|
YAZARIN BİYOGRAFİSİ; Namık Kemal; vatan şairlerimizin en büyüğüdür.21 Aralık 1940’da Tekirdağ’da doğdu. Babası müneccim başı Mustafa Asım’dır. İki yaşında annesi Fatma Zehra Hanım’ı kaybedince dedesi Abdüllatif Paşanın yanında özel bir eğitim alarak Kars’a ve Sofya’ya gitti. 1857’de İstanbul’a geldiği zaman Fransızca`yı öğrenmiş, divan edebiyatı yolunda küçük bir divan dolusu şiirler yazmış bulunuyordu. Henüz 16 yaşındayken evlenmişti. Babaâli Tercüme Odası’na memur oldu(1863). Şinasi ile tanışarak Tasvir-i Efkâr gazetesine yazmaya başladı. 1865’te Şinasi’nin Paris’e gitmesi üzerine gazeteyi tek başına devam ettirdi. Yazıları ulusun gözünü açacak, istibdat idaresini yıkacak nitelikte olduğu için ,gazete kapatıldı, yazarları sürgün edildi. Namık Kemal, Ziya Paşa ile birlikte Paris’e kaçmak zorunda kaldı (1867). Meşrutiyeti kurmak amacıyla açılan Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin yazı organı olan Hürriyet Gazetesini Londra’da çıkardı (1868). Siyaset mahkumlarına af çıkınca İstanbul’a döndü (1870). İbret gazetesini çıkarmaya başladı (1870). On dokuz sayı sonra gazete kapatılarak, Namık Kemal Gelibolu mutasarrıflığına atandı; azledilince İstanbul’a döndü. ‘Vatan .yahut Silistre’ piyesinin yarattığı heyecan üzerine, Kıbrıs’ta Magosa zindanına sürüldü (1873). Burada 38 ay kaldıktan sonra, Abdüllaziz’in tahttan indirilmesiyle serbest bırakıldı; tekrar İstanbul’a döndü (1876). Kanun-i Esasi Encümeni’nde çalıştı; bu defa II. Abdülhamid’in hışmına uğrayarak Midilli adasına sürüldü (1877); oraya mutasarrıf oldu (1879); görevli Rodos (1884); Sakız (1887) adalarına nakledildi; Sakız’da zatürreeden öldü (2 Aralık). Vasiyeti üzerine, çok sevdiği Rumeli Fâtihi Şehzâde Süleyman Paşanın Bolayır’daki türbesinin yanına gömüldü (1888). YAZAR ÜZERİNE; Namık Kemal, en gür vatan şairlerimizdendir. Edebiyatımızın hemen her türünde eserler vermiştir. Eserlerinde çoğunlukla toplumsal konuları, vatan, millet, hürriyet, kahramanlarını işlemiş; toplum için sanat ilkesine bağlı kalmıştır. İlk şiirlerinde biçim eski öz de yenidir. Magosa’dan Abdulhak Hamit Tarhan’a yazdığı bir mektupta şöyle diyor: ‘Ben sizin yaşamınızda iken kafiyesiz, cinassız yazmak değil, lâkırdı bile söylememeye çalışırdım. Yirmi dört, yirmi beş yaşlarında Tasvir’i Efkar gazetesine yazmaya başladım. Yirmi kâfiyeli tarsiler filân bulunmayan bentlerime söz nazarıyla bakmazdım. Bunlar bizim değil, milletin acemiliği âsarındandır.’ USLUBU ÜZERİNE; Edebiyatımızda ilk romanı yazan Namık Kemal’dir. Romanlarında romantizmin etki-sindedir. Şiirimizi mistisizmden dinamizme yöneltir. Mecazlardan, mazlumlardan söz oyunları Olmayan şiir dilini yaratır. Mısralarında fikri çıplak olarak verir. Yüzyıllar boyu devam ede-gelen insanın güçsüzlüğü görüşüne karşı gelir, insanın bir kahraman olduğu görüşünü savunur. Meramını geniş halk kitlelerine yaymak gayesiyle, hitabete uygun bir nesir peşindedir. Şöyle der: ‘İki sayı sayfalık bir yazı okumak için herkesi seksen defa Kamus’a ya da Bur-han’a müracaat mecburiyetinde bulundurmak niçin marifet sayılsın? Seçkinler için kitap yazmak kadar dünyada abes yoktur.’ Türkçe`nin kurallarını eksiksiz düzenlemek, halkın kullandığı kelimeleri benimsemek; dili yaratan öğelerin imlâ ve anlam bakımından olgunluğa erişme-sini sağlamak; dili külfetli sanatların baskısından kurtarmak gayesindedir. Sanatı, halkı uyandırmak, topluma fayda sağlamak, düşüncelerini yaymak için bir araç sayar. Ünlü ‘Hürriyet Kasidesi’nde bunu açıkça görürüz: ESERLERİ; Namık Kemal; şiir, makale, tarih, eleştiri, biyografi, roman, tiyatro türlerinde eserler vermiştir; bunları toplumun uyanıp gelişmesi için ilaç olarak kullanır. ‘Tiyatro bir eğlencedir fakat eğlencelerin en faydalısıdır’ görüşüyle yazılan tiyatroları; ulusun bozulan moralini kurtarmak amacıyla Vatan yahut Siliste(1873) den sonra sevmedikleriyle zorla evlendirilen bahtsızlığını Zavallı Çocuk(1873) en kahraman bir kocaya bile ihanet edebilen bir kadının is-yanını Gülnihal(1875); önsözüyle tiyatro görüşünü yansıtan, konusunu harzemşahlar dönemindeki Türk tarihinden alan Celalettin Harzemşah(1885); Hindistan’da Baburlular zamanın-da bir olayı işleyen Karbela(1910) en tanınmış oyunlarıdır. Romanları; kötü bir kadının ihtiras ve entrikalarına kapılan bir gencin felaketini anlatan töre romanı ‘Son Pişmanlık’ yahut sansürden sonraki adıyla İntibah(1876); ‘İslam Birliği’ ülküsüyle yazılan tarihsel romanı CEZMİ (18880); Eleştirileri:Tahrib-i Harâbat(1885); Takip(1885); Renan Mudafanamesi(yayın 1962) Şiirleri:Namık Kemal,Hayatı ve şiirleri. Namık Kemal, bilimsel bir tarihçi olmaktan çok, yaşadığı dönemin insanlarına moral vermek amacıyla hareket eden, duygusal bir tarihçidir, özneldir. Tiyatrolarında halk diline giderken, tarih türlerinde hüner göstermek için ağdalı bir deyiş kullanılır. Kişileri olduğu gibi değil, olması gerektiği gibi, idealize ederek anlatır. ROMANLARI; Namık Kemal’in iki romanı var:’İntibah’ ve ‘CEZMİ.’ Türk edebiyatının tanıdığı Batı anlayışında ilk yazınsal romanlarımız, ikisi de romantik özellikler taşır. Olağanüstü olgular, duygusal davranışlar, gerçek yaşamda görülmeyen türde olasılıklar yaşam gücünü azaltır. Toplumda aile yaşamımızın aksak yanlarını işleyen töresel roman sayabileceğimiz İntibah’la; tarihsel bir konu işleyen ‘Cezmi’ romantizmin etkisindedir. Her iki roman da duygu ve hayale fazla yer verir. Dilin sadeliğinden, halkın ana dilinden, gerçeklerden, günümüz roman tekniğinden uzaktır. Ahmet Mithat Efendi ile Şemsettin Sami’nin eserleri sayılmazsa, Türk romancılığının gelişmesinde, Namık Kemal’in etkinliği büyük olmuştur. CEZMİ; ‘Cezmi’ Türk Edebiyatı’nda yazılan ilk tarihi roman sayılır. Namık Kemal’in Midilli’de kaleme aldığı bu romanın konusu Osmanlı Tarihinden alınmıştır. Cezmi’nin konusu XVI. yüz-yılda geçmektedir. Romanda kahramanımız Cezmi yiğit bir sipahi olmakla birlikte, bilgin bir şairdir de. Yakışıklıdır. Ciritte, atlı sporda ustadır. Kısa zamanda kendisini Saray efkanına sevdirmeyi başarır. Roman İstanbul’da başlayıp, Azerbaycan’da, İran’da sürüp gider, Tebriz sarayında sona erer. Kişisel kanaatime göre yazar bu romanında kendi gençliğini yaşatmak isti-yor ya da kendi gençliğini yaşıyordur. Romanın konusunun İstanbul dışına çıkmasının sebebi ise kahramanımız Cezmi’nin korkusuz karaktere sahip olmasından ve eli iyi kalem tutmasına rağmen kendine örnek aldığı padişahları (Kanuni ve Fatih) öne sürerek gerekirse kanının dökülmesini göze alıp Osmanlı Devletinin İran’a açtığı savaşa girmek istemesinden gelir. Osmanlı Devleti ile İran arasında savaş başlamasının sebebi ise şudur:İran’da, Şah tahmasm’ın oğlu Mehmet Hudabende, şahlık tahtında, eşi Şehriyar, kız kardeşi Perihan, Şah’ın kör olu-şundan da faydalanarak, siyasette, devlet işlerinde sözü geçer kişilerdir. Osmanlı çıkarına ay-kırı düşmesi ile birlikte her ne kadar dönemin sadrazamı Sokullu savaşı istemese de İran’daki bu iç karışıklıklardan faydalanmak amacı ile savaş açılmıştır. Sokullu savaşı istemiyordu çünkü İran’da ordu yorulacaktı ve kayıplar verilecekti bu da Batıda çıkması muhtemel olan savaşlar için engel teşkil ediyordu. Nitekim Sokullu sonraları haklı çıktıysa da diğer vezir ve önemli devlet adamlarının Padişahı yanlış yönlendirmesiyle Müslüman kardeşlerimize savaş açıldı. Savaşa gönüllü katılan kahramanımız Cezmi Adil Giray’la bu savaşta tanışırlar. İran ordusu perişan edilir, birçok yerler ele geçirilir. Gazi Giray kardeşi Adil Giray esir düşerler. Romanın önemli bölümleri İran sarayında Adil Giray, Perihan ve Şehriyar’ın çevresinde geçer. Bu iki kadın Adil Giray’a aşık olurlar. Perihan seviştiği Adil Girayla Osmanlı Ordusunun yardımını alarak İran saltanatını ele geçirmek amacındadır. Perihan Sünnî mezhebindendir. Bunu Şehriyar haber alır. Taraflar kanlı bir boğuşmaya başlarlar. Şehriyar, Perihan ve de Adil Giray ölürler. Cezmi yaralanır. Derviş kılığına girerek büyük zorluklar altında ülkesine döner. Namık Kemal bu romanı iki cilt olarak düşünmüş fakat ikinci cildi yazamadan hayata gözlerini yummuştur.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|