|
Turizmdeki gelişmeler ve beklentiler Turizm, uluslararası arenada başrolü oynayabilecek kapasitede bir sektör konumundadır. Sektörün günümüzde ulaştığı boyut "vazgeçilmezlik"tir. Turizm, Türkiye`de son 10 yılda büyük bir gelişme göstermiş ve ekonominin en çok döviz girdisi sağlayan sektörlerinden birisi olmuştur. 1998 yılına kadar, her yıl artan bu döviz girdisi, çok sayıda yatırımcıyı bu alana yöneltmiş ve 1999`da yaşanan beklenmedik büyüklükteki kriz ve ardından ülkeyi sarsan depremler Türkiye ve sektörü büyük bir ekonomik durgunluk içerisine sokmuştur. Turizm sektörü, Türkiye`ye uluslararası rekabette göreceli üstünlük sağlayan en önemli sektör konumundadır. İlerleyen bölümlerde Türkiye turizmine daha geniş yer verileceğinden bu bölümde ayrıntıya girilmemiştir. Çalışmamızda Dünya, Türkiye ve Ege Bölgesi Turizminin mevcut durumu ve sektörün gelecekteki beklentilerine yer verilmiştir.1. Dünya turizmi ve beklentiler Turizm sektörü dünyada özellikle İkinci Dünya Savaşı`ndan sonra gelişmeye başlamış ve artan gelirler, düzelen çalışma koşulları, alınan sosyal haklar sonucunda değişen zevk ve tercihlerin de etkisi ile hızla gelişmeye başlamıştır. Günümüzde Uluslararası Turizm Arenasında yeterli turizm arzına sahip her ülkenin kaynakları, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin etkinliği, hedef kitlenin doğru belirlenip belirlenmemesi ölçüsünde rekabet halinde oldukları görülmektedir. Yoğun rekabet ortamı ile birlikte, uluslararası arenada turizmden doğan gelirler ülkeler arasında dengeli bir dağılım göstermemektedir. Sahip olduğu yüksek turizm potansiyeline rağmen Türkiye`nin de uluslararası turizm pazarında hak ettiği yeri alabildiğini söylemek çok güçtür. Ülkelerin Dünya turizm pastasından yüksek miktarda pay alabilmeleri için yalnızca turizm potansiyeline sahip olmalarının yetmeyeceği açıktır. Diğer bir deyişle turizm arz kaynakları ülke insanlarının turizmden gelir sağlayabilmeleri için gerekli koşullardan biri olmasına rağmen yeterli koşul değildir. Turizm potansiyelinin turizm gelirine dönüştürülmesi aşamasında mevcut turizm arzının tanıtımı, teknik anlamda azarlanması gerekmektedir. Aşağıda; 1950-1970, 1970-1990, 1990-2010 dönemleri itibariyle, dünya turizminde turist sayısında ve turizm gelirlerindeki yıllık ortalama büyüme hızları değerlendirilmiştir. Görüldüğü gibi; dünyada turist sayısındaki yıllık ortalama artışın en yüksek olduğu dönem % 9.9 ile 1950-1970 yılları arasında iken, 1970-1990 döneminde bu rakamın % 5.2`ye 1990-2010 döneminde ise; % 3.7`ye düştüğü görülmektedir. 1990 yılından 2010 yılına kadar olan dönemde turist sayısındaki artış oranlarının genelde daha düşük olmasının beklendiği görülmektedir. Bununla birlikte; turizm gelirindeki artışın turist sayısındaki artışın 2,5 katı civarında olacağı ve turistlerin gittikleri ülkelerde daha yüksek miktarlarda gelir bırakmasının beklendiği görülmektedir. Önümüzdeki dönemlerde turist sayısında azalma, turizm gelirlerinde artma beklenmesinin en önemli sonuçlarından biri de yüksek gelir düzeyine sahip kişilerin turizm faaliyetlerinin artması turist sayısının azalmasına rağmen; gidilen ülkeye bırakılacak gelir miktarının daha yüksek olmasıdır. Çizelge 2`den de görüleceği gibi; uluslararası turizmde turist sayısı ve turizm gelirleri sürekli artış içerisindedir. Dünyada 6 adet turizm bölgesi bulunmaktadır. Bunlar Avrupa, Amerika Doğu, Asya, Pasifik, Afrika, Orta Doğu, Güney Asya`dır. Ancak turizm pastasından en yüksek payı alma konusundaki liderliği Avrupa elinde bulundurmaktadır. Dünya Turizm Örgütünün tahminlerine göre 2010 yılına kadar Avrupa yine en fazla turist çeken turizm bölgesi konumunda olacaktır. Ancak, 2010`lu yıllarda özellikle Amerika, Doğu Asya, Pasifik Bölgesi ve Güney Asya gelen turist sayısı bakımından önde gelen turizm bölgeleri arasına girecektir. Bazı kaynaklar, önümüzdeki dönemlerde dünya turizmi faaliyetlerinin kıtalararası uzun mesafeli turist akışlarına doğru bir değişim göstermekte olduğunu belirtmektedir. Aşağıdaki bölgelerin uzun mesafe turist geliş oranları verilmiştir. Yukarıda, 2010`lu yıllarda Amerika ve Doğu Asya- Pasifik bölgelerinin turizm faaliyetlerinin gözde merkezleri olacağı belirtilmiştir. 1990-2010 yılları döneminde Amerika, Doğu Asya Güney Asya bölgelerinde uzun mesafe turist gelişinde artış yaşanacağı görülmektedir. Avrupa da ise aynı dönemde uzun mesafe turist artış oranının %3.1 civarında tahmin edildiği görülmektedir. Avrupa, günümüzde turizm pastasından yüksek oranda pay almakla birlikte, turizmde gelişme hızının stabilize olması ve diğer bölgelerin atak yapmasıyla Avrupa pazar payında düşüşler öngörülmektedir. Dünyada en yüksek turizm geliri olan ülkeler arasında, ABD, Fransa, İtalya, İspanya, İngiltere, Avusturya, Almanya, Hong- Kong, İsviçre, Çin, Singapur, Meksika, Kanada, Avustralya, Tayland, Hollanda ve Belçika`ya saymak mümkün. Ayrıca en fazla turizm harcaması yapan ülkelerin başında ise ABD gelmekte, ABD`yi Almanya, Japonya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada, Hollanda, Avusturya, Tayvan, Belçika izlemektedir. Kişi başına en çok döviz bırakılan ülkelerin sıralanışı ise; ABD, Belçika, Singapur, Hong- Kong, Tayland, İtalya, Hollanda, Avusturya, Almanya olarak görülmektedir. Turizm sektörü geleceğin sektörü olmakla birlikte; Dünya Turizminde bir takım sorunların bulunduğu da bilinmektedir. Buna göre; Sektörde uluslararası rekabet hızla artmaktadır. Çok sayıda turizm çeşidinin mevcut olması, ihtiyaç zevk ve tercihlere göre yeni turizm türlerinin ortaya çıkması, rekabet alanına da yeni yeni ülkelerin gitmesine neden olmaktadır. Bu durum ise turizmde söz sahibi olan ülkelerin turizm faaliyetlerini çeşitlendirmesi ve hizmet kalitelerini yükseltmeleri gereğini doğurmaktadır. Sektörde teknoloji kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Teknoloji kullanımının yaygınlaşması ülkeleri yeni teknolojileri kullanmaya zorlamaktadır. Bu konuda en iyi teknolojiyi kullanan ülkeler öne çıkmakta, kullanamayanlar ise geri planda kalmaktadır. Tanıtım ve pazarlama faaliyetleri artmaktadır. Turizm arzının diğer mallarda olduğu gibi pazara götürülmesi ve satılması mümkün değildir. Turizmde talep arzın bulunduğu noktaya çekilmeye çalışılmakta ve en etkin tanıtım ve pazarlama faaliyeti yapan ülke daha kazançlı çıkmaktadır. Sürdürülebilir turizm önem kazanmıştır. Turizm faaliyetlerinin çevreye duyarlılığı son derece yüksektir. Çevreyi kirleten, tarihi ve kültürel değerlere zarar veren turizm türlerinin günümüzde şiddetle tepki gördüğü bilinmektedir. Bu nedenle turizm master planlarının esnek, çevreye duyarlı bir şekilde hazırlanması büyük önem taşımaktadır. Turizm eğitiminin yetersizliği orta ve uzun vadede bir takım sorunları gündeme getirmektedir. Turizmde, turistlerin rahatı, konforu, güvenliği ön plana çıkmıştır. Bu ve benzeri faktörler, öncelikle sektörde çalışan personel tarafından sağlanmaktadır. Bu nedenle son zamanlarda turizmle tüm kesimler, gerek sektörde çalışan personelin gerekse halkın eğitimi konusunda yoğun çaba içerisinde girmişlerdir. Nitekim günümüzde niteliksiz personelin turizm alanında en önemli handikaplardan biri olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. 2 Türkiye Turizmi 1980`li yılardan sonra hızlı bir gelişim içerisine giren Türk turizmi kısa süre içinde çok önemli başarılara imza atmıştır. Ülkemizin turizm faaliyetlerinde kendisinden 30 yıl önce yola çıkan ülkeler ile arasındaki farkı hızla kapatmaya başladığı görülmektedir. Son 20 yılda İspanya turist sayısını yüzde 27 oranında artırırken Türkiye`de bu oranın yüzde 750 düzeyinde gerçekleştiği bilinmektedir. Benzer durumu turizm gelirlerinde de görmek mümkündür. Türkiye, turizm gelirini on 20 yılda 5.5 kat artırırken bu artışın Yunanistan`da 11 kat düzeyinde gerçekleştiği bilinmektedir. Ülkemizde gelen turist sayısı ve elde edilen gelir rakamlarındaki oransal artış açısından çok önemli gelişmelere imza atılmasına rağmen; sağlanan gelir ve turist miktarı bakımından aynı durum söz konusu değildir. Nitekim Türkiye`nin turizmden sağladığı gelir miktarı ve çektiği turist sayısının bu ülkelerin hala çok gerisinde bulunduğu bilinmektedir. Turizm gelirimiz son 20 yılda 55 kat artırmasına karşın şu anda yılda ortalama 7 milyar dolar düzeyinde bir gelir sağlanabilmektedir. Aynı dönemde turizm geliri yalnız 7 kat artırmasına karşın Fransa`nın yılda ortalama 3 milyar dolar gelir sağladığı bir gerçektir. Benzer durumu turist sayısında da görmek mümkündür. Son 20 yılda turist sayısını yüzde 750 arttıran Türkiye`de gelen turist sayısı ortalama 8 milyon düzeyinde iken, aynı dönemde İtalya`nın çektiği turist sayısının yüzde 6 oranında azalmasına karşılık yılda 30 milyonu aşmakta olduğu bilinmektedir. "Giriş" bölümünde de açıklandığı üzere; Türkiye turizmi kısa sürede önemli ölçüde gelişme göstermesine rağmen, 1988 yılında oldukça düşük bir performans göstermiştir. 1998 yılına kadar her yıl artan turizm faaliyetlerinin ve sağlanan döviz girdisinin çok sayıda yatırımcıyı bu alana yönelttiği görülmüştür. Ancak kısmen de olsa 2000 yılında Türkiye`nin turizmde 1999 yılındaki kötü performansın izlerini sildiği görülmektedir. 2000 yılında ülkemize 8.5 milyon turist gelmiş, 10 milyon dolar civarında bir gelir sağlanmıştır. Son yıllardaki mevcut durum bu şekilde olmakla birlikte sektörde bir takım yapısal sorunların da bulunduğu bilinmektedir. 2.1. Türkiye Turizminin Yapısal Sorunları Ülkemiz turizminde harcama düzeyi yüksek, kalış süresi uzun turist profiline hala ulaşılmış değildir. Turistler, Türkiye`ye genel olarak diğer ülkelere olduğu gibi; tatil kültür, toplantı/konferans, iş ilişkileri, alışveriş, sağlık inanç, sportif ilişkiler, ticaret, yakın ziyareti, eğitim, öğretim kamu hizmeti çalışma vb. amaçlarla gelmektedirler. Tatil amacı ile ülkemize gelen turistlerin oranı toptan turistler içerisinde % 50 civarındadır. Ülkemize kültür turizmi amacıyla gelen turistlerin oranı % 10, iş ilişkileri dolayısıyla gelenlerin oranı ise % 9 düzeylerindedir. Yukarıdaki değerler genel olarak iyi görünmekle birlikte; ülkemize kongreye, alışveriş, sağlık inanç turizmi, sportif ilişkiler amacı ile gelenlerin yüzdesi ise % 5`i dahi bulmamaktadır. Bu rakamlar; ülkemiz turizmini tam anlamı ile çeşitlendiremediğimiz yüksek potansiyele sahip kış, dağ,yayla, termal, golf, macera vb. turizm türlerinden yeterli ölçüde yararlanamadığımızı göstermektedir. Nitekim, tatil amacı ile gelen %50`lik bir turist kesimini oluşturan turistlerin büyük bir kısmının da deniz-güneş-kum olarak tabir edilen klasik turizm anlayışı çerçevesinde ülkemize geldikleri bilinmektedir. Kalış süresi açısından bölgeler ve iller arasında dengesizlik söz konusudur. Ülkemize gelen ABD, İngiliz, BDT, Fransız, İtalya ve Avusturyalı turistlerin İstanbul, Antalya, Kapadokya, Nevşehir, Muğla, Aydın vb. turistik iller içerisinde son tercihlerinin İzmir olduğu bilinmektedir. Bu noktada İzmir`de turistlerin geceleme oranlarını arttıracak, alış veriş ve eğlence mekanlarının yaratılması gerekmektedir. Turistlerin Türkiye`yi seçme nedeni olarak talep esnekliği sert mal ve hizmet yaratılamamıştır. Nitekim turistlerin Türkiye`yi seçmelerinin başlıca nedeni ucuzluktur. Özellikle Şubat ayında meydana gelen siyasi ve ardından ekonomik krizle birlikte Doların Türk Lirası karşısında % 35-40 bandında değer kazanması, ülkemiz turizminde verilen mal ve hizmet fiyatlarının rakiplerimize göre ucuzlamasına neden olmuş,dolayısıyla ülkemiz açısından bir avantaj gündeme gelmiştir. Ancak bu avantaja rağmen ülkemiz turizminin, etkin tanıtım ve pazarlama faaliyetleri ile desteklenmesi ve zengin turist sayısının arttırılması gerekmektedir. Aksi takdirde gelir düzeyi düşük turist gruplarından orta ve uzun vadede yüksek düzeyde gelir elde edilemeyeceği açıktır. 2000 yılı rakamları ile turistlerin % 20`si ülkemizi Türk halkını tanıma, % 15`i kültürel etkinlikler, % 19`u Türkiye merakı, % 2`si ise Türk mutfağını tanıma amacı ile gelmektedir. Bu noktada, Türkiye turizminin geliştirilmesine yönelik çeşitlendirme çalışmalarına hız vermesi ve talep esnekliği sert turizm türlerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz deniz yolu potansiyelinden yeterince yararlanamamaktadır. Birleşmiş Milletler Türkiye`yi Güney Avrupa ülkesi kabul etmektedir. Avrupa`da ise turizm faaliyetlerinin 4/5`i denizaşırı turizm faaliyetlerinden oluşmaktadır. Türkiye`de ise denizaşırı turizm faaliyetleri oldukça kısıtlı ve denizyolu potansiyelinden daha fazla yararlanılması gerekmektedir. Türkiye`ye gelen turistlerin büyük çoğunluğu havayolunu tercih etmektedir. Durum böyle olmakla birlikte ülke içerisinde her bölgeye eşit düzeyde hava yolu hizmeti verilmemektedir. Türkiye`ye gelir düzeyi düşük turist gelmektedir. Türkiye`ye gelen turistlerin %25`inin gelir düzeyi aylık 2500 doların üzerinde iken % 75`inin gelir düzeyleri aylık 2500 doların altında kalmaktadır. % 75`lik kısmı % 13`ünün ise aylık gelir düzeyinin 250 doların altında olduğu ifade edilmektedir. Türkiye`nin yapısal turizm sorunlarına bakıldığında; Türkiye turizminde ilkeli ve istikrarlı bir çizgiye ulaşılmış olduğunu söylememiz mümkün görülmemektedir. Türkiye`nin turizm sektöründeki en önemli handikaplarından bir tanesi de, ülkemizin coğrafi konumundan kaynaklanan istikrarsızlıklar ve güvenlik kaygısına bağlı imaj sorunudur. Ülkemizin tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinde 2001 yılında pazar payı kaybedilmiş, Almanya, Avusturya, Finlandiya, İsveç, Hollanda, Fransa, İspanya, İsviçre, İtalya, Portekiz pazarlarına ağırlık vermesi gerekmektedir. Yanı sıra; Türkiye turizmini İsrail, Suriye- Irak ve Lübnan haricindeki Ortadoğu pazarları da pazarlayamamaktadır. Söz konusu pazarlara da ağırlık verilmesi gerekmektedir. 3. Ege Bölgesi Turizmi 3.1.Ege Bölgesi`nin Türkiye Turizmindeki Yeri Bölgemiz iklimi, coğrafi konumu ve sahip olduğu turizm potansiyeli ile ülke turizminde vazgeçilemez bir yere ve öneme sahiptir. Ancak, özellikle son yıllarda; konaklayan kişi sayısı, ortalama kalış süresi ve doluluk oranları açısından bölgemizde istenilen düzeylerde rakamlara ulaşılamamıştır. 2000 yılı itibariyle Marmara`da 3.544.717 kişi konaklarken, Ege Bölgesinde 2.953.682 kişi, Antalya ağırlıklı olmak üzere Akdeniz Bölgesi`nde 3.500.000 kişi konaklamıştır. Marmara ve Akdeniz Bölgelerinde konaklayan turistlerin büyük kısmının 5 yıldızlı otellerde, Bölgemizde ise 3 yıldızlı otellerde konakladıkları bilinmektedir. Ortalama kalış süresi Marmara Bölgesi`nde 1.5-2 gün, Akdeniz Bölgesi`nde 5-7 gün iken Ege Bölgesi`nde bu sürenin 2-3 gün arasında değişmekte olduğu bilinmektedir. Ege Bölgesi turizminde istenilen oranda turiste ulaşılamamasının bir çok nedeni bulunmaktadır. Ancak özellikle 2000 yılında; Yurtdışından İzmir`e ve İzmir`den yurtdışına direk uçak seferi sayısının yetersiz olması. Bölgemizde, Antalya ve civarında kadar beş yıldızlı otel ve birinci sınıf tatil köyü kapasitesinin bulunmaması, en önemli nedenler olarak ön plana çıkmıştır. İstatistikler, ortalama kalış süre sinin en uzun olduğu tesis türünün tatil köyleri olduğunu göstermektedir. (8,4 gece). Bunu 6,3 ile apart oteller, 5,4 gece ile eğitim uygulama tesisleri izlemektedir. Yerli turistler için de ortalama kalış süresinin en uzun olduğu tesis türünün tatil köyleri olduğu görülmektedir. (4,4 gece). Bunun 4,3 gece ile kamplar 2,9 gece ile eğitim uygulama tesisleri izlemektedir. 2000 yılında, Tur operatörlerinin önceliği Antalya`ya vermeleri, Bazı turizm merkezlerindeki (Kuşadası, Muğla, Bodrum, Foça, vb.) çarpık yapılaşma, Özel hava taşımacılık şirketlerinin uçaklarını genellikle büyük tur operatörlerine full-charter kiralamaları ve dolayısıyla Ege`ye çalışan küçük operatörlerin iş yapmakta güçlük çekmeleri vb. nedenler Ege Bölgesi turizminin performansını engellenmiştir. Bölgemizde kitle (deniz, güneş, kum) turizmi yanı sıra; inanç, termal kongre, sağlık, dağ, yayla, doğa, kültür golf vb. gibi birçok turizm çeşidi potansiyeli olduğu bilinmektedir. Avrupa nüfusunun yaşlanmakta olduğu da dikkate alındığında; hedef pazarın isabetli belirlenmesi ve turizmin çeşitlendirilmesinin öneminin tekrar irdelenmesi gerekmektedir. Türkiye Turizminde Alınması Gereken Önlemler Bu konuda alınması gereken önlemler konusunda çok fazla detaya girilmeden ana hatları başlıklar altında verilecektir. Buna göre; Türkiye, Tanıtım,* Pazarlama, Çeşitlendirme konularına özel önem vermelidir. Turizm arzı kullanılırken doğal yapı ve ekolojik dengenin bozulmamasına dikkat edilmelidir. Turizm faaliyetleri "Sürdürülebilir Turizm" çerçevesinde planlanmalı ve geliştirilmelidir. Aksi durumlarda kazanımlar "kısa vadeli, tatlı kâr" olmaktan öteye gidermemektedir. Alt yapı ve üst yapı yatırımlarına önem verilmelidir. Ulaşım konusunda karayolları, demiryolları, hava yolları, turistik donatım kabul edilen eğlence ve sportif tesislerdeki yetersizlikler giderilmelidir. Üst yapı yatırımı açısından ise halkın eğitim düzeyi yükseltilmeli, turizm eğitimi verilmesi ve turizm bilinci oluşturulmalıdır. Turizm hizmetlerindeki KDV oranları indirilmeli veya kaldırılmalıdır. Turizm Bakanlığı sık aralıklarla genel durum ve sayısal trendler hakkında açıklayıcı bilgiler verilmelidir. Dünyada internet üzerinden otelleri tanıma ve oda rezervasyonu yaptırmaya olanak sağlayan ve Online Rezervasyon Sistemi (Real Time Reservation) turistik tesisler arasında hızla yaygınlaşmaktadır. Ülkemizde bu konuda çalışmalar yapılmalıdır. Dünyada interneti kullanan turist sayısı 600 milyona ulaşmış durumdadır. Türkiye`de bir AB ülkesi olarak da turizme daha fazla önem verilmelidir. AB dünya turizm pazarının % 40.7`sini oluşturmaktadır. AB’ ye üye ülkelerde 9 milyon insan turizm sektöründe çalışmakta ve turizmle ilgili faaliyetlerin payı toplam GSMH`nin % 6`sını oluşturmaktadır. Her 10 Avrupalıdan 9`u AB’ ye üye ülkelere ya da diğer Avrupa ülkelerine seyahat etmektedir. Bu konu dikkate alındığında AB’ ye tam üye olmayı hedeflemiş ülkemizin turizm sektörüne daha fazla önem vermesi gereği ortaya çıkmaktadır. Yukarıda sayılanların yanı sıra, Avrupa turizm pazarına ve rekabet şartlarına uyum sağlanması, Meslek örgütlerinin aktif hale getirilmesi,Turizm Bakanlığı`nın etkinleştirilmesi, Tüketici haklarının korunması, Seyahat acentalarının nitelikli hale getirilmesi, Yeni tur operatörlerinin yaratılması, Profesyonelliğin yerleştirilmesi, Bürokrasinin azaltılması yönünde de önlem alınması gerekmektedir. Sonuç ve Değerlendirme Dünyada ekonomik ve sosyal alanlardaki gelişmeler turizm faaliyetlerinin hızla artmasını sağlamaktadır. Gelişmiş ülkelerde sağlık hizmetlerinin gelişmesi ve sosyal refah hizmetlerinin etkili hale gelmesi sonucunda ortalama yaşam süresinin yükselmesi, Nüfus artış hızının azalması çocuk bakma ve okula gönderme gibi sorunları olmayan yüksek oranda bir yetişkin nüfusun oluşması, Çalışan kadın sayısının artması, Uzun süren eğitim dönemleri ve geç evlilikler,Ücretli izin olanakları, İletişim izin olanakları, İletişim ve haberleşme olanakları sonucunda ortaya çıkan dünyanın çeşitli yörelerindeki gezi ve bilgi arttırma fırsatları Turizm faaliyetlerinin tanıtımı ve pazarlama faaliyetleri, Hava ulaşımı sayesinde seyahat mesafelerinin uzaması, Bilgisayar kullanımının rezervasyonlarda sağladığı kolaylıklar,Yanı sıra; Dünya ticaret hacminin büyük ölçüde artması, Globalleşme, Liberal fiyat ve kur politikaları açısından ülkeler arasında birbirine uyum sağlamayan farklı politikaların ortaya çıkardığı sorunlar azaltılmaya çalışılmaktadır. Bu durum ise; turizm faaliyetlerinin hızla gelişmesini sağlayan başlıca faktörlerdir. Önümüzdeki dönemlerde büyük boyutlara ulaşacak turizm pastasından ülkemizin hak ettiği ölçüde pay alabilmesi için etkin tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin yapılması, söz konusu faaliyetlerin sürdürülebilir turizm çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir.
| anasayfa
| sayfa başı |
geri |
|