|
Atatürkçü düşünce sisteminin çarkları oluşturan, onun işlemesini sağlayan ilkeler, milletimizin ilerleyip çağdaşlaşması açısından dayandığımız temeller oluşturmuştur ve bu özelliklerini koruyacaklardır. Atatürk tarafından, belli bir sistem olarak büyük bir plan ve program içinde ortaya atılan ve uygulanan bu ilkeleri incelemeye geçmeden önce onların büyük önderce hangi koşullarda konulduğunu ve hepsine esas olan ana kavramları, gözden geçirmek gerekmektedir. Yeni bir düşünce sistemini doğuran ilkelerin belirebilmesi için bir ortama ihtiyaç vardır. Zaten, toplumda benimsenen her yenilik bir ortama bağlıdır. Atatürk ilkelerinin ortaya çıkması, 19.yy’ın sonlarına doğru her bakımdan iyice bozulan Osmanlı yönetiminin çizdiği ortam içinde oluşmuştur. Gerek ilkeleri koyup uygulayacak önder, gerek onu destekleyenler, hep bu ortamın içinden çıkan kişilerdir. Bütün reform denemelerine rağmen, imparatorluğun çöküş sürecinden çıkmaması, yönetimin düzelememesi, o ortam içinde yetişenleri başka çözümler aramaya yöneltmiştir. Bilindiği gibi çok uluslu bir imparatorluk olan Osmanlı devletinde yaşayan çeşitli toplulukları bir arada tutabilmek için “Osmanlılık” bilinci yerleştirilmeye çalışılmış, ama milliyet duygularını gelişmesi karşında bu yapay düşünce tutmamıştı. Öte yandan milletin egemenliğine dayanmayan, kişisel yönetim pek çok sorunun çözümlenmesinde yetersiz kalıyordu. Milli olmayan kişisel devlet yönetimini, hiçbir kesimin isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılayamaması, Türk inkılabını doğuran önemli bir nedendir. 1- Atatürk’ün İlkelerinin Amacı Atatürkçü Düşünce Sistemi, Türk Milletini, çağın ve bilimin gereklerine göre mutluluğunu, esenliğini, refahını sağlamak amacı ile Atatürk tarafından oluşturulmuştu. Bu düşünce sistemini işleten ilkelerin korunmasındaki amaç, açıktır. Sistemin doğması, bu ilkelerin konulması ile mümkün oldu. Öyle ise Atatürk ilkeleri, Atatürk’ün düşünce sistemini kurmak ve işletmek amacı ile konulmuştur. Atatürkçü düşünce sistemini gelişmesi ve ilkelerin işlemesi, demokratik bir ortamın varlığı ile mümkün olur. 2- Atatürk İlkelerinin Ortak Özellikleri Atatürk İlkeleri, birbirlerine bağlı ilkelerdir. Yukarıda da belirtildiği gibi bir bütünün ayrılmaz, parçaları bir sistemi işleten çarklarıdır. Milletimizin ihtiyaçlarına göre gelişmişlerdir. Bu ilkeler büyük bir özenle uygulanmış ve son derece verimli sonuçlar getirmişlerdir. İlkelerin uygulanması ile milletimiz her alanda, Cumhuriyet öncesi ile karşılaştırılmayacak kadar büyük gelişmeler sağlanmıştır. Başka bir değişle, Türk inkılabı bu ilkelerin konulup uygulanması demektir. Birbirine bağlı, uyum içindeki bu ilkelerin gerçekleşmesi ve gelişmesi ortak bazı özelliklere sahip olması ile açıklanabilir. Nasıl bir makineyi işleten çarkları bir arada tutan ortak nitelikler varsa Atatürk ilkeleri de bu ortak yanları ile bir bütünü oluşturmaktadır. Atatürk İlkelerinin ilk ortak özelliği, milliyetçilik duygusundan kaynaklanmış olmasıdır. Her ilke, Türk milletini ileri bir uygarlık düzeyine çıkarma hedefi ile konulmuştur. Doğrudan doğruya “milli” ihtiyaçlardan kaynaklanmıştır. Altı temel ilke içinde sayılan “milliyetçilik” aynı zamanda diğer ilkelerinde özünü oluşturmaktadır. Cumhuriyetçilik, milletin egemenliğine dayanan bir ilkedir. Halkçılık, halkın mutluluğunu ve esenliğini korumaktır. Devletçilik, devletin her alanda, vatandaşın yanında olmasıdır. Laiklik, bireyleri inançlarında özgür bırakma, bu yolla demokrasiyi sağlamlaştırma amacı ile konulmuştur. İnkılapçılık bütün bu ilkelerin geliştirilip sürdürülmesi ilkelerin ikinci ortak özelliği ise akıl ve bilim yoluyla konulup uygulanmalarıdır. Atatürkçülük tam anlamıyla akla ve bilme dayanır. Gelişmiş ülkelere bakılırsa kalkınmalarını ve gelişmelerini bilime borçlu oldukları hemen anlaşılır. Çağdaş uygarlığın üstüne çıkılmasını amaç edinen Atatürkçülüğün akla ve bilime dayanması kadar doğal bir şey yoktur. Gerçekten, cumhuriyet bu güne kadar görülen en bilimsel yöntem biçimidir. 3- Atatürk İlke ve İnkılaplarının Dayandığı Temel Esaslar Atatürk ilkeleri ve bunların uygulanmasıyla oluşan Türk inkılabı, bazı önemli temellere dayanmaktadır. Atatürk ilkelerini koyarken çok önemli bazı düşüncelerden, olgulardan yararlanmış, onların verdiği esin ile ilkeleri koymuştur. Bunlar, ayrıca ilkelerin ortak özelliklerini de belirlemiştir. Bu esasların çıktığı iki ana düşünce vardır. Bunlardan biri akılcılıktır. Atatürk’ün en büyük özelliklerinden biri de bilimsel ve akılcı bir düşünceyi (Rasyonalizm) Türk toplumunun bütün alanlarına egemen kılmak çabasıdır. Atatürk, insan aklına çok değer verirdi. “Akıl ve mantıkla çözümlenemeyecek sorun yoktur” sözü, onun bu konudaki görüşünü en özlü biçimde açıklamaktır. Yüzlerce yıl koyu bir kadercilik anlayışı içinde yaşayan Türk toplumunu yeniden canlandırmak, ancak akılcılığın her işte öncü olmasını sağlamakla mümkündü. Atatürk, bu nedenle akıl yoluna ağırlık vermiş, her işin ölçüsü olarak aklı kullanmıştır. Akılcılığın zorunlu sonucu bilimselliktir. Bilimler, akıl yolu ile yapılan zihinsel çalışmalardan çıkar. Batıda akılcılık, önce doğrudan doğruya akıl ilkeleri demek olan matematiğin büyük bir gelişme göstermesiyle başladı. Matematiği, mekanik izledi. Sonunda akıl ve deney yolu ile öteki bilimler hızla ilerledi. Bundan da teknoloji doğdu. Görülüyor ki, akıl ve bilim her türlü gelişmenin kaynağıdır. Bunu için Atatürk, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir...Türk milleti yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir” demiştir. Türk milleti gerçekleri akıl ve bilim yolu ile değerlendirdikçe ilerleyip gelişecektir. Ekonomi, kültür ve ahlak alanında gelişme buna bağlıdır. Unutulmamalıdır ki, ahlak kuralları da akıl yoluyla konulmuştur. Bundan dolayı, Atatürk ilkeleri ve onların dayandığı esasların büyük bölümü akıl ve bilimin verilerinden doğmuştur. Atatürk ilke ve inkılaplarının ve onlara esas olan düşüncelerinin bir başka temeli de milliyetçiliktir. Ancak milliyetçilik, büyük önemi dolayısıyla aynı zamanda Atatürk ilkelerinin birini oluşturduğu için bununla ilgili gerekli bilgi yeri geldiği zaman verilecektir. Milli benliğin doğamsı ile Milliyet duygusu gelişir, bundan da milliyetçilik ilkesi ortaya çıkar. Milli benlik, bir milletin bireylerini sıkı sıkıya birbirine bağlayan çeşitli duygular ve olgulardır. Bunların başında milli tarih bilinci gelir. Türk inkılabı ile gelen yeni tarih anlayışı, Türk milletini geçmişten geleceğe bağlamaktadır. İkincisi milli dilimizdir. Türk dilinin gelişmesi konusunda görüldüğü gibi, dünyanın en gelişmiş dillerinden biri iken giderek, türlü tarihsel nedenlerle başka dillerin etkisi altına giren Türkçe’miz aydınlar ile halkı arasında ikilik yaratmıştır. Bu ikilik yüzünden milli benliğini tam anlamı ile kazanamamıştı. Dilimizin, yabancı etkisinden kurtulması ile milli benliğimizin oluşması tamamlanmıştır.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|