Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: SOSYAL BİLİMLER
    Konu: Laik Devlet Kavramı


Laikliğin yalnızca “inanç özgürlüğüdür” diye tanımlamak dinsel baskıyı da, din duygularının sömürülerek dinin bir siyaset ve ticaret aracı yapılmasını da önlemeye yetmez.
Laik bir devlette yasalar düzenlenirken dinin gerekliliklerinin göz önünde bulundurulması şöyle dursun bunun önerilmesi bile laiklik ilkesinin meşruluğunun ortadan kalkması için yeterlidir.
Yine devlet, yurttaşlarının ortak yaşamını belirleyecek düzenlemeleri yasallaştırırken, tam demokratik bir yol izlemek ve bu kanunları; kutsallık, değişmezlik, tartışılmazlık gibi özelliklerle sıfatlandırmaya kalkışmamak durumundadır.
İnsan haklarının en önde gelenlerinden olan düşünce özgürlüğünün kazanılması ancak demokrasilerde mümkündür. Yasaların din adına “değişmezlik ilkesine dayandırılarak” çıkartılması halinde buna olanak kalmayacağı açıktır. Dinin değişmez tabularının demokrasiye yansıtılmak istenmesi sonucu toplum üzerinde oluşan baskı, ciddi anlamda bir insan hakları ihlalini de beraberinde getirir.
İşte bu demokrasi anlayışıdır ki, Mustafa Kemal ulusal egemenliğe karşı herhangi bir kalkışma olduğunda, her birey gibi kendisinin de zulme karşı direnme hakkı söyler ve başkaları bu hakkı kullanmasa, kendisi tek başına bile kalsa yine kuvvet kullanarak, şiddet kullanarak direneceğini söyler:
“..bayağı ve alçakça aldatmalarla hükümdarlık yapan
halifeler ve onlara dini araç yapacak ölçüde alçalan yalandan ve inançsız bilginler, tarihte her zaman rezil olmuşlar, rezil edilmişler ve hep cezalarını görmüşlerdir. Dini kendi tutkularına araç yapan hükümdarlar ve onlara yol gösteren hoca sanlı hainler hep bu sona düşmüşlerdir. ..Artık bu
ulusun ne
öyle hükümdarlar, ne
öyle bilginler görmeye katlanma gücü ve olanağı yoktur... Eğer
onlara karşı benim kişisel tutumumu öğrenmek isterseniz, derim ki, ben bir kişi olarak onların düşmanıyım; onların olumsuz yönde atacakları bir adım, yalnız benim kişisel inancıma değil, o adım benim ulusumun yaşamıyla ilgili, o adım ulusumun yaşamına karşı bir kasıt, o adım ulusumun yüreğine gönderilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı düşüncedeki arkadaşlarımın yapacağı şey, kesinlikle ve kesinlikle o adımı atanı tepelemektir.
Kuşku yok ki
arkadaşlar, ulus birçok özveri, birçok kan karşılığında en sonunda elde ettiği yaşam ilkesine kimseyi saldırtmayacaktır. Bu günkü hükümetin, Meclis’ in, yasaların, Anayasanın niteliği ve varlık nedenleri hep bundan ibarettir.
Sizlere bunun da üstünde bir söz söyleyeyim: Bir varsayım olarak, bunu sağlayacak Meclis olmasa, öyle olumsuz adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam, yine tepeler, yine öldürürüm!!”
“İnsanlıkta dine ilişkin duygular bilimin ve tekniğin ışıklarıyla dupduru olup yücelmelidir. Bu olmadıkça, din oyunu aktörlerine her yerde rastlanacaktır.”
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |