Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: FELSEFE
    Konu: Dante ve İlahi Komedya


Tarihsel arka plan:
Tarihsel akış düşüncelerin diyalektik ilerleyişi olduğu kadar bununda üstünde ekonomi politik bir ilerleyiştir. Dante’nin ortaçağın sonunu ve yeni çağın
başlangıcını temsil etmesi onun dehasının olduğu kadar feodalizmin yerini kapitalizme bırakmasıyla da ilintilidir. Bu nedenle tarihin bu dönüşümüne yakından bakmak Dante’yi anlamlandırmak için elzemdir.
Ortaçağda üretim faaliyeti senyörlerin yönetiminde malikanelerde yapılıyordu. Bunun yanında genel feodal düzeni etkileyebilecek gücü bulunmayan, kasabalarda kendilerine ait aletlerle el zanaatı ile üretim yapan esnaf tabakası vardı. Bir malikanede ortaya çıkartılan ürün senyörün ailesinin ve ona tabi olan serflerin gereksinimlerini karşıladığı gibi bunun yanında malikaneler içinde bulunan demirci, marangoz, saraç gibi zanaatçılar da malikanenin ihtiyaç duyduğu sınırlı sayıda sanayi malı ihtiyacını karşılıyorlardı. Bu yüzen malikaneler, kendilerine yeterli ekonomik birimlerdi. Pek az ürün fazlası mal ortaya çıkıyor, bu fazlalıkla da basit takas usulü yoluyla kasabada feodal bey için bazı zanaat malları ve lüks mallar alınıyordu.
Feodal üretim düzeni, üretim birimlerinin kendilerine yeterliliklerinden dolayı, kendini yineleyen bir kısır döngü içine düşmüştü. Feodal sistem bu kısır döngüden nasıl çıkacaktı?
Bazı sebepler yüzünden Avrupa’da tarımın yayılma hareketleri durmuş ve hatta gerilemeler baş göstermeye başlamıştı. Bu yüzden tarım üretiminde gelişimin sağlanabilmesi için sulama kanallarının açılıp, su setlerinin yapılması ve o zamanlarda dahi var olan bazı pahalı yeniliklerin hayata geçirilmesi gerekliydi. Yeni teknolojilerin yeni tarımsal aletlerin kullanılması üretimde gelişmelere yol açtı. Özellikle o dönemlerde din kisvesi altında gerçekleştirilen Haçlı seferlerinin ortaçağın yeni çağa dönüşümünde etkisi büyük oldu. Haçlı seferleri doğuda mevcut olan bazı yeniliklerin Avrupa`ya taşınmasını sağlamış ve ayrıca Hıristiyan dininin bazı inanışlarının yanlışlaşması ile kiliseye olan inancın sarsılmasında da önemli rol oynamıştır.
Haçlı seferleri özellikle İtalya açısından bir çok değişimin başlatıcısı veya geliştirici olmuştur. Bu seferlerin bir çoğu İtalya`dan deniz yolu kullanılarak başlatılmıştır. Bu yolla önce haçlıları sonra hacıları taşımaya başlayan İtalyan armatörleri ve onlarla birlikte İtalyan liman kentleri gittikçe zenginleşmişlerdir. Zamanla haçlı seferleri yerini, kültür ve ticaret alış verişine bırakmış, ticaret sayesinde orta sınıf sermayelerini arttırarak güçlenmeye başlamıştır. Sermaye birikimi ile burjuvalar giderek imalat yani manüfaktürler yolu ile güçlerini pekiştirmişlerdir. Gelişen burjuvazi yeni çağa ve sonrasına adını yazdıran sınıf olacaktır. Siyasal açıdan ise durum şöyleydi:
Ortaçağ boyunca dağınık halde bulunan bir çok yetke sahibi makam vardı; bu makamlar
aynı topraklar yada topluluklar üzerinde yetki sahibi olduklarını iddia edip, bir birleriyle çatışıp durmuşlar. Hem Roma’daki papalar hem de imparator Şarlman’ın mirasçıları ve ondan sonra gelenler, tüm Hıristiyan aleminin evrensel önderi olduklarını öne sürmüşlerdir. Bunun nedeni kaotik bir durumun varoluşuydu, bir birlikten çok birbirleriyle tartışıp duran, çatışan ulusal monarklar, kasabalar, feodal beyler, özgür köyler vardı. Dante’nin birlik özleminin nedeni işte buydu: karmaşa.
Bu genel ekonomi- politik çerçeveden sonra Dante`nin yaşam öyküsüne geçelim:
Dante Alighieri’ (ö.13/14 eylül 1321. ravenna) nin hayatı ile ilgili bilgilerin büyük bir bölümü onun ortaya koyduğu yapıtlardan çıkartılmaktadır. Dante Floransa’lı bir burjuva ailesinin oğlu olarak dünyaya geldi. Ablası ve biri kız öbürü erkek iki üvey kardeşi ile birlikte büyüdü. 20 yaşındayken evlendi. Floransa üzerinde hakimiyet sağlamak isteyen imparatorluk yanlısı Ghilbelinolar ile papalık yanlısı Guelfolar arasındaki uzun savaşımda Dante’nin ailesi Guelfoların tarafında yer aldı; Guelfolar 1266 Benevento savaşıyla kentte yönetimi ele geçirdi. Bu tarihten sonrada şiddetli çatışmalara sahne olan Floransa’da yetişen Dante İlahi Komedya’da ayrılıkların asıl sorumlusu olarak feodal soyluları göstermiştir.
Çocuk yaştaki dilbilgisi ve retorik çalışmalarıyla Latin yazarları tanıma fırsatını bulan Dante, değişik edebi akımların boy attığı floransa kültür çevresinin etkisiyle ilk gençlik döneminde şiir yazmaya başladı. Örnek aldığı Guido Cavalcanti’nin etkisiyle balad türüne yeni bir boyut, dramatik bir biçem kazandırdı. Ona esin veren Beatrice için şiirler yazmış bu şiirlerde geleneksel tarz aşk şiiri modelini geride bırakmış ve kendi üslubunu yaratmıştır. Beatrice’nin güzelliğini tanrısal bir belirti, metafizik bilginin aracı olarak gördüğü bu şiirlerde mistik bir kıyaslamaya yöneldi.
Dante’nin 9 yaşından beri aşık olduğu Beatrice Portinari’nin 1290’da ölümü üzerine şair kendini yoğun bir çalışmaya verdi. 1283-93 arasında yazılmış 31 şiirin düz yazı bir çerçeve içine yerleştirildiği La vita nuova (1293, yeni yaşam) bu dönemin ilk ürünü olmuştur. Ayrıca bu yapıt Beatrice’ye duyduğu ilk gençlik aşkını anlattığı bir tür “anı kitabı” niteliği taşır.
Beatrice’nin ölümü Dante’nin yaşamında olduğu kadar şiirinde de yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Klasik yazarların yapıtlarını okuduğu, dinsel ve felsefi tartışmalara katıldığı bu dönemde Dante’nin olgunluk dönemi başyapıtlarının temaları, üslup ve ölçü özellikleri belirmeye başladı. Aşk dışında felsefe ve öğreti temalarının işlendiği şiirler yazdı. 1296’da aşkına karşılık vermeyen Pietra adlı bir kadın için yazdığı dört rime petrose (duygulu şiir) ise hem ölçü, hem de üslup bakımından şairin olgunluk dönemini çağrıştırır. Provans trubaduru Arnaut Daniel örnek alınarak yazılan bu şiirler İlahi Komedya’daki üslubunda habercisidir.
Siyasal yaşamında Guelfo komününün demokratik ülkülerine bağlı kalan Dante, 1289’da süvari olarak Ghibellinolara karşı Campaldino çarpışmasına ve Piza’nin Caprona Kalesi’ne düzenlenen sefere katılmıştır. 1295’te Giona dela Bella’nin devrilmesini izleyen günlerde Doktorlar ve Eczacılar Loncasın’na girdi ve etkin olarak
politikaya atıldı. 1296’da
Yüzler Konseyi’ne katılarak soylulara karşı çıkarılan yasaları destekledi. Dante`nin bu dönemdeki ahlaki ve demokratik eğilimleri ahlaki soyluluğu ve güzelliği öven kanzonalarına da yansımıştır. Politik tavrının eserlerinde ortaya çıkmasını F.Engels şöyle ortaya kor: “tragedyanın babası Aiskhlos ve komedyanın babası Aristophanes, ikiside çok partizan şairlerdi. Dante ve Cervantes’de partizanlıkta onlardan geri kalmamışlardır.”
1297’de Papa VIII. Bonifatius kendisine karşı olan Romalı Colonna ailesine karşı bir sefer düzenledi. Kardinal Matteo d’Acquasparta’yı da yardım toplaması için Floransa’ya gönderdi. Olayla ilgili kesin tutumu bilinmemekle birlikte Dante “inferno” da (cehennem) papanın iktidar hırsından açıkça söz eder. Guelfoların siyah ve beyaz Guelfolar diye ikiye ayrılmasının bir nedeni de Bonifatius’un bu hırsıdır. Papanın görünürde iki tarafı uzlaştırmak ama gerçekte siyaları desteklemek için Mateo d’Acquasparta’yı 1300’de ikinci kez Floransa’ya göndermesinden sonra Dante Guelfo birliğini güçlendirmesi için 7 Mayıs’ta Son Gimignano’ya gönderildi. 15 Haziran-14 Ağustos 1300 arasında 6 Lonca başkanından biri sıfatıyla kent yönetimine seçildi. Dante ve öteki yöneticiler taraf tutmayarak hem siyah, hem beyaz Guelfoalrın ileri gelenlerini sürgüne gönderdiler. Sürgün edilenler arasında Dante’nin eski dostu Guido Cavalcanti’de vardı. Dante Lonca yönetiminden ayrıldıktan sonra Beyaz Guelfolar sürgündeki yandaşlarını geri çağırdılar. Siyahlar ise yönetimi ele geçirmek amacıyla 1301’de Sta Trinita Kilisesi’nde toplandılar. Günümüze kalan belgelerden Dante’nin beyaz Guelfolardan oluşan büyük bir grubun önderliğini yaptığı, Floransa’daki 1300-1301 olaylarında da önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır.
Kenti tehdit eden tehlikeler karşısında Dante 1301’de üç kez bütün iktidarın Lonca yönetimine verilmesi çağrısında bulundu. Ama papayla anlaşan Fransa kralının kardeşi Charles de Valais, Floransa sınırında ki Siyah Guelfo karargahına varmıştı. Bir uzlaşma girişiminde daha bulunan beyazlar, aralarında Dante`nin de bulunduğu
üç kişilik bir kurulu, papaya elçi olarak gönderdiler. Böylece Dante Floransa’dan bir daha bu kente dönmemek üzere ayrıldı. 1301’de kente giren Charles kısa sürede radikal siyah yandaşlarının desteğini kazandı. Sürgünde ki siyahlar Floransa’ ya dönünce beyazlar yargılanmaya başlandı. Kamu fonlarını kötüye kullanmakla suçlanan Dante’nin 14 arkadaşıyla birlikte yakılarak idamına karar verildi. Dante karara şiddetle karşı çıktı ve Ghibellino yanlısı ailelerin askeri yardımıyla Floransa’ya zorla girmek için sürgündeki öteki Beyazlar ve Ghibellinolarla birleşti. 1303’ te XI. Beneditus’un papa olmasıyla sürgündekilerin barış umutları arttıysa da siyahlar görüşmeleri çıkmaza soktular. Dante Arezzo’da bulunan sürgünleri savunan I.Mektup’u bu görüşmeler öncesinde yazdı. 1304’te Benedicutus’un ölümünden sonra beyazlarla Ghibellinolar yeniden silaha sarıldılar, ama La Lastra’da uğradıkları yenilgiden sonra bütün umutları söndü. Floransa’ya karşı silahlanmayı reddeden Dante bu çatışmayı onaylamamış ve uzlaşma politikası önermişti. Bu tutumun kanıtı o dönemde yazdığı De Vulgari elaquentia (halk dilindeki belagat üzerine) ve II.Canvivio (ziyafet) adlı yapıtlarında görülebilir.
Parasız, korumasız, dostsuz olarak İtalya`da dolaşan Dante huzuru okumakta ve şiir yazmakta buldu. 1303’te Farlive Verona’ya gitti. 1304-06
arasında felsefe, hukuk, retorik çalışmaları için uygun bir ortam olan Bologna’da
kaldı. De Vulgari Eloquentia ile II. Canvivio’yada burada başladı. Hem avunmak hem de doğduğu kentin sınırlarını artık çok aşmış bir düşünür ve sanatçı olduğunu göstermek için ortaya koyduğu bu yapıtlar Floransa’ya duyduğu özlemi yansıtır. İkisi de olgun bir coşku ve özlü, zorlamasız bir ritimle yazılmış, ikisi de tamamlanmamıştır. Dante bu iki yapıtta halkın anlayabileceği bir dil peşindedir. Özellikle II. Calvivio’da kendi ana dilini kullanan Dante İtalyan edebi düzyazının temellerini attı.
Bologna’dan sürülen Dante 1306’da Sarzona’da Luni piskoposu ile marki Franceshino Malaspina arasında barışı sağladı. Dante’ye göre, süre giden huzursuzlukların nedeni bir Kutsal Roma-Germen imparatoru olmamasıydı. Bu yüzden 1309’da papanın imparatorluk tacını giydirmek için Roma’ya çağırdığı Heinrich’i bir kurtarıcı olarak gördü. Prenslere ve İtalya halkına “universis et singulis (birlikte tek olarak) başlıklı V. Mektup’u yazarak (1310) imparatorun gelişini selamlamalarını istedi. 13011’de Heinrich’e yazdığı VII. Mektupta ise, kendisine karşı çıkan Floransa üzerine yürümesini önerdi. Bu yüzden Floransa’nın sürgünler için çıkardığı affın dışında bırakıldı. Ama imparatorun kenti kuşatan birliklerine katılmadı.
Dante’nin Latince yazdığı De monarchia (1313; monarşi üzerine) üç kitaptan oluşur. İlk iki kitapta canvivio’daki görüşler yinelenerek imparatorluğun gerekli olduğu savunulur. “şimdi bütün insanlığa tek bir sonun alın yazısı kılındığı kabul edilmektedir. Şu halde, tek bir yönetici yada hükmedici güç olmalıdır. Hükümdar yada imparator demekle bunu söylemek istemekteyiz. Böylece, dünyanın refahı için monarşi yada imparatorluk olması gerektiği anlaşılmaktadır” üçüncü kitapta imparatorluğun gücünün
doğrudan Tanrıya mı, yoksa onun vekili papaya mı bağlı olduğu sorusuna imparatorluğun gücünün doğrudan Tanrıdan geldiği cevabını verir. Dante Roma imparatorluğunun dünyayı hükmü altına almakta haklı olduğunu, bu hakkın “İsa’nın Roma yönetimi altında doğmayı ve Augustus’un ülkesinde Tanrının oğlunun insan olarak kaydolmayı seçmesi yüzünden” ispat edilebileceğini söylemektedir. “Şu halde, İsa eylemiyle Augustus’un fermanının haklılığını onaylamıştır.” ve böylece Romalılar da Tanrının onayıyla hüküm sürmeye başlamışlardır. Papa aracı değildir. İmparatorun otoritesi doğrudan doğruya Tanrıdan gelir. Kilisenin dünya işleriyle doğrudan ilgilenmesi öngörülmemiştir. De monarchia’da Tanrının insanlığa yüklediği iki amaç gösterilir; bunlardan birine zaman içinde, öbürüne sonsuzluk içinde ulaşılabilir. Dünyadaki mutluluğa imparatorun yol göstericiliğinde; ilahi mutluluğa papanın yol göstericiliğinde varılabilir. Bu olgunun Rönesans giden yola bir katkı olarak ele alabiliriz.
Henrich ile papa V. Clemans’ın arasının açılması ve imparatorun ansızın ölmesi Dante’yi düş kırıklığına uğrattı. Bir süre Toscana’da kaldıktan sonra 1316’da Verana’ya, 1318’de de şair Guida da Palenta’nın konuğu olarak Rovenna’ya gitti. Guida da Palenta tarafından elçi olarak gönderildiği Venedik’ten Rovenna’ya dönerken sıtmaya yakalandı.1321’de öldüğünde İlahi Komedya’yı yeni bitirmiştir.
İLAHİ KOMEDYA
Dante, Verona’lı Cangrane’ye yazmış olduğu mektupta bu eserine neden komedya adını verdiğini anlatır. Mektupta komedya ile tragedya arasındaki farklara değinir. Komedyanın özelliklerini sıralar ve bulguladığı özelliklerin bu eserinde de mevcut olması nedeniyle kitaba komedya adını verdiğini anlatır. Yapıtın ismine ilahi kelimesinin eklenmesi Dante’nin ilahi şair olarak anılması nedeniyle kitabın 1555 yılında yapılan Venedik baskısında ilk kez kullanılmıştır.
Dante II. Canvivio ve De Vulgari Elequentra’yı yarım bırakarak 1308 sıralarında yazmaya başladığı İlahi Komedya’da acılarını, umutlarını, nefretlerini ve her şeyden üstün tuttuğu inancını uçsuz bucaksız bir freskte yansıttı; ahlaki ve siyasal dünya görüşünü, insanın ödev ve amaçları konusundaki görüşlerini manzum biçimde anlattı. Dante her şeyden önce bir şairdi. Bu nedenle de insanlığın ruhani olarak ve uygarca yenilenmesine ilişkin düşlerini ancak şiir diliyle anlatabilirdi. Ortaçağın alegorik şiir geleneğine yakından bağlı olan İlahi Komedya’yı yazarken Vergilus’un Aeneis’ini örnek aldı. Kitabı mukaddes’in şiirsel dilinden ve kutsal nedenlerden etkilendi. Alegorik bir dil kullanması hem şiir dilinden hem de bundan da öte Hıristiyanlık dininin sembolik yapısından kaynaklanıyordu.
İlahi Komedya “inferno” (cehennem), “purgatorio” (araf) ve “paradisa” (cennet) başlıklı üç bölümden yada cantica’dan (ilahi) oluşur. İtalyan halk dilinde yazılan yapıtın uyak düzeni terza rimadır (aba bcb cdc...). Yapıtta yüz kanto yer alır, her cantica’’da 33 kanto vardır; cehennem bölümündeki bir kanto ise önsöz olarak yazılmıştır. Böylece Hıristiyanlıktaki
üçlemeyi (teslis) simgeleyen 3 sayısı yapıtın bütün bölümlerini belirler.
İlahi komedyanın bu alegorik yanına ilginç bir örnek oluşturması nedeniyle şu yorumu buraya eklememiz yerinde olacaktır.
Buradaki birinci yorum ilahi komedyanın simgesel yanına değinip sonrasında gizemli bir Hıristiyan örgütlenmesi olan gül-haç kardeşliği ile ilgili bir göndermenin ilahi komedyada var olduğuna değinir.
“Gizemlerin gözü pek açıklamalarını içeren "İlahi Komedya", Papalığa bir savaş ilanı niteliğindeydi. Tıpkı İncil`in "Apocalypse" (Mahşer) bölümünde olduğu gibi, Hıristiyan dogmalarına Kabalacı simge ve sayıları cesurca uygulayarak, bu dogmalarda bulunan tüm mutlak değerleri inkar eden "Johannit" ve "Gnostik" özellikler gösteriyordu. Eserde yer alan doğaüstü dünyalara yolculuklar, "Eleusis" ve "Thebes" Gizemlerine giriş törenlerini andırıyordu... Dante, Cehennem çukurundan, başının ve ayaklarının yerlerini değiştirerek, yani Katolik öğretinin tam tersini uygulayarak kurtuluyor ve Şeytan`ı bir merdiven gibi kullanarak yeniden ışığa doğru yükseliyordu. Faust da, yenilmiş Mephistopheles`in kafasına basarak cennete ulaşmamış mıdır? Tüm bildikleri Cehennem`e sırt çevirmek olan kişiler Cehennem`den kurtulamazlar. Onun zincirlerinden ancak Cehennem`e yüz yüze bakma cesareti sayesinde kurtulabiliriz."
"Aslında, Dante`nin Cehennem tablosu negatif bir Araf görüntüsündedir. Cennet`i ise, aynı Ezechiel`in "Pentacle"ı gibi, bir haç tarafından bölümlenen Kabala çemberlerinden oluşmaktadır. Bu büyük haçın tam orta yerinde bir gül açmaktadır. Böylece, "İlahi Komedya" ile Gül-Haç üstatlarının büyük simgesi ilk kez herkese sergilenmekte ve kesin bir biçimde açıklanmaktadır."
"Gül-Haç* üstatları için gül, evrensel uyumun canlı ve gelişen bir simgesidir. Bu simge güzellik, yaşam, sevgi ve zevkleri kendinde birleştirir. "Yahudi Abraham`ın Kitabı"nda Flamel, gülü simyacıların Büyük Yapıtının simgesi olarak göstermiştir."
"Gül ve haçı bir araya getirebilmek, yüksek aydınlanma derecelerinin asıl hedefidir.” Albert Pike, (Morals and Dogma)
Bir başka misalde ise Cebrail ile Virgil-Beatrice ikilisi özdeşleştirilmektedir.:
"İslam geleneğinde...Cebrail, öğreten ve yönlendiren melek işlevini taşır ve böylece Hıristiyan geleneğindeki "Kutsal Ruh" niteliğini de kapsamına alır. "İlahi Komedya"da, diğer niteliklerinin yanısıra, Cennet`in rehberi de Cebrail`dir. İslam geleneğinde de, Cennet`e yükseliş motifi Cebrail ile bağlantılıdır. Dante eserinde, benzer bir coşku dolu yükselişi, Virgil ve Beatrice`e yakıştırmaktadır."
Robert Eisman and Michael Wise,( The Dead Sea Scrolls Uncovered )
İlahi Komedyanın konusu Dante`nin Vergillius`un ve Beatrice`nin yol göstericiliğinde Cehennem, Araf ve Cennet’te yaptığı yolculuktur. İlahi komedyanın tezi Dante’nin tavrıdır. Yapıta göre yer yüzünde mutluluğa ahlaki ve düşünsel erdemler yoluyla ulaşılabilir. İlahi mutluluğa ise inanç, umut, hayır severlik gibi Hıristiyan erdemlerine göre yaşayarak varılabilir.
İlahi Komedya’daki yolculuk sırasında şair uygar olmayan, aklın ve erdemin bulunmadığı dünyayı simgeleyen “karanlık ormandan, sonsuz iyiliği simgeleyen tanrının ülkesine doğru sürekli yükselir. Şairin geçirdiği deneyim alegorik anlamda Dante’nin kendi ruhsal yaşamının tarihidir. Okur dinsel bir alegori içinde, yaşanan dönemin trajik durumu üstüne düşünmeye ve çözüm yolları aramaya çağırılır. Dante’ye göre insanlığın tükenmek bilmeyen hırsına ancak imparatorluk engel olabilir; kilisede başlangıçtaki saf ve yoksul durumuna dönmelidir. Özellikle dinsellik ve kilisenin işlevi konusundaki fikirleri Rönesans ve reform aydınlanmasında sık sık dile getirilen dinin otoritesinin ve etkinlik ananının daraltılması söylemine öncüllük etmiştir.
Koruyucusu Cangrande’ye yazılan XIII. Mektupla birlikte düşünüldüğünde İlahi Komedya’nın amacının “bu dünyada yaşanları acılardan kurtarıp mutluluğa götürmek” olduğu söylenebilir. Dante`nin bu tavrının kaynağı yaşadığı hayal kırıklıklarında gizlidir genellikle; dini çevrelerin iktidar hırsı ve iki yüzlülükleri onun üzerinde belirgin bir etki bırakmıştır. Kilisenin bu tutumuna kısaca değinmek Dante ve İlahi Komedya’nın algılanması açısından önemlidir. Kilisenin formülleştirdiği biçimleriyle, ortaçağın düşünüşü “eşitsizlikçi” “imana dayanan” ve “iki yüzlü” bir kültür ve ideoloji idi. Eşitsizlik çiydi, köleliğide içine alarak, bu dünyadaki eşitsizlikçi düzeni, tanrı, melekler, insanlar, hayvanlar biçiminde sıralanan evrensel, tanrısal sıra düzenine uygun bulunuyordu. “ Öte dünyacı” idi, çünkü, eşitlikçi özlemler öte dünyaya atılmış, bu dünya hor görülmüş, bu dünyanın maddi değerleri aşağı görülmüş, tinsel değerler yüceltilmişti. Öte dünya bu dünyadan önemli gösterilmiş, bu dünyanın üstüne çıkarılmıştı. “İki yüzlü” idi, çünkü, maddi değerleri, serveti, hazzı, şehveti, şerefi aşağı gören din adamları egemen
sınıfı, bu maddi nimetlerden bol bol yararlanırken, halka, manevi (tinsel) değerlere önem vermelerini, bu dünya yoksulluklarına
katlanmalarını öğütlüyorlardı. Bu nedenle iki yüzlü bir kültürdü.
Dante`nin çağrısı bu iki yüzlü tavrın sona erdirilmesi yönünde laisizme yaklaşan bir çağrı niteliğindeydi; bu nedenle dinde reform alanında başat kişi olarak adını andığımız ve Protestanlığın yaratıcısı olarak gördüğümüz Luther kendisinden önce olgunlaşmaya başlayan bir düşüncenin takipçisi ve bunun kuramlaştırıcısı olmuştur.
Değerlendirme:
İtalya’nın yetiştirdiği en büyük şair olan Dante, Shakspeare ve Gothe’yle birlikte batı Avrupa edebiyatının en büyük dehasından biri olarak kabul edilir. Ortaçağda tüm kültürü tekeline almış olan Roma Katolik kilisesi, Latince’yi zorla benimseterek “halk diliyle”yazılmış bütün edebiyat yapıtlarına değer verilmemesine yol açmıştı. Dante, İlahi komedyayı Latince yerine halk diliyle (Floransa İtalyancasıyla) yazarak Avrupa edebiyatının Latince’nin dışında yeni bir evrime yönelmesini etkilemiş, ayrıca İtalyanca`nın gelişmesinde kesin bir dönüm noktası olmuştu. Dante`nin bir dönüm noktası olması yalnız İtalya`nın uluslaşmasına olan
katkısında değil aynı zamanda ortaçağ kültürünün (dini hegemonya ve onun Latin dili) aşılmasına yönelik bir dönüm noktası olması yönünden de önemlidir.
“Dante`nin ortaçağın amentüsü olarak kabul edilmesinin bir nedeni (ki en önemlisi) yeni çağa doğru dönüşümün, ortaçağ din kültünün merkezi olan İtalya`da başlamasıdır. En güçlü merkezden böyle bir değişimin başlaması yeniye dönüşümün güçlü ve köklü bir hal almasına neden olmuştur. Unutmamalıdır ki ordunun başındaki komutanı ortadan kaldırdığınızda, yada onu bir dönüşüme tabi tuttuğunuzda ona tabi olanlarda da bir faklılaşmanın olması doğaldır.
Ortaçağ toplumunun İtalya’da orta ve batı Avrupakilerden daha önce çökmesinin bir çok ekonomik be siyasal nedenleri vardır. İtalya’nın coğrafik konumu ve Akdeniz in Avrupa daki büyük ticaret yolu olduğu bir dönemde, bunun getirdiği ticari üstünlükler; papayla imparator arasında gelişen ve çok sayıda bağımsız siyasal biçimin ortaya çıkmasına neden olan kavga; sanayilerin, örneğin ipek sanayisi gibi üretim alanlarının gelişmesinde büyük önem taşıyan bazı bilgi ve deneyimlerin İtalya’ya Avrupa`nın diğer bölümlerine ulaştığından çok daha önce ulaşmasında rol oynayan Doğu’nun yakınlığı olgusu bu önemli etkenler arasındadır.
İşte saydığımız bu nedenlerden ötürü “ilk kapitalist ulus İtalyaydı. Feodal ortaçağın sonuna ve modern kapitalist çağın başlangıcına dev bir kişi damgasını vurdu: hem ortaçağın son şair hem de modern çağın ilk şairi olan bir İtalyan: Dante” diyor Engels.
İtalya’nın doğu ile olan ilişkisi hem ticaret hem de kültür alanında ikili bir boyutta yürümüştür. Bu noktada oryantalizm konusuna doğru bir geçiş yapmamızda fayda var.
İlahi komedya ve Oryantalizm:
Dante`nin
İlahi Komedya’sının oryantalizm ekseninde bir değerlendirmesini yapan Edward Said, İlahi Komedya’nın Cehennem bölümünün 28. koşuğunda Hz. Muhammedi ile Hz.Ali’nin gösterilmesi hakkında Dante`nin batılının doğu hakkındaki ampirik bilgiden kopuk, tamamen batının kendi içinde var ettiği çarpık bilgilere dayanan oryantalist bir söylem içinde olduğunu belirtir. “Muhammed 9 halkadan oluşan ve 9.sunda şeytanın kalesinin olduğu cehennemin 8.halkasında şeytana yakın olarak bulunmaktadır. Dante yolculuğu sırasında Muhammedi görmeden önce daha az günahkar olanlar arasından geçmiştir. Muhammedi`den sonra ise şaşırtıcılar ve hainler gelir. Said`e göre Dante`nin kafasında Muhammed skandal ve bölücülük tohumları ekenlerin içinde yerini alır.

Muhammed vücudu baştan sona ikiye kesilmiş bir şekilde; Ali’de yine şeytanın asistanı tarafından ikiye ayrılmak suretiyle cezalandırılmışlardır.
Dante Muhammed`le konuştuğunda Muhammed ona Fra Dolcina isimli bir kişiden bahsederek onu uyarmasını ve aynı hataya düşüpte, kendisinin aldığı cezayı almaması için uyarılmasını istemektedir. Peki Fra Dolcina kimdir:öğreniyoruz ki Fra Dolcina hain bir papazdır, kadınların ve servetin ortak kullanılmasını savunarak dine ihanet etmiştir. Bu noktada görülüyor ki Dante Muhammed ile Fra Dolcina’yı aynı seviyede tutmaktadır. Said Dante`nin gösterdiği Muhammed ve Ali’nin yani İslam ve onun temsilcilerinin, batının kendine özge coğrafi, tarihi ve bilhassa manevi görüşleri çerçevesinde kendi yarattıkları figürlerdir der ve bu tavrı kesin olarak oryantalizmin içine oturtur.
Hz.Muhammed’in bu şekilde gösterilmesi hakkında yazdığı kitapta Said’in fikirlerini eleştiren Aijaz Ahmad’da Said ile aynı görüşleri paylaşır ve “İslam peygamberine yönelik bu tutum, en hafif deyimle savunulmazdır ve Said saldırıya geçtiğinde bütünüyle onun yanındayım” der.
İlahi Komedya`da gösterilen diğer doğulu, İslami kişilikler İbni Sina, İbni Rüşd ve Salahaddin’dir. Bu durumun değerlendirilmesinde Said ve Ahmad farlı görüşler dile getirirler.
Said’e göre; cehennemin 4.koşuğunda İbni Rüşd, İbni Sina ve Salahaddin Eyyübi cehennemin kapısının hemen yanında erdemli putperestler grubu ile (hector, Enee, Sokrat, Platon, Aristo vb. gibi Hıristiyanlık öncesi bilgelerle birlikte) görülürler. Suçları Hıristiyanlara gönderilen vayh’den faydalanamamış olmalarıdır. Dante onların bilgeliklerine, yüksek yeteneklerine hayrandı. Ancak Hıristiyan olmamaları dolayısıyla ağır olmasa da cehennemde cezalandırılırlar. Dante Hıristiyanlık öncesinin büyük isimlerini, Hıristiyanlık sonrası
Müslümanlarının “putperest” düşüncelerin ile aynı düzeyde görecek kadar çarpık bir bakış açısına sahiptir.
Ayrıca bir başka noktada şudur Said’e göre; Dante İslamın Hz. İsa’yı bir peygamber olarak kabul etmesine rağmen İslamın önemli filozof ve devlet adamlarını Hıristiyanlığın cahili saymakta ve antikite dönemi kahraman ve bilgeleri ile aynı sırada düşünerek tarihe karşı saygısızlık etmektedir. Bu da oryantalizm içine oturtulabilecek bir perspektiftir.
Aijaz Ahmad göre:
Dante, İsa’dan önce ve İsa’dan sonrası
bilgeler şeklinde bir ayrım yapmamıştır, bu sorunla yüzleşmemiştir; örneğin İbni Rüşd’e karşı müşfiktir.(“büyük yorumcu” olarak niteler) İbni Rüşd’ün kitapları bazı yerlerde engizisyon tarafından yasaklanan (Müslüman olduğu için değil, rasyonalist olduğu için) kusursuz bir rasyonalist olduğu anımsanırsa, bu uygunsuzluğun gücü kavranır. Cehennem bölümünde ki uygunsuzluğun Dante’nin kendi ideolojisindeki çelişkiler gereğince anlaşılacağını ve bu çelişkilerin, Dante’nin Avrupa düşüncesinde ortaçağa ait epistemenin kırılma eşiğinde olmasına karşın hala var olduğu ve hümanist entelektüel devrimle aşılmakta olduğu geçiş anını güçlü bir şekilde temsil etmesinden kaynaklandığını ileri sürer Ahmad. Muhammed`in korkunç bir cezayla cezalandırılmasını ortaçağ Hıristiyanlığının İslam dinini bütün kafirlerin en tehlikelisi ve İslam peygamberinin bütün kafirlerin en kötüsü biçiminde ele almasına bağlar. Buna karşın der Ahmad, engizisyon tarafından cezalandırılan İbni Rüşd’e rasyonalist tartışmalara sempatiyle bakan çevrelerde büyük bir saygı duyuluyordu; kitabı çoğaltılıp bir manastırdan ötekine gizlice dağıtılıyordu. Dante tam ortada bulunuyordu
bir yanı hala dinin metafizik çukurundayken diğer yanı rönesansın yeşermeye başlayan düşüncelerinin yolunda bulunuyordu; bu yüzden Dante kendi cehennem topografyasını buna uydurmaya çalıştı.
Ahmad’a göre Said’in yapıtı inceleme yöntemi hatalıdır. Bu eserdeki Muhammed ile ilgili kısmın muazzam karmaşa bütünlüğünün dışında okunamayacağını, müminlik-kafirlik ikiliği söylemi içinde üretilen bir Muhammed temsili, tek yönlü, laik bir bilgi olan bütünüyle farklı “oryantalizm” söylemi içine yerleştirilemez. Dante’nin İbni Rüşd` e (en azından Sokrates ve ortaklarıyla aynı tüneğe konulan ve Dante`nin daha bağışlayıcı bir yaklaşım gösterdiği) yönelik tutumu, şairin doğu ile batı arasına değil, müminlik ile kafirlik arasına sert bir çizgi çektiğini gösterir; ve eğer der Ahmad, Said, Judas’ın, Brutus ve Carsius’un şeytana Muhammed’den daha yakın bir yerde durmaları olgusu üzerine düşünseydi, bu durum anlaşılırdı.
Ahmad,
Said`in
İslamın İsa`yı peygamber olarak kabul etmesine karşılık Dante`nin İslamın bilge ve önderlerini küçülttüğüne dair eleştirisini yersiz bulur. Ona göre Ortodoks İslam`da tartışılan İsa`nın statüsü değil, Hıristiyanlığın statüsündür, Hıristiyan inançta İsa’nın su yüzüne çıkış tarzıdır. Zira Ortodoks Hıristiyanlık İslamı bir kafirlik olarak görüyorsa, Ortodoks İslam`da, tarihsel olarak Hıristiyanlığın bazı temel ilkelerini bütünüyle zındıklık olarak görmüştür: teslis düşüncesini, tanrının oğlu olarak İsa düşüncesini, hatta Meryem`in bakire olduğu düşüncesini. Haçlı mirasının Ortodoks mirasın her iki tarafında da yaşandığını söyler Ahmad.
Said eserde oryantalizmin izlerini bulurken bulurken; Ahmad daha çok dönemin ve şairin dünya görüşüyle durumu açıklar.
Said’e göre doğu –batı; Ahmad’a göre mümin- kafir ikiliğidir söz konusu olan.
SONUÇ
Dante`nin yeni çağın müjdecisi olması demek ortaçağın epistemesinin onda son bulduğu anlamına gelmez. Dante`de din çok önemli bir olgudur, varlığını etkin bir şekilde sürdürür; ancak yeni çağın kültürünün nüveleri onda ortaya çıkmaya başlar. Tüm bunlar dönemin ekonomi-politik yapısının değerlendirilmesi ve Dante`nin bu yapı içindeki ideolojik, pratik tutumunda da görmüştük. Kilisenin pratik hayata ki etkinliğinin azalmasını istemesi, halkın dilini kullanması, eski Grek-Romen kültürüne önem vermesi, insanların mutluluğunun (maddi dünya) yollarını araması, kaotik düzenin yerini birlik beraberliğe bırakması için çaba göstermesi, burjuva sınıfına mensup olması, soylulara karşı mücadele etmesi vb. gibi yönlerden ortaçağın dünya görüşünü aşan ve yeni çağın (kapitalist, burjuva egemen çağ) nüveleridir.

KAYNAKÇA
1- oryantalizm
2- özgürlükten kaçış
3- teoride sınıf, ulus, edebiyat
4- internet-gül ve haç
5- dünya tarihi
6- siyasi düşüncenin evrimi
7- hapishane defterleri
8- yazın ve sanat üstüne :marx-engels
9- ana britanica
10- siyasal düşünceler tarihi
11- ilahi komedya
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |