|
Dünyada sansür rejimleri Tarih boyunca gördüğümüz en demokratik idareye sahip ülkelerde bile yasaklar söz konusu olmuştur. Hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ile eş anlamlı olan yasaklar, aslında bir toplumun huzur ve güven içinde varlığını sürdürebilmesi için gereklidir. Ama bazı dönemler ve bölgelerde yasaklamaların haddini aşıp , düzen getirmek yerine baskılara ve sonucunda kaosa yol açtığını görmekteyiz. Yasak deyince hemen sansürü düşünürüz. Sansür deyince de ilk aklımıza gelen hedef öncelikle kitle iletişim araçları, sonra da sanat eserleridir. Sinema hem kitlelere yönelik olmasıyla hem de sanat eseri olmasıyla sansürün en özel kurbanıdır. Kamu otoritelerince sansüre tabi tutulan ilk film bir ölüm cezasının infazını gösteriyordu. İlk olarak İsveç’te 1911’de, film sansürü merkezi bir sansür örgütünün yetkisine verilmiştir. İsveç’i 1913’te çıkardığı sansür kanunuyla Norveç izler. 12 Mayıs 1920 tarihli Alman Sansür Kanunu , Cermen ırkı aleyhinde olan ve sarsıcı nitelikte bulunan filmlerin yasaklanmasını öngörmüştür. 2. Dünya Savaşı ile beraber filmlerin eğitici ve propaganda yapıcı bir görünüm kazanmaları, sinema filmlerinin denetlenmesine ilişkin sistemlerin doğmasına yol açmıştır. Sistemler , ‘Sansür Sistemi’ ve ‘Kendi Kendini Denetleme ’ olmak üzere iki grupta toplanır. Sansür Sistemi sınırlı ve sınırsız sansür sistemi olmak üzere ikiye ayrılır. Sınırsız sansür sisteminde film ve senaryoları denetleyen kurul devlet memurlarından oluşmakta ve sansür uygulamasında devlet çıkarları ön planda tutulmaktadır. Irak ve Pakistan gibi ülkelerde film sansürü , çok sıkı bir polis rejimini ifade eden İçişleri bakanlıklarınca uygulanan Merkezi Devlet Sansürü Kabul edilmiştir. Kolombiya , Avustralya gibi ülkelerde ise film denetimi içişleri bakanlığı dışındaki bir hükümet organınca yapılır. Fransız sisteminde ise biri ‘merkezi’ diğeri ‘mahalli’ olmak üzere iki çeşit film sansürü uygulanır. Otoriter sistemlerde uygulanan devlet sansürüne eski SSCB örnek gösterilebilir. Film denetimi ‘Sinema Halk Komiserliği’ne verilmiş ve bu kuruluş Milli Eğitim Halk Komiserliği, Devlet Siyasal İdaresi , Devlet Merkez Foto-Sinema Kuruluşu, Devlet Merkez Pan-Rus Mesleki Sendikaları temsilcilerinden oluşan bir Genel Danışma Uzmanlık Konseyi ile pekiştirilmiştir. Sansür ölçüleri politika ,ahlak ve ordu olmak üzere üç ana ilkeye dayanıyordu ve verilen izin 3 ay süreyle geçerli olup bu sürenin sonunda tekrar izin almak zorunluydu. Sınırlı sansür sistemine gelirsek belirleyici özelliği , tüm filmlerin sansürden geçirilmemesi ve ancak küçüklerin izleyebileceği filmlerin denetlenmesidir. Belçika’da uygulanan bu sisteme göre herkes önceden bir izne bağlı olmadan sineme filmlerini başka ülkelerden ithal etmek , senaryolarına film çekmek ve filmini oynatmak hakkına sahiptir. 1912 den beri İngiltere’de uygulanmakta olan ‘kendi kendini denetleme Sistemi’nde hükümet ve idareden tamamen bağımsız ‘Film sansür Kurulu’ bulunur. Bu kurul sinema endüstrisinin temsilcileri tarafından seçilmektedir. Bu sistemin bir örneği de Almanya ‘da görülmektedir. Alman Denetleme kuruluşları ‘filmin halka gösterilebileceğine’ , ‘bazı sahnelerin filmden çıkarılmasına’ ve bazı sahnelerin değiştirilmesine’ karar verebilir. Türkiye’de sansür Türkiye’de film sansürü yetkisinin TBMM Hükümeti kurulduktan sonra valilikler tarafından kullanıldığı görülür. Bu sistem 9 Haziran 1932 tarihli ‘Sinema filmlerinin kontrolüne ait talimnamenin yürürlüğe girmesine kadar devam etmiştir. Film sansürünü merkezileştiren talimname ,26 Aralık 1933’de eklenen hükümlerle yerli film senaryolarının filme çekilmeden önce incelenmesi esasını getirmiştir.4 Temmuz 1934 tarihi 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 6.maddesine dayanılarak çıkartılan ve 31 Temmuz 1939 tarihinde yürürlüğe giren ‘Filmlerin ve Film Senaryolarının Kontrolüne Dair Nizamname’ ile yürürlükten kaldırılmıştır. Film sansürü daha sonraki yıllarda 1977 ve 1983 tüzüklerine dayalı olarak uygulanmıştır. 1983 tüzüğünde iki denetleme kurulu öngörülmüştür. Bunlardan biri ‘Film Denetleme Kurulu’ diğeri ‘Film Denetleme Üst Kuruludur. Film Denetleme Kurulu, İçişleri Bakanlınca görevlendirilecek bir üye, Kültür ve Turizm Bakanlığınca görevlendirilecek üyeler ve Basın-Yayın Genel Müdürlüğünce görevlendirilecek bir üyeyle 5 kişiden oluşmaktadır. Tüzük , İçişleri Bakanlığına gerektiğinde birden fazla kurul kurma yetkisi vermiştir. Film Denetleme Üst Kurulu ise yine İçişleri, Adalet,Milli Eğitim, Kültür ve Turizm Bakanlıkları ve Genelkurmay Başkanlığınca atanan toplam 7 üyeden oluşur. Film Denetleme Üst Kurulunun(FDÜK) görevi, Film Denetleme Kurulu’nün(FDK) verdiği ret cevaplarına itirazları incelemektir. FDK nun karar verme süresi , başvuru yapıldıktan sonra en geç 15 gündür. FDÜK nın karar süresi ise itiraz başvurusundan sonra en geç 20 gündür. Kurullarca yapılan denetimin sonucu Emniyet Genel Müdürlüğünün ilgili birimlerine veriliyor. 1983 tüzüğü TRT kurumuna ait her türlü filmi denetim dışı bırakmıştır. Türkiye’de film çekmek isteyen Türk ve yabancı uyruklu kişi ve kurumların İçişleri bakanlına başvurması gerekiyor. Dilekçe ile ekleri Film Denetleme Kurulu’na gönderiliyor. Denetleme kurulu , tüzüğün 19. maddesinde yazılı sansür ölçülerini göz önünde tutarak yapacağı inceleme sonunda durum denetim yerinde düzenlenecek tutanağa geçirilir. Bu karara dayanılarak Emniyet Genel Müdürlüğünce çekim izni verilir. FDk nun ret kararlarına karşı ilgililerin 15 gün içinde İçişleri Bakanlığına gerekçeli bir dilekçeyle itirazda bulunmak suretiyle senaryo ya da filmin FDÜK da incelenmesini isteme hakları vardır. Kurul en geç 20 gün içinde itirazı karara bağlamalıdır. Yeni sinemada sansür düzeni 1986 "Sinema Yasası " 1987’de bazı değişiklere uğradı. Bu değişikler daha çok sinema sanayiine yöneliktir. Buna göre; Sinema ve Müzik eserlerinin sahipliği yapımcıya verilmektedir. Bunlardan film ve video kasetlerinin denetlenmesi ile ilgili maddeleri inceleyelim: Yasanın getirdikleri : Yasanın en önemli özelliği, sansürün, Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın yetkisine verilmesidir. Maddelerin içerikleri aşağıdaki gibidir: 1. Madde : Kanunun amacı, kültürle yakın münasebetli sinemanın fonksiyonları ve işlerliğine devam kazandırmakla ilgili esasları içerir. 2. Madde : Yasanın kapsamını içerir. 3. Madde : Yasa ile ilgili terimlerinin tanımlanması ile birlikte, yapılan eserlerin denetlenmesi ile ilgili bilgileri kapsar. 4. Madde : Üretim ve İthalatla ilgili esaslar içerir. 5. Madde : Üretim ve ithalata konu teşkil eden eserlerin toptan dağıtım ve gösterime sunulmadan önce, Bakanlıkça kayıt ve tescili yapılarak işletme belgesi verilir. (Onaran, s. 140) 6. Madde : "İsteyen yapımcılar, çekime konu olacak senaryoların Bakanlıkça incelenmesini isteyebilirler. Bu inceleme alt komisyonlarca yapılır. Eserlerin denetim sonuçları ile senaryoların inceleme sonuçları en geç 15 gün içinde ilgililere bildirilir. " (Onaran, s. 141). 7. Madde : Dağıtım ve gösterimle ilgili esasları içerir. 8. Madde : Telif hakkı ile ilgili esasları içerir. Buna göre bu haklar (Çoğaltma, yayma ve gösterim hakkı) İşletme belgesi sahibine aittir. 9. Madde : İdarenin yetkisi hakkında bilgi veren esasları içerir. 10. Madde : Sinema sanayiye Müzik sanatını destekleyici bir kurum olan "Sinema ve Müzik sanatını destekleme Fonu" ile ilgili esasları içerir. Bu ve bunun devamı olan maddeleri ayrıntılı bir biçimde ayrı bir araştırma konusu olarak incelemek mümkündür. Şimdi Anayasa ve Sansür ile ilgili esasları inceleyelim: Anayasa ve Sansür : Türkiye’de Sansür devlet tarafından uygulanmaktadır. "Gelişen ve Aydınlanma dönemine giren bir toplumda hala ortaçağ kalıntısı yasalarla çıkabilecek sanat eserlerini engellemek mümkün görünmemektedir ve sansür gelişen toplumun gereçlerine uymadığı için can çekişmekte olan bir kurumdur. "(Altan Yalçın, A.G.E., s. 64) 1962 Anayasası "Polis Vazife ve Salahiyet" Kanunun 6. maddesi kabul edilmiş ve buna göre; "Hariçten gelen filmlerin çekilmesi ve dahilden yapılacak filmlerin çekilmesi polisin iznine bağlıdır." ilkesi kabul edilmiştir. Bu sinemayı kelepçelemekten farksız bir düzenlemedir. Bu Anayasanın 21. maddesindeki "Hak ve Hürriyetler" ilkesine aykırıdır. Bu ve buna benzer sınırlayıcı kanunların iptali için Anayasa mahkemesine başvurulmuş lakin bu itirazlar reddedilmiştir. "Bir filmin sansürden çıkması sinemacı için bir kurtuluş sayılmıyordu. Türk Ceza Kanunu’nün 426. Maddesi uyarınca sansürden çıkış izni olan bir film, suç unsuru bulunduğu taktirde savcıların kovuşturmasına yol açabiliyordu. Elbet teki yürürlükteki yasalar böyle bir işlevi gerektirecekti. Böylece de sansürün hukuki açıdan sinemacıya herhangi bir güvence getirmediği, açık seçik ortaya çıkıyordu" (Agah Özgüç, a.g.e., s. 20). Türkiye’de sansür uygulamaları Türk Sineması’nın son 39 yılında yerli ve yabancı 600’ün üzerinde film yasaklandı. Yalnızca 12 Eylülden bugüne yasaklanan film sayısı 189 dur. Birçok film ise gösterime girmek için orijinalliğinden ödünler vermek zorunda kalmıştır. Türkiye’de hem yerli hem de yabancı filmler sansür edilmiştir. Ancak sansür edilen yabancı filmler daha çoktur. Çünkü onların karşılaştığı engel onlardan çok daha fazladır. Gümrükte zaten direk olarak sansür kuruluna götürülür, Yerli filmler ise yabancı filmlerden daha az sansüre maruz kalmıştır. Bunda sansür kurulunun yumuşak yaklaşımı da etkilidir. Ülkemizde ilk sansür edilen film, 1919 yılında işgal kuvvetlerinin, Mal ün Geziler Cemiyeti tarafından çevrilen "Mürebbiye" adlı filmdir. Bu film H. R. Gürpınar’ın aynı adlı romanından adapte edilmiştir. İngiliz birliklerince sansür edilen filmde "Ecnebi bir kadının bir Türk ailesinin yanında çalışması ve o ailenin erkeklerini birbirine katması ve yaptığı iki yüzlülükler anlatılır."Film işgal ve işgale karşı direnme sinemasıdır." (Nijat Özen, Türk Sineması kronolojisi, s. 50) Beraberinde sansür edilen filmler şunlardır : 1) Sürtük (ADOLF KÖMER - 1952) 2) Aşık Veysel in Hayatı (METİN ERKSAN - 1952) 3) Ceylan Emine (MUHARREM GÜRSES - 1956) 4) Sokak şarkıcısı (O.M. ARIBURNU - 1959) 5) Mukadderat (MUHARREM GÜRSES - 1960) 6) Bir gelin gitti. (MUHTEŞEM DURUKAN - 1960) 7) Kabadayılar Kralı (NEJAT SAYDAM - 1961) 8) Bağ bozumu "Rahmetler Yağarken" (1962) 9) Harmandalı Mahmut Efem geliyor. Harmandalının intikamı (ÇETİN KARAMANBEY - 1962) 10) Yılanların öcü (METİN ERKSAN - 1962) 11) Susuz yaz (METİN ERKSAN - 1964) 12) Karanlıkta uyananlar (ERTEM GÖREÇ - 1965) 13) Babasına bak oğlunu al (TÜRKER İNANOĞLU - 1968) 14) Beleş Osman (KEMAL İNCİ - 1965) 15) Bitmeyen yol (DUYGU SAĞIROĞLU - 1966) 16) Beyoğlu esrarı (TÜRKER İNANOĞLU - 1966) 17) Soluk gecenin aşk hikayeleri (ALP ZEKİ HEPER - 1966) 18) Kelepçeli Bilekler (YÜCEL HEKİMOĞLU - 1966) 19) Hudutlar Kanunu ( LÜTFÜ ÖMER AKAD - 1966) 20) Yiğitler Ölmezmiş (N. KURTAN - 1966) 21) Kartal Yavrusu ( ÜMİT UTKU - 1966) 22) Bombacı Emine (NURİ AKICI - 1966) 23) Kanunsuz Dağlar (N. AKINCI - 1967) 24) Kanlı Takip (YAVUZ FİGENLİ - 1967) 25) Gecekondu Peşinde (FEVZİ TUNA - 1967) 26) Çeşmeydanlı Ali (HASAN KAZANKAYA - 1967) 27) Fedailer (KAYAHAN ARIKAN - 1967) 28) Kanlı Hayat (E.GÖREÇ - 1967) 29) Allaha Adanan Toprak (Y. FİĞENLİ - 1967) 30) AnadoluÕyu Türkleştirenler(FİKRET UÇAK - 1967) 31) Kelepçeli Melek (MEHMET DİNLER - 1967) 32) Şaşkın Hafiye Klinğime Karşı (NATUT BAYTON - 1967) 33) Kocadağlı (KEMAL KAN - 1967) 34) Büyük Kin (TUNÇ BAŞARAN - 1969) 35) Umut (YILMAZ GÜNEY - 1970) 1970’ler seks filmleri furyası dönemi ve sansürden kurtulanlar Bu filmler önce sansüre uğramış, sonra üstünde yapılan bazı değişiklerle sansürden kurtulmayı başarmışlardır. Bunlar bazıları şöyledir: 1) Beş tavuk bir horuz (OKSAL PEKMEZOĞLU - 1974) 2) Ah deme oh de (NAZMİ ÖZER) 3) Atını seven Kovboy (ARAM GÜLYÜZ) 4) Ne hakem (OKSAL PEKMEZOĞLU) 5) Ayıkla beni hüsnü (ARİF KESKİNER) 6) Seferim var (YAVUZ FİGENLİ) 7) Kokla ama koparma (TEMEL GÜRSU) 8) Kara çarşaflı gelin (SÜREYYA DURU - 1976) 9) Darbe (ŞERİF GÖREN) 10) Çukulata tarlası (GÜNAY KOSAVA - 1979) 11) Bedel (MELİH GÜLGEN - 1983) 12) Güneşin tutulduğu gün (ŞERİF GÖREN - 1984) 13) Dul bir kadın (1985) 14) Adı Vasfiye ( ATIF YILMAZ - 1986) 15) Bir avuç gökyüzü (ÜMİT ELÇİ - 1987) 16) Med cezir manzaraları (MAHİNUR ERGUN - 1987) 17) Berlin in Berlin (SİNAN ÇETİN - 1992) 18) Cazibe hanımın gündüz düşleri (İRFAN TÖZÜM - 1992) 19) Sarı tebessüm (SEÇKİN YAŞAR)
Bütün bu filmler bu güne kadar sansüre maruz kalmış olanların sadece bazılarıdır. Sözün kısası sansür, sinemanın ilk varoluşundan bu yana hep sinemaya musallat olmuş bir ayak bağıdır. Lakin sansürün ne kaldırılmasına ne de devamlılığına dair bir hem fikir oluşturulamamıştır. Bilinen bir şey vardır ki, o da insanın üretmeye devam ettiği müddetçe birilerinin onu kontrol altında tutma ve sınırlandırma isteğinin hep varolacağıdır. KAYNAKÇA: GÜNDÜZ, Pervin; Türk Sinemasında Sansür, (Bitirme Tezi),1999. İÇEL,Kayıhan; Kitle Haberleşme Hukuku
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|