|
Cengiz Aytmatov 1928 yılında Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e bağlı olan ve Talas vadisinde yer alan Şeker Köyü’nde doğar. Babası Törekul Aytmatov, annesi Nagima Hamzayevna Aytmatova’dır. Memur olan babası 1937 yılında Stalin’in temizlik harekatının kurbanları arasına katılır. Kemikleri 1991 yılında bulunur. Aytmatov’un amcası da 2.Dünya savaşında ölmüştür. Annesi çeşitli memuriyetlerde bulunmuş modern bir kadındır. Dört çocuğunu kendi başına büyütmek durumunda kalmıştır. Cengiz Aytmatov ilkokula kendi köyünde gider. Babaannesi Ayımkan etrafında saygı gören bilge bir kadındır. İrticalen şiirler söyler, beş-altı yaşından itibaren torununu ninniler, masallar, efsanelerle besler. Aytmatov çok küçük yaşlardan itibaren ozanların atışmalarını dinler, sohbetlerine katılır. Şifahi kültürün çok canlı yaşandığı bu toprakların destani havası yazarı içten içe kuşatıp zenginleştirir. İkinci Dünya savaşının yokluk yıllarını babasız geçiren Aytmatov, çocukluk yaşından itibaren çalışmaya başlar. On yaşında toprağı işler. Ondört yaşında şeker köyünde köy sovyeti kolhozu sekreterliğine getirilir. Bir yıl da vergi memuru olarak çalışır. Bu sıralarda, erkekler cephede savaşırken, köylerde kadın ve çocukların çektikleri sefalete şahit olur. 1946’da Kazakistan’ın Cambul şehrinde veteriner teknik okuluna gider. Bu okul bitince 1948’de Kırgızistan tarım enstitüsüne devam eder. 1953’de buradan veteriner olarak mezun olur. Aytmatov’un ilk eseri, 1952 yılında Pravda Gazetesi’nde yayımlanan Gazeteci Cyuda’dır. Bu hikayeyi 1957 yılında yayımlanan Yüzyüze takip eder. 1956-58 yılları arasında Moskova’da Gorki Edebiyat Enstitüsü’ne devam eden yazarın Cemile adlı hikayesi 1958 yılında Novy Mir (yeni dünya) dergisinde yayımlanır. Bu eseri büyük ilgi görür. Aytmatov şöhreti, bu eserinin Fransız şair Louis Aragon tarafından Fransızca’ya tercüme edilmesi ve Avrupa’da yayımlanması ile yakalar. Aragon bu hikayeye yazdığı önsözde Cemile hikayesi için “dünyanın en güzel aşk hikayesi”ifadesini kullanır. Aytmatov, Cemile’nin yayımlandığı 1958 yılında Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne girer. Aynı yılın sonunda Kruşçev’in anti-Stalinist kampanyası sırasında Sovyet Komünist Partisine ve Yazarlar Birliğine kabul edilir. Aytmatov’un partiye girmesi ancak böyle bir durumda mümkün olmuştur, çünkü Aytmatov’un babası Stalin muhalifidir. Sırf bu yüzden öğrencilik yıllarında bursu kesilmiş, babasının muhalif olmasından dolayı terslikler yaşamıştır. Bu tarihten sonra hem Kırgız hem de Rus yazarlar arasında yerini pekiştirir. Bu yıllarda Literaturnyi Kırgızistan dergisi editörlüğünü, sonra beş yıl boyunca Pravda’nın Orta Asya muhabirliğini yapmıştır. Aytmatov 1963 yılında, İlk Öğretmen, Deve Gözü, Cemile ve Selvi Boylum Al Yazmalım adlı hikayelerinden oluşan Steplerden ve Dağlardan Hikayeler adlı kitabıyla Lenin Edebiyat Ödülü’nü kazanır. 1959-67 yılları arasında Novy Mir’in editörlüğünü yapar. 1968’de Büyük Sovyet Edebiyat Ödülü’nü kazanır. Aynı yıl Kırgızistan milli yazarı seçilir. Cengiz Aytmatov’un edebi seyri bu yıllarda hikayecilikten roman yazarlığına doğru kayar. Aytmatov,başarılı bir edebiyatçı olması yüzünden devletten itibar görmüş, devletin çeşitli birimlerinde görev almış, bu sayede rejimin işleyişine tanık olmuş biridir. Sovyetler birliği dağılmadan önce Gorbaçov’un beş danışmanından biri olan yazar, halen Kırgızistan’ın Luxemburg.Hollanda ve Belçika büyükelçilikleri görevini yürütmektedir. Al Yazmalım Selvi Boylum, Erken Gelen Turnalar, Fuji-Yama, Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek; Cem Yayınevi, İstanbul 2000 Eserin konusu bir genç kız ile bir tır şoförünün arasında geçen aşktır. Anafikri ise; emek olmadan sevginin olmayacağı, sevginin emek olduğudur.
VAK’A ÖZETİ Eser yazarın gazetecilik yaptığı yıllarda Narın’dayken Frunze’ye geçmek istemesiyle başlıyor. Fakat Frunze’ye acele gitmek istediği için yoldan geçen bir kamyonete binmek istemektedir. İlyas’ın kamyonetine binmek ister fakat İlyas arabaya kimseyi alamayacağını söyler. Yazar nedenini merak etse de olayın üzerine fazla düşmez. Yazar daha sonraki bir zamanda Oş’a trenle giderken, trende İlyas’a rastlar. Ve İlyas ile birbirlerini anımsarlar ve tanışırlar.İlyas yazara arabaya onu almayaşının sebebini anlatmaya başlar. Bundan sonra Asel ile İlyas’ın hikayesi başlar. İlyas askerden yeni dönmüştür ve arkadaşı olan Alibek’in yanında Tiyen-Şanlar’da bir ulaştırma merkezinde çalışmaya başlar. Daha sonra birgün bir köye iş için gider ve orada Asel’i görür. Ve zamanla köye gel-git birbirlerini severler. Fakat Asel evlenmek üzeredir. Bunun üzerine İlyas Asel’i kaçırır. Daha sonra Samet adında bir oğulları olur. Fakat daha sonra İlyas’ın hırsı ve ve gururu yüzünden Asel ile aralar açılır. İlyas daha önce yaptığı gibi kamyonuna römork bağlayarak Tiyen-Şan’lardan geçebileceğini kanıtlamak ister. Ve işyerindeki arkadaşlarıyla, en yakın arkadaşı Alibek ile bu olay yüzünden arası açılır. Ve yolu geçememesi nedeniyle iyice ipler kopar. İlyas evinden iyice uzaklaşır. Zamanını Kadiça adında işyerinde çalışan bir kadınla geçirmeye başlar. Asel bunu çok geçmeden öğrenir. Oğlunu da alarak İlyas’ı terkeder. İlyas Asel’i arar fakat bulamaz. Kadiça ile yaşamaya başlar. Bu sırada Asel ise nereye gittiğini bilmeden yola çıkar. Yolculuk sırasında Baytemir adında bir adamla tanışır. Baytemir Asel’e yardım eder, ona kalacak yer sağlar, evinin kapılarını Asel’e açar. Baytemir Samet’i kendi çocuğu gibi sever. Asel’i de sevmektedir. Bu sırada İlyas Kadiça ile birlikte Anarhay’a yerleşir ve orda yaşamaya başlar. Fakat daha sonra İlyas Asel’i bir türlü unutamaz ve Kadiça’yı da bir türlü sevememektedir. Ve Tiyen-Şanlar’a geri dönmeye karar verir. Eski işine geri döner. Ve bir gün yine alkollü olduğu bir sıra kaza yapar. Onu Baytemir kurtarır ve evine getirir. Fakat Baytemir’in hiçbirşeyden haberi yoktur. Fakat daha sonra anlar. Ama ne Asel’e ne de İlyas’a bir şey söyler. Onların kendi kararlarını kendilerinin vermesini ister. İlyas ise hergün oğlunu Asel’den ve Baytemir’den habersiz görmektedir. Ve bir gün Samet’i kaçırmaya karar verir. Fakat oğlunun baba olarak Baytemir’i bilmesi ve ondan ayrılmak istememesi, Asel’in de artık ona geri dönmeyeceğini bilmesi onu mahveder. Aşkına, Tiyen-Şan Dağlarına, Işık Göl’e veda ederek Pamirler’e yeni bir hayata gider. Fakat aşkını hiçbir zaman unutamayacağını bilmektedir.
İÇ YAPI Yazar hikayeyi ilk önce kendi ağzından anlatmış, daha sonra İlyas’ın ağzından ve daha sonra da Baytemir’in ağzından anlatmıştır. Yazar hikayeyi anlatırken objektif bir tutum içerisindedir. Olayları, kahramanlarının ağzından olduğu gibi yorum yapmadan anlatmaktadır.
İTİBARİ YAPI Hikayede canlı figürler İlyas, Asel, Samet, Baytemir, Kadiça, Alibek, Asel’in annesi, Asel’in kardeşi, Cantay‘dır. Cansız figürler ise tren, Asel ile İlyas’ın oturdukları ev, İlyas’ın işyeridir. İLYAS: Genç ve esmerdir. Bitişik gür kaşları vardır. Hikayenin sonuna doğru yüzünün zayıfladığından, alnında kırışıklıklar oluştuğundan bahsedilmektedir. İnatçı ve hırslıdır. Fakat bu hırsları zaman zaman onun başına dert açmaktadır. Sorumsuz, günü gününe yaşayan bir insandır. ASEL: Uzun ince bir kızdır. Dalgalı ince saçları vardır. Sert bakışlı, tatlı yüzlü bir kızdır. İlyas ile ilk karşılaştığında ayaklarında lastik çizmeler, sırtında da babasının ceketi vardır. Hikayede pasif bir karakter olarak geçiyor. Vefalı, kendisine yapılan iyiliğin değerini bilen bir kızdır. Güzel şeylerin emekle oluşacağını bilmektedir. CANTAY: Cimri, kötü niyetli bir insandır. Evli değildir, hikaye de bir sevgilisi olduğundan bahsediliyor. Ama bu sevgiliden ayrıntılı bir şekilde bahsedilmemiştir. Hikayede İlyas’ı kıskanmaktadır. KADİÇA: Hırçın bir kadındır. Kolay kolay erkeleri yanına yaklaştırmayan sert karakterli bir insandır. Fakat İlyas’a karşı bir zaafı vardır, ona karşı yumuşak bir tutum sergiler. BAYTEMİR: Yol bakım ustasıdır. Ailesine, evine bağlı bir erkektir. İyi niyetli bir insandır. Ailesinin ölmesinden sonra hayata küsmüştür. Daha sonra Asel ve Samet ile tekrar hayata dönmüştür. Bütün hayatı onlar olmuştur. ALİBEK: Alibek de İlyas gibi aynı ulaştırma merkezinde şöfördür. Kitapta yaşı küçük olmasına rağmen, daha yaşlı bir insan karakteri çizmektedir. Olgun bir insandır. Arkadaş canlısı, yardımsever bir insandır. Mantıklı, bir şey yapmadan önce tartıp, düşünen sonra karar veren bir insandır. Fazla heyecanı, macerayı ve riski seven bir insan değildir. ASEL’İN ANNESİ: Geleneklerine göreneklerine bağlı, tutucu bir insandır. ZAMAN: Hikaye 1950’li yılların sonu 1960’lı yılların başında geçmektedir. Çünkü hikayeden olayın ikinci dünya savaşı sonrası bir zamanda geçtiği anlaşılmaktadır. Hikaye de zaten 1961 yılında yazılmıştır. MEKAN: Somut bir mekan kavramı vardır. Mekan oldukça geniş sayılabilir. Hikayede Narın’dan Furunze’ye, Tiyen-Şan’lardan Anarha’ya uzanan bir mekan kavramı vardır. İÇERİK: Hikayede ilk olarak algılanan hiç düşünülmeden yapılmış bir aldatmadır. Fakat olayın arka planında yatan sevginin emeksiz olamayacağıdır. OKUYUCU GÖRÜŞLERİ: Aytmatov’un en önemli özelliği olan romanlarında kullandığı folklorik malzeme unsurunu bu eserde de görüyoruz. Hakla ait olan herşeyden, kültüründen, coğrafyasından, insanından haberdar olması Aytmatov’un diğer bir yanıdır. Bunu da bu eserde açıkça görebiliyoruz. Gamze Bingöl
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|