Dursun Murat Özden

Bilgilik / İpucu

Dursun Murat Özden

    Kategori: SOSYAL BİLİMLER
    Konu: Halifelik


Tarihsel olaylara geçmeden önce hilafet sözcüğünün sözcük anlamınından bahsetmek gerekirse; hilafet, herhangi bir işte birinin yerine geçmek, ona vekalet etmek, ona halef olmaktır. Halife sözcüğü ise herhangi bir işte birinin yerine geçen, ona vekalet eden kimsedir. Halifelik, Hz. Muhammed’den sonra Müslümanlar’ın yönetimini üstlenen kurumdur. Hz. Muhammed’in zamanında Müslümanlar’ın sorunlarını çözecek, dinsel birliği koruyacak bir kuruma gerek olduğu ortaya çıkmıştı. Hz. Muhammed’in ölümünden sonra toplumun ileri gelenleri Hz.Ebubekir’i halife seçtiler. Hz. Ebubekir kendinden sonra halife olarak Hz. Ömer’i önerdi. Hz.Ömer kendinden sonraki halifenin seçimi için bir seçiciler kurulu oluşturdu. Hz.Osman bu yöntemle seçildi. Hz.Osman’ın ölümünden sonra halife seçimi sorun oldu. Müslümanlar’ın bir kısmı Hz. Ali’yi halife tanıdılar bir kısmı ise buna karşı çıktı.Ve bu çekişmeler bir iç savaşa yol açtı. Hz.Ali’nin öldürülmesinden sonra büyük boyutlara ulaştı.
Şam Valisi Muaviye halifeliğini ilan ettikten sonra Hz.Ali yandaşları bunu tanımadılar ve her iki gruba da
karşı da karşı çıkan Hariciler de yeni bir halife seçilmesini istediler. Muaviye durumunu gittikçe sağlamlaştırarak halifeliği babadan oğula geçen bir kurum haline getirmiştir.
Şiiler Hz.Ali soyundan gelenleri halife olarak tanımışlar.Hariciler ise her iki topluluğa karşı da sert davrandıklarından aynı şekilde karşılık görerek kıyıma uğramışlar. Bunun üzerine hukukçular halifeliğin meşru sayılması görüşünü ortaya atmışlar. Abbasiler de halifeliği bu yolla Emeviler’den almışlardır. Şii kökenli Fatımiler 920’de Tunus’u ele geçirdiklerinde ayrı bir halifelik merkezi yaratmışlar. Bunun üzerine Endülüs Emevi hükümdarı III. Abdurrahman’da 929’da kendini halife ilan etmiştir. Öyle olunca da, dönemde üç halife ile Şii imam aynı anda varolmuştur. Bu karışıklık 1258’de Bağdat’ı ele geçiren Moğollar’ın Abbasi Halifeliği’ne son vermeleriyle yeni bir biçim almıştır.
Abbasi halifelerinden Zahir’in oğlu Anmed, Memluklar tarafından halife ilan edilmiştir. Bundan sonra halifelik Sünni Müslümanlar arasındaki birliği simgeleyen göstermelik bir kurum olmuştur. Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim 1517’de Mısır’ı alarak Memluk egemenliğine son vermiş ve halifeliği devralmıştır. Bunun üzerine Osmanlı padişahları uzun süre halife sanını kullanmamışlar fakat devlet parçalanmaya başlayınca bu kurumdan yararlanmaya çalışmışlar. Pek de başarılı olmayan bu çabalardan sonra TBMM önce 1922’de saltanat ile halifeliği birbirinden ayırmış, saltanata son vermiştir. 3 Mart 1924’te kabul edilen kanunla da halifelik kaldırılmıştır.Yeni Türk devletinin ulusal egemenlik ve laiklik gibi iki temel ilkesini korumak için hilafeti kaldırmak gerekli görülüyordu. Ulusal egemenliğe ve laik devlet yapısına uymuyordu. T.C’nin varlığının temel ilkesi olan “halk egemenliği” ilkesi zaten hilafetin yaşamasına izin veremezdi.
Halifeliğin kaldırılmasıyla,devlet yapısının laikleşmesi için önemli bir adım daha atılmış oldu. Türk milletini çagdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmak için cumhuriyetimiz dinamik bir yapı kazandı.
|  anasayfa   |  sayfa başı  |   geri  |