Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: SAĞLIK
    Konu: Tüp Bebek


Kısır bir anneden alınan yumurtanın gövde dışında döllenerek yeniden döl yatağına yerleştirilmesi şeklinde özetlenebilecek olan bu doğum süreci aslında sayısız engellerin aşılmasından sonra başarıya ulaşabilmiştir.
Kısırlık olarak adlandırılan durumun en genel ve sık karşılaşılan nedeni yumurtalıklarla dölyatağı arasındaki bağlantıyı sağlayan fallop tüplerinin tıkanık oluşu yüzünden
yumurtanın dölyatağına düşememesidir. Tüp bebek tekniği bu sorunu çözmek için geliştirilmiş bir yöntemdir.
Vücudu çocuk taşıma ve doğurma olgunluğuna ulaşan her kadın ortalama olarak her 28 günde bir mikroskobik düzeyde potansiyel bir yaşamı başlatır. Bu süreç beyinde bulunan ve gerek büyüme gerekse gövdenin çeşitli işlevlerini yerine getirmesi açısından büyük önem taşıyan hipofiz bezinin kana verdiği bir hormon dalgası kadında dölyatağının iki yanında yer alan yumurtalıklarda bulunan yumurta hücrelerinin olgunlaşma ve salıverilme süreçlerini hızlandırır. Yumurtalıklardan herhangi birinde olgunlaşan yumurta dölyatağına baplanan fallop tüpüne düşer dölyatağına ulaşır ve eğer döllenirse bebeğin gelişimi başlar.
Olgunlaşan bir yumurtanın yumurtalıktan dölyatağına yolculuğu yaklaşık 3,5 gün sürer ve bunun büyük bir kesimi 10-13 cm uzunluğundaki fallop tüpünde geçer. Bu kanalların iç çeperi silia denilen ince tüylerle kaplıdır. Yumurtanın yolculuk hızını düzenleyen bu tüyler onun ne çık hızlı ne de çık yavaş hareketine izin vermezler. Bu önemli bir görevdir. Çünkü döllenme, yumurta henüz fallop tüpünde ve genellikle yarı yoldayken gerçekleşir.
Döllenmeden sonraki yarım saat içinde iki hücrenin yani yumurta ve spermin çekirdekleri birleşir. Birleşmeden sonraki bir saat içinde hücre bölünmesi olur ve yumurta iki hücreye bölünür. Her bölünmede hücre sayısı iki katına çıkan yumurta bir süre sonra dölyatağına ulaşır ve iç çeperine yerleşir. Diğer her şey iyi gider ve bir terslik olmazsa yumurta dokuz ay süren gebelik dönemini burada geçirir ve bebeğe dönüşür.
Döllenme sürecinde böylesi yaşamsal bir önemi olan fallop tüplerinde meydana gelen en ufak bir hasar üreme mekanizmasını tümüyle bozabilir ve yumurtayla spermin buluşmasını olanaksız kılabilir. Batı ülkelerinde kabaca her on çiftin biri çocuk sahibi olamamaktadır ve bunların da üçte birinde kısırlık nedeni tıkanık ya da hasar görmüş fallop tüpleridir. Genellikle enfeksiyon ara sıra da karın ameliyatları sonucu fallop tüpleri hasar görebilir. Tıkanıklığı açmak ya da hasarı onarmak için yapılan bazı ameliyatlar başarıyla sonuçlanmıştır, ancak bu tür sorunu olan kadınlar genellikle çocuk sahibi olamamaktadır.
1960 larda İngiltere de bulunan Oldham Hastanesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Patrick Steptoe bu sorunu çözmek için yeni bir şey denemeye karar verdi. Tedavi olmak için kliniğine gelen çık sayıda kısır kadın üzerinde yaptığı incelemeler sonucu yumurtanın fallop tüpündeki tıkanıklığı ya da hasara uğramış bölgeyi dört aşamada geçebileceğini öne sürdü.






















































Birinci aşamada cerrahi bir müdahale ile kadından bir yumurta alınacaktı. İkinci aşama bu yumurtanın laboratuarda erkeğin spermiyle döllenmesiydi. (Aslında dölleme işlemi deney tüpünde değil petri kabı adı verilen sığ bir kapta gerçekleştirilir. Teknik olarak düşünüldüğünde en doğrusu bu işleme in vitro dölleme demektir ancak bu konuda yapılan araştırmaların ilk günlerinden beri tüpte dölleme yada (tüp bebek) terimleri kullanılagelmiştir.)
Üçüncü adım embriyon oluşma aşamasına kadar yumurtanın laboratuarda canlı olarak saklanmasıdır. Dördüncü ve son aşama oluşan embriyonun doğrudan kadının dölyatağına yerleştirilmesidir. Bundan sonrası normal bir gebelikte olduğu gibidir. Yıllar süren araştırmalardan oluşur.
Patrick Steptoe`un elinde karın duvarından geçirilen ve laparoskop adı verilen bir aygıt bulunmaktaydı. Bu aygıt vücut içi boşluklarını aydınlatarak görülmelerini sağlayan bir tür endoskop’tu. Steptoe bu aygıtı kullanarak kısırlığın nedenlerini araştıran ilk araştırmacıyla ve iğneye benzer küçük bir emme borusuyla birlikte kullanıldığında bu aletin fallop tüpleri tıkanık olan bir kadının yumurtalıklarından yumurta alma işlevini de üstlenebileceğinin farkındaydı.
1966 yılında Edwards yumurtanın döllenebilmesi için gereken olgunluğa ulaştığı anın mikroskop altında nasıl saptanacağını buldu: yumurta erkeğin hücresiyle birleşmeye hazır olduğunda görüntüsü hafifçe değişiyordu. Ancak benzer bir durum yumurtadan 20000 kez küçük
olan spermler için de geçerliydi.
Onlar da dölyatağında yumurtaya ulaşmak için yol aldıkları kanalda kapasitasyon adı verilen bir olgunlaşma aşamasından geçiyorlardı. Burada gereken talimatı almadıkça onlar da yumurtayla birleşmiyorlardı. Yapılan çalışmalar Şubat 1969`da ilk meyvelerini verdi: Steptoe, Edwards ve Cambridgeli bir bilim adamından oluşan bir ekip Bature adlı bilim dergisi aracılığıyla birçok yumurtayı vücut dışında döllemeyi başardıklarını tüm dünyaya duyurdular.
Bir sonraki yıl yaptıkları basın toplantısındaysa çeşitli kolaylıklar ve parasal olanaklar sağlanır ve gönüllü hastalar da olursa bir yıl içinde (Tüp Bebeğin) dünyaya gelebileceğini açıkladılar. Ocak 1971`de doğal yollardan ve vücut içinde döllenen bir yumurtanın yolculuğunu tamamlayarak dölyatağına ulaştığı ana kadar geçen süreç laboratuar koşullarında başarıyla gerçekleştirilebiliyordu.
Bir tek sorun kalmıştı: Dölyatağının kısa bir süre sonra embriyona dönüşecek olan bu döllenmiş yumurtayı kabul etmesi. Yumurtanın genellikle sekiz hücreli olduğu bölünme aşamasında dölyatağına bırakılması ve orada kabul görmesi gerekiyordu. Bu sorun da on dakika süren ve anesteziye bile gerek olmayan basit bir operasyonla yumurtanın özel bir sıvıyla (kültür) birlikte ve kanül adı verilen bir tüp aracılığıyla dölyatağına yerleştirilmesi sonucu çözüldü.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |