojide yeni bir temel atılmıştır. Bu gelişme özellikle 4.yy`dan sonra yer edinmiştir. Bu dönemde Roma İmparatorluğu Hristiyanlığı resmi din olarak kabul etmiştir ve mısır öğütme işi için kullanılan insan gücü eski değerini kaybetmiştir.

Roma İmparatorluğunun bölünmesi ile teknolojik gelişmeler yavaşlamasına rağmen, 11.,12. ve özellikle 15.yy`da su değirmenlerinin sayısı çoğalmıştır. Bu dönemde su değirmenleri çeşitli endüstriyel amaçlar için kullanılmıştır. Örneğin mermer kesimi ve cilalanması, pudra öğütme, kereste kesme, deri tabaklama, yağ tohumu ezme, demir ve kağıt yapımı ve sulamada kullanılmıştır.

İngilterede ilk su değirmeni kayıtlara göre MS 762`de Kent`de bulunmuştur. Ama en önemli tarihi belge 1080`de başlayıp 1086`da tamamlanan Domesday incelemeleridir. 1086`da I.William tarafından çıkarılmış olan tapu siciline Domesday Book denir. Bu kayıtlarda 5000 mısır değirmeni, Trent ve Svern nehirlerinin daha çok güney ve doğu bölümlerinde gözükmektedir. Değirmenler iki tipteydi. Norse ve Roma tipi ve çoğunluğu ülkenin doğu bölgelerindeydi. Burdan su gücünün Avrupa kıtasından ilk önce Kent sonra Doğu Anglia, Lincolnshire, Midlands ve güneye yayılmış olduğu düşünülmektedir.

16.Yüzyıl
16.yy`da su çarkı Avrupada hareket enerjisinin en önemli kaynağı olmuştur. Bunlar madencilik ve metalurjide, aynı zamanda dövme ve dökme demir üretiminde çok büyük temel olmuştur. Ayrıca maden cevherini çekme, dövme, ezme ve zımbalama, silah fıçılarını delme, ve tel çekme su çarklarının yardımıyla ilerledi.

İngiltere`de, çoğu köy ve kasabada, çoğunlukla doğal olarak suyun bulunduğu alanlarda, bir veya daha fazla mısır değirmeni değirmenciler tarafından sahibi olan Lordlardan kiralanıyordu. Değirmenler de çoğunlukla endüstriyel işlerde, demir ve tekstil üretiminde kullanılıyordu. Çarkların endüstride kullanılması mekanik güç iletiminde yeni yöntemler geliştirmiştir. Özellikle makinaların kullanımında hız ve verim artırmada basit vitesler bulmuşlardır.

Feodal dönemde kiralık su çarkları derebeyleri için çok önemli bir kazanç olmuştu. Feodal kanunlar çerçevesinde kiralar bazen nakit bazen de elde edilen ürünün bir kısmı şeklinde alınabiliyordu. Derebeyleri kendi bölgelerinde mısır tarlalarına sahip olup buraları işletebiliyor ve elde edilen gelirle yeni değirmenler yaptırıyordu.

Undershot Wheels (Alttan su alan çarklar)

Bu tip çarkın en ilkel şekli, dikey bir çarkın toprak sulama için kullanılması şeklinde Uzak Doğuda yararlanılmıştır. Bu sistemde suyun içine yerleştirilmiş çark döndüğünde bamboodan tüpleri dolduruyordu veya çarkın kenarına bağlanmış çanaklara doldurulan suyun bir kanala boşaltımı ile çalışıyordu.

Büyük bir gelişme Avrupada yaşandı. Burdaki sistemde akarsuyu bir çeşit bariyerle kesip aktığı mesafeyi daraltarak suyun akış hızını artırıyordu.

Bunlar kolayca yapılan ve kullanılabilen basit çarklardı. Çok az mekanik güç üretebiliyorlardı. Bu güçle mısır değirmenleri ve demirhaneler için yeterli işler yapılamıyordu. Genelde tarım nüfusunun kendileri için ekmek, yün giysi ve demir gibi ihtiyaçlarını karşılamaya yetiyordu.

İlerleyen yıllarda undershot çarklarda çalışmalar yapılmıştır. Bu tip çarklar yerlerini suyu yandan alan çarklara bırakmışlardır. John Rennie (1761-1821) ve Sir Marc Brunel (1769-1849) daha büyük çarka ve demir mile sahip değirmenler geliştirmişlerdir. J.V.Poncelet (1788-1867) geliştirdiği undershot çark bir çeşit su turbini gibi çalışıyordu.

John Smeaton (1724-92) yaptığı çalışmalarda undershot tipi çarklarda çeşitli değişiklikler sonucu daha iyi verim elde etti. Undershot çarkın verimi %22 olmasına karşın overshot verimi %63 olduğunu hesapladı. Undershot çarkın pedallarına çarpan suyun hızının kesilmesinin çok büyük güç kaybına neden olduğunu, aslında overshot çarkta bölmelerin tamamen suyla dolmasının ardından yerçekimi etkisiyle elde edilecek gücün itme gücünden daha fazla olduğu sonucuna vardı. Demirden çarkı ilk kullanan mühendisti. Low Breast ve High Breast olarak yandan su alan farklı iki çarkı da denemişti.

Breast-Wheels (Yandan su alan çarklar)

Su çarka hemen hemen eksen düzeyinden girer. Eksen düzeyi suyun kepçeler yoluyla uyguladığı kuvvetin en büyük olduğu yerdir. Göğüslük denen bir bölümle, kepçeler çıkış kanalına gelinceye kadar suyun dökülmesini önler.

Smeaton yaptığı çalışmalarda yandan su alan çarkların yararlarını farketmişti. Ona göre breast çarkların etkisi şu ikisinin bileşimi olabilirdi:
1)Depolanmış veya akışı engellenmiş suyun undershot çarkta pedallara çarpmasındaki verim
2)Overshot çarktaki suyun yüzeyinin son düştüğü noktayla arasındaki mesafeden elde edilecek verim
Fakat gerçekte toplam güç onun tahmin ettiğinden daha küçüktü.

Overshot Wheels (Üstten su alan çarklar)

Çarkın suyu tepesinden alması ve dönmesi temeline dayanan bir çark tipidir. Akan su kepçelere dolar ve oluşan ağırlık farkından dolayı çark döner. En alt noktada içindeki suyu boşaltır. Böylece dönme hareketi ile mekanik güç elde edilir. Overshot çarkın dönüş yönü undershot çarka göre terstir.
Üstten su alan çarklar oldukça yavaş döner bu nedenle makineye aktardığı hızı yükseltmek için dişli çarklar kullanılır.

Hidroelektrik Enerji

Kuramsal olarak 102 m`den düşen 1 kg ağırlığında su saniyede 1 KW elektrik enerjisi üretir. Uygulamada bu verim daha düşüktür. (Boru ve makinedeki sürtünmeleri yenmek için harcanır.)
Hidroelektrik enerji santralleri içme,kullanma yada sanayi suyu sağlama amacıyla ırmakların önü kesilerek oluşturulan baraj göllerinde kurulur.

Enerji Kaynakları

İsviçre, İtalya, İsveç, Norveç gibi buhar enerjisiyle çalışan termik santrallerde kullanacak yeterli kömürü yada petrolü bulunmayan ülkeler su enerjisi kaynaklarını geliştirmişlerdir.

Su enerjisi belirli bölgelerde, genelliklede dağlık yörelerde bulunur. Bir hidroelektrik santralin yatırım tutarı aynı güçte kömürlü termik santralin yatırım tutarının en az 3 katı, nükleer enerji santralinin yatırım tutarının da 1.5 katıdır. Ama hidroelektrik santralin işletme giderleri öbürlerine göre çok daha düşüktür. Çünkü yakıt gideri yoktur ve daha az personele ihtiyaç vardır. Ayrıca hidroelektrik genelde zengin ülkelerde üretilir. ABD dünya üretiminin %39’unu, Batı Avrupa %27, Doğu Avrupa %13, Asya özellikle Japonya %9, Güney Amerika %10 ve Afrika ile Ortadoğu %2 dir. Birçok sanayi ülkesinde hidroelektriğin toplam elektrik üretimi içindeki payı çok düşüktür. Büyük Britanya %2, Almanya % 5, ABD %10, Rusya-Avustralya ve Japonyada bunun biraz üzerindedir. Hidroelektriğin payı Akdeniz, Alp ve Pirene ülkelerinde biraz daha fazladır. İtalyada %25, İspanyada %35, Fransada %25, Türkiyede %37.6`dır.

Hidroelektrik enerji santralleri

Bir hidroelektrik enerji santrali ya bol yağmur alan bir dağlık bölgede ya da ırmağın vadisine kurulur ve su çıkışı bir baraj yapılarak kapatılır.

Su baraj tabanından tüneller ya da borularla enerji santraline alınır. Suyu türbinlere ulaştıran borulara cebri boru denir. Cebri borulardaki su basıncı çok yüksek olduğundan genelde çelikten yapılır. Türbin durdurulduğunda cebri borudaki basıncın aniden yükselerek, borunun patlamasını önlemek için denge bacası denen taşma bacaları yapılır.

Santral binası, türbinlerden geçen suyun akabileceği bir akarsu ya da gölün yakınına kurulur. Türbinlerden çıkan suyun döküldüğü kanala çıkış kanalı denir.

Türkiye hidroelektrik santralleri

Türkiye önemli bir su gücüne sahiptir. Su enerjisinden elektrik üretme potansiyeli bakımından Avrupa ülkeleri arasında Rusya ve Norveç`ten sonra 3. sırada yeralmaktadır. Türkiyede 110 milyar kW saati bulan hidroelektrik potansiyeli olmasına karşın yılda 36 milyar KW saat elektrik enerjisi üretilir. (Yaklaşık %21`i kadar.)

Türkiyede su enerjisinden yararlanan ilk santral 1902`de Tarsus`ta kuruldu. Cumhuriyet döneminde ilk santral 1929`da Trabzon Visarada kuruldu. 1950`ye kadar elektrik üretimi daha çok termik santrallerle sağlandı ve 1950`ye kadar Trabzon`daki santralden başka elektrik santrali yapılmadı.

!950`lerde hidroelektrik santrallerinin payı %3.8 iken günümüzde %40`ı bulmuştur. Şu an yaklaşık olarak projelerin tamamen bitirilmesiyle 50 milyar KW saatten fazla enerji üretilebilecektir.

Gelgit ve Dalga Enerjisi

Gelgit enerjisi santralleriyle ilgili bugünkü tasarımlar, gelgit genliğinin büyük olduğu kıyı kesitlerinde baraj yapılmasına dayanır. Bu barajın içine tüneller yapılır ve sular yükselince buradan girer, alçalınca da dışarı çıkar. Tünellerin içine yerleştirilmiş olan türbinler suyun akışıyla dönecek ve bunlara bağlı jeneratörlerde elektrik üretilmiş olacaktır. Suların yükselmesiyle alçalması arasındaki fark 10m`dir. Fakat sıradan bir hidroelektrik santralinde su 160 m`den düşer. Bu yüzden çok büyük hacimde su ihtiyacı vardır.

İlk gelgit enerji santrali 1966`da Fransa`da yapılmıştır. Baraj uzunluğu 800 m`dir ve 24 tüneli vardı. Her tünelde 10 MW`lık bir türbin vardı.

Dalga enerjisi deniz dalgalarının enerjisinde dayanır. 1 m`lik bir dalgadan 90 kW enerji üretilebilir. Fakat sanayi ölçeğinde herhangi bir dalga enerjisi jeneratörü yoktur.

Tarihte Su Dağıtımı

Eski dönemlerde kentlerde genellikle kıyı ve ırmak sularından yararlanılıyordu, ancak ırmak çok kolay kirleniyordu. Evlerdeki kanalizasyon atıkları, çöpler, ırmağın kirlenmesine yol açıyordu. Sık sık kolera, tifo salgınları baş gösteriyordu. Ve böylece atık suları kentlerden uzaklaştırıp kullanma sularını temiz tutmaya karar verildi. Sonunda suyu bir vadiden veya çukur bölgeden geçirmek için su kemerlerini tasarladılar.

İlk defa MÖ 7.yy`da Asur kentleri Nemrud ve Ninova`ya su taşımak için kullanıyorlar. Ninova su yolu 80 km uzunluk ve 22 m genişliğindeydi. Ama en görkemli su kemerleri Romalılar tarafından yapılmıştır ve 19.yy`a kadar rakipsiz kalmıştır. 578 km uzunluktaydı ve kente günde 189 milyon litre su sağlıyordu. Bu su kemerlerinden bazıları hala kullanılmaktadır.17. ve 18.yy`da Londra ve Paris`te dökme demir borular,
su kemerleri ve pompalar içeren su dağıtım sistemleri yapıldı.

Günümüzde ise vadi ve akarsuların ağzına bir baraj yapılır ve buradaki su kanallarla pompalama istasyonuna gelir. Eğer baraj kentten çok daha yüksekteyse su basıncını düşürmek için baraj ile pompalama istasyonu arasına ara göletler yapılır ve su pompalama istasyonunda temizlenip şehre pompalanır.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |