Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: EDEBİYAT
    Konu: Kadro Hareketi


Kadro Dergisi 1932-34 yılları arasında yayınlanan Türk Devriminin ideolojisini oluşturmayı amaç edinen, Kemalizm’i farklı bir şekilde yorumlayan; içte sınıfsız toplum yaratmak, dışta kurtuluş mücadelesi verecek diğer milletlere örnek olmak, özgün bir devletçilik anlayışı oluşturmak isteyen bir yayındır. Derginin yayın hayatı boyunca çekirdek kadroyu oluşturan başlıca kadrocular; Şevket Süreyya Aydemir, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Vedat Nedim Tör, İsmail Hüsrev Tökin ve Burhan Asaf Belge’dir. Kadro hareketinin, kadrocularının görüşlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için kadrocularının kadro öncesi geçmişlerine göz atmak gerekir.
Kadro hareketinin yaratıcı ve teorisyeni olan Şevket Süreyya (Aydemir) 1897’de Edirne’de doğdu, çocukluğunu ve gençliğini orada imparatorluğun hızlı çöküşünü ve toprak kaybını gözlemleyerek geçirdi. Balkanlardaki milliyetçilik hareketleri onu Turancılığa yaklaştırmıştır. 1. Dünya Savaşına katılmış ve Anadolu insanının gerçek durumunu görmüştür. Savaş sonrasında eğitimini tamamlamış ve hala Turancılıktan kopmadığı için tayinini Azerbaycan’a istemiştir. Orada Bolşevizmle tanışmıştır. 1920’de Doğu Halklar Kurultayı’na katılmış, Mustafa Suphi’nin Komünist Partisi ilgilenmiştir. 1921’de Nazım Hikmet ve Vala Nurettin ile Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde eğitimine başlamış ve toplumsal bilim üzerine eğitim görmüştür. 1922’de İstanbul’a döndüğünde kendi deyimi ile otamatlaşmış bir komünist durumundadır ama Türkçülük iddiasından da tamamen vazgeçmemiştir. 1925’te gizli komünist faaliyetleri nedeni ile tutuklananlar arasındadır. 10 yıl hapis cezası almasına karşın 1,5 yıl sonra Cumhuriyet Bayramı nedeniyle çıkan aftan yararlanmıştır. Hapiste otamatlıktan sıyrılmış ama TKP’den kopmamıştır. 1925 sonrasında Vedat Nedim ve Şevket Süreyya, Şefik Hüsnü ile kominternin direktiflerinin TKP’de aynen uygulanması konuşunda ters düşmüşlerdir. Parti içi çekişmeyi kaybetmeleri sonucunda partiden ihraç edilmişlerdir. TKP’den ayrıldıktan sonra, Şevket Süreyya 1928’de Ankara’ya gelir. Düşünsel olarak Kemalizm’e yaklaşır ve Temuçin Faik Ertan’a göre kemalist iktidar tarafından affedildiğinin bir göstergesi olarak önemli devlet görevlerine getirilir (38). Artık düşüncelerini Kemalizm’in hizmetinde şekillendirir ve 1929’dan itibaren Türk Ocağı’nda görüşlerini sunmaya başlar. Bur da gelişen görüşleri Kadro’ya temel olur.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, sol kökenli olmayan tek kadrocudur. Balkan ve Birinci Dünya Savaşları sonucunda daha önce sahip olduğu sanatın ‘şahsi ve muhterem’ olduğu fikrinden uzaklaşmaya başlamıştır ama asıl değişim 1919’den sonra olmuştur.1909-1914 arasındaki değişim ideolojik sebepli olmaktan öte İbsen ve Maupassant etkisi sonucudur. 1919’da İsviçre’den dönünce Osmanlı’nın yıkılmak üzere olduğunu ve azınlıkların ayrılıkçı tutumunu görür. Tüm türk milletini ilgilendiren sosyal görüşlere, tüm insanlığı ilgilendiren geniş sorunlara değinme ihtiyacı hissederek önceki yılların ‘sanatçı aristokratlığı’ndan sıyrılmıştır. 1921’de Atatürk’ün çağrısı üzerine Türk devrimine hizmet için Ankara’ya gelmiştir ve Anadolu’yu yakından görebilmiştir. Yazar, Kadro Hareketi öncesinde edebiyat çevrelerinde yer edinmiştir. Kendisi Mustafa Kemal’in beğenisini kazanmıştır.Kadro Hareketi öncesinde daha sonar Kadro’da yazacağı görüşlerini İnkılap Gazetesi’nde yazmıştır.
Yüksek öğrenimini Berlin Üniversitesi’nde yapan Vedat Nedim, orada ekonomi doktorası yapmıştır ve Prof. Werner Sombart’tan aldığı Kapitalizm’in Tarihi adlı dersten etkilenmiştir. Ayrıca o dönemde Spartakistler hareketinden de etkilendi. Almanya’da iken Aydınlık’la bağlantı kuran Vedat Nedim 1922’de Türkiye’ye döndükten sonra 1923’te orda yazmaya başladı.1925 Komünist tevfikanında Şefik Hüsnü’nün Viyana’ya kaçmasıyla, Şefik Hüsnü’nün isteği üzerine TKP’nin genel sekreteri olmuştur. Daha sonra Şefik Hüsnü ile görüş ayrılığına giden Vedat Nedim Komintern’in kesin Kontrolüne karşı çıkar. 1927 komünist tevfikanında yaptığı açıklamalar TKP’nin ciddi zara görmesine sebep olur ve sol çevreler tarafından ‘muhbir’ olarak damgalanır. TKP’den kopan Vedat Nedim, Kadro Hareketi ile düşüncelerini Kemalizm bünyesinde yayınlar.
İsmail Hüsrev tıp öğrenimi için Moskova’ya gitmiştir fakat ihtilalden sonra tıp tesisleri harap olduğu için tıbbiyeye girememiştir. Orada Şevket Süreyya ve Nazım Hikmet tanışmış ve tavsiyeleri üzerine iktisat okumuştur. 1924’te Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli görevlerde bulunmuştur ama Moskova’da eğitim görmek o dönemde şüpheli olduğu için hep önyargı ile yaklaşılmıştır. 1930_31 yıllarında Vedat Nedim ile çıkardığı Hakimiyet-i Milliye Gazetesinin ekonomi bölümünü hazırlamıştır ve yine orada ekonomi ile makaleleri yayınlanmıştır. Kendisi milli ekonomi yaratma hareketinin öncülerindendir.
Almanya’da sol hareketin hız kazandığı yıllarda mimarlık eğitimi alan Burhan Asaf daha sonra gazeteciliğe başlamıştır. 1922-24 yıllarında Anadolu Ajansı’nın Bükreş temsilciliğini yapmıştır. 1925’te Türkiye’ye dönmüş sol ile ilgilenmiş, Aydınlık’ta yazmıştır. Daha sonra da Hakimiyet-i Milliye Gazatesin’de yazmıştır. 1927’de çeşitli önemli devlet görevlerinde görevlendirilmiştir.1932’de Kadro Harareti’ne katılarak tam olarak Kemalizm’in hizmetine girmiştir.
Şevket Süreyya’nın 1931 yılında Türk Ocağı’nda verdiği ‘İnkılap ve Kadro’ konferanslarından şekillenen ‘kadro’ düşüncesi Kadro Dergisi ile vücut bulmuştur. Bu konferansların ana düşüncesi Türk devrimin ideolojisinin tespit edilmesinin gerekliliği ve bunun ancak azınlık, aydın bir kadro ile başarılabileceğidir.Ayrıca yine bu konferansa göre Türkiye emperyalizme karşı verdiği savaşla diğer ülkelere öncü olmalı idi. Şevket Süreyya ve İsmail Hüsrev konferans metni üzerinde tartışırlar. Yakup Kadri o zamanlar milletvekilleri tarafından anlaşılmayan ilkeleri (örneğin devletçilik) açıklamak istemektedir. Burhan Asaf’tan bu konu ile ilgilenen arkadaşlarının olduğunu duyar. Şevket Süreyya’ya ulaştığında ise İnkılap ve Kadro diye bir kitap hazırlığı içinde olduklarını görür. Kendisi hükümete yakın olduğu için izin almak için en uygun kişidir önce Recep Peker reddetse de, Atatürk’ün izni ile Kadro Dergisi yayın hayatına girer. Kadro Dergisi’nin temel yayınlanış amaçları Türk devriminin ihtiyacı olan ideolojiyi şekillendirmek ve ilkeleri benimsetmek, sınıfsız çelişkisiz bir Türk toplumu yaratmak, ekonomik kalkınmayı gerçekleştirecek yöntemler önermek, ve Türk devrimini evrenselleştirmektir (Ertan 64).
Doğdukları dönem nedeni ile kadrocular Osmanlı İmparatorluğunun parçalanış sürecini, hızlı toprak kaybını, Birinci Dünya Savaşı’nın yıkımını ve o dönemdeki batını Osmanlı’ya karşı dostça olmayan yaklaşımını gözlemleyebilmişlerdir. Bu durum onları batıya ve onun temelini oluşturan düşüncelere (hürriyet, demokrasi, liberalizm, kapitalizm, vb. ) tepkili yapmıştır. İlk başta Turancılık’a yaklaşmış olsalar da batının emperyalizmi ve kapitalizmine tepki olarak daha sonra Marksizm’e kaymışlardır. Bu aralarından yurtdışı eğitimli olanlarının yurda döndüklerinde sol faaliyetlerle ilgilenmesinden anlaşılabilir.. 1929 Dünya Ekonomik Krizi ve yarattığı sonuçlarının sorumlusu olarak batıyı ve onun sistemini gören kadrocuların batıya karşı duydukları tepki çelikleşmiştir ama yine de uygarlığın batıda olduğu gerçeğini kabul etmişlerdir. Bu kriz kapitalizmin kendi içindeki çelişmelerinden meydana gelmiştir, kadroculara göre ve artık kapitalizm çökmek üzeredir. Eski olan her şeyi (örneğin Fransız ihtilalinin yaydığı fikirler) geri bulan kadrocular; yeni,özgün bir sistem yaratmak için yola çıkmışlardır.
Kadroculara göre kapitalizmden kaynaklanan iki çeşit çelişki vardır birincisi sanayileşmiş güçlü devletlerin sanayileşememiş, sömürge veya yarı sömürge devletlere karşı çelişkisi, ikincisi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf ile bunlardan yoksun olan sınıf arasındaki çelişkidir. Kadroculara göre birinci çelişkiyi yok etmenin yolu Türkiye örneğinde görüldüğü gibi emperyalizme karşı verilen ulusal kurtuluş savaşları iken; üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf ile bunlardan yoksun olan sınıf arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırmak ancak devletçilikle mümkündür. Devletçilik 1930’larda ekonomik durumun zoraki bir sonucu olarak CHP`nin parti programına girmiştir. Herkes devletçidir. Asıl tartışılan konu devletçiliğin sınırlarıdır. Kadrocular devletçiliği Kemalist iktidar gibi sadece ekonomiye bir yaklaşım olarak ele almaktan öte; devletin her kurumuna uygulanması gereken bütün bir sistem olarak ele alırlar. Kadroculara göre devletçilik bir araç değil amaçtır. Şevket Süreyya İnkılap ve Kadro kitabında idealindeki devletçiliği tanımlamıştır: ‘Devletin bu organizatörlük ve büyük sermaye birikmelerini toplum adına benimseyicilik rolü, devlet otoritesinin, evvelden tayin edilen ve şartların icaplarına göre durmadan genişleyen bir milli iktisat planı dahilinde yürür. Büyük iktisadi faaliyetlere, milli ekonominin ana şubelerine ve kollarına devamlı ve düzenli müdahalesi şeklinde uygulanır’ (177). Kadrocu devletçilik sosyalist ekonomik modele paraleldir ve sosyalizmin ‘planlı kalkınması örnek almıştır. Marksizmin tarihsel materyalizm yöntemini kullansalar da marksizmin önerdiği ‘proletarya diktatörlüğü’nden farklı bir çözümleme olan sınıfsız toplumu önermişlerdir. Kadrocular bir sınıfın bir başka sınıfa üstünlük kurmasını kabullenmemişlerdir.
Kadrocular sınıfsız bir toplum yaratmak adına batı devletlerinin temeli olan bireysel özgürlüklerden ve hürriyetten vazgeçmişlerdir. Bireyin özgür olabilmesi için önce ulusun özgür olması gerekmektedir. Kadrocuların sistemleştirmeye çalıştıkları devlette bireyin haklarından çok üstüne düşen görevler ön plandadır. Sonuçta otoriter bir siyasal düzen önermişlerdir. Kadroculara göre devrimlerin sürekliliği için tek parti ve tek şef gereklidir. ‘Milli egemenlik’ yerine ‘milli rehber’ önermişlerdir. Buna göre devletin başındaki yapılacak olan devrimleri belirleyen elit bir öncü kadro millete rehberlik etmelidir. Önerdikleri siyasal sistemle faşizme benzeseler ve hatta faşizmin içteki otoriter tutumuna sempati duysalar da; faşizmin yarı kapitalist, dış politikada diğer milletlere karşı emperyalist tutumunu reddederler.
Kadrocular devletçiliği hem sosyalizme hem de liberalizme alternatif bir sistem olarak görürler. Kadrocu düşünceye göre, Türk devriminin ve Türkiye’deki şartların dünya üzerinde bir benzeri olmadığı için hiç bir devletin sitemini örnek almak doğru olmaz. Onlar bu yüzden özgün bir sistem yaratmak iddiasındadırlar.
Kadro Dergisi bünyesinde hem faşizmden, hem de sosyalizmden parçalar bulundurduğu için ne sol çevre ne de sağ çevre tarafından benimsenmiştir. Solcu geçmişleri ve kullandıkları tarihsel materyalizm metodu kuşku ile bakılmalarına sebep olmuştur. Devrimin ideolojisini oluşturmak iddiasında oldukları için baştan beri bunun aslen CHP’nin görevi olduğunu düşünen Recep Peker’in tepkisini çekiyorlar ve Recep Peker tarafından sık sık Atatürk’e şikayet ediliyorlar. Bunun yanı sıra Kadrocuların devleti tüm sınıfların üstünde gören devletçi görüşü sermaye sınıfının da tepkisini çekiyor. Celal Bayar ve grubu kadrocu devletçiliği zararlı buluyor. Başta iktidarın açık desteğini alan Kadro Dergisi son zamanlarında savunduğu düşüncelerin iktidarın politikasından ayrılması ile iktidarının gözünden düşüyor. Tüm bunların etkisi sonucu Atatürk Kadro sorununu uygun bir şekilde çözmek için derginin imtiyaz sahibi olan Yakup Kadri’yi Tiran Büyükelçisi olarak atıyor ve Kadro’nun yayın hayatı son buluyor.
Kaynakça
Aydemir, Şevket Süreyya. İnkılap ve Kadro. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1986.
Ertan, Temuçin Faik. Kadrocular ve Kadro. Ankara: Milli Kütüphane Basımevi,1994.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |