Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: SOSYAL BİLİMLER
    Konu: Anayasa


Anayasa, devletin temel yapısını, örgütlenişini ve işleyişini düzenleyen kuralları gösterir. Devlet yönetimini düzenleyen ana kurallar çoğu kez, Anayasa denen tek bir yasa içinde toplanmıştır. Anayasa terimi ilk kez 17 Eylül 1787 tarihli Amerika Birleşik Devletleri Anayasasında kullanılmıştır.
Anayasa, devlet yönetiminin uyması gereken temel kurallardan oluşan bir metindir. Anayasa yalnız devletin temel yapısını, örgütlenişini ve işleyişini göstermekle kalmaz, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal alanda siyasal iktidarlara yön veren temel ilkeleri, bireylere sağlanan temel hak ve özgürlükleri de gösterirler.
ANAYASA HUKUKU
Kamu hukukunun bir dalı olan "anayasa hukuku" geleneksel olarak, devletin biçimini, ana kuruluşlarının, yasama, yürütme ve yargı yetkilerini kullanan organların yapısını ve işleyişini, bireylere sağlanan temel hak ve özgürlükleri inceler. Kısaca, anayasa hukuku, devlet yaşamının hukuksal çerçevesini belirler; devlet Yönetiminin uyması gereken ilkeleri ve bunları uygulayacak mekanizmayı gösterir.
Anayasalar değişik koşulların ürünleridir. Anayasada yer alan kurallar, hazırlandıkları, dönemin içinde oluştukları ortamın izlerini taşırlar ve çoğu kez ileriye dönük bazı özlemleri içerirler. Dünyadaki tüm devletlerin anayasaları, içinde yer aldıkları ideolojiye uygun olarak, demokrasiyi kurmakta, temel hak ve özgürlükleri belirtmektedir.
İktidarın hukuka uygun hareket etmesinin sağlanmasında, kuşkusuz anayasaların etkisi büyük olmuştur.
ANAYASALARIN YAPILMASI
Yeni bir anayasanın ortaya çıkması iki biçimde olmaktadır.
- Yeni bir devletin kurulması: Devlet kurmak, anayasa yapmak demektir; var olan hukuk düzeninin yerine, yeni bir hukuk düzeni koymaktır.
- Var olan bir devletin kuruluşunu yenilemesi: Kuruluşu yenilemek çoğu kez devrim ile olur. Devrimlerde eski hukuk düzeninin yerine, yeni bir hukuk düzeni konmaktadır. Ulusun anayasa yapması, genel olarak "Kurucu Meclis" yolu ile olmaktadır. Burada da başlıca iki sistem uygulanmaktadır:
Kurucu Meclis yalnız anayasayı yapar, diğer yasama etkinliklerinde bulunmaz, olağan yasaları yapmaya yetkili değildir. Kurucu Meclis, anayasayı yapar yapmaz dağılır, veya Kurucu Meclis anayasayı yapma görevinin yanında, yasama görevini de yürütür.
Ülkemizde Milli Birlik Komitesi döneminde, 1960 yılında kurulan Kurucu Meclis ile 1981 de Milli Güvenlik Konseyi tarafından oluşturulan Kurucu Meclis hem anayasayı yapmış, hem de yasama yetkisini kullanmıştır.
Kurucu Meclis tarafından hazırlanan anayasa halkoyuna sunulabilir. Oylama sonucuna göre, anayasanın kabul edilip edilmediği anlaşılır. Halk oylamasında, Kurucu Meclis, Anayasanın tek yapıcısı değildir.Bu yol, ülkemizde ilk kez 1961, ikinci kez de 1982 Anayasası için uygulanmıştır.
ANAYASA DA DEĞİŞİKLİKLER
Anayasalar, kolay değiştirilebilen ve zor değiştirilebilen anayasalar olarak "yumuşak" veya "sert" anayasa diye ayrılır.
Yumuşak anayasalar, olağan yasaların değiştirilmesi yöntemine göre değiştirilirken, Sert anayasaların değiştirilmesi için özel bir yöntem öngörülmüştür. Örneğin, Anayasanın değiştirilebilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının en az üçte birinin önerisi ve üye tam sayısının üçte ikisinin kabulü ile olur.
ANAYASALARIN DEĞİŞTİRİLMESİ
Anayasal düzen, "istikrar" isteyen bir düzendir. Anayasalar sık sık değiştirilmemelidir. Toplumsal gereksinmeler, anayasalarda değişiklik yapılmasını da gerektirebilir. Bu nedenle , anayasaların zaman içinde, değiştirildikleri görülür.
Anayasada değişiklik yapacak organ ve izlenecek yöntem, ülkelerin özelliklerine veya o ülkede egemen olan devlet sistemine göre değişir.
Ülkemizde, Kurucu Meclis tarafından yapılmış ve halkoyuna sunulmuş olan 1982 Anayasasında değişiklik yapma, belli koşullar altında, TBMM `e tanınmıştır. Buna göre Meclis üye tam sayısının en az üçte birinin yazılı önerisine ve önerinin de Meclisin üye tam sayısının beşte üç çoğunluğu ve gizli oyla kabul edilmesine bağlıdır.
TÜRKİYE`DE ANAYASACILIK HAREKETLERİ
Anayasacılık hareketleri 18. Yüzyılın ikinci yarısında Batı Avrupa da başlamış ve dünyaya yayılmıştır. Mutlak hükümdarlıktan, anayasalı hükümdarlığa geçiş 19. yüzyılda, hükümdarlıkların yerini cumhuriyete bırakması da daha çok 20. yüzyılda olmuştur.
Osmanlı Dönemi Osmanlı İmparatorluğunda 19. Yüz yıl başlarından beri yürütülen demokrasiye geçiş çabaları, başka bir deyişle "anayasacılık hareketleri" ekonomik ve sosyal yapı değişikliklerinden başka etmenlerin etkisi altında başlamıştır.
Şöyle ki; Devleti kurtarmanın ancak Batı kalıplarına göre, yeniden düzenlenmesi ile mümkün olacağı inancı. İmparatorluk içindeki Hıristiyanlık konusunda Avrupalı devletlerin gösterdikleri ilgi ve baskılar ve bunlara karşı bir şeyler yapma çabası.
Osmanlı İmparatorluğunda, tüm yenileşme çabaları, bürokrasinin yarattığı bir avuç insanın çabası olmaktan öteye gidememiş, toplumca benimsenmesi geç ve güç olmuştur. Osmanlı, ilk Anayasasına ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru kavuşabilmiştir.
1876 ANAYASASI
Birinci Meşrutiyet dönemi, 23 Aralık 1876`da Kanunu Esasinin ilan edilmesi ile başlar. Mithat Paşanın zorlaması ile kurulan Anayasa Komisyonu, onun yardımı ile 1875 tarihli Fransız Anayasası ile 1831 tarihli Belçika Anayasalarından esinlenerek bir anayasa taslağı hazırlamış ve Padişaha sunulmuştur.
"1293 Kanunu Esasisi" adıyla da anılan ilk Osmanlı Anayasası, ulus tarafından değil, bir avuç insanın zorlaması ile Padişah tarafından atanmış bir kurulun hazırladığı ve padişahın tek yanlı olarak kabul edip yayınladığı bir Anayasadır.
1876 Anayasasının özellikleri aşağıdaki gibidir ;
Kaynağını Tanrıdan alan egemenlik Osmanlı Hanedanına aittir ve babadan büyük oğul’a geçer. Padişahın kişiliği kutsaldır ve sorumsuzdur . Osmanlı Devletinin dini, İslam dinidir.
Milletvekilleri halk tarafından iki dereceli bir seçimle seçilecektir.
1876 Anayasası ile ilk parlamento kurulmuş olmasına karşın, getirilen sistem parlamenter bir sistem olmaktan uzaktır.
Yasa tasarısı önerme hakkı Bakanlar Kurulunundur. Meclislerce kabul edilen tasarıların yasa niteliğini kazanabilmesi ve uygulanabilmesi, padişahın takdirine bırakılmıştır.
Padişah parlamentoyu toplantıya çağırabilir, parlamentoyu feshedebilir. Hükümetin siyasa sorumluluğu Meclise karşı değil, Padişaha karşıdır.
e) ‘Genel Haklar’ kısmında, Anayasa ile sağlanan bazı temel hak ve özgürlükler (yasalar önünde eşitlik, dilekçe hakkı, eğitim özgürlüğü, mal güvenliği, işkence yasağı vb.) Anayasanın bir başka kuralı ile hemen hemen tümden yok edilmiştir:
Anayasanın 113. Maddesine göre, “hükümetin güvenliğini bozdukları polis soruşturması ile kanıtlananları ülke dışına sürmek” yetkisi padişahındır.
Osmanlı Rus savaşının kötüye gitmesi ile Padişahı ve Hükümeti sert bir dille eleştiren Meclisi, Padişah Sadrazam Ahmet Refik Paşa süresiz olarak dağıtır. 1876 Anayasası, resmen yürürlükten kaldırılmamakla birlikte, fiilen uygulamadan kaldırılır. Böylece ülke yeniden, eskiden olduğu gibi Padişahın salt egemenliği altına girmiştir.
İkinci Meşrutiyet döneminde, 1876 Anayasasına göre seçilmiş olan milletvekilleri, yeni bir anayasa yapma yerine Anayasada değişiklik yapma yolunu yeğlemişlerdir. En önemli değişiklik 21 Ağustos 1909 da olmuştur. Bu dönemde yapılan anayasa değişikliklerinin, rejim yönünden getirdiği yenilikler aşağıdaki gibidir :
a) Bakanların hükümetin politikasından dolayı birlikte, kendi bakanlıklarının işlerinden dolayı tek başlarına Meclisi Mebusuna karşı sorumludurlar. Bu parlamenter rejime geçişte atılmış önemli bir adımdır.
b) Padişahın Meclisi tek başına dağıtabilme yetkisi kaldırılmıştır.
c) Padişahın yetkileri kısıtlanmıştır. Padişah tahta çıktığında, Meclisi Mebus anın önünde, Anayasa kurallarına uyacağına, vatana ve ulusa sadakat göstereceğine dair and içecektir. Padişah tek başına karar alamayacaktır. Başbakan ve ilgili bakanların imzası ile alınan kararlar yürürlüğe girecektir. Yasa önermelerinde padişah denetimi kaldırılmıştır. Padişahın sürgüne gönderme yetkisi de kaldırılmıştır.
d) Temel hak ve özgürlükler alanında da, kişilerin özgürlüğü güvence altına alınmış, basında sansür yasaklanmış, mektupların mahkeme kararı olmadan açılamayacağı esası getirilmiş, dernek kurma özgürlüklerinin sınırları da
Anayasa ile belirtilmiştir.
1918 yılı sonbaharında Osmanlı Devleti bozguna uğrarken 27 Ekim 1918 de Talat paşanın sadrazamlıktan çekilmesi ile İttihat ve Terakki dönemi sona erer ve kısa bir süre sonra Padişah Vahdettin, İttihat ve Terakkiden tümden kurtulmak daha rahat çalışabilmek için `zorunlu` siyasal nedenlerden dolayı Meclisi Mebus anı dağıtır.
12 Ocak 1920 de
son olarak toplanabilen Meclisi Mebus an , bu kez de İstanbul`un işgali ve bazı üyelerinin tutuklanması üzerine çalışamaz duruma gelince Padişah Vahdettin 11 Nisan 1920 de Meclisi resmen dağıtır. Böylece, Osmanlı İmparatorluğunca yerleştirilmeye çalışılan parlamenter sistem fiilen ve hukuken sona ermiştir.
Kurtuluş Savaşı Dönemi:
Bilindiği üzere, Atatürk`ün 19 Mayıs 1919 da Samsun`a çıkması, ulusal egemenliğe dayanan bağımsız bir Türk Devleti kurma çabasının ilk adımı olmuştur. Bunu 23 Temmuz 1919 da Erzurum Kongresi, 4 Eylül 1919`da Sivas Kongresi izlemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi:
Atatürk Heyeti Temsiline Başkanı olarak, İstanbul`un işgalinden üç gün sonra, 19 Mart 1920`de gönderdiği bir genelge üzerine olağanüstü yetkilere sahip yeni bir Meclisin
Ankara`da toplanmasını ve seçimlerin on beş gün içinde yapılmasını istemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920`de Ankara `da toplanır. Ve TBMM , hükümetini de seçerek, Ulus adına tüm yönetime el koyar. TBMM in kurulması ile Türk Anayasa Hukuku açısından önemli bir değişiklik olmuştur.
1921 ANAYASASI
TBMM, kuruluşundan dokuz ay sonra, yazılı bir Anayasa yaparak yürürlüğe koymuştur. 85 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu adını taşıyan ve 24 maddeden oluşan bu Anayasa ile, ulus egemenliği ilkesine dayanan, yeni bir Türkiye Devleti kurulmaktadır.
1921 Anayasasının özellikleri:
a) Güçler birliği ilkesi ve Meclis hükümeti sistemi benimsenmiştir. Türkiye Devleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilir. Yasama ve yürütme güçleri Mecliste toplanmıştır.
b) Hükümet, Büyük Millet Meclisi Hükümeti adını alır. Hükümet, Meclis adına hareket eder ve onun devamlı denetimi altındadır.
c) Bu anayasa, Meclis seçimlerinin iki yılda bir yapılacağı ve Meclisin sürekli toplantı halinde olacağı ilkesini de uygulamaya koymuştur.
d) Halk yönetime katılacaktır. İllere, ilçelere ve bucaklara halk yönetimini getirerek, halkın etkin bir biçimde yönetime katılması sağlanacaktır.
Bu anayasanın en büyük özelliklerinden biri de yargıdan söz etmemesidir ve Saltanat ve Hilafet sorununu bir çözüme ulaştırmamasıdır. Anayasadan önce çıkarılan bir yasa ile Hilafet ve Saltanatın kurtarılması TBMM amaçlarından biri olarak gösterilmiş, diğer yandan da bu Anayasa ile egemenliğin koşulsuz ve sınırsız olarak ulusta olduğu belirtilmiştir.
Bu çelişki bilerek ve isteyerek yaratılmıştır. Koşullar el verdiğinde, saltanat ve Hilafet kaldırılacak ve bu çelişki giderilecektir.
Atatürk, Meclisin üstünlüğü ilkelerini savunmayı, yeni Devletin kuruluşunun güçlendirilmesinin ve ilerde Padişahtan kurtulmanın bir yolu olarak görmüş, ve yargı yetkisini bile Mecliste olduğunu ileri sürmüştür.
Meclis hükümeti sistemi, Ulusal Kurtuluş Savaşının güçlü bir biçimde yürütülmesini ve İstanbul`daki saltanatın yıkılmasını kolaylaştıran bir hukuksal temel olmuştur.
Cumhuriyet Dönemi:
Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1922 gecesi aldığı kararda da, Misakı Milli sınırları içinde TBMM Hükümetinden başka hiç bir hükümet tanımadığını İstanbul Hükümetinin 16 Mart 1920`den beri tarihe karışmış saydığını, Hilafetin yalnızca Osmanlı Hanedanına ait olduğunu ilan etmiştir. Türk Ordusunun da 6 Ekim 1923 de İstanbul`a girmesiyle Ülkenin kurtarılışı tamamlanmıştır. Cumhuriyete geçerken Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni bir anayasa yapmak yerine, yalnızca 1921 Anayasasında değişiklikler yaparak Cumhuriyeti ilan etmiştir. 29 Ekim 1923 de çıkarılan 364 sayılı Yasa ile, Anayasada yapılan değişiklikler :
Türkiye Devletinin hükümet biçimi Cumhuriyettir.
Türkiye Cumhurbaşkanı, TBMM tarafından, kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Cumhurbaşkanı, Meclis üyeleri arasından başbakanı seçecektir. Diğer bakanlar iyene Meclis üyeleri arasından başbakan tarafından seçildikten sonra Bakanlar Kurulunun tümü, Cumhurbaşkanı tarafından Meclisin uygun bulmasına sunulacaktır.
Cumhurbaşkanı, Devletin payı olarak, gerek gördüğü hallerde Meclise ve Bakanlar Kuruluna başkanlık edebilecektir.
Anayasada yapılan bu değişikliklerle, parlamenter sisteme doğru önemli bir adım atılmıştır.
Anayasada değişiklik yapan yasanın kabul edildiği 29 ekim 1923 tarihinde Meclis, Cumhurbaşkanının seçilmesine karar vermiş ve seçime katılan 158 üyenin oy birliği ile Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal Paşayı Cumhurbaşkanı olarak seçmiştir .
1924 ANAYASASI:
Olağanüstü bir dönemde çıkarılmış olan 1921 Anayasası ve değişiklikleri, devlet gereksinmelerine cevap vermekten uzaktır. İmparatorluk ve Saltanat da kaldırıldığına göre, devletin gereksinmelerine cevap verecek ve toplumu yönlendirecek yeni bir anayasanın yapılması, bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır.
TBMM yeni rejimin anayasasını kabul etmeden önce, anayasa hukuku yönünden önemli olan üç yasa çıkarmıştır. Askerlikle milletvekilliğinin aynı kişide birleşmeyeceğine,
Tüm okulların Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmasına, Hilafetin kaldırılmasına ilişkin yasalardır. 20 Nisan 1924 günü Meclis toplantısında kabul edilen 1924 Anayasası, kısa, basit, sağlam yapılı ve kendi içinde tutarlı bir Anayasadır.
6 bölümden ve 105 maddeden oluşan 1924 Anayasasının özellikleri ise;
Cumhuriyet ilkesi - Devletin temel niteliğinin Cumhuriyet olduğu Anayasasın “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” diyen birinci maddesinde açıklanmıştır. Bu Anayasa ile, herhangi bir hükümdarlık sülalesinin tanınmayacağı, devletin yasama organı ile devlet başkanının doğrudan veya dolaylı olarak seçimle işbaşına geleceği ilkesi benimsenmiştir.
Devletin dini - Devletin dininin, İslam dini olduğu belirtilmiştir. Anayasanın laik olmasına karşın, koşullar gereği bu kural Anayasada yer almaktaydı. Ancak 1928 yılında yapılan anayasa değişikliği ile bu kural anayasadan çıkarıldı.
Meclisin üstünlüğü - 1924 Anayasası, Türkiye Büyük Millet Meclisini egemenliği kullanan tek organ olarak görmüştür. Örneğin, mahkemelerden çıkan ölüm cezalarının, yerine getirilmesi veya af yetkisi Meclisin görevleri arasındadır. Kişinin yaşamına son veren önemli bir kararın ulus egemenliğinin tek kullanıcı olan Meclisin iznine bağlanması, anayasanın kişi yaşamına ve ulusal egemenliğe verdiği önem açısından anlamlıdır. Aynı şekilde, Cumhurbaşkanı seçiminin Meclise bırakılması da Meclisin üstünlüğü ilkesine uymaktadır.
Güçler birliği ilkesi 1921 anayasasında olduğu gibi, katı bir biçimde uygulanmadığı, parlamenter sisteme yaklaşan bir uygulamaya gidildiği anlaşılmaktadır. Buna göre, Bakanlar Kurulunun Meclisten güvenoyu olması gerekir; Bakanlar Kurulu Meclise karşı sorumludur.
Cumhurbaşkanı’nın yetkileri parlamenter sistemde devlet başkanlarına tanınan yetkiler gibidir. Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Meclisten çıkan yasaların yeniden görüşülmesini isteyebilir. Görev süresi ise Meclisin görev süresi kadardır.
1924 anayasası döneminin tek partili bir rejimde, ilk iki Cumhurbaşkanının güçlü kişilikleri, politik önderliği elinde bulundurmaları, Meclisle Cumhurbaşkanını karşı karşıya getirmemiştir.
Yargı hakkının ulus adına, ulus ve bağımsız mahkemeler tarafından kullanılacağını belirtmiştir.
Hak ve özgürlükler - Anayasada ekonomik ve sosyal haklar açıkça yer almamıştır. Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması yönünde de bir düzenlemeye gidilmemiştir.
Kısaca, 1924 Anayasasının özgürlük anlayışı Fransız Devrimi döneminin özgürlük anlayışını andırmaktadır. 1924 Anayasası bazı değişikliklere uğramış ise de 1961 Anayasası çıkana kadar yürürlükte kalmıştır. Otuz altı yıl yürürlükte kalan 1924 anayasasında, göreli olarak az değişiklik yapılmıştır. Bunlardan önemli olanlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
2. maddeden ‘Türkiye Devletinin dini, dini İslam’dır kuralı, 16 ve 38. maddelerde and içme metinlerinde yer alan ‘vallahi’ sözcüğü, 26. maddeden, ‘şer’i hükümlerin yerine getirilmesi’ kuralı çıkarılmıştır.
10 ve 11. Maddeler de yapılan değişiklikle, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış ve seçmen yaşı on sekizden yirmi ikiye çıkarılmıştır.
2. Maddeye Devletin temel nitelikleri olarak Cumhuriyet Halk Partisinin programında yer alan altı ok, “Türkiye Devleti cumhuriyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılapçıdır” biçiminde girmiştir.
75. Maddede yer alan “Hiç kimse felsefi inancından, din, mezhep ve tarikatından dolayı kınanamaz” kuralındaki -tarikat- sözcüğü çıkarılmıştır.
48. Madde de bakanların sayısı yasa ile belirleneceği kuralı, ‘Bakanlıkların kuruluşu özel kanuna bağlıdır” biçiminde değiştirilmiştir.
Anayasanın dili baştan aşağı Türkçeleştirilmiş, “Teşkilatı Esasiye Kanunu” “ANAYASA” adını almıştır. Fakat Demokrat Partinin dil devrimi konusundaki farklı anlayışı sonucu, 1952 yılında
çıkarılan yasa ile türküleştirilmeden önceki metin yeniden yürürlüğe konulmuştur. Böylece Anayasa, yeniden “Teşkilatı Esasiye Kanunu”nu almıştır.
27 Mayıs Rejimi:
İkinci Dünya Savaşının sona ermesiyle tek partili dönemden çok partili döneme geçen Türkiye de Milli Kalkınma Partisi, Demokrat Parti gibi yeni partiler kurulur. 1945 - 1950 genel seçimlerine kadar Türkiye `de 24 siyasal parti kurulur. 1950 genel seçimlerinde Demokrat Parti çoğunluğu sağlayarak iktidar, resmen kurulduğu 1924 yılından beri iktidar olan Cumhuriyet Halk Partisi de, muhalefet partisi oldu. 1950 - 1960 dönemi sonlarına doğru devlette bazı tepki ve huzursuzlukların artması üzerine, 27 Mayıs 1960 da Ordu ülkenin yönetimine el koyar. 38 subaydan kurulu Milli Birlik Komitesi, TBMM‘ni kapatmış, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri ile iktidar partisi milletvekillerini tutuklamış, çoğunluğu sivillerden oluşan bir hükümet kurmuştur.
Milli Birlik Komitesi, 12 Haziran 1960 da “Teşkilatı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında” geçici bir yasa yayınlayarak, 27 Mayıs harekatını anayasal bir temele oturtmuştur. Buna göre 1924 Anayasası genel çizgileriyle korunmakta ve Anayasada aşağıdaki değişiklikler yapılmaktadır:
TBMM yerini, Milli Birlik Komitesi almıştır.
Devlet Başkanlığı görevini Milli Birlik Komitesi Başkanı yürütecektir.
Milli Birlik Komitesi yürütme yetkisini, Devlet Başkanınca atanan ve Komitece uygun görülen Bakanlar Kurulu eliyle kullanacaktır. Milli Birlik Komitesi Bakanları denetleyebilecek ve gerektiğinde görevden uzaklaştırabilecektir. Bakanlar Kuruluna Devlet Başkanı başkanlık edecektir.
Düşürülen Cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanları, eski iktidar milletvekillerini yargılamak üzere bir de Yüksek Adalet Divanı kurulacaktır.
Milli Birlik Komitesi, ilk iş olarak anayasa yapılması için bir bilim kurulu oluşturmuştur.
MBK, Anayasanın yapılmasını bir bilim işi sayarak, anayasa yapılması çalışmalarında siyasal çevreden kimseyi kabul etmemiştir. Türkiye’nin gerçeklerine ve gereksinmelerine uygun bir anayasanın yapılması için, tarafsız bir bilim kurulu oluşması gerektiğine inanmıştır.
İstanbul Bilim Komisyonu, 1950 - 1960 arası durumun yeniden ortaya çıkmaması için anayasal önlemleri alırken, ölçüyü kaçırmış, ortaya güçsüz bir yönetim biçimi getirmiştir.
Anayasa Komisyonunca hazırlanan Anayasa Tasarısı, 27 Mayıs 1961’de Kurucu Mecliste oylanarak kabul edilmiştir. 9 Temmuz 1961’de halkoyuna sunulan Anayasa, oylamaya katılanların % 61 ‘i tarafından kabul edilerek Türkiye Cumhuriyetinin Anayasası olmuştur.
15 Ekim 1961 seçimlerinden sonra, TBMM’nin 25 Ekim 1961 de toplanması ile Milli Birlik Komitesi dönemi sona ermiştir. İlk Hükümet, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile Adalet Partisi (AP) ortak hükümeti biçiminde kurulmuştur.
1961 ANAYASASI
1961 Anayasası, demokratik bir anayasa yapma amacı güden bir Anayasa olmuştur. Çok partili döneme geçtikten sonra, ülkeye egemen güçlerin uzlaşmalarının bir sonucu olarak ortaya çıktığı için, ve her sorunun çözümü Anayasada arandığı için, 1961 Anayasası, 1924 Anayasasına göre, daha uzun ve daha ayrıntılı bir anayasa olmuştur.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde anayasalar, bir özlemin, çoğu kez kendi yapımcılarının amaçlarını da aşan bir atılımın belgesi niteliğindedir; içinde bulunulan düzeyden daha ileri bir düzeye geçişe açık metinlerdir. 1961 Anayasasında da bu eğilim görülür.
1961 Anayasasının özellikleri, 1924 Anayasası ile karşılaştırmalı olarak, şöyle sıralanabilir:
Milliyetçi devlet kavramı bu anayasada yer almamış, buna karşılık Türk milliyetçiliğinden ve milli devletten söz edilmiştir.

“Türkiye Devleti bir cumhuriyettir” kuralı, bu Anayasaya tartışmasız ve görüşmesiz olarak alınmıştır.
Egemenliğin Kayıtsız şartsız Türk, ulusunun olduğunu belirtmiştir. Meclis, egemenliği kullanan tek organ olmaktan çıkarak, Anayasada belirtilen organlardan biri durumuna gelmiştir.
Oy hakkının genel ve eşit olması yönünden açık ve ayrıntılı bir düzenlemeye gitmiştir. Buna göre, seçimler, serbest, eşit, gizli, tek dereceli genel oy ilkelerine göre yapılacaktır.
İkinci Dünya savaşından sonra siyasal partilerin Anayasalara girmeye başladığı görülür. 1961 Anayasası da bu akıma uyarak, siyasal partileri demokratik yaşamın vazgeçilmez öğesi saymıştır.
Anayasa ayrıca, siyasal partilerin, tüzüklerinin, programlarının ve faaliyetlerinin, insan hak ve özgürlüklerine dayanan, laik cumhuriyet ilkelerin ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmezliği temel hükmüne uygun olmak zorunda olduğunu ve bunlara uymayan partilerin temelli kapatılacağını belirtmiştir.
1924 anayasasında açıkça yer almayan hukuk devleti ilkesi, 1961 Anayasasının temel ilkelerinden biridir. Bu ilkenin özü, yönetilenlere hukuk güvenliği sağlayan devlet düzenidir.
Yasama organının Anayasaya uygunluğunu sağlamak açısından yasaların anayasaya uygunluğunun denetimini, bu iş için kurulmuş olan, Anayasa Mahkemesine vermiştir. Laiklik ilkesi aynen korunmuştur.
Yeni kavramlardan biri, sosyal devlet kavramıdır. Sosyal devlet anlayışının sağlanabilmesi için, ekonomik ve sosyal yaşamın, adalete, herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış düzenine ulaşılması amacına göre düzenlenmesini, ekonomik ve kültürel kalkınmanın demokratik yollarla gerçekleştirilmesini ve kişilerin sosyal güvenliğe kavuşturulmasını öngörmüştür.
Temel hak ve özgürlükler alanında geniş bir düzenlemeye gidilmiş, kişi hakları, sosyal ve iktisadi haklar, siyasal haklar olmak üzere üç kümede, ortak kuralları da genel hükümler adı altında toplamıştır.
Güçler birliği ilkesinden biraz daha ayrılarak, parti disiplini ile çalışan parlamenter sisteme uygun düşebilen bir güçler ayrımı ilkesini benimsemiştir.
1924 Anayasasından farklı olarak iki Meclisli parlamento sistemini kabul etmiştir. Millet Meclisinin yanında Cumhuriyet Senatosunu da kabul ederek, iki Meclisli sistemi gerçekleştirmiştir. Fakat, Bu Anayasanın da özgürlükler düzeni toplumun gereksinmelerine uygun değildir. Anayasa, özgürlüklerin kötüye kullanılmasına elverişlidir. İki Meclisli sistem yasaların çıkarılmasını geciktirmekte ve güçleştirmektedir. Yürütme güçsüzleştirilmiştir. Anayasa mahkemesinin Yasama, Danıştay’ın da Yürütme üzerindeki denetimi iktidarı iş göremez bir duruma getirmektedir.
Ve yine karşılaşılan sorunların ortadan kaldırılmasının çaresi, anayasada değişiklik yapmada bulunmuştur. 1961 Anayasasında, ilki 1969 ve sonuncusu da 1974 yılında olmak üzere yedi kez değişiklik yapılmıştır. Şöyle ki;
Siyasal partilere hazine yardımı yapılması, bir Anayasa kuralı haline getirilmiştir.
TBMM üyelerinin mali durumlarını iyileştirme olanağı sağlanmıştır.
Temel hak ve özgürlükler, Devletin ülkesi ve milleti ile bütünlüğünün, Cumhuriyetin, milli güvenliğin, kamu düzenini, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacı ile kısıtlanabilecektir. Anayasada yer alan hak ve özgürlüklerden hiç birisi, insan hak ve özgürlüklerini veya Türk Devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü, veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrımına dayanarak, nitelikleri anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak kastı ile kullanılamayacak ve temel hak ve özgürlükleri kötüye kullananlar cezalandırılacaktır.
Yasama alanında yapılan değişikler arasında; hükümete ‘kanun hükmünde kararname’ çıkarma yetkisi tanınmıştır.
Yürütme alanında yapılan değişikliklerin en önemlisi özerk kuruluşlarla ilgili olanıdır. Üniversiteler ve Radyo ve Televizyon Kurumunun özerklikleri kısıtlanmış, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunu düzenleyen anayasa maddesinde özerk sözü de çıkarılmıştır.
Milli Güvenlik Kurulunun görüşlerine biraz daha ağırlık verilmiş, sıkıyönetimi gerektirecek durumların kapsamı genişletilmiştir.
Yargı alanında yapılan bazı değişiklikler ise;
Askeri yargının yetki alanı genişletilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliklerini yalnız biçim yönünden inceleyecektir.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuştur.

Tüm bu değişiklere rağmen günümüz halen Anayasamızda çeşitli değişiklikler öngörülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti en ideal anayasasına bir an önce kavuşup, ideal ve örnek bir hukuk devleti olma yolunda büyük adımlar atmaktadır.
12 Eylül Rejimi:
12 Eylül 1980 de Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkenin yönetimine bütünü ile el koymuştur. Genelkurmay Başkanının başkanlığında, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanından oluşan Milli Güvenlik Konseyi, Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Hükümeti feshetmiş, siyasal parti faaliyetlerini yasaklamış, yeni bir hükümet ve yasama organı kuruluncaya kadar, yasama ve yürütme yetkilerini üstlenmiştir.
Milli Birlik Konseyinin bir numaralı bildirisinde, Türk Silahlı Kuvvetlerini yönetime el koymasının amacı; “ülkenin bütünlüğünü korumak, milli birliği ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önleme, Devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmak” olarak açıklanmıştır. Ve ilk iş olarak 21 Eylül 1980 de sivillerden oluşan ve yalnız kendisine karşı sorumlu olan bir hükümet kurmuştur.
1982 ANAYASASI
Danışma Meclisi Anayasa tasarısını hazırlamak üzere, 15 kişilik bir Anayasa Komisyonu seçerek yeni bir Anayasa hazırlama girişimine başlar. 17 Temmuz 1982 de Danışma Meclisine sunulan ve Milli Güvenlik Konseyinde de görüşülerek kabul edilen Anayasa Tasarısı 18 Kasım 1982 günü 2709 sayılı Kanun olarak kabul edilmiştir. Önce Resmi Gazetede yayınlanıp, daha sonra halkoyuna sunuldu. 1982 Anayasası da, her anayasa gibi, hazırlandığı dönemin izlerini taşır. Uzunluğu ve hükümlerinin sıralanışı bakımından 1961 Anayasasına benzemektedir. Anayasanın dayandığı temel ilkeler şunlardır: Atatürk Milliyetçiliği, Demokratik Devlet, Laik Devlet, Sosyal Devlet, Hukuk Devleti ve İnsan Haklarına Saygılı Devlet ilkeleridir. Atatürk Milliyetçiliği, Türk Milliyetçiliği ile eş anlamda kullanılmıştır. Bu ilke ırkçılığı reddeden, insancıl, barışçıl, birleştirici, bütünleştirici bir milliyetçiliktir.
Anayasa cumhuriyetin Demokratik bir cumhuriyet olduğunu öngörmekle, anayasa mekanizmasını oluşturan organların kuruluş ve işleyişlerine, bu organların kişilerle olan ilişkilerine demokratik anlayışın egemen olması gereğini vurgulamıştır.
Laiklik ilkesinin başlıca iki anlamı vardır:
Kişilerin dinsel inanç ve düşüncelerinden ötürü kınanmaması, farklı işlemlere tabi tutulmaması, kamu düzenini bozmamak koşulu ile serbestçe ibadette bulunabilmesi; Dinin devlet işlerine karışmamasıdır.
Sosyal Devlet kavramından, genel olara, vatandaşlarının sosyal durumlarını iyileştirmeyi, onlara belirli bir yaşayış düzeyi sağlamayı, onları sosyal güvenliğe kavuşturmayı kendisi için ödev bilen devlet anlaşılır.
Hukuk Devleti anlayışı ise, bir ülkede yerleşmiş hukuk düzenine yalnız bireylerin değil, yönetimin de uymasını gerektiren bir ilkedir.
İnsan Hakları deyimi, bütün insanlara tanınması gereken ideal hak ve özgürlükleri içine alır.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |