|
Münafık kelime anlamı itibariyle "iki yüzlü, fitnekar, yalan söyleyen, hıyanet eden, görünüşte müslüman olup hakikatte kafir ve düşman olan kimselerdir." Münafıklar oldukları gibi görünmezler ve göründükleri gibi olmazlar. Onlara güvenilmez, sözlerine itaat edilmez. İman etmiş olsalarda samimi değillerdir. Dost görünüp düşmanlık ederler. Müslüman görünüp küfrü tercih ederler. Saf ve temiz görünüp fitne ve fesat çarklarını döndürürler. İnsanları birbirine düşürmekten zevk alırlar. Azgınlaşan nefisleri elinde bir kukla gibidirler. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de münafıkların vasıflarını şöyle beyan ediyor:”Münafıklar sana geldikleri zaman şahadet ederiz ki sen muhakkak ve mutlak Allah’ın peygamberisin dediler. Allah da bilir ki sen elbette ve elbette Onun peygamberisin. Fakat Allah o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduğunu da biliyor. ” “Onlar yeminlerini bir kalkan edindiler ve Allah’ın yolundan saptılar. Hakikat, onların yaptıkları şeyler ne kötüdür. ” Münafıklar iki yüzlü insanlardır. Bukalemun gibi renk değiştirirler. Müminlerin yanına gelir “biz de iman ettik” derler. Kafirlerin yanına vardıklarında, hem fikirleriyle, yoldaşlarıyla baş başa kaldıklarında “biz sizinle beraberiz” derler. Bununla belki inananları kandırdıklarını zannederler ama aldandıklarının farkında değillerdir. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Onlara, yeryüzünde (küfür ve günah işleyerek müminleri aldatarak) fesat çıkarmayın denildiği zaman: “Bizim işimiz, ıslah etmektir” derler. “İyi bilinki onlar ortalığı ifsad edenlerdir. Lakin şuurları yok, farkında değillerdir. ” Münafıklara hiçbir işte ve hiçbir zaman güven olmaz. Çünkü sözleri özlerini tutmaz. Bir söz söylerler, biraz sonra söylemediklerini iddia edebilirler. Bir iş yapsalar, onu yapmadıklarını savunabilirler. Kabahatlerini gizlemeye çalışırlar. Münafıklar tarih boyunca böyle hareket etmişler, kendilerini bu şekilde tanıtmışlardır. Asr-ı saadette münafıkların yalanları, aldatmaları, hileleri, fitne ve fesatları pek çok görülmüştür. İbn-i Ömer (R. A)’den rivayet edilmiştir: Münafık Übey öldüğünde Mümin olan oğlu Hz. Abdullah, peygamberimiz (s. a. s)’e gelerek: -Babam öldü, mübarek gömleğinizi kefen için istemem sizin ona cenaze namazı kılmanızı vasiyet etti, dedi. Peygamberimiz (s. a. s) Efendimizin mübarek gömleğini verdi ve: -İşi bitince haber ver gelip namazını kılayım, buyurdu. Hz. Ömer (r. a) “Ey Allah’ın resulu, böyle münafıkların namazını kılmaktan Allah sizi men etmedi mi? Peygamberimiz (s. a. s) efendimiz: “Onlar için istiğfar et, istiğfar etme. Eğer onlar için yetmiş defa istiğfar dahi etsen yine Allah kendilerini katiyen yargılayacak değildir. Bu böyledir. Çünkü Allah’ı ve Resulünü inkar ile kafir olmuşlardır. Allah ise (öyle anılan ve itaatten çıkmış) fasıklar gururunun hidayet vermez. ” Ayeti dolayısıyla muhayyerim buyurarak gidip cenaze namazını kıldırdı. Bunun üzerine şu ayeti kerimede nâzik oldu: “Onlardan ölen hiçbir kimseye ebedi dua etme (Defin ve ziyaret için) kabrinin başında da durma. Çünkü onlar Allah’ı ve resulünü inkar ile kafir oldular, onlar fasık (adanılır olarak öldüler)” Münafıklar bilhassa İslam tarihinde fitne ve fesat çarkını hızla çevirmeye başlamış, büyük huzursuzluklara sebep olmuşlardır. Yahudi asıllı din düşmanı münafıkların ileri gelenlerinden Abdullah İbni Sebe ve arkadaşları Hz. Osman’ın şehit olmasına sebep olmuşlar. Dost görünüp en büyük düşmanlığı yapmışlar. İslam cemaati içine fitne ve fesat tohumları atmışlardır. İslam ordusu bu bir avuç münafık çeteler yüzünden zayıflamıştır. Yine yıllarca bütün dünyaya hakim olan Osmanlı İmparatorluğu bu münafık azgınların iftira ve kışkırtma metotlarını uygulamaları neticesinde yıkılmıştır. Yüce peygamberimiz (s. a. s) efendimiz, bundan 15 asır evvel münafıkların şerrinden korunmak için vasıflarını şu hadisi şerifinde beyan buyuruyor: Münafıkın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman ihanet eder. KAYNAK Ayet ve hadislerin ışığında günümüz insanına sesleniş
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|