|
1- SANAYİ DEVRİMİ Sanayi Devrimi, basit bir şekilde açıklanacak olursa, aletin yerine makinenin geçmesidir. Sanayi Devrimi, tekniğin, sınaî üretimin ve ulaşım imkanlarının gelişmesi ile 18.yy.dan itibaren çağdaş dünyada ortaya çıkan değişimleri ifade eder. Sanayi Devrimi buhar kuvvetinin sanayiye uygulanması, buharla işleyen makinelerin çoğalması, az zamanda çok mal yapan, üreten fabrikaların kurulması ile sanayi ve ticaret dünyasında birtakım değişikliklerin olmasıdır. Sanayi Devrimi ilk olarak ve belirgin şekilde 1750 ile 1830 yılları arasında İngiltere`de ortaya çıktı, sonraları diğer Avrupa ülkelerin de yayıldı. Makineleşen sanayi, önce İngiltere`de dokuma sanayiinde uygulama alanı buldu. Odunun yerine maden kömürünün kullanılması, hareket ettirici gücü artırdı. Havagazı ise aydınlanma aracı olarak kullanılmaya başlandı. Üretimde makinenin kullanımı, eşyanın fiyatlarını ucuzlattı. Fazla üretim geliri artırdı. Diğer yandan sömürgeciliğin gelişmesi ticarete de genişlik olanağı sağladığından, üretimi artırma zorunluluğu ortaya çıkmıştı. Sınai üretimin artırılması, sanayinin hem makineleşmesine, hem de fabrika denilen büyük üretim ünitelerinin kurulmasına neden olmuştu. Eski aile sanayi ile küçük imalathaneler yerlerini büyük fabrikalara bırakmıştır. Fabrikaların kuruluşu ile işçilerin sayıları birdenbire artmış ve köylerden şehirlere akın başlamıştır. Fabrikalarda çalışan ve sayıları artan işçiler, yeni bir sınıfın ortaya çıkmasına ve böylece işçi- işveren ilişkilerinin başlamasına neden olmuşlardır. Serbest rekabet ilkesi, maliyeti düşürmeyi ve ucuz ücretle işçi çalıştırmayı gerekli kılıyordu. Makineleşme, bir bakıma işsizliği artıran bir unsur olmuştur. Yaşamak zorunda kalan işçiler düşük ücretlerle ve kötü şartlar altında çalışmak zorunda kalıyorlardı. Sanayi merkezleri çevresinde gittikçe kalabalıklaşan işçiler, zamanla kendi aralarında örgütlenerek, kötü çalışma koşullarının ortadan kaldırılması için çaba göstermişlerdir. Böylece Sanayi Devriminin doğurduğu, işverenin işçiyi sömürme ve onun sırtından geniş kazançlar sağlama imkanına hemen olmasa bile, daha sonraki yıllarda sosyal adalet anlayışının getirdiği, sağladığı fikir hareketleri ile engel olunmuştur. Sanayi Devrimi`nin bir diğer önemli etkisi de üretimi fazlasıyla artırmış olmasıdır. Artan üretime pazar bulmak için dış ticarete yönelinmiştir. Dış ticaret, Sanayi Devrimi`nin bir sonucu olduğu gibi, aynı zamanda da onun nedenini oluşturmuştur. Şöyle ki, denizaşırı ülkeleri ellerine geçiren Avrupalılar, bu geniş pazarların ihtiyacını karşılamak için, yeni buluşlara ve teknik ilerlemeye yönelmişlerdir. Sanayi Devrimi dış ticarete açılan ve büyük pazarlar kuran batılı devletlerin egemenliklerini sürdürmeleri için başvurulan bir yol olmuştur. Sanayi Devrimi`nin bir diğer özelliği de fazla gelir getirmiş olmasıdır. Bu nedenle sermaye sahibi ülkeler, sanayiye önem vermişlerdir. Sanayide devrim, yolların, kanalların yapılmasına, demiryollarının ve buhar gücü ile işleyen gemilerim ulaşım vasıtası olarak kullanılmasına, milletlerarası ticaretin gelişmesine neden olmuştur. Sanayi Devrimi , büyük sermaye birikimine de neden olmuştur. Büyük sanayi tesisleri kurmak için büyük sermayeye de ihtiyaç vardı. Kişisel servetler buna yetmediğinden, büyük sanayi tesislerini kurmak için, anonim şirketler kurulmuş, hisse senetleri halka yayılmıştır. Kurulan şirketler, büyük sermayelerin toplandığı merkezler olmuşlardır. Sanayi Devrimi , sosyal bünyede ve fikir hayatında önemli değişikliklere neden olmuştur. Sanayi Devrimi ile ilgili siyasi, sosyal, ekonomik birtakım akımlar, 19.yy.ın özelliğini oluşturmuşlar, 20.yy.da da etkili olmuşlardır. 2- SANAYİ DEVRİMİ İLE İLGİLİ AKIMLAR a)Kapitalizm: Kapitalist sistemde iktisadi faaliyetler serbesttir ve devletin müdahalesi yoktur. Ekonomik faaliyetler fertlerin idaresine bırakılmıştır. Bu düzende fiyatlar arz ve talebe göre oluşur. Gerek tüketiciler, gerek girişimciler, sermaye sahipleri ve işçiler, kendi ekonomik faaliyetlerini, çıkarlarını gözeterek kendileri tayin etmektedirler. Kapitalist sistem, siyasi ve ekonomik hürriyete, özel mülkiyete özellikle üretim vasıtalarının özel mülkiyetle olmasına, özel teşebbüse yer vermektedir. Kapitalizm, liberalizmin ekonomik ve sosyal görüşlerinin temelleri üzerine kurulmuştur. İngiltere`de gerçekleşen Sanayi Devrimi, makineleşmeyi doğurmuştur. Fransız devrimi ise ekonomik alanda merkantilizm yerine, üretim ve ticaret özgürlüğünü, ekonomik liberalizmi getirmiştir. Toplumların düzenlerini sarsan makineleşme ve ekonomik liberalizmin birleşmesi, yeni bir ekonomik gelişmeyi, kapitalizmi doğurmuştur. Kapitalist sistemin prensipleri gereği ekonomik faaliyetlerin tamamen serbest piyasaya bırakılması, kısa zamanda çeşitli sakıncaların doğmasına neden olmuştur. Modern fabrika ve makineler karşısında küçük sanat ve el işleri kollarından büyük kısmı kaybolmaya yüz tutmuş, işsizlik baş göstermiş, düşük işçi ücretleri bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Kapitalist girişimci, daha çok kar etmeye yöneldiğinden, ücretleri düşürerek üretim maliyetini düşük tutmaya çalışmıştır. Kapitalizmin doğurduğu bu sonuçlar, işçiyi maddi ve manevi bakımdan sefalete sürüklemiştir. Ayrıca plansız ve devlet müdahalesi olmaksızın düzenlenen ekonomik faaliyetler, ekonomiyi zaman zaman bunalımlara sürüklemiştir. Kapitalist sistemin aksamaları ve doğurduğu sonuçlar, sosyalizm gibi akımların gün ışığına çıkmasına neden olmuştur. Kapitalist sistem, bir yandan da Avrupa ülkelerinin sömürgecilik politikasına güç kazandırmıştır. Çağımızın kapitalizm anlayışı, değişik bir görünümdedir. Bugün kapitalist ülkeler bir taraftan esas itibarıyla özel teşebbüsün dinamizminden, serbesti ve hürriyetinden yararlanırken, diğer taraftan yoğun devlet müdahaleciliği uygulamak sureti ile bu sistemin 19. Yy. boyunca görülmüş çeşitli aksaklıklarını gidermek ve ferdiyetçilik ile toplumculuk prensiplerini fiilen en uygun şekilde karıştırmak olanağın bulmuşlardır. Nitekim kapitalist ülkelerde sosyal adalet, gelir dağılımındaki eşitsizliklerin giderilmesi ve fırsat eşitliği gibi toplumcu amaçlar, çeşitli sosyal mevzuat ve eğitim politikası gibi tedbirlerle geniş ölçüde sağlanmıştır. Bum amaçların sağlanmasında işçi sendikalarının güçlenmesi ve aydınların rolü büyük olmuş, demokratik sistemin de uygun bir ortam yarattığı görülmüştür. Böylece kapitalist sistemin sağladığı dinamizmin, ileri tekniğini, verimliliğin ve yüksek gelir ve üretim düzeyinin nimetlerinden işçiler başta olmak üzere büyük halk kitleleri de yararlanabilir hale gelmişlerdir. Kısa bir ifade ile bugün kapitalist ülkeler, devlet müdahaleciliği yoluyla refah devleti haline gelmişlerdir. b)Emperyalizm Emperyalizm, imparatorluk kurma eğilimidir. Bir devletin sınırlarını genişletme politikasına denir. Emperyalizm, aynı ekonomik ve sosyal bütün içinde etnik ve kültürel bakımdan farklı halkların, merkezi bir iktidarın otoriter yönetimi altında bir araya getirilmesi eğilimini ifade eder. İmparatorluk kurma eğilimi, insanlık tarihinin eski çağlarına kadar uzar. Ancak bu eğilim bugün de devam etmektedir. 15. Yy.dan beri imparatorlukların sömürgeci karakteri ise daha belirgin bir hal almıştır. Siyasi emperyalizm, demografik emperyalizm, dini emperyalizm, kültür emperyalizmi ve iktisadi emperyalizm gibi çeşitli türleri vardır. Siyasi emperyalizm, fetihler yapan bir hükümdarın, ülkenin sınırlarını genişletme hevesine dayanır. Siyasal emperyalizm, bazen ülkenin sınırlarının genişletilmesi ile halkın güvenliğini sağlamak amacına yönelik olur. Demografik emperyalizm ise, her şeyden önce ülkedeki nüfus fazlasını yerleştirmek için, diğer ülkelere yönelmeyi ifade eder. Dini emperyalizm, dini inancı yayma nedenine bağlı olarak uygulanır, bu amaçla yayılma olanağı arar. Kültür emperyalizmi, belli bir hayat tarzını ve emperyalizmi yayma amacını güder. Kültür emperyalizminin hedefi, bir kültürün, yerini başka bir kültüre bırakmasını sağlamaktır. Ekonomik emperyalizm ise, hammaddeler ve ticari sürüm alanlarının aranmasından doğar. Ekonomik emperyalizm, modern çağların ürünüdür. Kapitalizmle birlikte ortaya çıkmıştır. Tarihi bakından bu türlerden hiçbirine saf halde rastlanmaz. Devletler, emperyalist amaçlarına varmak için çok defa çeşitli emperyalist modelleri bir arada kullanırlar. Kültür emperyalizmi, diğer emperyalizm türlerinin uygulanmasında onlara yardımcı olur ve onları tamamlar. Avrupa ülkeleri, 16.yy.dan itibaren özellikle merkantilist akımın etkisi ile yoğun bir sömürgecilik faaliyetine girişmişlerdir. Sanayi Devrimi , sömürgecilik ihtirasını artırmıştır. Sömürgelerin ucuz ve devamlı hammadde sağlamaları ve sanayi ürünleri için de sürüm alanı olması, ekonomik bakımdan emperyalist ülkelere büyük yararlar sağlamaktaydı. Sağladığı yararlardan biri de, sömürgecilik yoluyla büyük kârların sağlanması ile Avrupalı işçileri refah seviyesi artmakta, işsizlik ihtimalleri azalmakta idi. Böylece sömürgecilik, Avrupa işçilerini büyük sefaletlere ve kütle halinde işsizliğe sürüklemekten alıkoymakta idi. 19.yy.dan beri Avrupa ülkelerinin ekonomik gelişmesinde sömürgeciliğin önemli rol oynadığı bir gerçektir. Ancak kapitalist sistemin ayakta durmasını, gelişmesini sağlayan tek unsur sömürgecilik olmamıştır. Teknik açıdan ilerleme de önemli bir etkendir. Şunu da belirtmek gerekir ki, her imparatorluk ve her emperyalizm sömürgeci olmasa bile, emperyalizm ile sömürgecilik arasında sık sık rastlanan bir bağ vardır. Bu bağ, özellikle güçlü devletlerin, ekonomik emperyalizmi sağlamak için sömürgelere el atması ile ortaya çıkmıştır. Devletleri emperyalist amaçlara yönelten, ekonomik, toplumsal, siyasal, psikolojik, askeri çeşitli nedenlerdir. Emperyalizmin nedenlerini sadece ekonomik nedenlerle açıklamak, bizi hatalı sonuçlara sürükler. Emperyalizm, uluslararası alanda gücün devletler arasında dengeli biçimde dağılmadığı için ortaya çıkmaktadır. Bugün uluslar arası sistem içinde daha zayıf, daha güçsüz devletler ve doldurulabilecek boş alanlar bulundukça, güçlü devletler, bu olanaklardan yararlanmak isteyeceklerdir. Avrupalı devletler, sömürge emperyalizmine dünyadaki boş ülkeleri ele geçirmek için girmişlerdir. Günümüzde de güçlülerin zayıfların içişlerine karışmaları, hegemonyaları altına lamaya çalışmaları, aynı mantısal davranışın bir sonucudur. Emperyalizm bazı nitelikler taşır. Bir politik tutum olarak en zengin ya da en kudretli devlet eliyle yerine getirilir. Emperyalist devlet, hakim devlettir, peyklerini korur, onlara yardım eder ama aynı zamanda onlara hükmeder. Bazı bakımlardan onu sömürür ya da tek bir yönetim altında toplar. Emperyalizm aynı zamanda rakip çiftler halinde görülür. Bütün dünyada tek bir emperyalist güç düşünülemez. Günümüzde A.B.D.`nin bu konuda tekmiş gibi gözükmesi, geçici bir durum olarak kabul edilebilir. c)Sosyalizm Liberal demokrasinin ve kapitalizmin doğurduğu yetersizlikler ve adaletsizlikler, sosyalizmin 19.yy. içinde önem kazanmasına neden olmuştur. Sosyalizm, kapitalist düzenin mülkiyet ve çalışma kurumlarını yetersiz ve adaletsiz bulduğu için, onu değiştirmek ve onun yerine geçmek isteyen bir düzenin adı olmuştur. Sosyalizm, kâr ve özel menfaat sağlamayı düşünmeyen, kamu yararını esas alan kolektivist sistemin zaman içindeki bir uygulamasıdır. Eski çağlardan günümüze kadar tarih gelişmeleri içinde sosyalizme ve sosyal mücadelelere rastlanır. 1848`e gelinceye kadar sosyalizm, hayalci sosyalizm olarak ifade edilmekte, 1848`den itibaren, Marx ve Engels`in katkıları ile bilimsel sosyalizm adını almaktadır. Hayalci sosyalizm, kapitalizm ve liberalizme bir tepki olarak doğmuş, kapitalist düzenden daha iyi bir sistemin kurulabileceğini savunmuştur. Bilimsel sosyalizm ve ihtilalci sosyalizm, kapitalist sistemin bünyesi itibarıyla aksayacağını, işçi sınıfının ihtilali sonucu yıkılacağını, siyasi ve iktisadi iktidarın da işçi sınıfına geçeceğini, ihtilal hareketinin de milletlerarası bir kimlik göstereceğini savunmuştur. Karl Marx`ın ihtilalci fikirlerine karşı Almanya`da sosyalist E. Bernstein, Fransa`da J. Jauree, sosyalizmi demokrasi ile bağdaştırma yolunu seçmişler ve ona milli bir kimlik vermişlerdir. İngiltere`de ise gelişmeye başlayan evrimci ve demokratik esaslara dayanan Fabian sosyalizmi, daha sonraki tarihlerde 1906`da İngiliz İşçi Partisi`nin kuruluşu, sosyalizm tarihinde önemli bir aşama oluşturmuştur. Özellikle Karl Marx`dan sonra sosyalizmi yorumlama ve uygulama bakımından farklılıklar baş göstermiş, artık bir tek sosyalizm değil, sosyalizmler söz konusu olmuştur.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|