Doğum/Ölüm: 1915 - 7 Mayıs 1986 Doğum Yeri: İstanbul Biyografi: Galatasaray Lisesi’ni bitirdi (1935). Almanya’ya gitti, Heidelberg Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudu, yurda dönünce (1938) İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1950). Edebiyat Fakültesi’nde tiyatro tarihi dersleri verdi.
Tercüman gazetesinde sanat ve kültür yazıları, fıkralar yazmış (1955-1960), bir ara gazetenin baş yazarı olmuştu (1960). Bu fıkralarından bir kısmını genel başlıklarıyla kitap halinde de topladı. (Devekuşuna Mektuplar, 1960, 1977). Pazar sohbetlerini Milliyet gazetesinde sürdürdü ( Mart 1974-Mayıs 1986 ).
İlk hilkayesi Töhmet, Haldun Yağcıoğlu takma adıyla Yedigün dergisinde (1946) çıkan Taner, gücünü gözlem, mizah ve yergiden alan; konuları büyük şehrin tipik ve türedi yaşamlarından gelme hikayeleriyle tanındı.
Hikaye kitapları: Yaşasın Demokrasi (1949), Tuş (1951), Şişhaneye Yağmur Yağıyordu (1953), Ayışığında "Çalış-kur" (1954), On İkiye Bir Var (1954), Konçinalar (1967), Sancho’ nun Sabah Yürüyüşü (1969). New York Herald Tribune gazetesinin düzenlediği uluslararası hikaye yarışmasında Şişliye Yağmur Yağıyordu ile Türkiye birincisi olmuş (1953), On İkiye Bir Var adlı kitabıyla da Sait Faik hikaye armağanını kazanmıştı (1955). Hikaye yazarlığını oyun yazarlığı izledi. Bu alanda Dışardakiler (1957), Ve Değirmen Dönerdi (1958), Fazilet Eczanesi (1960), Lütfen Dokunmayın (1960), Günün Adamı (1961, yaz. 1949, bas. 1953), Huzur Çıkmazı (1961) oyunları peşinden epik tiyatroya geçti; Keşanlı Ali Destanı (1964, bas. 1979), Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (1964), Eşeğin Gölgesi (1965), Zilli Zarife (1966) bu türdedir. Ertesi yıl, dört arkadaşıyla Devekuşu Kabare Tiyatrosu’ nu kurdu (Ekim 1967); bu sahnede Vatan Kurtaran Şaban (1967), Bu Şehr-i İstanbul Ki, Astronot Niyazi (1970), Ha Bu Diyar, Dün-Bugün (1971), Aşk u Sevda (1972), Yar Bana Bir Eğlence (1974), Hayırdır İnşallah (1980), Dev Aynası (1983) oyunlarını oynattı.
Kabare Tiyatrosu türünde Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (1971) oyunuyla Türk Dil Kurumu 1972 Tiyatro Ödülü’nü kazandı.
Ayışığında "Çalış-kur" hikayesinden oyunlaştırdığı Ayışığında Şamata İstanbul Şehir Tiyatrolarında, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım 1979’ da Devlet Tiyatrosunda oynandı.
Bütün eserleri Bilgi Yayınevi’nde basılıyor. Bütün Hikayeleri dizisinin çoğu yayınlanmamış hikayelerinin toplandığı dördüncü kitabı (Yalıda Sabah, 1983) ile 1983 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü’nü Pertev Naili Boratav ile birlikte aldı. "Düz Yazıları" dizisinde beş kitabı çıktı: Yaz Boz Tahtası (1982), Çok Güzelsin Gitme Dur (1983), Berlin Mektupları (1984), Koyma Akıl, Oyma Akıl (1985), Önce İnsan Olmak (1987).
Ayşegül Yüksel "Haldun Taner Tiyatrosu" (1986) adlı bir inceleme kitabı yayımladı. 1987 yılında anısına Haldun Taner Öykü Ödülü kondu.
ESERLERİ; HİKAYE KİTAPLARI; Yaşasın Demokrasi (1949) Tuş (1951) Şişhaneye Yağmur Yağıyordu (1953) Ayışığında "Çalış-kur" (1954) On İkiye Bir Var (1954) Konçinalar (1967) Sancho’nun Sabah Yürüyüşü (1969) Yalıda Sabah (1983)
OYUNLARI; Dışardakiler (1957) Ve Değirmen Dönerdi (1958) Fazilet Eczanesi (1960) Lütfen Dokunmayın (1960) Günün Adamı (1961) Huzur Çıkmazı (1961) Keşanlı Ali Destanı (1964) Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (1964) Eşeğin Gölgesi (1965) Zilli Zarife (1966) Vatan Kurtaran Şaban (1967) Bu Şehr-i İstanbul Ki (1970) Astronot Niyazi (1970) Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (1971) Ha Bu Diyar (1971) Dün-Bugün (1971) Aşk u Sevda (1972) Yar Bana Bir Eğlence (1974) Hayırdır İnşallah (1980) Dev Aynası (1983)
DÜZ YAZILARI; Yaz Boz Tahtası (1982) Çok Güzelsin Gitme Dur (1983) Berlin Mektupları (1984) Koyma Akıl, Oyma Akıl (1985) Önce İnsan Olmak (1987)
FIKRA KİTABI; Devekuşuna Mektuplar (1960)
Keşanlı Ali Destanı Keşanlı Ali", yazarı kadar ünlü bir oyun kahramanı. Üstelik ünü, sınırlar aşan bir oyun kahramanı. Avrupa`nın pek çok ülkesinde, Amerika`da, Lübnan`da oynanmış bir oyun "Keşanli Ali Destanı". Dilden dile çevrilen, oynandığı her ülkede, oyuncusuyla, seyircisiyle bütünleşen bir oyun. Haldun Taner, epik tiyatronun en güzel örneklerinden biri sayılan bu oyunda, eski tiyatro geleneğinin birçok özelliğini çağdas bir yorumla seyirciye sunmaktadir. Yarattığı tipler öylesine gerçek, öylesine canlıdır ki, hemen her toplumun sosyal ve ekonomik açıdan benzerlik gösteren kesimlerinde karşımıza çıkıverirler. Bu nedenle, "Keşanlı Ali" de "Zilha" da ister İstanbul`da, ister Berlin`de, ister Londra`da, Beyrut, Budapeşte`de, isterse Frankfurt`ta... nerede karşılaşılırsa karşılaşılsınlar aynı ilgiyle, aynı sevgiyi görecektir seyirciden.
Eşeğin Gölgesi "Eşeğin Gölgesi", Taner`in epik tiyatronun temel yaklaşımını geleneksel tiyatromuzun çeşitli öğeleriyle en başarılı biçimde kaynaştırdığı oyunlarından biridir. Oyunda sağduyuyu dile getiren "Anlatıcı (Ozan)" aynı zamanda oyunun itilip kakılan kişisidir. Mestan ve Saban`da, ortaoyunun "ibii"iyle sömürülen bilgisiz halk özdeşleştirilir. Abid`le Saban, Zahid`le Mestan oyunun başında Pişekar ve Kavuklu ikilileri oluştururlar. Eski ortaoyununun "Curcuna"sından, Hacivat`ın "Perde Gazeli"ndeki "ibret" sunma biçimine dek geleneksel tiyatromuzun birçok ögesi "epik" tiyatro anlayışı içinde doğallıkla yer alan yöntemlermişcesine işlevsel bir biçimde değerlendirilir. "Eşeğin Gölgesi", Taner`in düzen eleştirisini toplumsal - ekonomik - politik dizgenin içerdiği tüm boyutlarda yoğunlaştırdığı, kullanılan tüm öğelerin, oyunun "uyarma" işlevini desteklediği bir oyundur; politik tiyatronun ülkemizde yazılmış en çarpıcı örneklerinden birini oluşturur.-Ayşegül Yüksel-
Fazilet Eczanesi "Fazilet Eczanesi yirmi yil önce yazdığım bir oyun. Bir yaşam dilimi yansıtmak istemiştim bu oyunda. Bizim insancıklarımızla örülü bir yaşam kesiti. Onların bütün kusur ve meziyetleri ile, doğru yanlış bütün koşullanmaları ile, sevinçleri, dertleri, sevgileri, kinleri, şakaları, tutkuları, duygusallıkları ve kalender felsefeleri ile... Sahneye, daha doğrusu eczaneye girip çıkan yirmi yedi insan göreceksiniz. Hiçbirinin öyle ahım şahım iddiası, ihtirası yok. Hepsi sıradan insanlar. Boğaziçi`nin bir kıyısında, bir yaz mevsiminin üç günü boyunca, küçük varlıklarını sürdürüyorlar. Günün, önemsiz görünen ayrıntılarını yaşıyorlar sadece. Oyunda dramatik gerilimden, tecessüs avlayan bir çatıdan özellikle kaçındım. Yaşam gibi, gelişigüzel, aksın istedim. Zorlamasız, alelade..."
Vatan Kurtaran Şaban "Vatan Kurtaran Şaban"ı 1965`te yazdım. İlk olarak 1967 Ekiminde oynandı. "Devekuşu Kabare Tiyatrosu"nun kuruluşuna, kabare türünün Türkiye`de sevilip, yerleşmesine neden oldu. O günden bugüne tam on yıl geçmiş. "Vatan Kurtaran Şaban" hala güncelliğini, geçerliğini sürdürüyor. "Devekuşu Kabare Tiyatrosu" onuncu yılını kutlayan programında yine baş yeri "Vatan Kurtaran Şaban"a verdi, Milliyet geçenlerde onu iki ay boyu sütunlarında tefrika etti. Sevinilecek bir olay, çünkü yapılmış bir hizmet böylece belgelenmiş oluyor. Ama aynı zamanda üzünülecek de bir olay, çünkü "Vatan Kurtaran Şaban"ın 1978 Türkiyesinde aynı güncelliği muhafaza etmesi bir arpa boyu yol almadığımızı gösteriyor.
Ayışığında Şamata "Ayışığında Şamata", Taner`in tüm oyunlarının temel çıkış noktasını oluşturan tersinleme yaklaşımının tam verimle değerlendirildiği, oyunculara, "Sersem Kocanın Kurnaz Karısı"nda olduğu gibi büyük olanaklar tanıyan, güldürücü ve düşündürücü bir oyundur. -Ayşegül Yüksel-
Berlin Mektupları Viyana`nın Atlattığı Vartalar "Haldun Taner, Almanya`yı en az Türkiye kadar tanır" diyenler, yanılmamaktadır. Ögrencilik yıllarında başlayan ve yarım yüzyılı bulan bu tanışıklık, kitapta, yazarın usta kalemi, yetkin gözlem ve anlatım gücüyle ele alınmış, tadına doyulmaz bir bilgelikle sergilenmiştir. Haldun Taner / Düz Yazıları Dizisinin 2. kitabını oluşturan "Berlin Mektupları"nda, kendi insanlarımızı anlatırken, Almanya`yı, Almanları da oldukça gerçekçi biçimde ve incelikleriyle ele aldı. Onların toplumlarını ilgilendiren kimi konularda, son yıllarda bütün dünyaca tanınmaya başlayan Yeşilleri ve haklı davalarını da ustalıkla yazdı...
Haldun Taner Kabare Bütün Oyunları / 10 Hem bu kuşağı böyle bir ince mizah ustasıyla tanıştırmak, hem ustama bir vefa borcu ödemek düşüncesi beni kemirir oldu. İnsanın ustası olması ne güzel, ustasızlık ne korkunç! Taner`in düz yazılarından bir kabare kurgusu oluşturdum, kimi öykülerini skeç haline getirdim, kimi skeçlerimi seçtim; onun düz yazıları ve gündelik konuşmaları içinde saklı, "Ben her şeye selam veririm, agaçlara, çiçeklere, kuşlara" gibi şiirlerini şarkı biçimine getirdim. Haldun Bey bugün yaşasaydı buraya iki satır daha eklerdi, diye düşünerek, satır aralarında, güncellik adına zaman zaman ben de kalem oynattım. Kimileri 1945`te yazılmış bu metinlerin, hala ne denli güncel ve taze olduklarını; Haldun Taner`in önce insanı ve dünyayı, sonra Türkiye`yi ve toplumumuzu ne kadar doğru ve filozofça analiz ettiğini şaşarak göreceksiniz. Taner`in deyişiyle: "Bir düne bak Bir bugüne Hey gidi günler hey Az gittik uz gittik Bir de döntük baktik ki Dostlar Oldugumuz yerdeydik."
Yalıda Sabah Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, 1983 "Bir yazar için en önemli özelliklerden biri olan kişisel biçem, onda olgun bir gözlemin hiç zorlamasız kendiliğindenliğini ve okuru anlatı ile baş başa bırakma ustalığını taşır. Haldun Taner`in mizahını da bu özellik içinde değerlendirmeliyiz. Taner için güldüren öğe, insan doğasının bir parçasıdır, bundan dolayı da küçümsemeyi içermez her zaman. Çünkü kişi, toplumsal doğasından, koşullarından soyutlanmış olarak ele alınmaz, eleştirel mizah da bu yüzden kişiyi aşar, dahası masumlaşır kişi. Haldun Taner`i okurken ondaki bu acımayı her zaman duymuşumdur." -Melih Cevdet Anday-"Taner, nice alışılmadık deyimleri ile karşımıza çıktığında ilk önce hayret ediyoruz. Sonra içerdikleri parıltı ve bu beklenmezlik, içimizde bir ısınmaya yol açıyor. Beynimizde bir hoş titreşim yaratıyor. Geçenlerde Ajda Pekkan Cumhuriyet`te Yalçın Pekşen`e `Erkek dediğin beni beynimden tavlamalı` demiş. İşte bizi böyle beynimizden tavlar." -Selçuk Erez-
Ve Değirmen Dönerdi / Lütfen Dokunmayın "Ve Değirmen Dönerdi", Taner`in üçüncü oyunudur. Ayşegül Yüksel`in deyişiyle, "toplumumuzda tutucu aile anlayışı içinde yoz bir olgu olarak değerlendirilen sanatçılıkla, sanat çevreleri tarafından tutuculuk olarak değerlendirilen aile bağları arasında bir denge kurmaya çalışan, bunu başaramadığı için de kişiliği yok olan bireyin öyküsüdür." "Lütfen Dokunmayın", Taner`in en ilginç oyunlarından biridir. Yine Ayşegül Yüksel`in değerlendirmesiyle, "Haldun Taner`in kavgayı ve düşmanlığı körükleyen bir tarih anlayışına karşı benimsediği insancıl, barışçıl yaklaşımı dile getirir."
Çok Güzelsin Gitme Dur Haldun Taner`in Milliyet gazetesinde pazar günleri yazdığı fıkraların hemen tümü, güncelden yola çıkıp günceli aşan bir içerikle yüklüdür. Ünlü yazar, önemini ve geçerliliğini yitirmeyen konuları ele alırken, geniş kültür ve deneyim birikimiyle yapıcı uyarılarda bulunuyor, somut ve özgün öneriler getiriyor. Yazılara egemen olan bu bilgece yaklaşım, Taner`in sıcak, akıcı ve güler yüzlü anlatımıyla birlikte, tadına doyulmaz bir söyleşi demeti oluşturuyor. "Çok Güzelsin Gitme Dur", usta yazarın binlerce yazısı arasından seçtiği fıkralarından oluşan, düşüncemizde yeni ufuklar açacak bir başucu kitabıdır.
Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım", Haldun Taner`in en önemli oyunlarından biridir. Oyunda, "31 Mart Vakası" ndan 1960`ların ortalarına değin uzanan bir zaman diliminde ülkemizin toplumsal değişimi irdelenir. Ayşegül Yüksel`in "Haldun Taner Tiyatrosu" adlı yapıtında da belirttiği gibi "Oyunda sergilenen, ülkenin ve insanın çıkarlarını bireysel çıkarların önüne geçirememiş, başarısız bir toplumun görüntüsüdür."
Onikiye Bir Var / Sancho`nun Sabah Yürüyüşü / Gülerek Ölmek Yazarın ince, alaycı zekası, oyun aletlerini çok iyi kullanan bir cambazın maharet ve ustalığı hikayenin hemen her cümlesinde kendini hissettiriyor." -Mehmet Kaplan- "Taner`in en belirgin niteliklerini üç temelde toplayabiliriz. Önce dile ve anlatıma çok egemen, gözlemlerinde çok başarılı bir usta. Sonra insanın kişisel duygular evreni ile felsefenin temellerini kaynaştırmış, olaylara ve kişilere göre otantik hava veren bir düşünür. Nihayet yırtıcı ve alaycı da olsa, derinden derine insan sevgisini, hümanizmayı hiç yitirmeyen keskin ama örtülü bir mizahçı." -Muhtar Körükçü-
Sersem Kocanın Kurnaz Karısı Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü, 1972 Haldun Taner, "Sersem Kocanın Kurnaz Karısı" oyununda zaman, uzam, durum ve ilişkiler bağlamında yaptığı çok ustaca seçimlerle oluşturduğu esnek ve devingen yapı içinde içeriği iç içe girmiş çesitli katmanlarda biçimlendirmiştir. "Oyun içinde oyun" yönteminin epik-göstermeci tiyatro anlayışı doğrultusunda ustalıkla değerlendirildiği "Sersem Kocanın Kurnaz Karısı", oyunda görev alan tiyatro sanatçılarına oyuncu kişi hünerlerini, beş ayrı kişilik canlandırarak sınama olanağı vermektedir. Gerçekten de "Sersem Kocanın Kurnaz Karısı", yapısıyla, öyküsüyle, kişileriyle, tartıştığı konuyla, sanatçılara sahnede yüklediği ağır sorumlulukla, üst düzeyde bir "oyuncu" oyunu niteliği kazanmaktadır. -Ayşegül Yüksel-
Şişhane`ye Yağmur Yağıyordu / Ayışığında "Çalış-kur" 1953 New York Herald Tribune Öykü Ödülü "Bence Haldun Taner, daha bugünden çagdaş yazınımızın, özellikle öykücülüğümüzün bir klasiğidir. Bunu kendine vergi anlatımına, kişiliğine, öykülerinin insancıl özüne borçludur." -Oktay Akbal (Cumhuriyet, 10.5.1986)- "Derinlik, incelik ve kurgu isçiliği kadar, gözlem ve ayrıntı çesitliliği yönünden de zengindir Taner öyküsü. Dili ve biçimi klasik sayılabilir, dünyaya bakışı ve yorumları hep çağcıdır." -Füsun Akatlı (Milliyet Sanat, Mayıs 1986)- "Haldun Taner, öyküyle başladu yazarlığa, Humour denen o ince alayı ilk o getirdi -mizah ustaları dışında- edebiyatımıza. Galatasaraylılıktan gelme bir olaydi bu, ama incenin incesi." -Vedat Günyol-
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|