Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: TARİH
    Konu: Lale Devri


Osmanlı tarihinde 1718-1730 yılları arasındaki döneme, Meşrutiyetten sonra verilen bu ad. Bu devirde İstanbul’da Lale zevki artıp, yetiştirilmesi yaygınlaştırılmıştır. Devlet adamları dahil, İstanbulluların bahçelerinde Lale yetiştirip zevk edinmelerinden dolayı şair ve tarihçiler tarafından
bu yıllara ‘Lale Devri’ denilmiştir.
Lale Devri, Osmanlı Sultanı üçüncü Ahmet Han (1703-1730) ve Vezir-i azam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa zamanında Osmanlı-Rus-Avusturya-Venedik
harplerinden sonra imzalanan Prut ve Pasarofca antlaşması ardından başladı. Yıllarca süren harpler ve isyanlardan bıkmış olan ahali, antlaşmalardan sonra korku ve endişelerden uzak bir hayat sürmeye başladı. İstanbul’da sünnet ve düğün merasimleri artarak, mevsimine göre kır, deniz seyahatleri ve helva sohbetleri tertiplendi. Padişah dahil, devlet adamları, baharda, Lale mevsiminde Sa’dabad, İerefabad bağ-ı Ferah, Emnabad, Hüsrevabad, Hümayunabad. Kasr-ı Süreyya, Vezir bahçesi köşklerinde, Tersane bahçesi, Çıraüan bahçesi, Beşiktaş yalılarına giderlerdi. Devlet adamları, ahali ve çiçekçi esnafı, iki yüzden fazla lale çeşidi yetiştirip, bu bitkiye karşı alaka artmıştır. ‘Mahmut’, devrin en meşhur ve pahalı lale çeşididir. İstanbul başta olmak üzere bütün memleket sahtında park, bahçe tazmini, köşk, saray, çeşme, sebil, imaret, medrese, kütüphane ve camiler dahil pek çok san’at eseri yapıldı. İnşa ve tamir edilen san’at eserlerinin süslenip, tezyini için İstanbul’a Çini fabrikası kuruldu. Bugünkü Nevşehir bu devrin eseridir. Yine bu devirde, on altıncı yüzyıldan beri İstanbul’da ve diğer Osmanlı şehirlerinde Arapça, Ermenice, İbrani`ce, Rumca kitap basan matbaaların ardından, Şeyh’ül-İslam Abdullah Efendinin fetvası ile Osmanlıca kitap basımı da serbest oldu. Matbaada basılacak kitapların kontrolü içinde alimler vazifelendirildi. İstanbul’da bulunan ve bütün dünyada kıymetli eserlerin yazılmasını sağlayan
doksan bir kadar
hattatın durumları dikkate alınarak ilk zamanlar dini kitap basılmadı. Hattatlıkla uğraşan kalem ehlinin bir kısmı matbaada tab işlerinde musahhihlik yaparak zamanla denge sağlandığından dini kitapların basımına da geçildi. Matbaanın ve hattatların ihtiyaçlarını karşılamak için kağıt fabrikası kuruldu. Avrupa ile münasebetler arttırılıp, Viyana’ya konsolos tayin edilerek , çeşitli başşehirlere dostluk nameleri gönderildi.
Sonradan Lale Devri diye adlandırılan 1718-1730 tarihleri arasındaki yıllar sulh, sükun ve huzurla geçtiğinden Osmanlı kültür , san’at ve ilim aleminde kıymetli şahsiyetler yetişti. Hattatlar vasıtasıyla eski eserler çoğaltılarak, her tarafa dağıtıldı. Damat İbrahim Paşa tarihe meraklı olduğundan bir çok tarih kitaplarının yazmaları kontrol edilip, karşılaştırmalı olarak hattatlara yazdırılarak , çoğaltıldı. İlmi encümen , heyet ve büroları kurularak, Arapça, Farsça, Yunanca, kitaplar tercüme edildi. Bu devirde yapılan saraylardaki ve köşklerdeki ilim meclislerine, sohbetlerine kıymetli alimler, sanatkarlar şairler ve edipler katılırdı. Sohbetlere doğu dillerini iyi bilen ve ilim erbabından şair Nedim ayrı bir renk katardı. Nedim, Lale Devri’nin günlük hayatını ve İstanbul’un tasvirini, şu mısralarıyla yapmıştır:
‘Bu şehri Stanbul ki, bi müslü bahadır;
Bir sengine yekpare Acem mülki fedadır.
Bazari hüner madeni ilmü ülemadır. ’
Lale devrindeki huzur ahengini;İran meselesi, devlet adamlarının imar faaliyetlerini, ordudaki düzenlemeleri ve meclis toplantılarını istemeyen yabancılar ile yazılan eserlerin yanlış açıklanıp, anlaşılması bozdu. Patrona Halil adında devşirme bir tellak Yeniçeri ihtilal hazırlığını tamamladıktan sonra, Sultan Üçüncü Ahmet Han’ın sefer hazırlıkları içindeyken ve tatil günü devlet adamlarının yazlıklarda bulundukları esnada isyan başladı. 28 Eylül 1830 tarihinde meydana gelen Patrona Halil isyanıyla Damat İbrahim Paşa ve yakınları, asilerin arzusuyla vazifeden alınıp öldürüldü. Asilerin arzusu bitmeyerek, nihayet 88. İslam Halifesi ve 23. Osmanlı sultanı Üçüncü Ahmet Han’ın da hallini istediler. İstanbul’da yapılan yalılar yağma edilerek, yıkılarak lale bahçeleri tahrip edildi. Birçok güzide san’at eserleri de asilerin yağmacıların tahribine uğradığı gibi, sanatkarlar, şairler, edipler, ilim ve devler adamları da öldürülüp, her hususta vahşice hareket edildi. Damat Paşanın öldürülmesi ve Sultan Üçüncü Ahmet Han’ın tahttan indirilmesiyle Türkiye Tarihinin sonradan Lale devri denilen 1718-1830 dönemide sona erdi. Bu devir;sulh, sükun, huzur, imar faaliyetleri, güzide san’at eserleri yapılması, ilim eserlerinin çoğaltılarak dağıtılması ihtiyaç duyulan maddelerin imalatı için ülkede fabrika tesisi, askeri yenilikler, dünyada olup biten olayların takip edilmesi, İstanbul’da itfaiye teşkilatının kurulması;alim, edip, şair ve sanatkarların korunmasına ayrı bir itina gösterilmesi bakımından Türkiye tarihinde başkalık arz ettiğinden önemlidir.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |