BAĞIMLILIK NEDİR, TÜRLERİ VE BAĞIMLILIĞIN SONUÇLARI Bağımlılığa yol açan maddeler; genel olarak yaşamı sürdürmek için gerekli olmadığı halde keyif verici özellikleri nedeniyle tüketilirler ve kullanıcılarda bedensel, ruhsal, davranışsal ve bilişsel değişikliklere yol açarlar. Bağımlılığın sözcük anlamı; birey ve nesne(si) arasında bireyin seçimiyle başlayan aynilik ve süreklilik özelliği taşıyan boyutlu bir ilişkidir. Bu ilişki her ne kadar bireyin özgür iradesi ile başlamış ise de, bireyin özerkliği zaman içinde ortadan kalkmaktadır. Bağımlılığın gelişmesiyle birlikte ortadan kalkmaya başlayan özerklik, bireyin daha önce dağarcığında bulunmayan yeni (!) tür tutum ve davranışlar edinmesine yol açar. Dolayısıyla problem bireyle sınırlı olmayıp, onun geldiği aileyi, yaşadığı sosyal çevreyi ve nihayet toplumu belli bir süreç içersinde mutlak etkileyen bir güce sahiptir. Madde; Merkezi Sinir Sistemi dediğimiz beyin ve bağlantılı alt sistemleri içeren işlevsel yapı üzerinde sahte bir “iyi oluş”hali oluşturan tıp içi ve tıp dışı unsurlardır. Tıpta belli amaçlar ve belli sınırlılıklar içinde kullanılan kimi ilaçlar, tıp dışı amaçlarla ve önerilmeyen miktarlarda kötüye kullanılmak suretiyle bağımlılık maddesi haline gelmektedir. Aslında tıp dışı olup “ilaç”özelliği taşımayan çoğu bağımlılık maddesi, tıpta kullanılan ilaçların türevsel eş örneğidir. Ancak bir ilacın sentezlenmesindeki güvenilir koşullara ve özelliklere sahip değildirler. Madde Bağımlılığı denildiğinde; insanın duygu, düşünce ve davranışı üzerinde doğrudan etkili, özgüllüğü olan bir süreç anlaşılmalıdır. Ülkemizde de Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun kullandığı terminoloji kullanılarak “uyuşturucu bağımlılığı” yerine “madde bağımlılığı” terimi kullanılmaktadır Dünya Sağlık Örgütünce gruplandırılan madde bağımlılığı tipleri şunlardır; 1.Opyat Tipi Bağımlılık 2.Alkol, Barbütürat, Benzodiazepin Tipi Bağımlılık 3.Esrar Tipi Bağımlılık 4.Kokain Tipi Bağımlılık 5.Uyarıcı Tipi Bağımlılık 6.Hallusinojen Tipi Bağımlılık 7.Solunan Çözücü Tipi Bağımlılık 8.Tütün Tipi Bağımlılık 1. OPYAT TİPİ BAĞIMLILIK Opyat tipi bağımlılık, morfin, kodein, eroin ve metadon maddelerini kapsamaktadır. Morfin ve kodein doğal, eroin yarı sentetik, metadon ise sentetik bir maddedir. Bu grup maddelerin bağımlılık yapma oranı çok yüksektir. Damar içi kullanım yolu ile 6-8 eroin iğnesinden sonra bedensel, ruhsal, toplumsal öğeleriyle bağımlılık yerleşmektedir. 2. ALKOL, BARBÜTÜRAT, BENZODİAZEPİN TİPİ BAĞIMLILIK Alkol grubunda başvuru maddesi içilen alkol türü diye bilinen Etanoldür. Diğerleri metanol ve glikoldür. Tahılların mayalanması ile ortaya çıkan etanol aslında %10-12 oranında hacim yoğunluğuna sahipken imbikleme (distillasyon) aracılığı ile bu oran yüksek dereceli içeceklerde (rakı,cin,votka vb.) %50 ve üzerine çıkabilmektedir. Bağımlılık maddeleri içinde bağımlılık süreci en iyi modellenebilmiş madde alkoldür. Verilere göre; her gün 100ml kanda 100-150 mg kan alkol düzeyi yapacak biçimde içki tüketenlerde 5 yıl içinde bağımlılık gelişmekte olup, bu süre çocuklarda ve kırk yaşından sonra alkole başlayanlarda 2-3 yıla inebilmektedir. Dolayısıyla alkol içen herkes bağımlı olmamakla birlikte, belli ve düzenli alkol alınması bağımlılık yapmaktadır. Barbütürat dediğimiz maddeler genel anestezi ve epilepsi tedavisinde kullanılmakla birlikte, teskin edici özellikleri nedeniyle bir dönem her dört kalem ilaçtan biri olacak derecede reçetelere girmiş, hatta “mutluluk hapı” diye ünlenmiş, ancak kısa süre sonra da bağımlılık yaptığı anlaşılmıştır. Ülkemizde bu gruptaki ilaçlar özel reçetelerle satılmakta, tıp dışı kullanımı önlenmeye çalışılmaktadır. Alkol ve barbütüratlar arasında etki devamlılığı söz konusu olup Çarpraz-Tolerans adı verilen bu özellikle birinin yerine diğerinin kullanılabilme fırsatı tanınmaktadır. Bir dönem, Optalidon adlı ağrı kesicinin içindeki barbütürat, alkol bağımlılarının alkol içemedikleri dönemlerde onlarca tablet Optalidon tüketmelerine neden olmuş ve daha sonra optalidondan barbütürat çıkartılmıştır. Benzodiazepin diye bilinen yatıştırıcı ilaçların bağımlılık yapması, kullanıldıkları doz ile yakından ilişkilidir. Günlük dozun iki ile beş misli miktarlarda kullanımı halinde altı aydan daha kısa bir sürede bağımlılık ortaya çıkmaktadır. Günlük yaşamda yanlış olarak performans öncesi sakinleşmek amacıyla kullanılmakta, ancak çoğu kez performansı olumsuz yönde etkilemektedir. Sağlık Bakanlığının çalışmasına göre lise öğrencilerinde alkol kullanım sıklığı %27 olup, erkek öğrencilerde alkol kullanımı kızlara göre iki kat daha fazladır. Yine ailelerinden ayrı yaşıyan öğrencilerdeki alkol kullanımı, aileleri ile birlikte yaşayanların yaklaşık iki katıdır. 1994 yılında Ankara da 15.000 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada alkol bağımlılığı preveransı %1.5 olarak bulunmuştur. 3. ESRAR TIPI BAGIMLILIK Esrar tipi bağımlılık içine marihuana ve haşhaş girmektedir. Marihuana Hint Keneviri denilen bitkinin yapraklarının kurutulması ile, haşhaş ise bitki özsuyunun çözücülerde işlenmesiye elde edilir. İkisi arasında etken madde (THC) yoğunluğu açısından fark olup, etken madde Marihuanada %6-10 arasında iken Haşhaşta %12’nin üzerine çıkabilir.Yağsever (lipofilik) özelliği ile anında tüm vücuda ve hayati organlara dağılmakta ve üstelik 30 gün süreye kadar kalabilmeketir. Esrarın fiziksel bağımlılık yaptığı kanıtlanmıştır. 4. KOKAIN TIPI BAGIMLILIK Kokain son derece şiddetli bir uyarıcı olup, doğrudan beyin kabuğunu etkiler. Uyarıcı etkisi beyinde madde depolarını adeta bir anda boşaltmasına bağlıdır. Bu şiddetli etkisi nedeniyle beyni uyuşturan diğer maddelerle birlikte kullanılması çok sık rastlanılan bir olgudur. Alındıktan çok kısa bir süre sonra, yaklaşık yirmi dakikada metabolize olduğundan etkinin devamı açısından yeniden alınması gerekebilir. Kokaine bağlı doz aşırılığından ölümler, bu bağımlılık maddesinin hızlı metabolize olmasından kaynaklanmaktadır. Hızlı gelişen bir bağımlılık sürecine sahiptir. Crack, kokainin kaya tuzu formunda, özel ve minyatür nargile gibi içilen bir türüdür. Aslında gerçek maliyet değişmemekle birlikte, göreceli ucuzluk avantajlı bir arz gibi yansımış ve ülkede crack salgını başlamıştı. (İsim,simgesel olup suyun kayalardan yuvarlanırken çıkardığı sese karşı gelmektedir) Bu arada marihuana ve haşhaşa olan talebin azalmasıyla bu maddelerin içindeki THC miktarının artırılma çalışmaları hemen başlamıştır. 5 .UYARICI TIPI BAGIMLILIK Uyarıcı (psikostimulan) ilaçlar tıpta bazı uyku bozukluklarının tedavisinde ve çocuklarda görülen aşırı hareketlilik diye çevirebileceğimiz (Hiperkinetik, Dikkat Eksikliği) klinik bir sorunun iyileştirilmesinde sınırlı olarak kullanılmaktadır. Temel yaşamsal gereksinimleri (uyku,yemek yeme vs.) ortadan kaldırma etkisine sahip olduklarından tedavi dışı amaçlarla yüksek dozlarda kullanılabilmektedirler. Zayıflama, uykusuzluk gibi öznel gereklere ve bahanelere bağlı olarak yanlış ve kötüye kullanıldıkları bilinmektedir. Bir sonraki kullanımda, ilk doz ile ulaşılan etki için kullanılan miktarın arttırılması gerekmekte, bu da bağımlılığa ve doz aşırılığından ölümlere yol açmaktadır. Ülkemizde özel renkli reçete ile temin edilebilmektedir. 6. HALLÜSINOJEN TIPI BAGIMLILIK Hallüsinojen, sözcük anlamı hallüsinasyon oluşturan demektir. Hallüsinasyon, uyarıcı bir nesne ve uyaran olmadığı halde varmışçasına oluşan algılama olup; algılamanın işitme, görme, duyma, dokunma, koku ve organlara dair iç duyumlar olmak üzere tüm alanlarını kapsayacak bir genişlikte ortaya çıkmasıdır. LSD en bilinen madde olup, algılama şiddeti ve derinliği üzerinde yol açtığı değişme ve ortaya çıkan içrel yaşantı (trip-gezinti) nedeniyle haksız biçimde ünlendirilmiş ve sanki sanatsal üretimin olmazsa olmaz koşulu payesine ulaştırılmıştır. ‘Gezinti’, resmin müziğini duymak ya da müziğin resmini yapmak gibi renkli ifadelerle övülmüş, oysa kötü bitebilecek (örneğin, 15cm.lik kaldırım yüksekliğini 15m algılayıp, düşerken korkuyla ölmek gibi) gezintiler gözardı edilmiştir. Deneysel olarak, gönüllülerde özellikle algı düzeneğinin araştırılmasında kullanılan bir maddedir. Benzeri diğer pekçok maddenin yanısıra bağımlılığının modellenmesindeki sorun halen sürmektedir. 7. SOLUNAN ÇÖZÜCÜ TİPİ BAĞIMLILIK Solunan çözücü tanımı, solvent-inhalant sözcüklerinin karşılığı kullanılmıştır. Bu grup maddeler arasında genel anestezikler olduğu gibi, endüstriyel tüketim maddeleri de bulunmaktadır. Bu madde grubunda ; oje, daksil, metal parlatıcılar, yapıştırıcılar, kuru temizleme maddelerie, saça şekil veren püskürtücüler, hatta kokulu kalem ve silgiler bulunmaktadır. Bu maddelerin ulaşılabilme kolaylığı ve temin edilme ucuzluğu nedeniyle yaygın kullanılması nedeniyle çok küçük yaşlarda bağımlılığa yol açmakta ve havadaki yoğunluğu nedeniyle dolaylı yoldan bağımlılık yapmaktadır. 8. TÜTÜN TİPİ BAĞIMLILIK Tütün bağımlılığı en az alkol kadar geçmişe sahip bir bağımlılık tipi olup, bedensel süreçlere bağlı olarak yaptığı bağımlılığın modellenebilmesi son 15 yıl içinde olmuştur. O zamana kadar fizik değil psikolojik bağımlılık yaptığına inanılmıştır. Ülkemizde bir toplum sağlığı sorunu olarak alkolle birlikte en yaygın bağımlılık tipidir. Sağlık BakanlığıTemel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ruh Sağlığı Daire Başkanlığı tarafından Dünya Sağlık Örgütü ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile yürütülen ve 1995 yılında sonuçlanan, 12781 lise öğrencisi üzerinde yapılan çalışmaya göre, lise öğrencilerinin %20.1’i sigara kullanmakta olup, bunların %67.6’sı erkek, %27.1’i kızdır. Sigara kullananların %94.9’u resmi liselerde, %5.1’i ise özel liselerde öğretim görmektedir. Türkiye’de genel erişkin nüfusun %36’sının sigara kullandığı ileri sürülmektedir. Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında (İngiltere %27, Fransa da %29.5, Almanya da%28.8) halen yüksek olan ve artış eğilimi gösteren sigara tüketimi, yüksek morbidite ve mortalite oranları da göz önüne alındığında ülkemiz için önemini korumaktadır. Günümüzde madde bağımlılığı, hemen tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Akciğer kanseri ve AIDS gibi medikal komplikasyonları nedeniyle psikiyatri dışındaki genel tıp dallarını; eşlik eden sosyo-kültürel ve ekonomik bileşenleri ile toplum ve birey üzerindeki etkileri nedeniyle de genel tıp dışı disiplinleri ilgilendirmektedir. Bütün bunları öğrenmiş olmak, madde kullanma sorunu olan ve bağımlılık geliştirmiş bir insanı tanımakta ne denli işe yaramaktadır? Hepsinden önemlisi bu bilgiler madde bağımlılığı olan bireye yaklaşımda ne ölçüde aydınlatıcıdır? Tanıma /tanılama /iyileştirme ve onarma açısından işlevselliği olan bir paradigma bu bilgilerin ışığında kurulabilir mi? Bu ve benzeri çoğu soru Bağımlılık Psikiyatrisi alanında çalışan tıp içi ve tıbba komşu disiplinlerde, bu alana giren profesyonelleri uzunca süre uğraştırmış ve üzerinde görüş birliği olan bir anlayışa duyulan gereksinim, koşulsuz olarak gündemin ilk maddesine yerleşmiştir. Madde bağımlılığına bir bireyden diğerine özgül yanlarıyla ayni kuramsal bütünlük içinde tanımlayabilme çabalarının sonunda Madde Bağımlılığı Sendromu tarifine ulaşılmıştır. Böylelikle bireysel, biyolojik ve ruhsal, hatta çevre anlamında toplumsal katılımcı unsurları ayrıntılandırıp sonrasında bir model çerçevesinde tümleşik hale getirerek ortak bir tanım dili oluşturulmuş olmaktadır.
BAĞIMLILIK KAVRAM VE MODEL SORUNU Bağımlılık sorunsalına açıklık getirmeyi amaçlayan tanımların ortak çıkmazı; sadece kullanılan maddeyi ve onu kullanan bireyi odak almasıdır. Oysa, soruna yol açan sadece maddenin kullanılması mı? yoksa belli nedene, nedenlere uyum çabası içinde bireyin madde kullanımına yönelmesi midir? diye sorulmalıdır. MADDE, MADDEYİ KULLANAN gibi unsurlara en az onlar kadar önemli olan ÇEVRE faktörünü de eklemek gerekmektedir. Gerçekten de bağımlılık, bu üç unsurun kendi arasındaki kompleks ve sürekli etkileşimi sonucunda gelişmektedir. Bir sendrom olarak bağımlılık, madde kullanımı; MADDE - KULLANICI - SOSYAL ÇEVRE paradigması ile açıklanmaya çalışılırken maddeyi, kullanıcı ve kullanımı buna ait özgül psikolojik sonuçların yanı sıra tüm bu unsurların içinde yer aldığı sosyal çevre özelliklerini tartışma içine çekmektedir. Bağımlılık sendromu tartışması 70`li yıllarda başlamış ve uluslararası sınıflamalarda yer alması 90`a doğru olmuştur. (ICD-10/WHO,1987; DSM-III-R/APA,1988) Bağımlılık Sendromu fenomenler topluluğundan ibarettir. Sendromda yer alan fenomenler, kullanılan psikoaktif maddeye göre değişen özellikler taşımakta olup, değerlendirmeyi yapan klinisyenin zorluk yaşamasına neden olmaktadır. Bu tür değerlendirme zorluklarını aşabilmek için bağımlılığı bir eksende, tüketilen maddeye ait özellikleri bir eksende ve nihayet sosyal çevreyi başka bir eksende ele alıp boyutlandırmak suretiyle inceleyip / değerlendirmek gerekir. Görüldüğü üzere, herkes için anlamlı olabilecek bir kavramlaştırma için multi-dimensional (çok boyutlu) bir yaklaşım tek seçenektir. Ancak kullanımda olan maddeler için çok spesifik sosyal, psikolojik ve fizik "advers" etkilere rağmen; bu maddelerin kullanım sürecinde ortaya çıkan / gelişen olaylar bağımlılığın ortak özelliklerini barındırmaktadır. BAĞIMLILIK SENDROMU Bağımlılık sendromu tanımı ilk kez alkol için yapılmış ve Alkol Bağımlılığı Sendromu (ABS) olarak tanımlanmıştır. Gözlenebilir olgulardan yola çıkan bu tanım gözlemsel nitelikte olup, altta yatan sebeplere gönderme yapmamaktadır. ABS için başlatılan en önemli tartışma ise, yapılan gözlemlerin her vakit ayni kategoriye düşecek biçimde gruplandırılamıyacağı olmuştur. Ancak bugün, ABS tanımı ile başlayan gelişmenin devamında, "Bağımlılık Sendromu" diyerek, gözleme dayanan olgusal tanımı tüm maddeleri içerecek biçimde geniş bir perspektife oturtarak kullanmaktayız. Sendromun tanımı yapılmış 7 ayrı elemanı vardır. Bunların her birinin bağımlılık süreci içinde ayrı bir önem ve etkiye sahip olduğu kabul edilmektedir. Sendromu oluşturan elemanlardan her birinin bireysel ve kültürel etmenlerle değişik bir görünüme bürünebileceği gerçeği de akılda tutulmalıdır. Ayrıca bağımlılık sendromu derken fizik / ruhsal bağımlılık ayrımına atıfta bulunulmaması dikkati çekmiş olabilir. Sendrom bedensel ve ruhsal semptomları bir arada içerecek biçimde tanımlandığından, böyle bir ayrımı hem gerektirmez hem de izin vermez. BAĞIMLILIK OLGULARI I- Maddeye Toleransın Artması : Toleransın görünümü ya maddenin tekrarlayan dozlarla kullanımına rağmen ortaya çıkan etkinin beklenenden / her zamankinden daha az olması ya da her zamanki "aynı etki"nin sağlanabilmesi için maddenin daha yüksek miktarda tüketilmesi gereği biçiminde olur Toleransın altında yatan mekanizma bir tür homeostatik tepki olarak değerlendirilebilir. Birim zamanda tüketilen miktarın artması duyarlıkta azalmaya yol açmak suretiyle homeostatik cevabın ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu cevap gerçekten boyutludur. Çünkü bilindiği gibi bazı bağımlılarda tüketilen miktar, bağımlı olmayan insanda ölüme yol açacak ölçüde yüksektir. Tolerans gelişim hızı bir maddeden diğerine değişir. Opyat ve Kokain tipi bağımlılıklarda tolerans çok kısa zamanda gelişirken, alkol tipi bağımlılıkta bu yıllar alabilir. Ayrıca alkol tipi bağımlılıkta bağımlılığın ilerleyen evrelerinde tolerans düşüş göstermektedir. II-Tekrarlayan Kesilme Belirtileri : Bu olgu bir öncekiyle yakından bağlantılıdır. Genellikle maddenin yokluğunu ve/ veya her zamanki dozun altında bir dozun alındığı dönemi izleyerek ve ona bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Kesilme belirtilerinin ortaya çıkışındaki zamanlama ve belirtilerin şiddeti, kullanılan maddeye / bağımlılık tipine bağlıdır. Örneğin alkol bağımlılığında kesilme belirtileri genellikle uyanırken ortaya çıkmakta ve / veya kesilme belirtileri uyanmaya yol açmaktadır. Oturmuş alkol bağımlılığında kesilme belirtileri gün boyunca içki içme aralarında da çıkabilmektedir. Kesilme belirtileri hem psikolojik hem de fizyolojik özellikler taşımaktadır. SSS`ini depresse eden maddelerde (alkol, barbütürat, opyat gibi) kesilme sendromu SSS uyarılması biçiminde (anksiyete, tremor, terleme, bulantı, kusma) iken SSS`ini stimule eden maddelerde (amfetamin, kokain) kesilme depresyon, letarji ve somnolans gibi belirtilerle seyretmektedir. Alkol ve barbütürat tipi bağımlılıklarda yukarıda sayılan kesilme belirtilerine ek olarak bazan hayatı da tehdit edebilecek, delirium vb. durumlara da dikkat edilmesi klinik açıdan oldukça önemlidir. III- Maddenin Dürtüsel Alımı Ve Öznel Farkında Oluşluk : Kesilmeyle eşzamanlı olarak ortaya çıkan bir evre ve bu evrenin en belirgin özelliği olan yükselen bir dürtü durumundan söz edilmektedir. Dürtüsel nitelikli ve anksiyete yaşantısına (anticipation) uyumlu bu dönemde kullanılan maddeye doğru "aşerme" düzeyinde bir yöneliş vardır. Zihinsel olarak birey, kullandığı madde ile yoğun bir meşguliyet halinde olup, maddenin onun ruhsallığında yol açtığı değişiklikleri düşünmekte giderek hızlanan bir şekilde maddenin teminine yönelmektedir. Bütün bunları açık bilinçte ve bilişsel düzeyde ifadelendirmemekle birlikte "geri planda" tutum ve davranışını maddenin bir an evvel temini doğrultusunda programlamakta olduğu, ayrıntılı öyküde kolayca anlaşılabilmektedir. Bu evrenin kesilmeyle eşzamanlı olarak ortaya ortaya çıktığından söz etmiştik. Genellikle de ya aktüel olarak maddenin olmadığı / temin edilemediği ya da ilk alınan tadımlık dozdan sonra geliştiği bilinmektedir. Görüldüğü gibi, tanımı yeteri kadar iyi yapılamayan bu olgu, farklı pekçok maddeye ait bağımlılık tiplerinde sıklıkla gözlenebilmektedir. IV - Madde Arama Davranışının Yoğunluğu: Bağımlılığın gelişmesini takiben, birey için sadece ilgili maddenin temin edilmesi/edilebilmesi bile tek başına özgül ve önemli bir anlam ifade etmektedir. Günlük davranış repertuarı giderek azalmış ve ilk planda "madde kullanma" davranışı olmak üzere birkaç davranışa indirgenmiştir. Bu daralma ve sınırlanmaya bağlı olarak bireysel ve toplumsal sorumluluklar, roller, ödevler vb. ikinci, üçüncü vs. plana itilmek zorunda kalmıştır. Hatta bireysel şiddet davranışından anti- sosyal aktlara varana dek o birey için "böyle" davranmak bir anlamda kolaylaşmıştır. (Her bağımlı, zaten şiddet gösteren ve/veya antisosyal olan biri değildir. Bu tür davranış gösterilerinin bağımlılıkla presipite olabileceğini düşünmek klinik açıdan daha gerçekçidir.) V -Kesilme Belirtilerinin Iyilettirilmesi/Önlenmesi : Kesilme belirtileri ile bir kez "tanışan" birey, sonraki adımda bunların maddeyi kullanmak suretiyle nasıl değiştiğini ve etkilendiğini öğrenmektedir. Bu öğrenmeye bağlı olarak, kesilmeyi etkileyen/değiştiren davranış yerleşik hale gelerek, bir davranış kalıbı olarak kesilmenin denetlenmesinde kullanılır olmaktadır. Kalıp haline gelen bu davranış örüntüsü aracılığıyla birey kesilme belirtilerini ya önlemekte ya da "iyileştirmekte" dir. Örneğin ileri alkol bağımlıları, biraz az içmek pahasına da olsa ertesi sabah için uygun bir miktarı ayırmaktadırlar. Hatta günboyu kesilmeyi iyileştirmek / gidermek için kan alkol düzeyini adeta "titre" edercesine ayarlanmış miktarlarla içen alkol bağımlılarına sıklıkla rastlamaktayız. VI - Madde Kullanım Repertuarının Daralması : Bağımlılığının ilerlemesiyle madde kullanma davranışı günlük davranış repertuarı içinde giderek daha da "stereotipik" hale gelmektedir. Bunun en bilinen örneği alkol tipi bağımlılıkta gözlenmektedir. Sosyal içici için alkol kullanma davranışının zaman açısından bir düzensizliği vardır. Bazan bir kokteylden diğerine, bazan birkaç gün üstüste içme biçiminde, bazan da kendiliğinden oluşan uzun aralar ile içmektedir. Oysa bağımlılığa doğru gelişen içme biçiminde, içme davranışı haftalık / günlük tekrarlara dönüşmek suretiyle stereotipik bir hal alarak adeta belirli, ille de tekrarlanan "günlük aktivite" görünümündedir. İçme davranışı gün içinde zamanla sınırlı ve şaşmayan bir rutin halindedir. Böylesi rutinletmiş içme davranışında kullanılan içkinin belli bir marka, ürün vs. olması da bağımlı için vital bir endişedir. Bu fenomen de diğerleri gibi pekçok maddeye doğru kapsamlanabilir. VII-Abstinens Peryodundan Sonra Bağımlılığın Yeniden Inşaası : Bilindiği üzere kesilme belirtileri abstinensi izleyen ilk haftada iyileşebilmektedir. Kullanılan maddeye bağlı olarak kısmen farklı süreler olmakla birlikte, kesilme belirtileri tıbbi müdahaleyle engeç 10 günde kontrol edilebilmektedir. Tedaviye en geç yanıt veren semptom anksiyete olup, bazan üç haftada,ancak kontrol edilebilmektedir. Abstinens döneminde toleransın azaldığını bilmekteyiz. Abstinens süresi ne olursa olsun, kişi tekrar madde kullanımına döndüğü takdirde (az miktarlarla ve kontrollü bile olsa) on-onbet gün arasında değişmek üzere abstinens öncesi aldığı miktar her neyse o miktara ulaşmaktadır. Dolayısı ile önceki dönemdeki tolerans ve kesilme özellikleri aynen tekrarlanmaktadır. Bağımlılığın bu yedi fenomenini klinikte değerlendirirken ilk akılda tutulması gereken, tüm fenomen özelliklerinin simultane biçimde bir arada olması gerekmediğidir. Her fenomen ve onunla ilişkili semptomatik klinik özellikler bir bireyden diğerine değişmek üzere farklı derecelerde bulunabilir. Bu bağımlılık öyküsü, araştırdığımız her bireyin genellemelerle/ önkabullerle değil, spesifik olarak ele alınması gereğine işaret etmektedir. Sendrom düzeyinde bağımlılık tanımı - kullanılan madde aynı bile olsa - bir bireyden diğerine adeta parmak izi kadar farklı ve özgüldür. BAĞIMLILIK VE DİĞER BOYUTLAR Bağımlılık sendromu tanımlanırken maddeye bağlı özellikler ikinci bir eksen olarak düşünüldüğünden ayrıntılı değinilmemiştir. Çünkü maddeye bağlı sorunlar ve maddenin bağımlılığı kavramsal olarak farklı boyutlar olarak değerlendirilmektedir. Örneğin birey madde kullanımına ait sorunlar yaşarken ille de bu maddeye bağımlı olması gerekmemektedir. (Alkollü araba kullanıp kazaya neden olan birisinin alkol bağımlısı olması gerekmiyor) Öte yandan yine kavramsal olarak maddeye bağımlı hale gelmiş ama maddenin kullanımına ait sorunlar tarif etmeyen bireyler de bulunabilir. (Morfinin veya sigara cikletinin terapötik kullanımı bağımlılık kullanımından daha az zararlıdır.) Bu noktada ele alınması gereken ve madde boyutunda bağımlılığı anlaşılır hale getirecek olan unsur, maddenin kullanım miktarıdır.Bu, kullanılan DOZ demektir. Bağımlılık ve kullanılan doz arasında, her araştırmada tekrarlanmış yüksek bir korrelasyon vardır. Doz ve tolerans arasındaki ilişki de ayni korrelasyona sahiptir. Kuşkusuz maddenin farmakolojik özelliği, yani "potens" ek olarak düşünülmesi gereken bir diğer parametre olarak; bağımlılığın madde eksenininin tartışılmasında önemlidir. Bağımlılık durumunun klinik düzeyde kontrolü ile bağımlılığa ait yaşanan sorunlarla kullanılan madde miktarı arasındaki ilişki zayıflamaktadır. Örneğin tüketilen alkol miktarı yaşanan sorunları doğrudan tanımlayamamaktadır. Oysa bağımlılık bir bütün etkisiyle yaşanan sorunların her düzeyde anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Bağımlılığı, sosyal çevre tanımı ile başka bir eksene oturttuğumuz vakit, bu tanım içinde, öğrenme / ulaşabilme / temin edebilme gibi son derece ayrıcalıklı sorun alanlarına yönelmekteyiz. Sosyal öğrenmenin madde kullanma davranışını hem indüklediği hem de biçim verdiği ileri sürülmektedir. Kontrollü çalışmalarda (özellikle alkol tipi bağımlılıkta) madde kullanma davranışı ile sosyal öğrenme arasında yakın ilişki tespit edilmiştir. Sosyal öğrenme sürecinde en önemli iki unsur; Primer grup ve Akran grubudur. İlki sosyal öğrenmenin en temel vasatı olarak Aile, ikincisi ise bireyin “aile grubu”ndan, mega grup olan topluma geçiş yaptığı "akran grubu"dur. Ergenlik aşamasında grup kimliği aracılığıyla çözüm arayan kimlik sorunu esnasında, ergenin içinde bulunduğu grubun normları hayati önem taşır. Akran grubunun normları arasında madde kullanma davranışı varsa, maddeyle zorunlu da olsa tanışma ve kullanarak yerleşecek öğrenmeler kaçınılmazdır. Kapsamlı ve kontrollü çalışmalarda, survey araştırmalarında bağımlılık sendromu gelişimi açısından 15-24 yaş grubu "Risk Grubu" olarak tanımlanmakta olup sosyal öğrenme önemli bir etmen olarak ele alınmaktadır. Bağımlılık ve sosyal çevre ekseninde; bağımlılık maddesine ulaşabilme ve onu temin edebilme, bunlara ait kolaylıklar / zorluklar hem bağımlılığın oluşumunda hem de bağımlılığın aldığı / alacağı biçim açısından potansiyel önem taşıyan unsurlardır. Özellikle toplum genelinde bağımlılık sendromu sorunsalına ait oluşturulacak ulusal ve genel politikalarìn belirlenmesinde,"ulaşabilme / temin edebilme" gibi çevre unsurları ilk planda ele alınmaktadır. Lisansiye önlemler grubu, örneğin, ulaşabilme ve temin edebilmeyi belli yaş grubu öncelikli olmak üzere, kademe kademe zorlaştırmayı amaçlar. Bu, yasaklayıcı tutumdan bütünüyle farklı bir tutumdur. SONUÇ: Bağımlılık sendromu tanımlaması değişik boyutlar ve farklı eksenlerde tanımlanabilecek parametreleri barındırması açısından, ortak dil oluşturmaya en müsait tanımdır. Özellik gösteren bir etyolojiye ve/veya belli bir antisosyal sonuca gönderme yapmadığından stigmatik değildir. Üstelik değişen şiddet derecelerini içeren bir spektrum genişliğine sahip olması açısından esnek kabul edilebilir. Bağımlılık süreci içinde çok karışık mekanizmalara bağlı olan relapsı açıklayamamakla birlikte klinik koşullarda gerek tedavinin amacını gerekse içeriğini belirleyebilmesi açısından oldukça işlevseldir. Bireysel ve toplumsal planda "risk durumu" tanımı yapmaya izin veren bir kapsam genişliğine, içerik derinliğine sahiptir. Tüm şema şöylece özetlenebilir: BAĞIMLILIK VE MADDE BAĞIMLILIK VE SOSYAL ÇEVRE Maddenin Potensi Sosyal Öğrenme Kullanım Miktarì Primer Grup Doz Akran Grubu Tolerans Risk Grubu Maddeye Ulatabilme Maddeyi Temin Edebilme
UYUŞTURUCU KULLANIMI İLE MÜCADELE, TAKİP VE YÖNLENDİRME ÜST VE ALT KURULLARI KURULLARIN YASAL DAYANAĞI : Milli Güvenlik Kurulu`nun 26 Nisan 1996 Tarih ve 393 Sayılı Kararında; uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin kullanımı ve bağımlılığı ile mücadele faaliyetlerini yürütmek ve alınacak tedbirleri tespit ve koordine etmek üzere Uyuşturucu Kullanımı ile Mücadele Takip ve Yönlendirme Üst ve Alt Kurullarının oluşturulması öngörülmüş ve MGK`nun bu kararı, Başbakanlığın 13.05.1996 Tarih ve B.O2.0.KKG/165-107/2001 Sayılı Direktifi ile gereğinin yapılması ricasıyla ilgili Bakanlıklara iletilmiştir. Ayrıca MGK`nun uyuşturucu ile mücadele konusunda alınması gereken tedbirlere ilişkin 393 Sayılı Kararının kabulü ve ekindeki listede adları belirtilen Bakanlıkların bu konuda görevlendirilmeleri hususu, Bakanlar Kurulu` nun 25.07.1997 Tarih ve 97/9700 Sayılı Kararı`nda belirtilmiş ve Bakanlar Kurulu`nun bu kararı da 12.08.1997 Tarih ve B.O2.0.KKG/165-107/3474 Sayılı Başbakanlık yazısı ile anılan Bakanlıklara iletilmiştir. KURUL ÜYESİ KAMU KURUM VE KURULUŞLARI : Adalet Bakanlığı Milli Savunma Bakanlığı İçişleri Bakanlığı Dışişleri Bakanlığı Milli Eğitim Bakanlığı Sağlık Bakanlığı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği DPT Müsteşarlığı YÖK Başkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı RTÜK Başkanlığı Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı TRT Genel Müdürlüğü Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü SHÇEK Genel Müdürlüğü Emniyet Genel Müdürlüğü, Kaçakçılık ve Organize .Suçlarla mücadele .Daire Başkanlığı Jandarma Genel Komutanlığı, Kaçakçılık Daire Başkanlığı KURULLARIN AMAÇ VE GÖREVİ : Uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin kullanımı ve bağımlılığı ile mücadele faaliyetlerini yürütmek, madde kötüye kullanımını önlemek ve alınacak tedbirleri tespit etmek ve kurumlar arasındaki çalışmaları koordine etmektir. Üst Kurul yılda olağan olarak 3 kez, alt kurul ise her ay toplanmaktadır. Alt Kurul toplantılarına katılan üyeler, temsil ettikleri kurumların madde kullanımı ve bağımlılığına ilişkin görüş, uygulama ve faaliyetlerini sürekli olarak bildirmişlerdir. Böylelikle ülke genelinde mevcut kurum ve kuruluşların konuya nasıl yaklaştıkları hususunda kapsamlı bilgi sahibi olunması şansı doğmuştur . ULUSAL POLİTİKA VE STRATEJİ ÇALIŞMALARI : Politika ve Stratejiler belgesinin hazırlanmasındaki amaç; vatandaşlarımızın, özellikle de gençliğin uyuşturucu madde kullanımının önlenmesi veya bundan kurtarılması, uyuşturucu madde üretiminden kullanımına kadar geçen süreç içerisinde mücadele edilmesi konusunda, devletin ilgili kurum ve kuruluşlarının ihtiyaç duyabileceği “Genel Mücadele Esasları” na ilişkin ihtiyaçları karşılamak ve lüzumlu koordinasyonu sağlamak olarak ortaya konulmuştur. Belge hedef kitleyi, genel olarak tüm Türk vatandaşları olarak kabul etmekle birlikte, en önemli risk grubunu 12-24 yaş grubunda bulunan gençlerimiz oluşturmaktadır. Belgede, uygulanması gerekli tedbir ve esaslar başlığı altında, etkin mücadelede en önemli ağırlık eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerine ayrılmıştır. Eğitim faaliyetleri içerisinde aileye yönelik programların uygulanmasından ve eğitim kurumlarında gençliğe verilebilecek programlardan bahsedilmektedir. Ayrıca, eğitim kurumlarına devam etme şansı olmayan kişiler için de çeşitli tedbirler yer almaktadır. Gençliğin boş zamanlarını değerlendirme ve olumlu faaliyetlere yönlendirme konusunda tedbirler önerilmektedir. Belge, madde bağımlılarının rehabilitasyonunun bir düzen içinde yürütülmesi için esaslar kapsamaktadır. MADDE KÖTÜYE KULLANIMI VE BAĞIMLILIĞI İLE MÜCADELE KANUN TASARI TASLAĞI : Bu kanunun amacı, madde kötüye kullanımı ve bağımlılığına karşı önleyici tedbirleri almaktır. Bu amacı sağlamak üzere “Madde kötüye kullanımı ve bağımlılığı ile mücadele Takip ve Yönlendirme Üst Kurulu”, bu kurula yardımcı olmak üzere “Madde Kötüye Kullanımı ve Bağımlılığı ile Mücadele Takip ve Yönlendirme Alt Kurulu” ve “Bilimsel Danışma ve İzleme Kurulu” kurulmuştur. Bu kurulların görevleri, çalışma usul ve esasları yasa tasarısında belirlenmiş, mücadelenin her kesimde ve düzeyde yapılabilmesi için yürütülecek tüm çalışmaların finansmanı ile ilgili mali hükümler de yer almıştır. Ayrıca, yasa tasarısında televizyon kuruluşlarının yükümlülüklerine ve müeyyidelere de yer verilmiştir. Tasarı şu anda Bakanlıkların görüşüne açılmış olup, Maliye Bakanlığı hariç tüm kurumlardan görüşler alınmıştır Ancak, Üst Kurul’un 14.12.1999 tarihinde yapılan 4 üncü olağan toplantısında, yeni bir Kanun Tasarısı yerine, düzenlenmesi öngörülen hükümlere Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun (Kanun Hükmünde Kararname) Tasarısı kapsamında yer verilmesinin daha uygun olacağı mütalaa edilmiştir. Bu doğrultuda, TBMM Bütçe Plan Komisyonunda bekleyen “Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı” nın Kurullar ve Komisyonlar bölümünde “Madde Kullanımı ve Bağımlılığı ile Mücadele,Takip ve Yönlendirme Kurullarına” da yer verilmiştir. Kurumun teşkilat yasası çıktığında Kurullara daha da işlerlik kazandırılmış olacaktır. EĞİTİM ÇALIŞMALARI : Bilimsel Danışma Komitesi üyelerinin ortaklaşa hazırladığı “Eğiticilerin Eğitimi” isimli pilot çalışmanın amacı, 12-24 yaş grubu hedef kitlesinin içerisinde yer alan gençliğe yaygın ve örgün öğretim kuruluşları aracılığıyla erişmek ve onları madde bağımlılığı konusunda bilgilendirmek ve bilinçlendirmek olarak belirlenmiştir. Bu proje ile ilgili olarak yaklaşık bir yıl süre ile çalışma yürüten Bilimsel Danışma Komitesi gerekli müfredat programını hazırlamış ve Alt Kurulda da görüşülen proje Üst Kurula sunulmuştur. Eğiticilerin Eğitimi projesi kapsamındaki ilk pilot çalışma 16-26 Kasım 1998 tarihleri arasında Milli Eğitim Bakanlığı öncülüğünde, Ankara’da gerçekleştirilmiş ve Bakanlığın merkez birimlerinde çalışan 25 uzman ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Aile Araştırma Kurumu Başkanlığından 5’er uzman olmak üzere toplam 35 kişiye eğitim verilmiştir. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 24-28 Mayıs tarihleri arasında Aksaray hizmet içi Eğitim Enstitüsünde Bakanlık taşra teşkilatında görevli 56 İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısına, İl Koordinatörleri eğitimi verilmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü’nde, 2000 yılının Ocak ayında Narkotik elemanlarından 100 kişiye Eğiticilerin Eğitimi kapsamında bir eğitim programı uygulanmıştır. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü de , Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan eğitim programına katılan 5 temsilcisinden “ Madde Bağımlılığı Eğitici Ekibi” oluşturarak aşağıdaki faaliyetleri gerçekleştirmiştir. a.36 Gençlik Merkezi Müdürüne 07 – 11 Haziran 1999 tarihlerinde Çanakkale Gençlik Ve ve Gençlik Kamplarında uzman personele yönelik olarak uygulamaya konulacaktır Spor İl Müdürlüğünce eğitim programlarının ilki verilmiştir. b.26 Gençlik Merkezi ve İlçe Spor Müdürüne 05-09 Temmuz 1999 tarihlerinde Samsun Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünce eğitim programlarının ikincisi verilmiştir. c.İl müdürlüklerince yapılacak Madde Bağımlılığı ile mücadele çalışmalarında ihtiyaç duyulacak bilgi, materyal ve uzman personel için Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Gençlik Hizmetleri Daire Başkanlığınca destek sağlanacaktır. d.Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün koordinesiyle “ Zararlı Alışkanlıklarla Mücadelede Serbest Zaman Etkinliklerinin ve Sporun Rolü “ konulu afiş, slogan ve amblem yarışması 12-14, 15-17, 18-24 yaş gruplarında düzenlenerek dereceye girenler tespit edilmiş ve 17. Gençlik Etkinlikleri Çerçevesinde Ankara da sergilenmiştir. e.“ Madde Bağımlılığı Eğiticilerin Eğitimi Programı Ders Notları “ konulu kitap Uyuşturucu ile Mücadele Takip ve Yönlendirme Alt Kurulu’nun Bilimsel Danışma Kurulu üyeleri tarafından hazırlanmış olup, 500 adet basılarak İl Müdürlüklerine gönderilmiştir. Ayrıca “ Madde Bağımlılığı 2000 Yılı Eğitim Planı “ hazırlanmış ve çeşitli Gençlik Merkezlerinde uygulanmıştır. EĞİTİM DESTEKLEME PROJELERİNİ GELİŞTİRME ÇALIŞMALARI : Milli Eğitim Bakanlığı İle Savaşım Ankara İli Pilot Uygulama Projesi, Milli Eğitim Bakanlığı Madde Bağımlılığı Madde Kullanımı ve Bağımlılığına Karşı Mücadele Eğitimi “Daha Mutlu Gençlik Gelişim Projesi”, Milli Eğitim Bakanlığı Madde Bağımlılığı Okul içi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi Başkanlığı İzci Liderlerinin Eğitimi Projesi, YAYIN, AFİŞ, BROŞÜR, KİTAP, FİLM İLE EĞİTİMİ YAYGINLAŞTIRMA ÇALIŞMALARI : Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Teşkilatı Eğiticilerinin Eğitimi Madde Bağımlılığı Ders Notları; Milli Eğitim Bakanlığı İl Koordinatörlerinin Eğitimi Madde Bağımlılığı Ders Notları; Aile Araştırma Kurumu Eğiticilerinin Eğitimi Madde Bağımlılığı Ders Notları; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Eğiticilerinin Eğitimi Madde Bağımlılığı Ders Notları; Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Dairesi Başkanlığı Narkotik Elemanlarının Eğitimi Madde Bağımlılığı Ders Notları . Milli Eğitim Sağlık Eğitim Vakfı’nın isteği olan “Madde Bağımlılığı Anne ve Baba Danışma Kitabı” yazımı Bilimsel Danışma Kurulunca devam etmektedir. Avrupa Konseyi Pompidou Grubunun “Alkol, Uyuşturucu ve Sigara Kullanımının Önlenmesi El Kitabı” çevirisinin yaptırılarak yayınlanmasına karar verilmiştir. Kitabın, çerisinin yapılması çalışmaları sürdürülmektedir. TELEVİZYON PROGRAMLARI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na sunulmak üzere Bilimsel Danışma Kurulu’nun hazırladığı “Madde Kullanımı ve Bağımlılığı ile İlgili Yayınlarda Göz Önünde Bulundurulmasında Yarar Görülen Hususlar” la ilgili rapor düzenlenmiştir. TRT, GAP televizyonunda iki programın hazırlığında katkı sağlanmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığınca görsel eğitim için hazırlanan film incelenmiştir. ARAŞTIRMA ÇALIŞMALARI : “Madde Bağımlılığı Araştırması Türkiye Profili” araştırmasına (36. Alt kurul) Aile Araştırma Kurulu Proje İzleme ve Değerlendirme Kurulu ve Bilimsel Danışma Kurulu Üyelerinin katılımı ile yapılması kararlaştırılmıştır. Devlet Denetleme Kurulu tarafından 1997 yılından itibaren kurumlarda uyuşturucu madde bağımlılığına karşı yapılan çalışmaların icmali çıkartılmış olup, Koordinasyon Kurumu olarak Alt Kurul Çalışmaları ile ilişkilendirilmesi çalışmaları devam etmektedir. Milli Eğitim Bakanlığınca liselerde okutulan Sağlık Bilgisi Ders kitapları, Bilimsel Danışma Komitesince incelenmiştir ve bir rapor halinde Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığına yazı ile gönderilmiştir. Söz konusu kitaplarda gerekli düzenlemelerin yapılacağı Talim ve Terbiye Kurulu tarafından bildirilmiştir. Bazı endüstriyel tüketim maddeleri ve kırtasiye malzemeleri örneğinde olduğu gibi, solunarak havadan alınan ve bağımlılık yapan maddelerin uyuşturucu kapsamına alınıp alınamayacağı bir değerlendirme raporu hazırlanarak Üst Kurul Başkanı Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici’ ye sunulmuştur. İLLERDE UYGULANAN AKTİVİTELERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, İZLENMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ ÇALIŞMALARI : Valiliklere bir yazı gönderilerek, madde kullanımı ile ilgili yapacakları her türlü faaliyetin; Uyuşturucu Kullanımı ile Mücadele Takip ve Yönlendirme Alt Kurulu ile koordineli şekilde, Kurul’un sekreterya görevini yürüten Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı görüşünün alınmasını takiben yapılması istenilmiştir. Valiliklerce gerçekleştirilen çeşitli projeler ve araştırmalar izlenmekte, değerlendirilmekte ve tavsiyelerde bulunulmaktadır. Madde bağımlılığı ve madde kötüye kullanımı ile ilgili olan çeşitli tiyatro eserleri ve spot film senaryoları değerlendirilmiş ve uygun görülen eserlerin desteklenmesine karar verilmiştir. Sivas Emniyet Müdürlüğü’nün bildirmesi üzerine, Sivas ilinde eğitim ve öğretim yapan toplam 17 lise ve dengi okulda “Uyuşturucu ve Zararları konulu” konferanslar düzenlendiği öğrenilmiş olup; konferans, panel, sempozyum gibi toplantıların Alt Kurulun ve ilgili Bakanlıkların bilgisi dahilinde yapılması hususu valiliklere iletilmiştir. MEDYADA MADDE KONUSUNDA YAPILAN YAYINLARIN İZLENMESİ VE YÖNLENDİRİLMESİ ÇALIŞMALARI : Yazılı basında yer alan yanlış haberler konusundaki tekzip yazıları Bilimsel Danışma Komitesi koordinasyonundu hazırlanarak, acilen gazetelere gönderilmektedir. Ayrıca, gazete ve dergilere yazılar gönderilerek, madde bağımlılığı konusuyla ilgili olarak yapacakları haberlerde Alt Kurul Bilimsel Danışma Komitesi üyelerince lojistik destek verilebileceği bildirilmiştir. DİĞER ÇALIŞMALAR : TRT 2’de (4.12.1999 tarihinde) yayınlanan “Çözüme Doğru” programında Alt Kurul Bilimsel Danışma Komitesi Üyelerinin katılımı ile “Madde Bağımlılığı” konusunda bir açık oturum gerçekleştirilmiştir. FORMULA-1 otomobil yarışları aracılığıyla örtülü şekilde sigara reklamı yapılması, 4207 sayılı “Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair” kanununun 3. Maddesine aykırı olduğundan, konuyla ilgili bir rapor hazırlanmış, rapor 5. Üst Kurul toplantısında görüşülerek kabul edilmiş ve basın açıklaması yoluyla kamuoyuna duyurulmuştur. Madde kullanımı ve bağımlılığı ile sigara ve alkol konusunda faaliyet gösteren derneklere yazılar gönderilerek yapacakları çalışmalarda işbirliği önerilmiştir. “Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü” nedeniyle 26 Haziran 2000 tarihinde Madde bağımlılığı ile iilgili bir panel düzenlenmiştir. “WHO Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi Hükümetlerarası Müzakere Organın”nın geçtiğimiz Ekim ayında Cenevre’de yapılan toplantısına katılan Türk Delegasyonuna Alt Kurul’un görüşleri içeren bir rapor hazırlanarak gönderilmiştir. Çeşitli kuruluşlar tarafından düzenlenen toplantılara Bilimsel Danışma Komitesi üyeleri konuşmacı olarak katılarak kamuoyunu bilgilendirme ve bilinçlendirmeye çalışmışlardır. Panel, seminer, konferans v.b. talepler “ Eğiticilerin Eğitimi” programına katılan kişilerce yerine getirilmektedir. ERGENLİK DÖNEMİ VE ÇOÇUK-EBEVEYN İLİŞKİLERİ Ergenlik dönemini simgeleyen bir yontu yapılsa, ergen bir eliyle iten ve reddeden, diğer eliyle isteyen ve bekleyen şekilde gösterilebilirdi. Bir yandan yoğun bağımsızlık isteği, diğer yandan ait olma ve sahip çıkılma beklentisi bu dönemde yaşanan tipik çatışmalardandır. Ergenlik yoğun çelişki ve ikilemlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu nedenle ergen, kendini tanıma yolunda büyük bir çaba harcamak zorunda kalır. Ben kimim? Nelerden hoşlanırım? Gücüm ve yeteneklerim nedir? Neleri yapamam? Gelecekte ne olacağım? gibi soruları henüz kendi yanıtlayamazken, bu gibi konularda birilerine yanıt verme ya da en azından etkileşime girmek zorunda kalır. Bir gün önce sevdiği bir giysiyi bir gün sonra neden sevmediğini anne ve babasına anlatmakta çok güçlük çeker. Dün işe yaramaz bulduğu bir fikri bugün neden savunduğunu kendisi de bilmiyordur, ama yine de sonuna kadar direnir. Bu durum gençlerle birlikte yaşayan erişkinleri de çok zorlar. Delikanlılık döneminin çalkantılarını atlatmış, dingin bir yaşamın keyfini çıkarmaya çalışan erişkinler de bu bilinmezliklerden huzursuz olabilir, nasıl baş edebileceklerini bilemeyebilirler. Bebeklik döneminden başlayarak kurulan, sağlıklı, karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan tutarlı bir ilişkiyle yetişen gençlerde bu karmaşa çok daha az yaşanır. Yine de, az da olsa duygusal git-gellerin yaşanabileceğinin bilinmesi anne, baba ve çocuk açısından bir aşı işlevi görmekte, koruyucu ve rahatlatıcı olmaktadır. Kendine güven ve güvensizlik ergenlik döneminde en yoğun yaşanan çelişkilerdendir. Ergen bir yandan öne sürülen tüm örneklere karşın, eve geç vakit tehlikesizce dönebileceğini savunur. “Bana güvenmiyor musunuz? Bana bir şey olmaz.” sözcükleri çok sık duyulur ergenin ağzından. Ancak aynı ergen, yolda adres sormaya utandığı için saatlerce yanlış yollara sapabilir. Ya da derste soru sormaya, komşudan bir fincan ödünç şeker istemeye çekinir. Bir yandan kendini vazgeçilmez biçimde hoş bulan genç, yüzünde çıkan bir sivilce ya da yatmayan saçı nedeniyle dünyanın en çirkin kişisi haline gelebilir! Çok kısa aralıklarla aşırı hareketli ve aşırı durgun olabilir. Kabına sığamayan, “eli, kolu durmayan” çocuğunuz, bir an sonra gözünü saatlerce tavana dikip yatabilir. Bir yandan başarılı olmak beğenilmek ister: Diğer yandan çalışkan olduğunda arkadaşları arasında komik duruma düşeceği , alay konusu olacağı yönünde bir endişesi olabilir. Bu dönemde başkalarının, özellikle arkadaşlarının ne düşündüğü onun için çok önemlidir. Giyim, beğenilme ve ait olma duygusunun somut bir ögesidir. Arkadaşlar arasında adı geçen ya da benzemek istediği kişilerin üzerinde görülen giysiler ve markalar öne çıkar. Ancak, sahip olmak için o denli çaba gösterilen ayakkabılar bağları açık, partal bir görünümde giyilebilir, kot pantolonlar beyazlatılmak için duvarlara sürtülebilir, üzerine yazılar yazılabilir ya da kesikler oluşturulabilir. İlgi duyduğu konular ve nesnelere ilişkin aşırı dikkat ve titizlik söz konusudur. Yapmak istemediği ya da ilgisini yeteri kadar çekmeyen bir konuda dikkatini toplamak çok zor bir uğraştır. Pek çok ana-babanın ortak tanımı olan “bakar-görmez” sözcüğü bu durumu oldukça güzel özetlemektedir. Yine “on kez, yirmi kez sesleniyorum, duymuyor” şeklinde yakınılan ergenler, kendilerine ilişkin bir fısıltıyı bile duyabilirler. Ergenlik döneminde gençler çok kırılgan olurlar. En ufak bir eleştiriyi benliklerine yapılmış bir saldırı olarak değerlendirebilirler. Buna karşın argo, kaba konuşma ve hitap biçimlerine en çok bu dönemde rastlanır. Aynı zamanda keskin birer gözlemci olma yeteneğinin tadını çıkaran ergenler acımasız birer eleştirmen olurlar. Onların yaptığı biçimdeki bir eleştiri sizden gelirse bunu kaldırmakta zorlanır, hiç unutmaz ve sizin kendinizi suçlu hissetmenize neden olur. Özveri ve acımasızlık neredeyse aynı zamanda gözlenebilir. Babasının borçlanarak aldığı bir giysiyi, hiç düşünmeden bir arkadaşına armağan verebilir. Büyümek ve gelişmek her çocuğun gerçekleştirmesi beklenilen hoş bir serüvendir. Ancak, her serüven gibi zaman zaman bilinmezliklerin yaşanması, beklenmeyen sürprizlerin ortaya çıkması da bu uğraşıyı daha meraklı hale getirir. Çelişkili davranış biçiminin belki en uç örneği bağımlıklar açısından yaşanabilir. Özgürlüklerine en düşkün oldukları bu dönemde bağımlılık onları çok ürkütür. Ancak, yaşadıkları karmaşa nedeniyle neye bağımlı olduklarını anlamadan bağımlı olabilirler. Bu denli karmaşa içinde olan ergenlerin kendilerini sevebilen bir yetişkin olmaları için sevildiklerinden emin oldukları bir ortam içinde büyümeleri ön koşuldur. Çocuklar zaman zaman yaptıkları yaramazlıklarla büyüklerinin kendilerine olan sevgilerini sınarlar. “Beni ne kadar çok seviyorlarsa o kadar çok katlanırlar” mantığı çok yabancı olmasa gerek. Ancak yetişkinlerin de bunu “Seni çok seviyorum. Bu nedenle kendine olumsuz bir şey yapmana ya da olumsuz bir kimlik geliştirmene izin veremem şeklinde değiştirmesi gerek. Küçük yaştan başlayarak, konulan kuralların tartışılabileceği, gözden geçirilebileceği, ancak konulduktan sonra uyulması gerektiği çocuklara aşılanmalıdır. Sağlıklı kurallar, çocuklara güven duygusu aşılayabilmenin temelidir. Tutarlı yaklaşımların çocukların daha bilinen bir dünyada yaşamalarına yol açar. Güvenli bir ortam bireyin kendini keşfetmesi ve sergileyebilmesi için elzemdir. Bir çocuk için annesi sağ ayağı ise, babası da sol ayağıdır. Bu iki ayağı ile attığı adımlar ne kadar sağlamsa o kadar yol katedebilir. Bu iki ayağın birbirine çelme taktığı durumlarda çocuk tökezler ve düşer . Zaman zaman çocuk tek ebeveynle yaşamak zorunda da kalabilir. Bu durumda da hayatta ya da yitirmiş olsun, birlikte olunmayan ebeveynin desteği hissettirilmelidir. Çocuk ve gençlerin sağlam dayanaklara gereksinimi vardır. Anne babanın kendine güven ve güçlülük duygusu çocuklarına da geçecektir. Bir Dönem çok sık kullanılan bir sloganın yanlış anlaşıldığı görülmüştür. Çocuklarınızla arkadaş olun. Bu ana baba ve çocuk arasındaki sınırların, düzeyli ilişkinin, yönlendirmenin ve deneyim aktarımının önüne geçtiği zaman çok olumsuz sonuçlarla karşılaşıldı. Bu nedenle, sağlıklı anne-baba olma niteliklerinin akılcı bir biçimde gözden geçirilmesi sorgulanması ve yaşama geçirilmesi temel koşul olmalıdır. Ergenlik dönemi gençlerin risk almaktan çekinmedikleri ya da olumsuz koşulları yeterince değerlendiremedikleri bir çağdır. Ana-baba duyguları da çocuğuna inanmakla riskli yaşantılardan korku arasında gidip gelir. Küçük yaşlarda çocuğa ne kadar çok zaman ayırır, duyarlı ve tutarlı davranırsanız ergenlik döneminde sorunla uğraşma olasılığı o kadar azalır. O güne değin pek çok olumlu özellik aşıladığımız ergen çocuğumuza güven duymak hem onu hem de bizi mutlu kılacaktır. Çocuğu ile açık ,güvenli ve dürüst bir ilişki içinde olan ana-baba aksaklıkları çok daha iyi fark edebilecektir. Böylelikle sorunlar büyümeden baş edilebilecek, bu da hem ana babaya hem de gence yeni bir güç ve dayanıklılık kazandıracaktır. Anne babalar çocuklarına sorumluluk duygusunu, ona örnek olarak aşılamalıdır. “Hakların “ insanın doğuştan getirdiği bir olgu olduğu fikrine karşın, bunların bir ödev karşılığı kazanıldığı görüşü, çocukları yaşama hazırlar ve olgunlaştırır. Bununla eş zamanlı olarak olumlu davranışların fark edilmesi ve bunun çocuğa yansıtılması, güzellikleriyle var olmam duygusunu yeşertecektir. Gençlerin, eve geliş-gidiş saatlerinin sorulmasından hoşlanmadığı söylenir. Ancak küçük yaşından itibaren anne ve babasının birbirlerine ve kendisine nerede oldukları ve kaçta gelecekleri aktarılan bir çocuğun, gençlik döneminde sorun yaşayacağı pek gözlenmemektedir. Anne ve babalar ergen çocuklarını yaptıkları itiraz ve tartışmaları kendilerine yapılmış bir saygısızlık, başkaldırı olarak görmemelidir. Bu, küçük çocuklarının büyüyüp bir birey olarak söyleyecek sözü olduğunun bir göstergesidir. Ancak, tartışmaların uygar, saygı çerçevesinde, kırıcı ve örseleyici olmadan da yapılabileceği düşüncesi çocuğa kazandırılmalıdır. Gencin evine ve sevdiklerine bağlılığını sürdürerek bağımsızlığını kazanması en sağlıklı davranış biçimidir. Bu onu istemediğimiz bağımlılıklarından korumak için en etkili yaşam biçimidir. Ancak yine de çocuğunuz, Derslerinin tümünde başarısız olmaya başlamışsa ya da notlarında ani ve belirgin düşüşler gösteriyorsa; Arkadaşlarını sık sık değiştiriyor ya da onlardan uzaklaşıyorsa, çevreyle ilişkiden kaçınıyorsa; Çok yoğun içine kapanıklık sergiliyorsa ; Hiçbir şeye ilgi duymuyor ve tüm etkinliklerden uzaklaşıyorsa ; Geleceğine ilişkin planlar yapmıyor ve yoğun mutsuzluklar dile getiriyorsa ; Her zamankinden daha çok harcama yapıyorsa ; bir sorununuz var demektir En kısa sürede genç ve ailesi için bir uzman yardımı önerilmektedir. MADDE BAĞIMLILIĞI KONUSUNDA BAŞBAKANLIK AİLE ARAŞTIRMA KURUMU’ NUN YAPMIŞ OLDUĞU FAALİYETLER Anayasamızın 41. Maddesinde “Aile Türk Toplumunun temelidir. Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar” denilmektedir. Madde bağımlılığı, günümüzün en önemli ve acil çözüm bekleyen sorunlarından birisidir. İnsan sağlığını ciddi şekilde tehdit etmekte olan uyuşturucu ve uyarıcı maddelerle mücadele konusunda, olayın sosyal boyutu da göz önüne alındığında, konu ile ilgili kurum ve kuruluşların koordineli bir çalışmaya gitmelerinin gereği ortaya çıkmıştır. Madde bağımlılığı ile mücadelede ülkemizde üç çeşit temel yöntem uygulanmaktadır. a.Madde bağımlısı olmuş kişilerin tedavisi ve rehabilitasyonunun yapılması Sağlık Bakanlığı ve ona bağlı kuruluşlar tarafından yapılmaktadır. b.Uyuşturucu maddelerin üretimi, satışı ve kullanımı ile mücadeleyi İçişleri Bakanlığına bağlı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı sürdürmektedir. c.Kamuoyunu madde bağımlılığının tehlikeleri konusunda uyarıcı ve bilgilendirici bir şekilde yönlendirilmesi yöntemi ise “Uyuşturucu Kullanımı ile Mücadele Takip ve Yönlendirme Üst Kurulu” nun gözetimi ve denetiminde, esas olarak Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı tarafından organize edilmektedir. Aile Araştırma Kurumu, özellikle risk grubunda çocukları olan aileler ile 12 - 24 yaş arasındaki gençleri hedef alan, madde bağımlılığının zarar ve sonuçlarını vurgulayan, uyarıcı ve bilgilendirici faaliyetleri medya ve ilgili devlet kuruluşları eliyle sürdürmek için gerekli çalışmaları devam ettirmektedir. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun bugüne kadar uyuşturucu ile mücadele konusunda yapmış olduğu faaliyetleri iki ana başlık altında toplamak mümkündür; 1.Kamuoyuna Yönelik Faaliyetlerimiz: Bu çalışmalarda basılı, sesli ve görüntülü iletişim araçları kullanılmıştır. Kamuoyunu, anne–babaları, eğitimcileri ve özellikle de gençliğimizi bilgilendirmeye yönelik televizyon programları yapılmış, dizi ve spot filmler çekilmiş, valiliklerle işbirliğine gidilerek ülke çapında paneller düzenlenmiş, binlerce kitap, dergi, afiş, etiket, çıkartma, kokart, tanıtım pulu bastırılmıştır. 2.Paneller : Çoğunlukla 1997 yılında olmak üzere “Gençlik ve Uyuşturucu “, “Gençliği Bekleyen Büyük Tehlike: Alkol ve Uyuşturucu“, “Uyuşturucu ve Madde Bağımlılığı ile Mücadele”, “Uyuşturucuya Hayır” ve benzeri isimlerle Ankara, İstanbul,Afyon, Balıkesir, Eskişehir, İzmir, Kırıkkale, Kütahya, Manisa, ve Uşak illerinde düzenlenen panellerde tehlikenin önemine dikkat çekilmiştir. Ayrıca panellerde konu ile ilgili broşürler dağıtılmış ve sinevizyon gösterileri yapılmıştır. Panel yapılan illerin muhtelif yerlerine halkı uyarıcı ve bilgilendirici afiş ve pankartlar asılmıştır. 20 Ağustos 1998 tarihinde İstanbul’da yerel yönetim yetkililerini de katıldığı bir toplantı düzenlenmiş; İstanbul ilinin uyuşturucu bağımlılığı ve suçları açısından çok hassas ve riskli bir bölge olması dolayısıyla bu ildeki faaliyetlere ayrı bir önem verilmiştir. Toplantı sonucunda yerel yönetimler ve İl Emniyet Müdürlüğünün katkıları ile çeşitli bilgilendirme toplantıları düzenlenmesine karar verilmiştir. Bu toplantılar önce Bahçelievler Belediyesi, sonra da sırasıyla Bakırköy ve Eminönü Belediyeleri organizasyonlarında, anne-babalar ve öğrencilerin katılımları ile gerçekleştirilmiştir. Toplantılarda, AMATEM ve İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube yetkilileri ile bazı akademisyenler halka konuyu anlatan sunuşlarını yaparak, sorularla bizzat ilgilenmişlerdir. Yaptığımız girişimler sonucunda, bazı valiliklerce yerel düzeyde çeşitli paneller düzenlenmiştir. Bu iller şunlardır: İzmir, Aydın, Hatay, Kastamonu, Muş, Yozgat, Bursa, Rize, Malatya, Erzincan, Zonguldak, Karabük, Samsun, Tunceli, Giresun, Nevşehir, Elazığ, Edirne. Bakanlığımızın bilgi ve desteği, İzmir Valiliğinin yapıcı katkıları, İzmir Büyükşehir Belediyesinin bina tahsisleri ile üç bağımsız bölüm ve spor tesislerinden oluşan ve bally, tiner gibi uçucu uyuşturucu madde kullanan sokak çocuklarının tedavisini yapacak ve onları sağlıklı yaşama kavuşturacak “Uçucu Uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi Merkezi“ ( UMATEM )’in 28 Şubat 1997’de açılışı yapılmıştır. Bu merkez uyuşturucu maddelerle mücadelede önemli katkılar sağlaması bakımından oldukça önemli bir fonksiyonu yerine getirecektir. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun yapmış olduğu diğer faaliyetler : Bağımlılık tedavisinin güç bir tedavi olduğu göz önüne alındığında, sorunun yaygınlaşmasını önleyerek artışın durdurulması önem taşımaktadır. Bunun için risk gruplarını ve aileleri bilinçlendirmenin ve bilgilendirmenin sorunun çözümünde çok önemli olduğuna inanmaktayız. Polisiye tedbirlerle uyuşturucu üretimi, taşınması ve satılması ile mücadele yapılmaktadır. Bu mücadele de polisimiz çok da başarılıdır. Ancak bize düşen görev ailelerin ve gençlerin bilinçlendirilerek çocuklarımızın bu tehlikeden uzak durmasını sağlamaktır. Bu amaçla 1997 yılında “Gençlerin Uyuşturucuya Karşı Uyarılması Kampanyası“ başlatılmıştır. Başlatılan çalışmalar toplumumuzun değişik kesimlerinde büyük destek bulmuş ve verilen destek sonucunda çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmiştir. 1. Yarışmalar a . Slogan Yarışması Gençliğin uyuşturucuya karşı uyarılması çalışmalarında gençlere kendi dilleriyle hitap edebilmek amacıyla Türkiye genelinde, gençlerin katılımını kapsayan bir slogan yarışması düzenlenmiştir. Bu yarışmaya 4000 ‘ e yakın gencimiz katılmıştır. Bu yarışmada dereceye giren ve mansiyona layık bulunan gençler ödüllendirilmiş, sloganları afişlerimizde ve çeşitli etkinliklerde kullanılmıştır. b . Resim,Şiir ve Kompozisyon Yarışması Gençlerin Uyuşturucuya Karşı Uyarılması Kampanyası kapsamında, RAKSAV (Raks Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı) sponsorluğunda, ülke çapında, “ Gençlik ve Uyuşturucu “ konulu kompozisyon, şiir ve resim yarışmaları düzenlenmiş, yarışmalarda dereceye giren eserler afiş, kitap, dergi, albüm gibi tanıtım amaçlı değişik faaliyetlerde değerlendirilmiştir. Kompozisyon dalında 1135, şiir dalında 970, resim dalında ise 1097 eser yarışmaya katılmıştır. Ödül töreni 29 Nisan 1997’de İstanbul’da yapılmış ve Genç TV’den naklen yayınlanmıştır. Ödül töreni gala gecesinde, RAKSAV organizasyonu altında bazı ünlü ses sanatçılarının seslendirdiği ve uyuşturucu konusunda bestelenmiş “İnsanca Yaşamak” adlı şarkı sunulmuş, bu şarkının CD ve kasetleri yapılmıştır. Yine bu şarkının görüntülü klibi RTÜK’e gönderilmiş, klibin çeşitli televizyon kanallarında ve radyolarda yayınlanması sağlanmıştır. 4. Basılı ve Görsel Yayınlar Mili Piyango İdaresinin sponsorluğunda, madde kullanımına karşı uyarıcı, “Tehlike Kapımızda” isimli, 10 bölümlük dizi film gerçekleştirilmiş ve anne-babaların ve gençlerin, uyuşturucuya karşı nasıl mücadele edecekleri, görüntülü yayın diliyle anlatılmaya çalışılmıştır. Söz konusu film ulusal ve özel yayın kuruluşlarında yayınlanmak üzere Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanlığı’na gönderilmiştir. Bu filme ait video kasetler de, yerel televizyonlarda ve Halk Eğitim Merkezlerinde gösterilmek üzere 80 ilin valiliklerine ulaştırılmıştır. TRT Genel Müdürlüğü ile protokol yapılmış ve uyuşturucu ile ilgili uyarıcı 6 spot film hazırlatılmıştır. Bu filmler RTÜK Başkanlığına gönderildiği gibi 80 ilin valiliklerine dağıtılmış ve televizyonlarda gösterilmesi sağlanmıştır. Ayrıca, RAKSAV eğitim amaçlı bir sinevizyon filmi hazırlamıştır. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Vakfı’na yaptırılan “Uyuşturucu Madde Kullanımının Aile Üstüne Etkisi” isimli araştırma, kitap haline getirilerek yayınlanmış ve kamuoyunun istifadesine sunulmuştur.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|